22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Sıcaklık dalgası üzerine/Mehmet Aycan

Sıcak...Çok sıcak...

Duygularım dahi eridi...

Sıcak düşünce makanizmalarımızı bile korozyona uğrattı...

Ne etrafta cıvıl cıvıl gezen kızları görebiliyoruz...

Ne de kendimizin farkındayız...

Sıcak beynimizdeki tüm hücreleri yok etti sanki...

Bu vahşi sıcaklar, bizim insan yanımızı yine ortaya çıkardı...

Sıcaktan öylesi bunalınca birbirimize yardım eder olduk...

Nasıl oldu anlamadım...

Socak şikayetle başlayan muhabetler, zaman içinde önce yaşama dair yakınmalara, daha sonra siyaseten serzenişlere dönüşüyor...

Birde bakıyor ki; insanların bir çok ortak noktası var...

Zaten hep öyle değil miyiz...

Ne zaman zor durumda kalsak, birbirimize sarılmıyormuyuz..

Oysa daha önceden birbirimize sarılsak iyi olmaz mı..

Zor duruma düştüğümüz de serzenişte bulunacağımıza, çözüm üretmeye başlasak iyi olmaz mı?

Aslında bu düşünce cimnastiğini hergün yapsak...

Unuttuğumuz sevgiyi ve saygıyı yeniden hatırlasak...

Ne siyasi sorunumuz kalır, nede toplumsal derdimiz..

Saygı ve sevginin egemen olduğu toplumlarda böyle bir şeyler olur mu?

İnsan kimi zaman diyor ki; hep böyle başımızda dertler uçuşsa bizler de akılımızı başımıza devşirsek, sorunları hiç üretmesek...

Şimdi sıcaklardan şikayetçiyiz...

İyide dünyayı "küresel ısınma" belasına sokan biz değilmiyiz...

Dünyamızı sevseydik, doğaya saygılı olsaydık bu derdimiz olurmuydu...

Elbette hayır..

Sanırım burad en büyük eksikliğimiz, Artık bir Mevlana'mızın olmayışı, Bir Yunus'umuzun bulunmayışı, bir Hacı Bektaşı Veli daha yetiştiremeyişimizden kaynaklanıyor olsa gerek...

Hem kendimize hemde bu dünya yazık ediyoruz...

Hep sevgiyle olun, hep sevgiyle kalın...

//////////////////

Ada dilencisi

////////////////////////




Karaköy'de Ada vapuruna binerken öldüm ben …

Siyah sarı saçlarını savurduğunda durdu kalbim

Çingenenin çığlığı boşuna …

Yerdeki kırmızı leke gül yaprağından değil …

Gözlerimden kan akıyor artık..

Bir ölü ne kadar yaşarsa bende o kadar yaşıyorum …

Falcı kadına da kızgınım …

Yüz kere fal baktı adını bile bulamadı, hatırlamadı …

Selam verdin onlarca kadına …

Belki seni tanıyordur diye …

Ama güzelliğini anlatamadım …

Belki de anladılar, seni tanıyorlar …

Bir de Vapurun çımacısı hatırladı seni..

'Sen ilk değilsin' dedi yüzüme bakarak …

Anlattı;

'Ben fabrikayı kapattım …

Belki görürüm diye burada halat atıyorum umuda …

Bu yolcuların adada hiçbir işi yok biliyor musun …

Bir kokuya gidiyor hepsi..

Gel sende katıl aramıza …'

Falcı kadın söylemişti, 'sen uzun bir yolculuğa çıkıyorsun' diye..

Karaköy'de Ada vapuruna binerken öldüm ben …

Siyah sarı saçlarını savurduğunda durdu kalbim

Artık ben Ada iskelesinde bir dilenciyim …

Belki bir gün bana sadaka verirsin diye…

mehmet aycan/kenthaber
Yayın Tarihi : 1 Temmuz 2007 Pazar 19:07:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?