Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, bir boşanma davasında, evlilik sırasında takılan ziynet eşyalarının kadına bağışlanmış sayıldığına, ancak bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığını kanıtlayan kocanın boşanmada eşyaların iadesinden kurtulacağına karar verdi
Sivas'ta eşinden boşanan bir kadın, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde 17 bin liralık bedelin eşinden tahsil edilmesi istemiyle alacak davası açtı.
Davalı koca savunmasında, eski eşinin eşyalardan bir kısmını götürdüğünü, kalan eşyaların bir kısmının depoda bulunduğunu ve teslim etmeye hazır olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istedi.
Sivas Aile Mahkemesi, çeyiz senedindeki eşyaların taraflara ortak olarak bağışlandığını, bu nedenle eşyaların tarafların müşterek mülkiyetinde olduğunu tespit ederek, davacı kadının fazlaya ilişkin istemini reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından karara bağlandı.
Kural olarak evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyalarının, kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayıldığını belirten daire, kadına ait altınların koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabileceğini kaydetti. Kararda, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı gibi çeşitli sebeplerle koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesinin zorunlu olduğu vurgulanarak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı koca tarafından kanıtlanması halinde kocanın ziynet eşyalarını iadeden kurtulacağına işaret edildi.
Kararda, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına çıkar sağlamak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerektiği vurgulandı.
Dairenin kararında, “hayat deneylerine” göre, ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması gerektiği, ziynet eşyalarının davalı kocanın korumasına terk edilmesinin olağan durumla bağdaşmayacağı belirtilerek, “Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir” denildi.
Davacı kadının, ziynet eşyalarının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu iddia ettiği ancak ziynetlerin evde kaldığını ispatlamak zorunda olduğu ifade edilen kararda, davada, kadının bu durumları tanık beyanları ile ispat edemediği belirtildi.
Kocanın, bir kısım çeyiz eşyalarının kendisinde kaldığını, bunları iade etmeye hazır olduğunu bildirdiği anımsatılan kararda, bu durumda evde kaldığı kabul edilen eşyalar yönünden kadının talebi doğrultusunda, kadının diğer talepleriyle ilgili de kadına yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtildi. Daire, bu nedenlerle yerel mahkemenin, çeyiz senedinde belirtilen eşyaların tarafların mülkiyetinde olduğunun tespitine karar vermesinin doğru olmadığına hükmederek, kararı oy birliğiyle bozdu
Haberi Okuyuncu 40 yıl Evli kalan Ebem ile Dedem aklıma geldi;40 Yıl çıkarsız evli kalmışlar.Şimdiki zamanmi evlilikler çıkarlar üzerine kuruluyor.Bazen düşünüyorumda,İmzayı çıkar içinmi atıyorlar diye.
Erkekler ve Bayanlar arasında;Eşitlik diye bir söz duyuyordum,Şimdi yetkililere soruyorum,Eşitlik böylemi oluyor.?Türkiyede kenunlar bile boşanmalarda bayan için yapılmış.
Çevremden ve gördüklerimden yola çıkarak,Bayanların daha üstün olduğunu görüyorum.Boşandıktan sonra bir erkegi nerde olsam bulurum diyorlar.Kocamdan alacagım nafaka ve Babamdan kalan maaş yeter diyorlar.Eşşek gibi koca bana bakacak,nafakasınıda çatır çatır yerim sözleri duyuyorum.
Ben evliligi yemege benzetiyorum;Her yemegin tuzu,biberi,şekeri,denesi olmadan olmaz.Zaman zaman ufak tefek kavgalarda olur;Şiddetli olmadıgı sürece.!Ufak tefek kavgada hemen baba evine gidiyorlar,Ben senin kölenmiyim diyorlar.Aileside boşver kızım sana koçamı yok diyorlar.
Şimdi düşünüyorumda,Ebem,Dedeme 40 yıl kölelikmi yapmış.!
Bence hemen bir kanun çıkarmalılar,Boşanma halinde,Babasından kalan nafakayı 6 aydan fazla alamaz,6 aya kadar bir başkasıyla evlenmelidir diye.Eşinden alacagı nafakada 6 ay sonra kesilmeli.Tabiki çocukları için geçerli olmamalı 18 yaşınaca bakılmalı.
Ölmüş olan babanın maşı kız çocukları 60 yaşında bağlanmalı.60 yaşınaca evlenmedigi taktirde.Eşi ölmüş olanlar için geçerli olmasın,eşinin maşından bayan yararlanmalı. Eger yetkililer çıkarcılık amaçlı evliliklerin önüne gecemiyorsa"İMAM NİKAHI TEKRAR GELSİN VE BOŞANMAK İSTEYENLERDE İKİ TARAF ANLAŞAMADIĞI TAKDİRDE,BOŞSUN BOŞUN DİYEREK BOŞANSIN"Dünyanın heryerinde genelde Bayanlar çıkarcılık amaçlı evleniyorlar.Erkeklerde nadir görünüyor.
eeee nede olsa bayanlar eziliyor,bayanlar imza ile ugruşmadan baba evine gitmenin yoluda açılmış olur,iSTEDİGİ KİŞİYLE İMAM NİKAHIYLA TEKRAR EVLENİR.Vay ebem vay sen 40 yıl Dedemle niye evli kaldın.12 çocugu niye dünyaya getirdin.Şimdiki nesili görseydi hemen boşanırdı ebemde:))Saygılarımla.Erdal Geyikci-Sanatcı.