6
Haziran
2025
Cuma
ANASAYFA

CHP dernek mi, kulüp mü, Siyasi parti mi?

Dernek ve sendikalar genellikle aynı işi yapan insanların dayanışmak ve haklarını korumak amacıyla kurdukları örgütlerdir. Ama tabii ki, iş kollarıyla da sınırlı değildir. Kanarya sevenlerden, Fenerbahçelilere kadar çeşitleri vardır. İnsanların belli bir ilgi alanına ve ortak noktasına odaklanır.

Yani sınırlı bir alana seslenir. Örneğin öğretmenler derneği, polisleri veya kanarya sevenleri kapsamadığı gibi, Fenerbahçeliler derneği de, Beşiktaşlıları kapsamaz.

Fakat siyasi partiler tüm Türkiye’yi temsil ettiğini söyleyen, Türkiye’nin her kesiminden oy isteyen, TC Devletinin yönetimine Türkiye’de yaşayan tüm insanlar adına talip olan bir siyasi parti ise, ülkede hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi kapsamı dışında tutamaz. Çünkü siyasi partiler devletin yönetimine talip kuruluşlardır. Yani devlet denilen yönetim mekanizmasını eline geçirdiği anda, devlet ondan sorulacak, bir başka deyişle devlet o parti olacaktır.

Peki, siz devlet erkini, halkın oylarıyla belli süre için ele geçirerek, hizmeti hedefleyen bir siyasi parti iseniz, halkın belli bir kesimini dışlayabilir misiniz? Devlete talipseniz, devletin tüm yurttaşlarını, ağaçlarını ormanlarını, dağını, taşını, yolunu sokağını; yani devlete ait olan her şeyi temsil ettiğinizin ve bunların tümünün haklarını korumak ve hepsine hizmetle yükümlü olduğunuzun bilincinde olmak zorundasınız. Belli bir fikir ve düşünceden çok tüm fikir ve düşüncelerden halk adına yararlı uygulamalar çıkarmaya çalışacaksınız.

Peki CHP böyle, Türkiye’nin bütününe hitap eden, kapsamlı ve kapsayıcı bir Türkiye Partisi midir? Yoksa sınırlı sayıda insana hitap eden bir dernek mir? Ya da Atatürkçü Düşünce Derneğinin bir şubesi midir? Neden bu derneğin tezlerine takılıp kalır, bunları parti görüşü olarak algılayıp, diğer üyelerine dayatır ya da parti görüşü olarak halka yansıtılır. Ya da ADD’liler neden CHP’de çöreklenir. Atatürkçülük sadece CHP’ye mi gereklidir? Öteki partilere de dağılsalar da, Atatürk’ü onlara da anlatsalar daha iyi değil midir?

Sendikalar, dernekler, fikir kulüpleri belli fikir ve düşüncelerin savunulduğu yerlerdir. Hak arama yerleridir. Ve sivil toplum örgütleri olarak sivilleşmeyi ve sivil halkı savunması gerekir. Batı’da sivillik halkla ve uygarlıkla ilgili bir kavramdır. Yani bir toplum sivilleşmenin neresindeyse, uygarlık açısından yeri de orasıdır. Bizde ise sivillik hainlik gibi algılanıp, ordu devlet olmakla övünülür.

Yani maalesef bizde bunların hiç birisi geçerli değildir. Sivil toplum örgütleri hak aramak ve halkı savunmak yerine, onu yönetmeye kalkışır. Halk yerine devleti, sivilleşmek yerine militarizmi savunur ve kraldan kralcıdır. Ve sivil toplum örgütlerimiz bunu Atatürkçülük ve demokrasi olarak isimlendirir.

Oysa siyasi partiler, bir tezin savunucusu değil tezlerin uygulayıcısıdır. Tezler, sivil toplum örgütlerinde, fikir kulüplerinde, üniversitelerde ve bilim kurullarında şekillenir ve savunulur. Siyasi parti bunun halk yararına nasıl ve nerede kullanılırsa, halka ne yarar sağlar noktasıyla ilgilenir. Bunu somutlaştırarak halka sunar, uygular.

Örneğin diyelim ki, Türkiye tarımına yeni ürünler ekleyerek, halkın geçim seviyesini yükseltmeyi amaçlıyorsunuz. Bunların tartışılması ve savunulması siyasi partinin işi değildir. Bunlar Ziraat fakülteleri, coğrafyacılar ve iklim ve toprak uzmanları tarafından araştırılır, tartışılır. Türkiye tarımına uygun ürünler tespit edildikten sonra bunların üretime sokulması sivil toplum örgütleri tarafından savunulup gündeme getirilir.

Siyasi parti öncelikle bu tartışma ortamının alt yapısını oluşturur ve sonuçlarından ülke yararına gördüklerini uygulamaya koyar. Örneğin Çukurova’daki çiftçiye kanola üretimini teşvik ederek ek gelir sağlamasını vaat ederken, Karadeniz kıyılarındaki üreticilere kivi üretimi için destek vaat eder ve iktidar olunca bunları yapar.

Öyleyse bir siyasi parti, Türkiye’deki herkesi ve her şeyi temsil ediyor ve hitap ediyor ise, orada her kesimden ve her düşünceden insanın bulunması doğaldır. Yani burası ulusalcıların partisidir, bunu kabul etmeyen çıkıp gitsin diyemezsiniz. Ne olduğu akıl ve bilim yoluyla açıklanamayan, sözcüklere zorlama anlamlar yükleyerek oluşturulmuş dar bir çevrenin düşüncesini, Türkiye’nin siyasi partisine dayatamaz, kabullenmeyenleri dışlayamazsınız.

Yani ya bunlarla birlikte parti disiplinine uygun hareket edersiniz ya da kendiniz çıkıp giderek bir ulusalcı Türkiye partisi kurarsınız ki, o da parti değil bir dernek olur. Ve zaten böyle bir dernek de vardır. Gidip o dernekte faaliyet gösterirsiniz.

Fakat dışlamak çözüm değildir. Çözüm her kesimin parti içinde düşüncelerini dile getirip, uygar ve bilimsel biçimde tartışılıp karara bağlanması ve alınan karara herkesin saygı göstermesidir. Çünkü nasıl ki ulusalcı birisini partiden dışlamak doğru değilse, olmayanı dışlamak da doğru değildir. Bir partinin tek bir görüş veya düşünceyi savunması da doğal ve doğru bir durum değildir. Siyasi parti hiçbir görüş ve düşünceyi dışlamadan, sosyal demokrat bir anlayışla halka faydalı gördüğü bölümlerini programına alır.

Ama maalesef Türkiye’de, siyasi yelpazenin merkez ve merkeze yakın muhafazakar partileri bazen bu çok sesli yapıyı uygulasalar da, radikal sağ ve radikal soldaki partiler, kendi radikal düşüncelerinin dışında başka görüşleri kabul etmediği için, hitap ettikleri radikal çevrelerin, yüzde birin altındaki oylarını alarak, tabela partisi olmanın ötesine geçememektedir.

Fakat CHP radikal bir tabela partisi değildir. Bir kitle partisidir. Ana muhalefet partisidir. Baykal dönemine dek, tarihi boyunca hep iktidar veya iktidarın en yakın adayı olmuştur. Ama o dönemlerin güçlü CHP’si, bir Türkiye karmasıdır. Türkiye’nin tüm renklerini içinde barındıran ve tüm Türkiye’ye hitap eden bir partiydi. İçinde uluslararası şöhrete sahip bilim adamları, politikacıları, sanatçıları olduğu kadar, okuma yazması olmayanı, işçisi, çiftçisi, öğretmeni, ilahiyatçısı, Alevi Dedesi, Musevisi ve Şafi Şeyhi Kasım Küfrevi de vardı.

Ulusalcıların Anadolu’nun tüm renklerini dışlayarak varacakları yer, barajın altında kalarak, Türk siyasi tarihinden silinmek olacaktır. CHP Baykal yönetiminde, kitle partisi olmaktan uzaklaşarak marjinal gurupların partisi haline gelmiştir. Halkın partisi olmaktan uzaklaşarak, darbecilerin güdümünde, devlet ve ona ait değerlerin savunucusu bir parti haline gelmiştir. Halk da bu duruma kuşku ile yaklaşmış ve daha açık bir ifadeyle, CHP’de kendini görememiştir.

Yani aslında AKP iktidarı, CHP’li seçkin elitin düşündüğü gibi, cahil ve oyu satılmış halkın eseri değil, aksine tamamen CHP’nin eseridir. CHP’yi halkın üstünde ve uzağında bir derneğin güdümünde bir fikir kulübüne çevirmelerinin eseridir. Ve yine AKP, CHP’nin darbecilerle dirsek temasının eseridir. Ve bunların hepsi de, maalesef Baykal CHP’sinin gerçekleridir. Fakat Türk halkı darbeciliği hiçbir zaman için tasvip etmemiştir.

Şu çok açık ve net bir durumdur. Hiçbir siyasi parti, Türkiye’nin geneline hitap edip, genelini kucaklamıyorsa, Türkiye’nin genelinden oy alamaz. Alamayınca iktidar olamaz. İktidar olamıyorsa, bulunduğu yeri fuzuli işgal ediyor demektir. Örneğin bu fuzuli işgali CHP yirmi senedir yapıyorsa, kendi iktidar alternatifi değilken, alternatif partilerin de önünü keserek, AKP iktidarlarının devamına çanak tutuyor demektir.

Tabi ki benim bir partide her türlü görüşün bulunmasıyla ilgili söylediklerimden sonra, partiler bir birleşmiş milletler çorbası mıdır? Şunun şurasında ulusalcıyla, karşıtı solcuyu bile bir arada tutamıyoruz. O zaman partide birliği nasıl sağlayacağız diyebilirsiniz. Fakat o zaman vatandaş da sormaz mı size? “Sen partinin içinde birlik ve dirliği sağlayamıyorsan, Türkiye’nin birliğini ve dirliğini nasıl sağlayacaksın?”

Onun için hiçbir kişi, kurum ve düşünce bir siyasi partiyi, kendi görüş ve düşüncesinin partisi olarak göremez. Ve bu yüzden başka görüşteki insanların partiyi terk etmesini isteyemez. Kimse partiyi kendi düşünceleriyle özdeşleştirip, kendi dünyasına indirgeyemez. Görüş ve düşüncelerinin, sosyal demokrat yöntem ve uygulamalarla eyleme geçirilmesinin yollarını arar. Fakat düşüncesini partiye dayatamaz. Partililer de bunu böyle bilmelidir.

Öyleyse bir siyasi partide birlik nasıl sağlanır ve nasıl bozulur, isterseniz şimdi bir de onu değerlendirelim. Radikaller dışındaki kitle partilerinde birliği, partililerin ortak fikirleri sağlamaz. Çünkü insanlar arasında, radikal veya kutsallar dışında yüzde yüze yakın bir fikir birliği de olmaz. Onun için birliği, partinin genel dünya görüşü ve demokrasi sağlar. CHP’nin birlik ve bütünlüğünü de, demokrasinin kuralları içinde ve sosyal demokrat dünya görüşünde aramalıdır.

nazmioner@mynet.com

Yayın Tarihi : 25 Şubat 2013 Pazartesi 10:44:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?