18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Baykal’dan kadrolaşma uyarısı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iktidarın “kadrolaşma uygulamalarının” siyasi rejimi tehlikeye atacak boyutlara ulaştığını savunarak, “Türkiye bu senaryonu daha önce de izledi ama şu bilinmelidir ki bunları yapanlar, hesaplarını er geç vereceklerdir” dedi.


Baykal, partisinin grup toplantısında, son zamanlarda gündeme getirilen bazı yasal düzenlemelere değinerek, “AKP’nin, işler sıkıştıkça kadrolaşma konusunda giderek daha gözü kara bir noktaya doğru sürüklenmekte olduğunu” ileri sürdü.

Maliye Bakanlığı’nın, Başbakanlığa, “Özelleştirme İdaresi’ne özel şirket kurma yetkisi verilmesini öngören” bir yasa teklifi gönderdiğine dikkati çeken Baykal, kamu kuruluşlarının satışıyla görevlendirilen Özelleştirme İdaresi’ne özel bir şirket kurma yetkisi verilmesi durumunda, o şirketin kendi ölçülerine göre, uygun gördüğü sayıda ve nitelikte personeli işe alacağını kaydetti. Baykal, o
personelin daha sonra yatay geçişle Devlet Personel Dairesi’ne
gönderilerek kamu kesimine geçirileceğini öne sürdü ve “Mekanizmayı anlıyorsunuz değil mi, doldur boşalt yöntemi, emme basma tulumba... Yakışıyor mu Allahaşkına?” diye konuştu.

Kurulacak özel şirkete, hiçbir kısıtlama olmaksızın, belirli kriterler aranmaksızın işe alınacak binlerce kişinin daha sonra diğer kamu kurum ve kuruluşlarına “memur” olarak nakledileceğini ifade eden Baykal, şöyle devam etti:

“Bu arada, binlerce vatan evladını sınava sokacak, o sınava girip iyi puan aldıkları halde memur olarak atamalarını yapmayacaksınız ama yolunu bulan, AKP’ye sırtını dayayan, Özelleştirme İdaresi’nin kurduğu özel şirkette, özel memur olarak işe başlayacak. Bir süre sonra da Devlet Personel aracılığıyla en önemli kurumlarda memur olarak karşımıza çıkacak. Olur mu böyle şey, hangi çağda yaşıyoruz?”

Sağlık personeli açığının giderilmesi gerekçesiyle bir süre önce sözleşmeli personel alındığını anımsatan Baykal, imzaları tamamlanmak üzere olan bir tasarıyla da sözleşmeli sağlık personelinin 657 sayılı yasaya tabi kamu personeli haline dönüştürülmesinin öngörüldüğüne dikkati çekti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kadrolaşma, Türk siyasi rejimini tehlikeye atacak boyutlara ulaşmıştır. Hükümetin bu konuda yarattığı kalıcı tahribatı bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Türkiye bu senaryoyu daha önce de izledi ama şu bilinmelidir ki bunları yapanlar, hesaplarını er geç vereceklerdir. Türkiye bunlara teslim olmayacaktır. CHP buna izin vermeyecektir.”

“DİNİN SİYASETTE DE TİCARETTE DE YERİ YOK”

Deniz Baykal, din-siyaset ve din-ticaret ilişkisinin bir türlü gündemden düşmediğini ifade ederek, yıllardır yurtdışında özellikle de Almanya’da din istismarıyla vatandaşların birikimlerinin belirli şirketlere yöneltildiğini ve bu şirketlerde paraların batırıldığını söyledi.

Ağzı laf yapan kişilerin, hatta bazı din adamlarının bu zincirin içinde yer aldığını, vatandaşları ikna etmeye çalışanlar arasında ”Bugünkü bazı muteber siyasetçilerin de bulunduğunu” öne süren Baykal, CHP’nin bu konuya ilişkin araştırma önergesinin öne alınması talebinin AK Parti’liler oylarıyla reddedildiğini söyledi. Baykal, bunun, “İbret verici bir manzara” olduğunu belirtti.

Baykal, geçen hafta TBMM Dışişleri Komisyonu’nda, “İslam Özel Sektörün Geliştirilmesi Kurumunu Kuran Anlaşmanın” onaylanmasına ilişkin tasarının kabul edildiğini de hatırlattı. “Ekonomiye, ticarete din faktörünün girmesinin nerede duracağı belli olmayan tehlikeli bir ayrımcılık” olduğunu kaydeden Baykal, şunları söyledi:

“Dinin siyasette de ticarette de yeri yoktur, olmamalıdır. Hele Türkiye Cumhuriyeti devleti kesinlikle alet olmamalıdır. Türkiye’nin parasının din ayrımına göre kullanılması yetkisi hükümetin elinde olabilir mi? Çok tehlikeli, yanlış bir girişim. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin bütün ilgili kurumları üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidir. Türk iş dünyası bu konuyu nasıl karşılıyor? Bugün din esasına göre ayrımcılık, yarın mezhep, ondan sonra da cemaat, tarikata göre ayrımcılık gündeme gelir.”

BESİCİLERİN TEPKİSİ

Bu arada, Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen besiciler, CHP Grup toplantısına katıldılar. Baykal kürsüye çıkmadan önce yanına giderek sorunlarını ileten besiciler, “Artık dayanacak halimiz kalmadı. Bizim de çoluk çocuğumuz var. Yapamıyorlarsa bırakıp gitsinler” diye tepkilerini ifade ettiler.

Baykal ise “Zaten aylardır bu konuları dile getiriyoruz. Ama bu gün bir kez daha gündeme getireceğim” diyerek, besicileri yatıştırmaya çalıştı.

ERMENİ SORUNU BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin bu hafta Ermeni sorunu konusunda bir netlik içine girmesini, AK Parti Grubu’nun, TBMM’de bu girişimi bir an önce somutlaştırmasını beklediklerini bildirdi. Baykal, “Karşılıklı olarak, tek taraflı olarak acı olaylar yaşanmıştır. Ama bu acı olayları soykırım diye nitelemek, hiçbir sorumlu yaklaşımla bağdaşmamaktadır. Uluorta, öyle önüne gelene ’soykırım yapıyor’ diye iddiada bulunmanın ağır bir vebali olduğu anlaşılmaya başlanmıştır” dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Bingöl’ün Karlıova ilçesinde meydana gelen depremin herkesi üzdüğünü, kaygılandırdığını söyledi. Anadolu’nun sürekli depreme maruz kalması, bilim adamlarının büyük kentlerin deprem riski ile karşı karşıya olduğunu sürekli dile getirmelerinin herkesi kaygılandırdığını kaydeden Baykal, “Bu depremi, buna hazırlanmanın bir uyarısı olarak kabul ediyorum” dedi. Baykal, bütün bu uyarılara, bu değerlendirmelere karşın Türkiye’nin olası bir depreme hazırlanmamasının daha da üzücü olduğunu ifade etti. Özellikle İstanbul için “Kadere teslim olunmuş” bir tablonun ortada olduğunu ifade eden Baykal, daha fazla zaman kaybetmeden önlem alınması gerektiğini söyledi.

MAVİ KİTAP TARTIŞMALARI

Ermeni sorunu konusundaki girişimlerinin sonuçlarını da değerlendiren Baykal, hükümetin, bu hafta bu konuda bir netlik içine girmesini, AK Parti Grubu’nun TBMM’de bu girişimi bir an önce somutlaştırmasını beklediklerini bildirdi.

Baykal, CHP’nin bu konuyu tartışmaya açmasının konunun doğru anlaşılmasını hemen sağlamaya başladığını ifade ederek, “Mavi Kitap” ile ilgili gerçeğin önemli bilim adamları tarafından da dile getirildiğini kaydetti. Mavi Kitap’ın bir propaganda belgesi olduğunun özellikle İngiliz tarihçi Andrew Mango’nun açıklamaları ile de ortaya konulduğunu bildiren Baykal, “Ama dışarıda bunlar olurken içerden bazı aydınlarımızın, ’Mavi Kitap’a saldırmayın, pişman olursunuz’ sözlerini de ibretle izliyoruz” dedi.

Arşivlerin karşılıklı açılması önerisi ile “Soykırım” sözünün ”Uluorta, önüne gelenin istediği gibi kullanamayacağı” bir kavram olduğunu ve bunun bilinerek kullanılması gerektiğini de anlatmayı büyük ölçüde başardıklarını kaydeden Baykal, “Soykırım demek, gerçeklerden tamamen kopmak anlamına gelir, bu ortaya çıkmıştır. Elbette, karşılıklı olarak, tek taraflı olarak acı olaylar yaşanmıştır. Ama bu acı olayları soykırım diye nitelemek, hiçbir sorumlu yaklaşımla bağdaşmamaktadır” diye konuştu.

Belli bir dine, ırka mensup olduğu için bir grubun topyekün imhasının söz konusu olmadığını bildiren Baykal, şunları söyledi: “O dönemde kabinede Ermeni nazır var. Kapalıçarşı’nın en önemli esnafları Ermeniler. Bir ırka, bir dini kimliğe imha kastının olmadığının en açık kanıtı. Soykırım sözü geçerli değildir. Kırılması gereken soy bulunduğu anlayışı ile ortaya çıkılmamıştır. Ortada siyasi bir tartışma var, bir göç zorlaması var. O zamanki göçün günümüz koşullarında soykırım sayılabileceği ne biçim bir düşünce, bu bilimsel bir düşünce olabilir mi? Doğu’da yaşanan bu olay tehcir olduğundan dolayı soykırım, peki İkinci Dünya Savaşı’nda Kırım’da yaşayan Tatarların Sibirya’ya sürülmeleri sonucu ortaya çıkan acı olaylar soykırım değil mi? Onu niye söylemiyorsunuz.

KUR POLİTİKASINA ELEŞTİRİ

Ekonomideki gidişatın “kaygıları artıran bir seyirde” devam ettiğini de savunan Baykal, ekonomik tabloya bakıldığında ülkenin rahatladığını söyleme imkanı bulunmadığını ifade etti.

Baykal, izlenen kur politikasının sorunları çözmekten çok, daha derin sorunlar yaratmaya hizmet ettiğini öne sürerek, kur politikasının ülkenin kaynaklarını, birikimini Türkiye dışına götürdüğünü bildirdi.

ERDOĞAN İÇİN ALINAN UÇAK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kullanması için 45 milyon dolar ödenerek uçak alındığını söyleyen Baykal, 8 milyon dolar sermaye bulanamadığı gerekçesiyle SEKA Fabrikası’nın kapatıldığını vurguladı ve “Helalı hoş olsun, ama kaça aldığını söyleyiver yahu... Utanıyor musun söylemekten” dedi.

Bu sırada grubu izleyen bazı vatandaşlar da “Haram olsun” diye tepki gösterdi.


AA
Yayın Tarihi : 15 Mart 2005 Salı 17:05:51
Güncelleme :16 Mart 2005 Çarşamba 00:03:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ismet karoğlu IP: 195.175.37.xxx Tarih : 16.03.2005 20:28:17
hardik sizlere inanasim kelmiyor? yeder ardik

iNCİ ÇATAL KEMER IP: 212.174.60.xxx Tarih : 16.03.2005 10:04:34
Geçen gün bindiğim otobüste bir bey, tanıdığı İETT şoförüyle konuşuyordu. Akrabalarının da İETT de çalıştığını, kendinin gözünü İETT de açtığını, asgari ücret aldığını, AKP'ye üye olmayı kabul etmediği için yetkililerin kendisini sıkıştırdığını, bunu kabul etmediği için de ölene kadar bizden kadro bekleme dediklerini anlatıyordu. Sarıyer-Bahçeköy 153 hattında sakalları dini bir simge halinde olan, göğsüne kadar uzanan bir İETT şoförü görev yapıyor. Yorum yazmak bile istemiyorum.