18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bu değişime can dayanamız

Bilgisayarın başına oturup bugün şu konuyu yazacağım demek zor...

Çünkü o konuyla başlayıp başka bir konuyla noktalıyorsunuz...

İşin sadece görünen kısmı ile yetinmek ve ona göre yorum yapmak zorundasınız...

Çünkü işin ayrıntılarını hiç bir zaman öğrenemiyorsunuz...

Anlatmıyorlar..

Yaptığınız sadece komplo teorisi üretmek veya varsayımlarda bulunmak..

Ürettikleriniz eğer gerçekleşirse şanslısınız...

Bir adım öne gitme şansınız var..Hatta;

"Ben dememişmiydim" ve "Hani 6 ay önce yazmıştık ya" veya "Saklı gerçeği biz su yüzüne çıkardık"

deme hakkanız vardır...

Ve de öğünebirlisiniz..

"Ben........................."

Öngörüleriniz ne kadarı sağlıklıdır.. Eğer bilgi dağarcığınız yeteri kadar dolu değilse, şansınız pek yok demektir...Bir konu için bir kaç kaynağa başvuracak, araştıracak ve sonra "olmaya ergi formülasyonu" bu fizik-kimya-siyaset-felsefe-sosyoloji denklemini çözmeye çalışacaksınız...

Bilgisayar başına geçtiğinizde, "AB sürecinde Türkiye’nin şansı sıfırlanıyor" diye yazıya başlayacakken, "3 Ekim’de başalyacak olan" diye ilk cümleyi kuruveriyorsunuz...

Doğru mu ?..

Bilmiyorum...

Açıkçası artık neyin doğru, neyin eğiri olduğunu bilmiyorum..

Herşey öylesine hızlı bir değişim içindeki...

Yani bu değişim derken olumlu bir şaydan söz etmiyorum...

Bu değişim kararsızlıkttan kaynaklanan bir değişim... Yalnız AB konusunda şunu açıkça gördük, 32 kısım tekmili birden "AB müktesebatı" konusunda "okeyleşsek" bile sonunda bize hayır diyecekler..

Şimdi bu ayrı bir konu...Artık sakız oldu... Onlar çok kızıyorlar ama "AB’ci şürekası "siyaseten kimliklerini" ortaya koymalılar.

Sadece AB’cılık siyaset değildir.

Bu beyler, laiklik tanımını yapmalılar..

Demokrasi anlayışlarını sergilemeliler...

Sosyal devlet tanımından ne anlıyorlar anlatmalılar..

Liberalizmin net bir tarnifini yapmalılar...

'Küreselleşme veya globaleşme' ne demektir onu yazmalılar..

Dinsel şövenizm ne demektir bu sorunun cevabını vermeliler...

Dinsel gericilik, milliyetçi gericilik diye bir şey var mıdır, biz merak ediyoruz...

Gericilik simgeleri varmıdır veya simgeler konusunda ne düşünüyorlar bunları deklare etmeliler...

Kendi yaptıklarına karşı çıkılması, "anti demokrat" bir tavırsa, bu tavırın aynı zamanda "demokratik bir karşı duruş" olabileceği görüşünü düşünebiliyorlar mı?

Kendilerine karşı çıkan her kes ya "faşist" ya da"kominist"midir...

"İnsan siyaseten düşünen bir hayvandır" vecizesine inanıyorsa "kendi siyasi görüşlerini açıkaça deklare edebilrler mi?

Edemiyorsa, bunu "global emperyalizme kayıtsız şartsız teslim olarak" nitelendirebiler mi?

Aslında bu soruları uzatmak mümkün...

Bunları öğrenmek istiyoruz...

Öğrenmek isityoruz diyoruz, çünkü bunların çoğu etiketli öğretmen...

Bizi bilginizden mahrum bırakmayınız lütfen..

Bu arada, şunu hemen belirtmek istiyorum...

Ben AB yandaşı sıradan vatandaşlara karşı değilim...

Öyle düşünüyorlar, saygım var...

Ancak AB’ya karşı olanları "çağ dışı" diye niteleyen "az gelişmiş, koca koca ünvanlı yaratıklara" karşıyım

***

Türkiye çok hızlı değişiyor...

Çevresi de çok hızlı değişiyor..

Geçenlerde TV’de Prof. Sayın İzzetin Doğan’ı dinledim...

Aleviler, Türkiye Cumhuriyetin kuruluş aşamısınada çok önemli katkılar yapmışlardır...

Sünni kesimin bir böyümünden gelen şerii tepkilere karşı durmayı başarmışlardır...

Şimdi, "pay" istiyorlarmış...

Olmadı...Biz Sünii şeriatından söz ederken karşımıza bir de "alevi şeriatı" çıkarıyorlar.

Şansölye’nin veciz ifadesiyle "az dinci" hükümeti mahkemeye vermek ne demek...

Yani, "TC bizim haklarımızı gasp etti" demektir...

Demokratik haklar aranır...Ama şimdi yeri ve zamanı değil...

Bu bir...

İstekleriniz doğru ve haklı değil

Bu iki...

Neden mi...

Sebebi gayet açık...

Türkiye laik bir cumhuriyettir...

Hiç bir dinsel örgüt kurulamaz...

Sünni, Alevi, Şii, Nakşibendi, Fetullahçı, Süleymancı, hiç bir resmi dernek kurulamaz...

Lozan "gayri müslimlere" böyle bir hak tanımış sadece..

Yani sizin sözünü ettiğiniz Alevi Dernekleri Federasyonu, hem Lozan’a hem de Anayasa'ya aykırı...

Siz bir profesörsünüz Sayın Doğan bunları bilmeniz gerekir...

Bir iki laikliğin tanımını bir kaç kez yapmıştım (bkz. Yeni Türkiye’nin Doğuşu-Sıfır Noktası, Toplumsal Dönüşüm Yayınları) kitabıma . İsterseniz bir daha yapalım..

Laik olan devlet değildir, bireylerdir...

Fransız devriminden sonra yapılan lailklik tanımında ki, hala geçerli tanım ve yorum o dur; Devlet dini esaslara göre yönetilemez. Devlet tüm dinlere eşit mesafededir. Ancak din devletin denetiminde olmalıdır. Çünkü din kişilerin kişilerin veya grupların yönetimine ve eline geçtiğinde tehlikeli boyutla ulaşabilir...

Bu tanımı şöyle bir düşünün ve Türkiye’de tarikat adı altında çalışan bir takım guruplara bakın...

Ne göreceksiniz..

İran örneği önümüzde duruyor...Suudi örneği ise tüyleri ürpertiyor... Din ve tarikat adına dökülen kanlar ise hala kurumadı...

İşte, hilafetin kaldırılmasıylma kurulan Diyanet, devletin kendisi için tehlike gördüğü Süni-Hanefi inacının nakşibendi tarikatını kontrol edebilmek için yapılandırıldı.

Başardı mı, kesinlikle hayır...Aksine daha derinleştirmiş görünüyor...

Hem de devletin trilyonları hortumlayarak.

Bunun kanıtını mı istyorsunuz...

Veremem. Yeni TCK buna cevaz vermiyor...

Bugünlük bu kadar.
Mehmet Aycan
Yayın Tarihi : 29 Haziran 2005 Çarşamba 13:23:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?