Birinin adı Juno, diğerinin Gonca. Biri ABD’de, diğeri Türkiye’de yaşıyor ama ikisi de benzer bir sorunla karşı karşıya...
Henüz 16-17 yaşındalar ve liseye gidiyorlar. İlk cinsel deneyimlerini kendi rızaları ile sevdikleri erkek arkadaşlarıyla yapıyor ve bu ilk ve tek ilişkiden hamile kalıyorlar.
Hiçbir genç kızın, başına gelmesini istemeyeceği bir durum.
Yapılan bir yanlışın bedelini tek başına üstlenmek söz konusu çünkü.
Juno için hayat daha kolay geçer. Şoku çabuk atlatan baba ve üvey anne kızlarının yanında yer alırlar. Başta kürtaj olmayı düşünse de, doğurmaya, ama henüz anne olmaya hazır hissetmediğinden bebeği evlatlık vermeye karar verir Juno.
KÜRTAJ MI? HAYIR!
Babası, Juno’nun gözüne kestirdiği çiftin ‘düzgün’ bir çift olup olmadığını anlamasına yardımcı olurken, üvey anne de, hamilelikle ilgili önyargılarla boğuşan genç kıza duygusal destek sağlar.
Karnı büyüdükçe, ideal sandığı çiftin öyle olmadığını gördükçe, bebeğini kendisi büyütmeyi seçer Juno.
Gonca’nın ailesi ise yaşadıkları şoku Juno’nun ailesi kadar çabuk atlatamaz. Karın ağrısı nedeniyle gittikleri hastanede maaile öğrenirler hamileliği. Biricik kızlarının cinselliği yaşamış olmaları başlı başına bir şoktur; anne, baba ve diğerleri için. Kendilerine geldiklerinde, kızlarının bir an önce kürtaj olması gerektiğine karar verirler. Ne var ki Gonca onlar gibi düşünmemektedir. O da Juno gibi bebeğini doğurmaya ve başından itibaren kendi başına büyütmeye karar verir. Gonca’yı ikna için her yolu deneyen aile sonunda kızlarının kararına saygı duyarak, ona destek olurlar.
BİRİ FİLM, BİRİ DİZİ
Juno’nun hikayesi, ‘En İyi Özgün Senaryo’ Oscar kazanan ve geçen mart ayında bizde de gösterime giren ‘Juno’ filminden.
Gonca’nın hikayesi ise bir televizyon dizisinden. ‘Annem’ adlı dizi 50’nci bölüme geldiğinde radikal bir değişiklik yaparak 17 yaşındaki genç bir kızın hamile kalmasını işlemeye başladı. Tartışmalar da peşinden geldi. Diziyi heyecanla takip eden anneler, Gonca’nın hamile kalması karşısında ne yapacağını şaşırdı.
KIZI ÖLDÜRELİM Mİ YANİ?
‘GOLD Film’ tarafından çekilen ‘Annem’in senaristi Gamze Özer... Girit’te yaşayan Özer, senaryoyu gönderiyor; yapımcı, yönetmen ve oyuncuların isteğine göre son şekli veriyor.
Gonca’nın hamile kalmasının kendi fikri olduğunu söyleyen yapımcı Faruk Turgut, suya sabuna dokunmayan, abuk subuk aşk sahneleri içeren, insanlara masal anlatan diğer diziler gibi değil; insanların sorgulayacağı, düşüneceği, ‘ben olsam ne yaparım’ diyeceği konulara değinmeyi tercih ettiklerini belirtiyor.
Diziyle yönelik eleştirilere ne diyorsunuz? Dizi genç kızlara kötü örnek mi oluyor?
Biz bireysel bir olay anlatıyor ve insanlara şunu söylemeye çalışıyoruz; çocuklarınızı sevgiyle büyütün, sorumluluklarını sonuna kadar paylaşın, onları ihmal etmeyin. Bunları yapmazsanız bu çocuklar boşluktan yanlış şeylere yönelir, sonra da bunun bedelini hayatınızın bütün boyutunda acılarla ödersiniz.
DÜNYANIN GERÇEĞİ BU
Çocuk yanlış yaptığında ona sahip çıkın, diyorsunuz...
Herhalde! Töre dizilerinde olduğu gibi 17 yaşında bir kız ilişkiye girdi ve hamile kaldı diye öldürelim mi? Adam ‘bakan’ ve görevinden istifa ediyor, kariyerini riske atarak çocuğuna sahip çıkıyor. Hayattan daha değerli bir şey var mı çocuktan başka? Bunları dünyaya getiriyorsunuz, çok güzel eğitimler veriyorsunuz. Sonra da oldu ya, yanlış bir hareket yaptı diye bu çocukları yok mu sayacağız?
Hata yapabilirler.
Engel olabiliyor musunuz? Olamıyorsunuz. İnsanlar bu tür şeyler yaşıyor. Dünyanın gerçeği. Bu konuyla ilgili geçen sene ‘Juno’ diye bir film vardı. Oscar aldı.
Juno’dan esinlendiniz mi?
Esinlendik tabii. Aslında benim bu konuyla ilgili başka bir projem vardı. Polis bir anne ile öğretmen babanın kızı, Güneydoğulu bir çocukla ilişkiye girecek ve hamile kalacaktı.
Ülkenin bazı siyasi meselelerini de hikâyenin içinde ağırlıklı olarak işleyecektik. Maalesef bugünkü televizyon mantığı içinde hiçbir yöneticiye kabul ettiremedik. O zaman ben de bunu ‘Annem’ dizisi içinde anlatmayı teklif ettim senaristimize. Gamze de sağ olsun gereğini yaptı.
YÜREKLERİNİ ACITTIK
Yani siz istediniz bu değişikliği, baştan planlanmamıştı?
Evet. Dizi 50’nci bölümde. Her hafta insanlara Musa onu yaptı, Zeynep bunu yaptı göstermek bir yere kadar. Sonuçta, bir aile içinde gelişen olayları anlatıyoruz. Hem annenin hem babanın yüreğini acıtacak bir şeylerin olması gerekiyor ki, kendilerini geçmişe dönük sorgulayabilsinler.
Dizinin muhafazakâr bir mesaj verdiği de söyleniyor. Boşanmış ailelerin çocukları böyle sorunlu olur gibi. Gonca’nın kuzeni de yanlışlar yapıyor, onun anne ve babasının ilişkileri de sorunlu.
Hayır. Bu, Türkiye’nin gerçeği. Sonuçta ‘üçüncü sayfa’ gazete haberlerini bakarsanız bu türden çok haber okuyorsunuz. Çok yakın çevremden biliyorum ki özellikle kolej talebelerinin yaşadıkları burada bizim anlattıklarımızın yanında yavan kalır. Sorunlu aile mantığıyla yola çıkmadım. Tek amacımız insanlara “Hayatta böyle örnekler de var, telafisi çok zor, bunun çözümüne dönük onlarla arkadaş olun, onları anlayın,” mesajı vermek. Ayrıca kız, 28 yaşında biriyle ilişkiye girdi. Bir baba boşluğu var, kendinden yaşlı birinin ona şefkatle yaklaşmasının etkisinde kalarak yaşadı bunu. Okuldaki sevgilisiyle de yapabilirdik, yapmadık.
Türkiye ortalamasının üzerinde bir yaklaşım
DİZİ ve diziyle ilgili eleştiriler, Medya İzleme Grubu ‘MEDİZ’ tarafından da izleniyor. Platforma düşen yorumlardan bazıları:
‘Annem’ aslında kendince ciddi bir kadın bakış açısından ve dayanışmasından bakmaya çalışıyor ama muhafazakâr yanları da var. Anne eski eşiyle evlenmeden birlikte olmadı, yatağa girdiler ama sevişmediler.
Kız hamile kaldığında anne çok tepki gösterdi, hatta aldırmasını istedi. Baba öğrendiğinde de kıyamet koptu. O da aldırmasını istedi. Ancak kız çok dirençli davrandı ve “Yanlış yapma hakkımı kullanmak, doğurmak istiyorum” dedi. Desteği de babaannesinden aldı. Kızın kararlılığı üzerine anne-baba destek olmaya başladılar. Senaryonun böyle gelişmesine destek vermek gerek.
Dizide ilginç yaklaşımlar var. Genç kızın sevgilisiyle birlikte oluşu gayet romantik bir aşk öyküsü olarak sunuluyor. Aile kızın iradesine saygı duyuyor. Zaten esas tepki çeken de bu. Namusumuzu temizleyelim, kızı öldürelim, oğlanla hemen nikâh kıyalım, daha geleneksel çözüm bulalım kafası işlemiyor.
Ana kahraman, kızını pazarda köfte satarak büyüten gururlu bir kadın. Bakan babanın onu aldatması üzerine kapıyı çekmiş çıkmış. Adam, kızı 15 yaşına geldikten sonra hayatlarına yeniden giriyor. Bu yaklaşımlarıyla Türkiye ortalamasının çok üstünde bir dizi. Feodal yapı hayranlığı, cipli ağa budalalığı, çiftlik sahibi zenginlerin fırtınalı aşkları yok. Umarım bu zevzek tepkileri ciddiye alıp ‘dostane çözüm’ arayışına gitmezler.
Ben sadece şunu söylemek istiyorum çok ama çok kötü bir örnek seyrediyordum artık seyretmiyorum ve seyrettirmiyorum.
bence güzel bir örnek olmuş tek hata güzel ülkem bunu benimseyemiyor........ gençken herkes hata yaptı bu veya buna benzer bu diziyi eleştirenler hiç kendilerine çevrelerindekilerine gelecekte olabilme ihtimaline bakmıyor ne yazıkki..........böyle bir durum çok çirkin kabul ediyorum fakat senarist bu olumsuz durumu oldukça iyi olana başka bir bakış açısına yönlediriyoz..... ne yani dizi şöylemi olsaydıı aile bu durumu kabul etmeseydi çocuğu çok fena şekilde cezalandırsaydı hatta bizim ülkemizdeki gibi (ne yazıkki bunun bedeli ölmek ve anne karnındaki bebeği öldürmek)yapsaydı dah mı hoş olacaktı yaa dier kişi kızın sevgilisi eski bir eroyinman heran patlamaya hazır tekrar kendininde sebep olduğu bu durumdan pişmanlık duyup eroyine başlasaydı daha mı güzel bir örnek olacaktı...böyle şeyler her yerde var olmasa iimiş ama var bu dizi böyle bir durumu en az duygusal hasarla nasıl atlatır bunun en güzel örneklerinden biri bence herkes önce böyle bir durum başıma gelmesin diye dua etsin sonra bu diziyi izleyip en iyi nasıl atlatılır öğrensin..