20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

'Avrupa Hıristiyan Klübü mü?'

Avrupa Birliği, yarın 10 yeni ülkeyi daha bünyesine katmaya hazırlanırken, birliğin daha ne kadar genişleyeceği soruları da gündemi meşgul ediyor. Çünkü, Avrupa Birliği'nin nihai sınırlarını belirleyen bir anlaşma yok. Türkiye, İsrail ve Ukrayna gibi değişik dinlere mensup ülkeler, üyelik için kapıda beklerken, Avrupa Birliği'nin gerçekten hukuk, demokrasi ve ekonomi alanlarındaki kriterlerine uyan tüm ülkelere kapılarını açıp açmayacağını merak konusu. Yoksa AB sadece 'Hıristiyanlar içindir' diye düşünenler haklı mı? Amerika'nın Sesi muhabiri Judith Latham, bu soruyu Avrupa tarihçileri, siyaset uzmanları ve diplomatlara sordu.

Oxford Üniversitesi profesörlerinden ve 'Bir Tarih: Avrupa' kitabının yazarı Norman Davies, birleşik bir Avrupa fikrinin eski Yunan ve Roma tarihi kadar gerilere gittiğini söylüyor ve Yunan mitolojisinden örnek veriyor:

"Yunan mitolojisine göre, baştanrı Zeus, Fenike kralı Agenor'un kızı Europa'yı görünce ona aşık olur. Eşi Hera'dan korktuğu için kızın yanına beyaz bir boğa kılığına girerek yaklaşır. Kendisini Europa'ya sevdiren boğa, eğilerek onu sırtına alır ve denizleri yararak Girit'e kaçırır. Bu olay, uygarlığın doğudan batıya taşınmasını temsil eden önemli bir öyküdür."

Roma imparatorluğunun dağılmasından sonra, Hıristiyanlık Avrupa'da giderek yayılır. Ancak yine de Profesör Davies'e göre, özellikle İslamiyet'in 7 ila 15. yüzyıllar arasındaki hızlı yükselişi ve Avrupa topraklarında bulunan Yahudilerin varlığı, Hıristiyanlığın kıtada hiçbir zaman tek din haline gelmesine izin vermedi. Çok hızla yayıldığı dönemlerde bile.

Yahudilik, Avrupa tarihinin başlangıcından sonuna kadar her zaman var oldu. Avrupalı Yahudiler, ortaçağ İspanyasında ve modern Polonya'da kendilerine barınacak yerler buldu. Avrupa kültüründe Yahudi varlığı, her zaman Hıristiyan çoğunluğa karşı bir olgu olarak yerini aldı. Öte yandan, Araplar da 14. yüzyıldan, 15. yüzyılın sonuna kadar İspanya'da kurdukları devletlerle Avrupa tarihinde etkin oldu.

Eski (Açık Mavi) Ve Yeni (Koyu Mavi) Üyeler Oxford Üniversitesi'nden profesör Davies, bugün Avrupa Birliği genişledikçe, yeni bir Avrupalı kimliğinin temellerinin de atıldığını söylüyor. Davies, Polonya ve Fransa gibi hem Katolik hem de laik gelenekten gelen iki ülkenin temsilcileri tarafından dile getirilen bu yeni kimliğin yanlış bir önyargıyı açığa çıkardığını belirtiyor.

"Yeni Avrupa anayasasının görüşüldüğü konferansta, metnin girişinde Hıristiyanlıktan bahsedilmesine yönelik tartışmaların en ateşli savunucusu Polonya'ydı. Konferans başkanı, eski Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing ise, Hıristiyanlığın anayasaya girmesine değil, Müslüman Türkiye'nin Birliğe sokulmasına da karşı çıktı."

Norman Davies, 'Hıristiyan Avrupa' olgusunun çok eskiye dayandığını belirtiyor. Davies'e göre, kıta tarihinde gerek azınlıklara ve gerekse sömürge ülkelerin vatandaşlarına yönelik ayrımcılık bugünkü 'Hıristiyan Avrupa' görüşünün temelini oluşturuyor. Günümüzde ise, Avrupa Birliği üyesi her ülke İnsan Hakları Anlaşmasını imzalamış durumda. Ancak yine de bu ayrımcılık devam ediyor. Özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan 13-14 milyon Arap ve Türk kökenli müslümanlara karşı.

Yale Üniversitesi'nden Denis Chaibe ise, Avrupa'da hızla büyüyen Müslüman nüfusun, politikacılara bu konulardaki tutumlarını yeniden gözden geçirme zorunluluğu getirdiğini belirtiyor.

"Avrupa, Müslüman nüfusunu topluma entegre etme çabalarını güçlendirmek istiyor. Aksi takdirde, bu nüfusun daha uçlara kayarak, yönetime karşı potansiyel bir tehlike olma riskinden korkuluyor."

Bütün Hıristiyan geçmişine rağmen, Avrupa bir başka önemli geleneği de beraberinde taşıyor: Laiklik. 18. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Fransız devriminden bu yana kıtanın büyük bölümü laik. Denis Chaibe, haftasonu Avrupa Birliği'ne üye olacak 10 ülkeden 7'sinde laik bir yapı olduğuna dikkat çekiyor. Dolayısıyla, Müslüman bir ülke olan Türkiye'nin tam üyeliğe kabul edilmesi, birliğin karar mekanizmasında dinin bir kriter olmadığını gösterecek. Peki nedir bu kriterler? Denis Chaibe şöyle devam ediyor.

"Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin bir parçası olabilmek için egemenliğini paylaşmayı kabul etmek ve Kopenhag kriterlerine yerine getirmek gerekiyor. Bu kriterlerin en önemlileri, demokrasi, hukukun üstünlüğü ilkesi, azınlık hakları ve açık pazar ekonomisi."

Washington'daki düşünce kuruluşlarından Nixon Merkezi'nin Türk uzmanlarından Uluslararası Güvenlik ve Enerji Programları başkanı Zeyno Baran, Avrupa Birliği'nin neredeyse 40 yıldır Türkiye'yle flört ettiğini belirtiyor ve şunları söylüyor:

"Birçoğumuz resmi müzakerelerin 2005 yılının ilk aylarında başlayacağını umuyoruz. Ancak, bu müzakerelerin Türkiye'nin tam üyeliğiyle sonuçlanacağından emin değilim. Bu, Avrupa Birliği'nin nasıl bir anayasayla geleceğine ve sınırlarını nasıl çizeceğine bağlı. Brüksel'deki zirvede, Türkiye'nin adaylığı için Kıbrıs sorunun çözümü gündeme getirildi. Kıbrıs'ta bir anlaşmaya varılmasının Türkiye'nin üyeliğini büyük ölçüde rahatlatacağı belirtildi. Burada sorulması gereken şu: İslam dünyasında tek laik, demokratik ülke olan Türkiye üyeliğe kabul edilmezse, hem Avrupa içinde hem de diğer yerlerdeki Müslümanlara nasıl bir mesaj iletilmiş olacak?"

Kıbrıs'ta çözüm için uzun zamandır üzerinde görüşülen Annan planı 24 Nisan'da adanın her iki tarafında referanduma sunuldu. Plana Türkler 'Evet', Rumlar 'Hayır' dedi. Ancak yine de, 1 Mayıs'ta Avrupa Birliği'ne giren taraf, planı reddeden Kıbrıs Rum kesimi olacak. Oxford profesörlerinden Normam Davies, Türkiye'nin temsil ettiği İslam modelinin Avrupa ve Amerika'nın tüm Ortadoğu'da görmek istediği model olduğunu söylüyor ve ekliyor.

"Her ne kadar belli bir kesim aşırı dinci olsa da, Mustafa Kemal'in 1930'larda getirdiği modernleşme, laiklik ve Avrupalılaşma ilkeleri halen varlığını sürdürüyor. Türkiye'nin üyeliği hakikaten gerçekleşirse, çok ilginç olacak; Çünkü Avrupa Birliği'nin nüfusu en büyük ülkesi resmi olarak Hıristiyan değil, Müslüman olacak."

Bu arada, Ortodoks Hıristiyan Ukrayna da Avrupa Birliği'ne üyelik için muhtemel adaylardan biri olarak gösteriliyor. Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü'nden Ukrayna asıllı uzman Stephen Nix, Ukrayna'da bu yılın sonuna doğru yapılacak Başkanlık seçiminde Avrupa Birliği üyeliğinin en önemli konulardan biri olacağını belirtiyor.

"Ukraynalılar, Rusya'yla ilişkilerin Avrupa Birliği için bir tehdit görünümünde olabileceğini düşünüyor. Aynen, bazılarının, Avrupa Birliği'nin Rusya'ya karşı bir tehdit oluşturduğunu düşünmesi gibi. Geçmişte, Ukrayna belli bir yönde stratejik karar vermekten kaçınıyordu. Bunun yerine, ortada bir yerde durup her iki tarafa da karışık mesajlar göndermeyi tercih ediyordu."

Öte yandan, Avrupa'da İkinci Dünya savaşı sırasında yaşanan soykırımda 6 milyon Yahudi'nin katledilmesi ve son yıllarda kıtada yükselen Yahudi düşmanlığı, Avrupa Birliği'yle İsrail arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açtı. Washington'daki İsrail Büyükelçiliği'nden Rafael Barak, ülkesinin geçmişten bu yana Avrupa'yla tarihi ve kültürel bağları olduğuna dikkat çekiyor ve özellikle ekonomik ilişkilerin önemine değiniyor.

"Yıllar içinde birçok Avrupa ülkesiyle bağımsız ticari anlaşmalarımız oldu. Avrupa Birliği üyeliği konusunda ise, önümüzdeki birkaç yılda siyasi olarak bunun mümkün olabileceğini düşünmüyorum."

Sonuçta Avrupalı kimliğinin ne olduğu ve Avrupa kulübüne kimin katılıp kimin katılamayacağı sorusu daha uzun süre tartışılacağa benziyor. Avrupa Birliği'ne üyeliğin kriterleri de tabi... Ekonomik gelişme mi, din mi, kültürel bağlar mı? Tüm bunları ve Avrupa Birliği'ne hangi ülkelerin alınacağını hiç kuşkusuz sadece zaman gösterecek.

AMERİKA'NIN SESİ RADYOSU TÜRKÇE SERVİSİ
Yayın Tarihi : 30 Nisan 2004 Cuma 19:40:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?