15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Birileri ibret alacak mı?

Kenthaber yazarı Erdem Yücel, son günlerde artık kanıksadığımız bir konuyu sütünlarına taşıyarak, siyasette kirlenen üslübu yazdı.

AKP'li vekilin 'Sizin ve benim gibi hayvanlar' hitabını yazısına başlık yaparak yola çıkan Yücel, okuyucularına, günlük hayatımızda farkında olmadan içine çekildiğimiz 'üslup' kirlenmesini ve nerelerden başladığını bakın nasıl işledi...

İşte Yücel'in ses getirecek o müthiş yazısı:

SİZİN VE BENİM GİBİ HAYVANLAR...

Balıkesir milletvekillerinden birisinin, geçtiğimiz Şubat ayında partisinin düzenlediği aday tanıtım töreninde Belediye Meclisi 1.sıra adayını tanıtırken, “Bu adam, sizin ve benim gibi hayvanların rahat yaşaması için babasını toprağa veren kişidir” dediğini basında çıkan haberlerden öğreniyoruz. Aynı milletvekili geçen yıl da türbanlı milletvekili eşleriyle ilgili olarak “Sana ne lan(!) benim karımın başından” gibi sözler söylemiş...

Sayılı günlerin kaldığı yerel seçimlerde karşılıklı atışmalar, miting meydanlarında liderlerin söz düelloları birbirlerini izliyor. Eski seçim konuşmalarında, rakip parti adaylarının birbirlerini suçlamalarında bile bir edep ve nezaket vardı. Dünyanın bozulan dengesi gibi artık seçim konuşmaları da bozuldu. Kıyı, köşe semtlerdeki mahalle kahvelerinde dahi pek az rastlanabilecek argo sözcükler, küfürler birbirini izliyor. Ne gariptir ki, artık bu sözlere alıştık, daha doğrusu şerbetlendik!.. Söylenen argo sözleri, en ağır ithamları, belden aşağı lafları kanıksadık. Helal olsun bee (!) ne güzel söylüyor ne güzel küfrediyor demeye bile başladık!..

Artık lanlara (!) ulanlara (!) da alıştık; şimdi siyasi edebiyatımıza bir de “Sizin ve benim gibi hayvanlar!” sözü de eklendi. Söyleyen büyük adam (!) olunca dinleyenlerin de ağızları kulaklarında, kendilerine iltifat edildiğini sanıp sırıtıyorlar... Ancak Bandırma’nın sokaktaki vatandaşı tepkilerini salondakilerden farklı ortaya koyuyorlar.

Ne günlere kaldık diye elde olmadan düşünüyoruz. Belki bazıları “merdi kıptı sirkatini söyler” diye düşünse bile Türkçe’mizin, hitabet sanatımızın ne hallere düştüğünü görüp üzülmemek elden gelmiyor.

Türkçe’miz neden böylesine ağır bir yara aldı, daha doğrusu bozuldu?

Öncelikle bozulmanın okullardan başladığını söyleyebiliriz. Eskiden Türkçe, Türk ve Batı Edebiyatı dersleri detaylı biçimde okullarda okutulurdu. Bunları dilbilgisi tamamlardı. Bu kitapların her birisi bugünküler gibi incecik değil, adeta kütük gibiydi... Kuşkusuz, o günlerde, bugün olduğu gibi öğrenciler daha ilkokul sıralarından itibaren yarış atı gibi sayısal, sözel gibi isimler alan testlerle uğraşmazdı. Fen derslerinin yanı sıra kültürel dersler ağırlıklıydı. O günlerde her biri birer ticarethane olan Milli Eğitim Bakanlığı okulların önüne geçen dershanelerde yoktu.

Orta öğrenim öğrencilerinin konuşmalarına, kullandıkları sözcüklere hiç kulak misafiri oldunuz mu?

Anadolu’da çeşitli yörelerin kendilerine özgü şiveleri vardır. Ancak bunların hepsinin üzerinde en güzel konuşulan İstanbul şivesiyle yapılan Türkçe’ydi. Oysa bugün ne İstanbul, ne de İstanbul şivesi kaldı. İstanbul’un yalnızca ismi var cismi yok... Sinoplu Diyojen (Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen değil!..) gibi elinize fener alıp, arasanız gerçek İstanbullu bulamazsınız!..

Cumhuriyetimizin ilk yarısına baktığımızda güzel Türkçe konuşmanın önderliğini önce Ankara, sonra da İstanbul radyolarının yaptığını görürüz. Bu spikerler özel sınavlarla alınır, diksiyonları kadar Türkçe bilgilerine, genel kültürlerine de önem verilirdi. Ardından devletin televizyon yayınları başladı. Özellikle TRT spikerleri ve yorumcular konuşmalarında Türkçe’nin en az hatalı ve en güzel örnekleri verdiler. Böyle olunca da topluma örnek oldular, onların güzel konuşabilmelerine önderlik yaptılar.

TRT’nin, Ankara ve İstanbul radyolarının ardından bir özelleştirme furyası başladı. Özel televizyonlar, özel radyolar pıtrak gibi çoğalmaya başladı. Onlar çoğaldıkça topluma örnek olacak güzel Türkçe de yok olup gitti. Bu arada sinema ve tiyatroyu da unutmamak lazım... İstanbul Şehir Tiyatroları ile Devlet Tiyatroları da güzel Türkçeden örnekler verirlerdi.

Yozlaşma bir anda tüm yurdu sardı. Topluma iniyoruz adı altında argo sözcüklü, çirkin konuşmaların peş peşe yer aldığı piyasa filmlerinden, tiyatro oyunlarından sonra her önüne gelen özel televizyonlarda, radyolarda boy göstermeye başladı. Sunuculuğun bir eğitim ve kültür işi olduğu unutulup gitti. Çoğu eğitimsiz, hitabet sanatından habersiz, soyunup dökünenlerin, şarkıcıların sulu sulu sunuculuk, gösteriler ve yorumlar yaptığı televizyon ve radyolarda Türkçe’miz sözcüğün tam anlamıyla günümüzde katlediliyor...

Eskiden Öztürk Serengil’in, “yeşşeee (!), şepkemin (!) altındayım gibi sözlerini yadırgayanlar bu günlerin yayın organlarına ne derler? Gerçekten çok merak ediyorum.

İlaç gibi radyo!..

Damardan girdik!..

Kötü ve pis radyo!..

Curcuna!..

Afrodizyak Fm!..

Bunun nedeni sorulduğunda verilecek yanıt hemen hazır; toplum böyle istiyor... Oysa toplumun eğitimli, aydınlanmayı aşmış kesimi bunları istemiyor. Güzel Türkçe’mizin insanlara benimsetilmesinin çok daha yerinde olacağını düşünüyor…

Gelin görün ki; günümüzde bir Türkçe kirliliği yaşıyor. Bir zamanların Türkçe’yi çok güzel kullanan, Baki Süha Edipoğlu, Behçet Çağlar, Zahir Güvemli, Tuna Huş, Gülgün Feyman, Orhan Boran, Haliç Kıvanç, Zafer Celasun gibi üstatların yerini bugün kimler aldı?

Siyasetçilerimizden başlayarak, konuşmacılarımıza şöyle bir bakın ne günlere geldiğimizi kendi kendinize düşünün...

Sonra birinin ortaya çıkıp, uluorta “Sizin ve benim gibi hayvanlar” demesi bazılarının hoşuna gidiyor, aman ne güzel iltifat diye sırıtıyor!..
 

Erdem Yücel - Kenthaber
Yayın Tarihi : 21 Mart 2009 Cumartesi 16:48:16
Güncelleme :21 Mart 2009 Cumartesi 17:33:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Kasaptarla'lı IP: 78.176.38.xxx Tarih : 22.03.2009 12:50:43

Sayın Erdem Bey;Yazınızı okudum baştan sona haklısınız. Ancak 29.03.2009 günü Bandırma halkının vereceği cevap yazınızı daha da anlamlı kılacağı düşüncesindeyim. Kaleminize sağlık.


mehmet ersindigil IP: 88.76.87.xxx Tarih : 22.03.2009 11:35:03

Hocam ellerine saglik"Bu güzel yazin icin mükemmel demekten baska birsey diyemiyecem.Cünkü damardan girmissin beynin en uc hücrelerine varmissin.Dün kenthaber kösenizde bu güzel yaziniza azda olsa biraz yorumladim.Size saygim bir kat daha artti,Ve sizin gibi düsünen yazarlarin biz okurlar icin bir sanstir.Güzel yazilarinizin devamini diler sihhat dolu günler dilerim saygilarimla.