26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Bir peri masal gibi başlamıştı

Aşçı babanın tek kızıydı Münevver. Alımlıydı, gençti, güzeldi... Ama fakirdi...Oğlan ise koleje gidiyor, villada yaşıyordu... Fakir kız, hayatının aşkıyla evlenecek, sonsuza dek mutlu olacaktı. Ama bu kez masal mutlu sonla değil, kanla vahşetle bitti...

TV’lerde iz bırakan “Bir İstanbul Masalı” dizisindeki gibiydi her şey.. Bir yanda zengin bir ailenin oğlu, diğer yanda mütevazı bir aşçı babanın kızı.. Cem ile Münevver’in öyküsü.. Dizideki gibi nikah masasında değil, son yılların en acımasızca cinayeti sonucu bir çöp tenekesinde parçalanmış cesetle bitti bu hazin öykü..

Bolu’dan İstanbul’a...

VATAN, peri masallarındaki gibi başlayan ancak hazin bir sonla biten o aşkın başrolündeki Münevver Karabulut’un, öyküsünü araştırdı. Baba Süreyya Karabulut, 35 yıl önce çıktı Kayabaşı’ndan. Tüm akrabaları gibi aşçılık öğrenecek İstanbul’un mutfağında geleceğini kuracaktı. 8 yaşında aşçı yamağı oldu. Hayat Hastanesi’nde başladı işe. Okulunu sürdürürken, aşçılığını ilerletti. Bir yakının referansıyla İstanbul Valiliği’nde baş aşçı olarak görev aldı. 1991’de Tarabya’da kendisine ait bir restoran açtı. Karabulut’un en büyük hayali İstanbul’da bir ev almaktı. Fakat ev alamadan kısa bir süre sonra işi devrederek, Fener Rum Patrikhanesi’nde aşçı olarak işe başladı.

Fulya’da, mütevazı bir apartman dairesinde kiracı olarak yaşayan Süreyya Karabulut evlendikten sonra hayatının en büyük mutluluğunu 1991’de 7 Şubat akşamında yaşadı. O gece dünyalar güzeli bir kız çocuğu dünyaya geldi. Adını Münevver koydular. Bir yıl sonra da bir erkek çocukları oldu. Süreyya Karabulut ile eşi Melahat Karabulut, birlikte çalışıp hayatla savaşlarını sürdürmeye devam edeceklerdi. Münevver ile kardeşi büyüyüp okul çağına geldiklerinde gidebilecekleri tek bir okul vardı. O da devlet okulu...

Ailenin neşe kaynağı

Kendi yağlarında kavrulan Karabulut ailesinin mutluluğuna kısa bir süre sonra gölge düştü. Ailenin yükünü önemli ölçüde omuzlayan anne Melahat Karabulut’a MS hastalığı teşhisi konulunca aile ilk sarsıntıyı yaşadı. O güne kadar yaşadıkları hiçbir yokluk onları bu denli etkilememişti. İşte bu zorlu günlerde ailenin en büyük desteği Münevver Karabulut oldu. Hayallerdeki gibi bir gelecek ancak Münevver’in okuyarak ulaşabileceği bir şeydi. Beşiktaş’taki Bingül Erdem Lisesi’nin çalışkan öğrencilerinden Münevver’in okuyabilmesi için ailesi hiçbir şeyi esirgemiyordu. Baba geçtiğimiz yıl kızını dil eğitimi almak için Kanada’ya göndermişti. Yaz okuluna giden Münevver dönüşte mükemmel bir İngilizce ile evine gelmişti.

Sürpriz doğum günü...

Münevver’in okul ile ev arasında geçen hayatı geçtiğimiz yıl arkadaşlarıyla gittiği kafede gördüğü Cem Garipoğlu’nu tanımasıyla tamamen değişti. İlk bakışta aşık olan Münevver, Cem’i ailesiyle de tanıştırdı. Başka bu ilişkiye karşı olsalar da kızlarının mutlu olduğunu gördüklerinde onlar da artık onaylamıştı. İlişkisi sorunsuz bir şekilde devam eden Münevver Karabulut, bundan birkaç gün önce “hayatımın aşkı dediği” Cem Garipoğlu’yla Etiler’de bir bara giderken içinde tarifsiz bir mutluluk vardı. Bara geldiklerinde kendisine bir sürpriz hazırlandığını tahmin ediyordu ama bunun ne olduğunu bilmiyordu. Cem Garipoğlu, barın sahipleriyle, “Cumartesi akşamı burada bir doğum günü partisi vermek istiyoruz. Yer ayırtabilir miyiz” dediğinde Karabulut’un içi kıpır kıpır oldu.

Korku filmi izlediler

Cem’in yaptığı tek sürpriz bu değildi. Bundan çok kısa bir süre önce ders çıkışında Münevver’i özel arabasıyla alıp sinemaya izlemeye gitti, Çiftin en büyük hobisi birlikte müzik dinlemek ve sinema izlemekti. O gün izledikleri film Sevgililer Günü Katliamı adını taşıyan, ilginç bir filmdi. Hastalıklı bir aşk öyküsünü işliyor ve filmde bir genç kızın kafası hunharca bir şekilde gövdesinden ayrılıyordu.. Dehşete düşen Münevver, iddiaya göre arkadaşlarına, “Biz romantik film diye gittik, vahşet filmi çıktı. Çok korktum” demişti.

Anneye son telefon

Münevver, Salı günü okuldan çıktığında kapıda kendisini özel arabasıyla Cem Garipoğlu bekliyordu. Saat 17’de annesini arayıp, “Servisle gelmiyorum. Arkadaşlarla kafeye gidiyorum. Merak etmeyin” dedi. O gece çok güzel başlamıştı. İkili bir süre sonra Cem Garipoğlu’nun Bahçeşehir’de ailesinin kaldığı villaya gitti. Polisin daha sonra yaptığı olay yeri incelemesinin sonuçlarına göre Karabulut burada göğsüne ve karnına bıçak darbeleri aldı. Karşı koymaya çalışınca da sağ baş parmağı ve işaret parmağı arasında derin kesikler oluştu. Yerde cansız bir şekilde yatan Karabulut’un başı tıpkı daha önce birlikte izledikleri “Sevgililer Günü Katliamı” adlı filmdeki gibi hunharca bir şekilde gövdesinden ayrılarak gitar kutusuna konuldu. Gövdesi de bir bavulun içine konulduktan sonra korsan bir taksiyle Cumartesi günü sürpriz doğum günü partisinin yapılacağı barın bir arka sokağına getirilerek çöp konteynerine atıldı. Peri masallarındaki gibi bir düğünle dünya evine girmeyi hayal ederken sevdiğinin elinden gelen bu korkunç ölüm onun da, film gibi başlayan bir öykünün de sonu oldu.

DOĞUM GÜNÜNDE MEZARA GİRDİ

Yaşasaydı, dün 18’ine basacaktı Münevver... Yani “reşit” olacaktı. Aslında kişiliğini, kimliğini kazanmıştı ama, yasalara göre henüz ’reşit’sayılacaktı... Etiler’de bir cafede arkadaşlarıyla eğlenecekti, hediyelerini heyecanla açacaktı... Olmadı... Doğduğu gün, ailesi, köy mezarlığında sessiz bir tören düzenledi. Henüz çökmemiş toprağın altında yatan evlatlarına gözyaşlarıyla kapandılar... Bolu’nun Mengen İlçesine bağlı Kayabaşı köyü’nde, tarifsiz acılar yanırken VATAN oradaydı.

Taksi şoförü ifade verdi

Kamera görüntülerinden tespit edilen korsan taksici ehmet Benice, önceki gece teslim oldu. Korsan taksici sorgusunda olay günü Cem Garipoğlu’nu villadan alarak Etiler’e götürdüğünü kabul etti: “Ben korsan taksicilik yapıyorum. Beni arayıp araç istedi. Gittiğimde elinde çantalar vardı. Bagaja koyduk. Etiler’e gelince bana ’Bunlar atılacak. Bana yardım eder misin?’ dedi. Çantalarda ceset olduğundan haberim yoktu.” Benice, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak evrakta sahtecilik suçundan arandığı için yeniden gözaltına alındı.

KATİL ZANLISININ BABASI

‘Kız arkadaşım kafasını kanapeye vurdu’ dedi

Genç kızın cesedinin bulunduğu gece gözaltına alınan işadamı Mehmet Nida Garipoğlu ile anne Tülay Garipoğlu, önce savcıya ardından da mahkemede hakime ifade verdi. Hakim, şüphelilerin sabit ikamet sahibi olması ve suç vasfının niteliğinin değişebileceği gerekçesiyle savcının “tedbiren” tutuklanmaları talebini reddederek anne ve babanın serbest bırakılmasına karar verdi. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan işadamı baba Mehmet Nida Garipoğlu’nun polise verdiği ifadede cinayetten bilgisinin olmadığını söylediği öğrenildi. Baba Garipoğlu’nun ifadesinde “Olay günü dışarıdaydım. Oğlum beni aradı. ’Baba kız arkadaşım ile kavga ettik. Moralim bozuk’dedi. Ben daha sonra eve geldim. Evde kan izlerini gördüm. Oğluma bunun ne olduğunu sorunca bana ’Kız arkadaşım buradaydı. Biraz tartıştık. Düşüp kafasını kanepeye vurdu. Kafası kanadı. Sonra ben gereğini yapıp kız arkadaşımı gönderdim’dedi. Ben de oğlumu aldım ve bir kafeye bıraktım. Bir daha da kendisinden haber alamadım” dediği öğrenildi. Anne Tülay Garipoğlu da olay günü dışarıda olduğunu belirterek “Ben saat 19.00’da eve geldim, Evimiz üç katlı. Oğlum üst katta hocasından ders alıyordu. Sonra dışarı çıktım. Bir daha da oğlumu görmedim” dedi.

Vatan
Yayın Tarihi : 8 Mart 2009 Pazar 11:20:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
dadas cengiz IP: 78.22.103.xxx Tarih : 8.03.2009 16:09:56

yazik olmus bir boslukdan  mi yoksa ozenti denmi acaba ama sagolsun  medyamiz  oyle bir ozenti icine susurkuluyorki gencligi sanki kendilerin de hic hata yokmus gibi rahat bir sekil yayinlayabiliyor  ben avrupada yasiyorum ne boyle bir medya zihniyeti var nede katil zanlisi gibi oyle ukala yada kendini sinif ustu goren bir zenginlik anlayisi ne  olacak belki simdiki allahdan korkan  bazi idaericiler olmas katilin  ailesi parasi ile oglunu kurtaracak.allah akil fikir versin  ve insanlar bir gun oleceklerini bilsinler


sevilay IP: 88.245.85.xxx Tarih : 9.03.2009 10:09:18

ister zengin olsun ister fakir hiç farketmiyor burada önemli olan bir hayata kıyılması ve bir ailenin evine ateş düşmesi ananın yüreğinin yanması gencecik bir fidan ya bende anneyim ve yaşı benzemesin benimde onun yaşında evladım var allah kimseye bu şekilde bir acı yaşatmasın.kızımıza allahtan rahmet ailesine sabır diliyorum tüm sevenlerinin başı sağolsun.


Ali DEMİR IP: 88.248.69.xxx Tarih : 8.03.2009 12:05:37

Bence bariz bir  duygu sömürüsü yapmış bu haberi yapan Vatan gazetesi yazarı ;  Fakir bir babanın kızı demiş ama  Adam kızını dil öğrenmesi için  Kanada'ya gönderiyor ! Bu nasıl bir fakirlik oluyor anlamıyorum. Ama Allah kimseye yaşatmasın böyle bir acıyı. Allah Rahmet Eylesin.


selcuk gündüz IP: 78.49.89.xxx Tarih : 8.03.2009 12:41:03

yazik o genc kiza simarik bir zengin cocugunun kurbani olnus .ailesine bas sagligi diliyorum.Eger türkiyede adalet mülkün temeliyse CEM GARIPOGLUNA Tabiri caizse(GADAROGLUNA) Ömür boyu ceza versinler .Cünkü bu cinayet  Gadarca islenmis bir cinayet.Umarim adelet zenginden yana degilde haklidan yana olur.  Allah Müneveri rahmet eylesin


HALİM... IP: 78.191.39.xxx Tarih : 8.03.2009 17:41:59

tamam bir olay yaşanılmış ve acı sonla bulmuş bu olaylarda hiç mi ananın babanın hatası suçu yok kalmadı artık kültür anlayışı kanunlarda laçka olmuş parası olan kanun sanıyormusunuz bu adamı ailesi bilmiyor sanıyormusunuz bu adam ömrünü içeride geçireçek bu adama birşey olsaydı anası babası şöförü şimdiye kadar çoktan bulmuştu ama nedense bir türlü bulunamıyor...AİLESİ VE DOSTLARI TARAFINDAN...