17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

AB'den ön koşul: Rumları tanıyın

Avrupa Birliği Komisyonu’nun yarın yayımlayacağı İlerleme Raporu öncesinde, İngiliz basınında Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin haber ve yorumlar öne çıkıyor.

Financial Times konuya geniş yer ayırmış. Komisyon raporunda, Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanmasının önerileceğini belirten gazete, ancak bunun için ek koşullar da öne sürülebileceğine dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor:

"Komisyon ayrıca, Türkiye’nin insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne aykırı icraatlarda bulunması durumunda, müzakerelerin askıya alınabileceği yönünde bir ifadeye de yer verecek.

"Komisyon raporunda, Türkiye’ye, Kıbrıs Cumhuriyeti ile bağlarını güçlendirmesi yönünde bir baskıya da yer verilmesi bekleniyor.

"Komisyon üyelerinin çoğunluğu, bu ilişkinin müzakerelere başlanmadan önce kurulmasında ısrar ediyor."

Financial Times, ilerleme raporunda Türkiye’yi en çok şaşırtacak önerinin ise iş gücünün serbest dolaşımı ile ilgili olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor.

"Avrupa Birliği’ne katılması durumunda, Türk işçilerin serbest dolaşım hakkının temelli olarak engellenmesi de öneriler arasında.

"Bununla, Türk işçilerin Avrupa işgücü pazarına akını yönündeki korkular hafifletilmeye çalışılacak.

"Daha önce başka bir ülke için uygulanmayan bu yöntemin, ikinci sınıf bir üyeliği kabul etmeyeceğini açıklayan Ankara’yı kızdıracağı da ortada. Ankara serbest dolaşıma geçiçi olarak, bir süreliğine kısıtlama getirilmesine ses çıkarmıyor.

"Ancak uzmanlar, bunun temelli engellenmesinin, Türkiye’ye verilen; ’diğer ülkelerle eşit muamele’ sözüne de aykırı olacağını vurguluyor.

"İşçilerin serbest dolaşımı, Avrupa Birliği’ndeki temel özgürlüklerden biri halbuki."

Bu haberin ardından Financial Times’ın sayfalarını çevirince, tamamen Türkiye’ye ayrılmış bir sayfa dikkati çekiyor. Türkiye’nin birliğe katılımı sorunuyla alevlenen tartışmalara yer verilen bir yazıdan bazı satırlar şöyle.

"Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakerelere başlayıp başlamama kararı teoride teknik bir karar. Yani ülkenin demokrasi ve insan hakları konularında kaydettiği ilerlemenin değerlendirilmesi.

"Ancak pratikte tartışma çok daha derinlere gidiyor. Türkiye’nin üyeliğini destekleyenlerin savı, Avrupa’nın Türkiye’yi, 40 yıllık tereddüdün ardından geri çeviremeyeceği şeklinde.

"Bunun jeopolitik sonuçlarının kötü olacağı dile getiriliyor. Karşı olanlar ise, birliğin 70 milyonluk fakir bir ülkeyi kabul edip edemeyeceğini tartışmaya açıp, medeniyetler çatışması uyarısında bulunuyor."

Financial Times’a göre, Avrupa Komisyonu yarın yayımlayacağı raporda, Türkiye ile müzakerelerin başlaması önerisinde bulunacak, ancak nihai kararı da, Aralık’ta Brüksel’de toplanacak devlet ve hükümet başkanlarına bırakacak.

Gazetenin ulaştığı taslak raporda ise şu saptamalara yer veriliyor.

"Rapor, görülmeye devam eden işkence vakaları, çocuk işçiliği, ordunun hükümet üzerindeki gayrı resmi etkisi gibi konuları hatırlatacak.

"Okullarda okutulan tarih kitaplarının hala, azınlıkları güvenilmez, hain ve devlete zarar veren gruplar olarak tasvir ettiği de eklenecek. Böylesi karmaşık bir tabloyla karşı karşıya olan Komisyon, bir ara yol bulmaya uğraşıyor.

"Kelime oyunlarına başvurarak, örneğin, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları alanlarında, "yeterli" ilerleme kaydettiği gibi bir ifade ile durumu kurtarmaya çalışıyor."

Financial Times’ın bu haberinin üstünde, Türkiye ile ilgili daha geniş bir yoruma yer verilmiş. Gazetede sık sık Türkiye üzerine yazıları yayınlanan Vincent Boland, Türkiye’nin, ifadesini AKP hükümetinde bulan yeni yüzünü tanımlıyor bu kez.

"Avrupa Birliği katılım sürecinde belirleyici olan reformların öncülüğünü AKP’nin yapmış olması iki önemli sonuç doğuruyor.

"Biri Avrupa nezdinde, Türkiye’nin üyelik sürecindeki itibarı, diğeri ise katılması durumunda, Türkiye’nin nasıl bir üye olacağı açısından.

"Bugün Avrupa Birliği’ne katılmayı talep eden Türkiye, Avrupa’nın bi süredir kabul etmeye hazırlandığı Türkiye olmayabilir. Kağıt üstünde daha az laik değil. Ama daha dindar.

"Daha demokratik, ama aynı zamanda daha İslami. Avrupa Birliği’nin, kadınlar ve azınlıkların hakları gibi değerlerini kabullenmeye daha hazır, ancak aile kurumu, din ve ataerkil yapının önemi gibi Müslüman değerleri hayata geçirmeye de daha kararlı.

"Bu eğilimin kökenleri, 1950’lerde başlayan köyden kente göçte yatıyor. Eğer Türkiye bir kır toplumu olarak kalsaydı, yukarıda saydığım eğilim gözardı edilebilirdi.

"Ancak, şehirleşme ile bu eğilim, Türk siyasi hayatının da kalbine yerleşiyor. Türkiye’nin büyük şehirleri sadece köylülerle değil, köylü alışkanlıkları ile kaynıyor şimdi.

"Kızları okula göndermeye ya da trafik kurallarına uymaya isteksizlik gibi. Ancak en önemlisi, bu yeni şehirlilerin, İslami inançlarını hayata geçirme arzusu.

"Bugün şehirli Türklerin çoğu, Avrupa’da yaygın olarak zannedildiği ya da umulduğu gibi, batılılaşmış değil. Bu insanlar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne, sosyal ve dini değerleri sulandırılmadan katılmasını istiyor.

"Başbakan Erdoğan da, bunu başarabileceğini, bu insanların büyük bölümüne anlatmayı başardı."

Guardian ise; "Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı ile ilgili asıl sorun din değil, ekonomi" diyor.

"Mesele, gölgesinde kaldığı medeniyetler çatışmasından ziyade, ekonomik çıkarlar çatışması aslında.

"Tarıma dayalı, orta - alt gelir grubunun hakim olduğu Türk ekonomisi ile Batı Avrupa’nın sanayileşmiş zengin ülkeleri arasındaki bir çatışma bu. Türkiye’nin kişi başına düşen milli gelirini, birliğin yeni üyelerininki ile karşılaştırmak yeterli.

"Örneğin Polonya’da kişi başına düşen milli gelir 5270 dolarken, Türkiye’de bunun yarısı kadar. Türkiye sadece fakir değil, kalabalık da.

"71 milyonluk Türkiye’nin toplam milli geliri yılık 176 milyar dolarken, 5, 4 milyonluk Danimrka, yıllık 182 milyar gelir elde ediyor."

BBC TÜRKÇE SERVİSİ
Yayın Tarihi : 5 Ekim 2004 Salı 12:02:44
Güncelleme :6 Ekim 2004 Çarşamba 00:24:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?