Türkiye AB ilişkileri yeniden ısınmaya başladı. Ankaraya uzun bir şikayet listesiyle giden AB Troykası yetkilileri, Türk yetkililerle temaslarına başladı. AB ülkelerinin kamuoyunda henüz Türkiyenin ABye tam üyeliği henüz sindirilememişken, Kadınlar Günü nedeniyle yapılan yürüyüşe polisin müdahale etmesi uluslararası basına da yansıdı. Son gelişmelere ilişkin DWden Ayşe Tekinin yorumu...
AB Dönem Başkanı Lüksemburg Jean Asselborn, gelecek dönem başkanlığı üstlenecek olan İngilterenin Avrupa Bakanı Denis MacShane ve AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Ankarada temaslarına başladılar. AB Troykasının Ankaraya, temaslarında Türk yetkililere verecekleri bir şikayet listesiyle gitti. Bunun nedeni ise Türk kurumlarının müzakerelere hazırlanma süreci ve yeni yasaların uygulanmasındaki yavaşlık olarak açıklanıyor.
Brükselin şu günlerde üzerinde en çok ısrar ettiği konu, Türkiyenin Birlik ile girdiği Gümrük Birliği sürecini, 25 AB ülkesine genişletmek ve Ankara antlaşmasına ek prokolü imzalamak için elini çabuk tutması. Türk tarafı, bunun pratikte Kıbrıs Rum Yönetimini tanımak anlamına geleceği endişesiyle imza işini yavaştan alıyor. Oysa, Kıbrıs Türkiye - AB ilişkileri önündeki politik sorunlardan biri. Kopenhag Kriterleri arasında olmasa da AB üyesi bir ülke ile ilişkilerdeki sorun, aday ülke Türkiyenin Brüksel ile ilişkilerini etkileyecektir.
AB tarafı ayrıca kağıt üzerinde Kopenhag Kriterlerini yerine getiren Türkiyenin reform sürecini günlük hayata da yansıtmasını istiyor. İşkenceye karşı daha fazla mücadele, kadın hakları, ifade özgürlüğü, kültürel haklar ve gayrimüslimlerin haklarına ilişkin daha fazla somut adım talep ediyor.
Hafta sonunda tam da bu konulardaki eksiklerin görüntüleri ekrana yansıdı. 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle yapılan yürüyüşün dağıtılması sırasında göstericilere meydan dayağı atan polislerin görüntüsü Almanyadaki tüm haber bültenlerinde yer aldı. Kürt ve Ermeni kelimeleri yer aldığı için bilimsel adları değiştirilmeye çalışan hyavanlar konusu da Türkiyenin yaptığı reformların ne kadar özümsenmediğinin göstergesi olarak gazetelerde değerlendiriliyor.
Diğer yandan, Nisan ayı yaklaşırken Almanyada 1915te yaşanan Ermeni Sürgünü ya da Soykırımı tartışılıyor. Fransada 29 Mayısta yapılacak Avrupa Anayasası referandumunun Türkiyenin üyeliğine evet ya da hayır referandumuna dönüşmesi olasılığı iktidar partisini yeni çözümler aramaya itiyor. Nitekim Halkçı Hareket Birliği Parti Meclisi Toplantısında dün yapılan oylamada, Türkiyeye ABye tam üyelik yerine "imtiyazlik ortaklik" verilmesi yüzde 90.8 oyla kabul edildi. Bu oylamada da çözülmemiş sorunların rol oynadığı biliniyor.
Türkiyenin itirazı haklı ve tüm bunlar Kopenhag Kriterleri içinde yer almıyor. Ama bu konulardaki ısrarı ile Almanya ve Fransa gibi iki müttefikinin kamuoyunu, başbakan ve devlet başkanları Türkiyenin üyeliğinden yana olsalar bile, kaybediyor. Uzun vadede politikacılar da kamuoyunun görüşünü dikkate almak zorunda kalacaklar. Bu bağlamda AB yolunun garanti olduğunu düşünmek yanlış olur."
DW TÜRKÇE
Yayın Tarihi :
8 Mart 2005 Salı 00:36:11
Güncelleme :8 Mart 2005 Salı 10:43:49