1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

'Aşırı sağcılar Kürtlere karşı silahlanıyor'

Mersin’de yaşanan ve kimin gerçekleştirdiği henüz bilinmeyen bayrak yakma girişimi türkiye’de büyük gösterilere ve tepkilere, beraberinde de suçlamalara yolaçtı. Şimdi de ortaya "etnik çatışma" olasılığı iddiaları atılmaya başlandı. "Milliyetçiler, Kürtler’e karşı silahlanıyor" deniyor.

İddiayı, Milliyet gazetesi köşe yazarlarından Taha Akyol ele aldı. Akyol, "kaynağı karanlık dediği" bir haberi köşesine taşıdı. Yazar, "Etnik Çatışma" başlıklı yazısında gazeteci İlnur Çevik’in "istihbaratını" anlattı.

Alıntılayarak aktarıyoruz:

Taha AKYOL / Milliyet


Ankara’da İngilizce olarak yayımlanan New Anatolian gazetesinin üç gün önceki manşeti dikkatimden kaçmış, dün fark ettim. Manşet şöyle:

"Aşırı sağ hücreler, Türkiye’nin Kürtlerine karşı silahlanıyor!"

İlnur Çevik imzalı habere göre, Irak sınırından giren çok sayıda kaçak silahları "İç Anadolu’da aşırı milliyetçi gruplar" alıyormuş; amaçları, ileride, "Bala ve Haymana gibi İç Anadolu’da yaşayan Kürtlere saldırmak"mış!

Korkunç! Haberin kaynağı "karanlık", İlnur Çevik "güvenlik yetkilileri"inden (?) ve "muhafazakâr çevreler"den (?) istihbar etmiş!

Bir zamanlar da "Refah tabanı silahlanıyor" diye böyle "karanlık" haberler fısıldanmıştı!

İlnur Çevik, yeni çıkan ve birkaç yüz kişinin okuduğu gazetesine ilgi çekmek için ’çapraz denetim’ yapmadan bu asılsız manşeti atıvermiş! Ama bu manşet, ’dolduruş’a ne kadar hazır hale geldiğimizi göstermesi bakımından önemli.

TÜRKİYE etnik gerilime sürükleniyor! Tahriklerle paranoyalar birbirini besliyor. Demokratikleşmenin sağladığı yumuşama beklentisi, PKK’nin yan kuruluşları eliyle yaptığı kışkırtmalarla gerilime dönüşüyor... Böyle giderse nereye varırız?! Bunu hepimiz çok iyi düşünmeliyiz.
Geçenlerde Kürt kökenli politikacı Mehmet Ali Aslan’ın bir açıklamasını okudum. Her zaman PKK’den uzak duran Aslan, özellikle 1960’lardan itibaren iç göçlerde Türklerin ve Kürtlerin iç içe geçtiğini, artık "etnik federasyon" olamayacağını anlatıyordu. Aslan çözüm olarak ’idari ademi merkeziyet’i savunuyor.

Aynı şekilde Feridun Yazar, Hürriyet’te Yalçın Doğan’a benzer şeyler söyledi. Böyle örnekler pek çoktur.
Bu sağduyulu arayışların yanında, şoven Kürt milliyetçileri Türkiye’nin doğu bölgesini "Kuzey Kürdistan" ilan ediyor! Ayrı bayrak açıyor!.. Bunlar da Türk milliyetçiliğini tahrik ediyor...
Nereye gidiyoruz?!!

DYP lideri Mehmet Ağar, güneydoğu gezisinde, Batman’da partilileriyle beraber Kürtçe türkü söyledi. Ağar, Muş’ta güzel bir konuşma yaptı:

- İşte bayrak, işte Gazi Paşa! Hepimizin! Hiç kimse Türk’ü Kürt’ten ayıramaz!

Ağar’ın ayrı bayrak açanlara karşı ortak değerlerimizi vurgulayan ve aynı zamanda Kürt kültürüne saygıyı seslendiren konuşmaları büyük alkış aldı.

Geziye katılan DYP’li Celal Adan’ın gözlemi:

- Ağar, terörle mücadele döneminde halkla çok iyi diyalog kurmuş. Şimdi siyasette bunun yansımasını görüyoruz.

Ben de Diyarbakır’ın şehit Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı hatırlıyorum; bu vatansever emniyet müdürünü Diyarbakır gözyaşlarıyla uğurlamıştı.

Demek ki mümkün! Bir bayrak altında, birbirimizi öldürmeden, birbirimizi anlayarak, sayarak yaşamak mümkün!

Siyasi ve sosyal bakımdan büyük ölçüde gerçekleşmiş bulunan bu "entegrasyon" tablosunu ’ayrı bayrak’ açarak etnik bakımdan ayrıştırmaya çalışan DEHAP, bölgenin bütününde yüzde 25’in üstüne çıkamıyor, sadece bir ilde yüzde 50’yi, dört ilde yüzde 40’ı geçebiliyor.

Böyle bir vücudu ’Kürtlük’ gibi veya ’Kürtsüz Türkiye’ gibi ırkçı duygularla ayırmaya kalkmak, canlı gövdenin bir parçasını baltayla koparmak gibi ancak barbarca bir etnik savaşla mümkün olabilir!

Sağduyu ve itidal, herkes için hayat memat meselesidir.

KONUYU 31 Mart 2005 GÜNKÜ KÖŞESİNDE ELE ALAN SABAH GAZETESİ ANKARA TEMSİLCİSİ ASLI AYDINTAŞBAŞ’IN DEDİKLERİ DE ŞUNLAR:

’Aşırı milliyetçilik’ kırmızı belgede

Halen son rötuşları yapılmakta olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin "tehdit değerlendirmesi" bölümünde aşırı milliyetçilik konusunda önemli bir uyarı var.

Kamuoyunda "Kırmızı Kitapçık" ya da "Gizli Anayasa" diye anılan belge, hükümet, Dışişleri, istihbarat ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortak çalışmasıyla kaleme alınan stratejik bir yol haritası.

Son yıllarda olduğu gibi bu kez de "irtica" ve "bölücülük," Kırmızı Kitapçık’ta birinci ve ikinci derecede öncelik taşıyan tehditlerden. Buna karşın belgenin İç Güvenlik Özel Siyaset Belgesi bölümünde, rejime yönelik tehditlerden "ırkçılık" geçmiş yıllara kıyasla daha üst sıraya çıkmış durumda. Burada "ırkçılık" ile kastedilen, belli bir ırkın üstünlüğü ideolojisine dayalı yıkıcı veya istikrar bozucu faaliyetlere varan "aşırı milliyetçilik." Bunu ister aşırı kafatasçı bir Türkçülük ya da benzer bir Kürtçülük anlayışı olarak yorumlayın. Bu tarz anakronik ideolojileri devlet için "stratejik tehdit" boyutuna getiren ise, "düşünce" nin ötesinde bu ideolojileri uygulayacak irade ya da kaynağın varlığı.

Peki Türkiye’de "milliyetçilik" bu aşamada mı?
Bir haftadır kamuoyunu meşgul eden bayrak yakma ve bayrak sallama faaliyetlerinden sonra, "milliyetçilik" (iyi) ve "aşırı milliyetçilik" (kötü) Ankara’da gündemin en hararetli konularından.

Türkiye’de terörün duraksamasına karşın milliyetçilik yükselmekte mi? Milliyetçi refleksler, Türkiye’yi AB yolundan saptırabilir mi? Yoksa bazı hükümet yetkililerinin düşündüğü gibi, milliyetçilik, AKP iktidarını zayıflatmak için özellikle mi pompalanıyor?

Tüm bu tartışmalar sürerken, iki gün önce Ankara’da yayınlanan ve diplomatik çevreyi hedefleyen New Anatolian gazetesinde İlnur Çevik tarafından kaleme alınan İngilizce bir manşet haber, gerçekten ürkütücüydü. "Aşırı sağ hücreler Türkiye’nin Kürtlerine karşı silahlanıyor" başlığıyla çıkan haberde, özellikle Kuzey Irak sınırından giren kaçak silahların, "İç Anadolu bölgesinde aşırı milliyetçi gruplar" tarafından satın alındığı, bunun ileride "Bala ve Haymana" gibi bölgelerdeki "Kürt yerleşim merkezleri" ne karşı kullanılma amacıyla yapılandığı iddia ediliyordu. "Yugoslavlaşma" iddiası.

Çevik’in dün kendi köşesinde yeniden hatırlattığı haber, "güvenlik yetkilileri" ve "muhafazakar kaynaklar" a dayandırılıyordu.

Kuzey Irak sınırından giren büyük miktarda Kalaşnikof ve ufak silahın jandarma ve güvenlik birimleri için ciddi bir sorun oluşturduğu doğru. Ancak son günlerde devletin farklı birimlerinde konuştuğum yetkililerin hiçbiri İlnur Çevik’in söz ettiği tarz bir "silahlanma" ya da cepheleşme olduğu düşüncesinde değil. Türkiye’de insanlar "etnik armagedon" için silahlanmıyor.

Ancak görüştüğüm yetkililerin hepsi, sayısız paranoyalardan beslenen "aşırı milliyetçilik" in Türk iç ve dış siyasetinde "kilitleyici" bir unsur haline geldiği konusundaki endişelerini gizlemiyordu. Doksanlı yıllarda "entelektüel çatısı" tamamlanan bu görüşler, özellikle cehalet, İnternet, had safhalara ulaşan "bilgi kirliliği" ve günümüz sivil toplum gelenekleri çerçevesinde yepyeni yapılanmalara müsait.

Yetkililerden anladığım kadarıyla, şu an için mesele sadece ideolojik bir sorun. Ciddi sayılabilecek bir organizasyonel şema yok.

Ama burada herkesin hatırlattığı tehlike, zaman içinde işadamımafyaderin devlet’ten gelen kontrolsüz ve marjinal unsurların, İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a suikast girişiminde (1998) olduğu gibi örgütsel bir ittifaka yönelmesi. O suikastı üstlenen Türk İntikam Tugayı da böylesine muallak bir oluşumdu. Geldi geçti.
Ama bu tehdidin neden Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne girdiğini anlamak güç değil

KENTHABER
Yayın Tarihi : 3 Nisan 2005 Pazar 02:36:13
Güncelleme :3 Nisan 2005 Pazar 02:38:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?