25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Baykal, 'Fener'i bırakmıyor

Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin AB'ne üyeliğine ilişkin yaptıkları açıklamalara ve hükümetin bu açıklamalara yaklaşımına dikkati çekti.

Sarkozy ve Merkel'in, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda olumsuz düşüncelere sahip olduğunun bilindiğini, bu düşüncelerini de ''ihtiyaç ortaya çıktığında gereken zeminlerde ifade ettiklerini'' vurgulayan Baykal, ancak iki gün önce yapılan açıklamaların Türkiye'yi çok ciddi şekilde rahatsız etmesi gerektiğini söyledi. Türkiye ve AB arasında tam üyelik müzakereleri resmen sürdürülürken yapılan bu açıklamaları kaba, sert ve olumsuz olarak nitelendiren Baykal, bu açıklamalara hükümetin herhangi bir tepki vermemesini ise şaşırtıcı bulduğunu ifade etti.

Türkiye'nin üyelik yönünde sorumluluklarını yerine getirme çabaları sürerken Merkel ve Sarkozy'nın olumsuz açıklamalarda bulunmasının doğal karşılanamayacağını belirten Baykal, şöyle konuştu:

''Bu Türkiye'yi karşı bir saygısızlık ifadesidir, çok kırıcı bir yaklaşımdır. Ama bunun yanı sıra Avrupa Birliği'nin taahhütleri, Türkiye ile yapılmış anlaşmaların gerekleri, Türkiye'ye verilmiş sözler karşısında tam bir umursamazlık, tam bir çelişki ve tutarsızlık örneğidir. Bu kadar kaba, yürümekte olan bir müzakereye karşı bu kadar net tavırlar takınılmasına göz yumulması, bunun doğal karşılanması, Türkiye'de hükümetin herhangi bir tedirginlik, rahatsızlık içerisine girmemesi bu üsluba yönelik bir davetiye çıkarmak anlamına gelir. Bu değerlendirmelerini çok kırıcı bulduğumu ifade etmek istiyorum. Bir vatandaş olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yürütülmekte olan resmi müzakere sürecinin içinde bu kadar kaba, bu kadar umursamaz, bu kadar hasmane bir değerlendirmenin yapılmasını içime sindiremiyorum.''

Türkiye'nin dış politikada olumsuz bir gidiş içinde olduğunu ve giderek etkisizleştiğini savunan Baykal, ''bunun temelinde hükümetin çekingen, ürkek, teslimiyetçi tavrının yattığını'' öne sürdü.

''AKP'NİN OLİGARŞİSİ''
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarın sıradan, suçlayıcı ve sorumluluğu karşısındakine aktarmaya yönelik polemiklerle Türkiye'nin ciddi sorunları karşısında tavır takınmaya çalıştığını iddia ederek, bu tavrın her alanda olduğu gibi ekonomide de kendini hissettirdiğini söyledi.

''Anlaşılıyor ki Başbakan'ın ekonomiye yönelik yaklaşımı karşısındakileri suçlayarak sorumluluğundan sıyrılma anlayışıdır, siyasal bir anlayışıdır'' diyen Baykal, bunun yeni bir örneğinin Başbakan'ın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne (TOBB) yönelik suçlamaları olduğunu söyledi. Başbakan'ın, ''finans sektörünü, üzerine düşeni yapmamakla, TOBB'u da buna gereken tepkiyi göstermemekle'' suçladığını ileri süren Baykal, ekonomik sıkıntıların nedenlerinin tartışılması bakımından bunun ilgi çekici bir nokta olduğunu bildirdi.

Ekonominin her alanında bir gerileme ve küçülme yaşanmasına karşın bankacılık sektöründe büyüme göstermesinin üzerinde durulması gereken bir konu olduğuna işaret eden Baykal, bunun altındaki nedenin hükümetin yüksek oranda borçlanması olduğunu iddia etti. Baykal, şunları kaydetti:

''Bunun altında Türkiye'de iktidarın, hükümetin son dönemde çok büyük bütçe açıkları vererek, çok büyük kamu açıkları vererek bu açıkları bu borçları borçlanarak karşılama zorunda kalması olayı yatıyor. Bankalar ihtiyacı olan reel sektöre, işadamlarına, KOBİ'lere, sanayiye finansman sağlamıyor. Kime finansman sağlıyor? Hükümete finansman sağlıyor. Hükümet borç istiyor, hükümet kredi istiyor. Hem de kolay kredi, risksiz kredi, 'acaba öder mi ödemez mi' diye bir soruya ihtiyaç bırakmayan bir kredi.''

Baykal, Hazine'nin piyasaya ciddi bir borç talebi ile çıktığını, bankaların da bu borcu verdiğini ve kar ettiğini ifade ederek, ''Sonra da Başbakan 'bankalara sıkıştırın, işadamlarına kredi versin' diye bastırıyor. İşadamlarına kredi mi bırakıyorsun? Türkiye'deki kredi imkanının tamamına yakınını devlet tüketmek durumunda. Devlet piyasadan borç almak üzere büyük bir taleple ortaya çıkıyor'' diye konuştu.

YANLIŞ BÜTÇE PLANLAMASI BANKA KAYNAKLARINI KURUTTU
Hükümetin yanlış bütçe planlaması nedeniyle ortaya çıkan açığın bankalardan karşılandığını ileri süren Baykal, bunun, ''bankaların kaynaklarını kuruttuğunu'' söyledi.

''Türkiye'de yaşanan sıkıntıların temelinde bütçe açığı önemli bir unsur olarak yer almıştır'' diyen Baykal, bankaların ekonomiyi kurallarına göre oynadığını, ancak hükümetin bu kuralları yanlış yönlendirdiğini belirtti.

Baykal, ''Ayrıca Başbakan'ın bankalar sektörüyle ilgili olarak şikayet etmeye hakkı yok. Bankaların çok önemli bir kısmını yabancılara satan sen değil misin? Şimdi kime şikayet ediyorsun? Sattığın yabancı sermaye... TOBB Başkanını sıkıştıracakmış, Türkiye'de bankaları satın almış olan Avrupa sermayesi TOBB Başkanı'nın sıkıştırması sonucunda KOBİ'lere kredi verecekmiş... Hadi canım sende'' diye konuştu.

DEVLETİN BÜTÜN KADROLARI AK PARTİNİN ELEĞİNDEN GEÇTİ
''Türkiye'nin, AK Parti yönetimde olduğu sürece ciddi bir kadrolaşma içine girdiğini, devletin bütün kadrolarının AK Parti'nin eleğinden geçtiğini ve damgasının taşıdığını'' ileri süren Baykal, ''Ama vatandaş bu kadrolardan şikayet etmeye başladığında Başbakan onlardan daha yüksek sesle şikayet ediyor, 'Bürokratik oligarşi' diyor. O oligarşiyi sen kurdun, o senin oligarşin, AKP'nin oligarşisi...

BÜROKRATİK OLİGARŞİ DAMADINA KREDİ VERİRKEN EMRİNDE
Vatandaş devlet bankasından kredi almaya gittiği zaman o oligarşi 'başka kapıyı' diyor ama sen bir gazeteyi, televizyonu satın almak istediğin zaman, kendi damadına kredi verdirmek istediğin zaman, 750 milyon doları, bu bürokratik oligarşi senin emrine giriyor ve sana tahsis ediyor'' dedi.

''SİYASET 'BİRKAÇ EDEPSİZİN İŞİ' DİYE BİZİ UYUTMAYA ÇALIŞIYOR''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Almanya'daki Deniz Feneri olayının mali boyutuna ilişkin yeni bir tablonun ortaya çıktığını, soruşturma belgelerine göre 10 yılda toplanan paranın 900 milyon avro olduğunu söyledi.

Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Alman soruşturma makamlarından alındığını ifade ettiği belgeleri kürsüden göstererek, Deniz Feneri olayına ilişkin yeni iddialarda bulundu.

Deniz Feneri olayının üzerine gidilmesi konusunda yeni kabineden beklentileri olanların, ''Büyük hayal kırıklığına sürüklendiklerini'' belirten Baykal, şöyle konuştu:

''Bir bakanımız çıktı dedi ki 'Almanya'daki Deniz Feneri olayına karışanlar birkaç edepsizdir.' Bu davayı gözden kaçırmak için çeşitli yaklaşımların denendiğini biliyoruz. Gün oldu bakanlar, 'Bana ne' dediler, görmezlikten geldiler, geçiştirmeye çalıştılar ama şimdi geldiğimiz noktada, olayı birkaç kendini bilmezin yaptığı konu haline dönüştürme çabasına girildiğini görüyoruz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu öyle birkaç terbiye zafiyeti içindeki insanın uygulaması değildir. Bu, onu çok aşan sistematik düzenlemedir. Hatta, onlara, öyle bir suçlama yapmaya bakanın hiç hakkı yoktur. Çünkü onlar, kendi çıkarları için değil, parçası oldukları sistemin çıkarları için belki de kendilerini feda etmişlerdir. Yolsuzluk paraları, yolsuzluğu yapmış kişilerin kendi özel çıkarları için değil, Ankara'daki başka bazı hesaplar, çıkarlar için harcanmıştır. Bunun böyle olduğu çok açık bir biçimde ortadadır.''

''CİDDİ BİR OLAY''
Baykal, konuyu, ''Birkaç kişinin tesadüfi uygulaması değil, organize bir olay'' diye niteleyerek, ''Böyle bir şeyi tek başına onların yapması nasıl mümkün olabilir? Arkalarında kimse olmadan bunu götürmeleri nasıl mümkün olabilir?'' diye sordu.

''Bu, büyük bir şebeke'' diyen Baykal, şebekenin Ankara, Türkiye, Almanya ayakları olduğunu iddia etti. Baykal, ''Almanya'da bu işi yapan insanlar, topladıkları parayı kuryelerle buraya gönderiyorlar. O paralar, televizyon kuruluşu için harcanıyor. Yani bütün bunlar, 'birkaç edepsizin işi...' Yok, Sayın Bakan, yok... Burada olayın ciddiyetini önce sizin anlamanız lazımdır. Bu, ciddi bir olaydır. Bunun nereye kadar uzandığı, arkası önü çok iyi bir şekilde aydınlığa kavuşturulmalıdır'' dedi.

''YENİ BİR AŞAMAYA GELİNDİ''
Deniz Feneri olayında yeni bir aşamaya gelindiğini, Almanya'nın konuyu tekrar ele almaya başladığını, ciddi yeni bir soruşturmanın başladığını ifade eden Baykal, Türkiye'den 16 kişi hakkında ek bilgi, 12 şirketin hesaplarının da bildirilmesinin istendiğini kaydetti. Baykal, buna rağmen, Türkiye'de hala hiç bir şey yapılmadığını, 16 kişinin ifadesinin alınmadığını, iş yerlerine gidilmediğini, kasaların açılmadığını, bağlantılarının sorgulanmadığını belirtti.

Baykal,''Onlar, himaye altında olmaya devam ediyor. Şirketleri ara ki bulasın. Şirketler kayıp. 80 yaşında insanlar çıkıyor o şirketlerin adresinde. Kim olduğunu, kimsenin bilmediği kişiler... Türkiye kıpırdamıyor. Adalet felç. Adalet hareket edemiyor. Siyaset felç. Siyaset, 'birkaç edepsizin işi' diye bizi uyutmaya çalışıyor'' diye konuştu.

Baykal, konuyu ciddiyetle izlediklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

''Arkadaşımız Ali Kılıç, Almanya'ya gitti. Almanya'da yürütülmekte olan bu yeni soruşturmanın belgelerini aldık. Konuyu dikkatle izliyoruz. Bu belgelere dayalı olarak birkaç noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Almanya'da yapılan bu yolsuzluk olayının çapıyla ilgili yeni tablo ortaya çıkmıştır. Eldeki soruşturma belgeleri bize ifade etmektedir ki, 10 yılda toplanan para, 900 milyon avrodur. İkinci önemli bir nokta, Yimpaş, Kombassan, Kanal 7 ve Deniz Feneri iç içe gözükmektedir. Yani, birkaç edepsizin, yaramazın, huysuzun, iyi aile terbiyesi almamış kişinin olayı olmanın ötesinde bir tablo var. Bağış makbuzları aynı imzaları taşımaktadır. Almanya'daki Deniz Feneri ile Türkiye'deki Deniz Feneri birlikte çalıştı. Bunun belgeleri var, Alman soruşturma makamlarının elinde... Yimpaş dosyası, Mannheim kentinden alınarak, Deniz Feneri dosyasıyla birleştirilmiştir.

Belgeler çok açık kanıtlıyor ki Deniz Feneri paralarıyla Kanal 7 finanse edilmiştir. Bu artık siyasi bir iddia olmanın ötesine geçmiş, Alman soruşturma makamlarının tespit ettikleri bir gerçek haline dönüşmüştür. Paralar, kişiler kullanılarak Türkiye'ye getirilmiştir. Hangi kişilerin kullanıldığı da kamuoyu tarafından bilinmektedir. Kanal 7'in kurucusu meşhur kişiye, paralar elden verilmiştir. Onun da belgeleri var. Bir de gemi olayı vardı... Gemi olayıyla ilgili vize başvurusunu Kanal 7 yapmış, belgedeki mühür ise Deniz Fenerinindir. Kanal 7'nin kurucusu kişi, soruşturmayı yürüten Alman başkomiserini Türkiye'ye kendi misafiri olarak çağırdığı da belgeyle tespit edilmiştir. 'Gelin burada özel konuşalım' denilmiştir ama Almanlar, nedense bu cazip teklifi reddetmişlerdir.''

Baykal, olayın, hükümet için bir sınav konusu olduğunu belirterek, ''Çok kötü başlangıç yapmışlardır. Bunu örtbas etmeleri mümkün değildir. Bu konu, Türkiye'de bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarılacaktır ve gereği yapılacaktır'' dedi.

EMEKLİ OLMA İMKANI
Konuşmasında, CHP İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz'ın, ekonomik kriz ortamında işten çıkarılanların, bu sürelerini borçlanarak emekli olmasına imkan sağlayan kanun teklifi verdiğini anlatan Baykal, düzenlemenin, sosyal güvenlik kurumlarının aktüaryel dengesini bozmayacağını ileri sürdü. Baykal, CHP'den gelen önerilerle ilgili hükümetin bir an önce harekete geçmesini istedi.

Baykal, eğitimin son zamanlarda paralı hale geldiğine değinerek, alt gelir grubundaki insanların, çocuklarını okutamadıklarını öne sürdü. Baykal, bunun bir eğitim sorunu olmasının yanında, aynı zamanda sosyal adalet ve demokrasi sorunu olduğunu da kaydetti.
 

AA
Yayın Tarihi : 13 Mayıs 2009 Çarşamba 12:36:12
Güncelleme :13 Mayıs 2009 Çarşamba 18:08:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nil IP: 193.255.96.xxx Tarih : 14.05.2009 09:54:48

Bırakmayın lütfen!