Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını ezbere biliriz. Anaokulundaki çocuğa sorsanız, “1881 yılında Selanik’te doğdu, annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Bey” diye saymaya başlar. Bu bizim resmi ezberimizdir. Aksi de şu ana kadar ispat edilemedi. Bunca yıl sonra birileri çıkar da, “ Atatürk hakkında bütün bildiklerinizi unutun” derse, ne yaparsınız? Kimse inanmaz değil mi? Ya da şaşırırsınız. Peki, Atatürk gerçekten farklı bir hayat öyküsüne sahipse? Memleketi, hatta annesi ve babası bile farklı biriyse? Bu gerçekleri bildiği halde ‘devletin bekası’ adına bizzat kendisi göz yumduysa?
Atatürk ’ün büyük sırrı
Bu günlerde hummalı bir kitap çalışması var. Kitabın adı,”Mustafa’dan Kemal’e, Atatürk ’ün Büyük Sırrı”. Yazarı genç bir isim. Fatih Bayhan. Yıllardır bu işle uğraşıyor; belge, bilgi topluyor. Uğraşı alanı ‘kozmik’ olunca isminin yazılmasını istemiyor. Çalışmalarını gizlilik üzerine yürütüyor. Atatürk ’ün gizli kalmış hayat öyküsünü kaleme alıyor. Ama ne öykü? Hollywood senaristleri duysa filme çeker. O derece ilginç ve şaşırtıcı. Masasının üzerini dolduran belgeler bize bambaşka bir Atatürk anlatıyor. Ezberi bozduğu gibi hayretler içinde bırakıyor. Eğer, bu kitapta yer alacak belgeler doğru ise en başta bütün ders kitapları değişir. Atatürk ’ün hayatı yeniden yazılır.
O yazarla buluştum. Bana inanmakta güçlük çektiğim şeyler anlattı, kimi Osmanlıca belgeler gösterdi. Elinde tapu, nüfus kayıtları, mahkeme tutanakları ve ses kayıtları olduğunu söyledi. Ve anlatmaya başladı: ”Mustafa Kemal, Malatya Akçadağ’da doğdu. Ailesi Çakıroğulları diye biliniyor. Babası Mamo lakaplı Mehmet Reşat Bey. Türkmen kökenli, Teşkilat-ı Mahsusa üyesi. Annesi Ayşe Hanım. Akçadağ’da çiftlikleri var. Halası Zübeyde Hanım, çeteler tarafından kaçırılıp, bir süre alıkonuyor. Aile, laf-söz olmasın diye O’nu çiftliklerinde çalışan Ali Rıza Efendi ile evlendirip, Selanik’e gönderiyor. Atatürk 5 yaşındayken babası, çeteler tarafından şehit ediliyor. Ayşe Hanım, oğlunu alıp Selanik’e gidiyor.O da vefat edince Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım, küçük Mustafa’yı nüfusuna geçiriyor.” Hepsi bu kadar değil. Devamı da var. “ Atatürk , 1931 yılında Malatya ’ya gidince aileyi belediye hoparlöründen anons ettirmiş. Daha sonra da maaş bağlatmış. Atatürk ’ün abisi Ömer de cephede şehit olunca maaş çocuklarına geçmiş. Halen de ödenmeye devam ediyormuş…”
Anlatılanlara inanasım gelmedi. Ne de olsa ilk kez duyduğumuz şeylerdi bunlar. “Niye şimdi?” diye sordum. Madem böyle bir durum var, bunca yıldır neden kimse konuşmadı? Atatürk , bile bile niye sustu? Ya Akçadağ’daki yakınları? Atatürk , bir ulusun simgesi. Böyle bir ismin hayatı yüz yıldır yanlış biliniyor olabilir mi? Dedim ya her soruya bir cevabı mutlaka var. Anlattığına göre, devletin derinlikleri ve Atatürk ’ün yakın çevresi durumdan haberdarmış. Cumhuriyetin, devletin “bekası” adına adeta “omerta kuralı” işlemiş. Bilenler susmuş. Ebediyete kadar saklanmak istenen bu “sır” 1993 yılındaki bir tapu davasıyla ifşa olmuş. Çakıroğlu ailesi kadastro sorunu yaşayınca konu mahkemelik olmuş. Tapu, nüfus kayıtları, banka hesapları derken olay dallanıp-budaklanmış.
Ortaya Atatürk bağlantısı çıkmış. Tabii, bunu duyan Ankara derhal devreye girmiş. Bir rivayete göre, dönemin Genelkurmay Başkanı merhum Necip Torumtay apar-topar Malatya ’ya gidiyor. Belgeler toplanıp, Ankara ’nın kozmik odalarına getiriliyor.Bu arada dosya kapatılıyor;dava düşüyor. O mahkemenin tutanakları ve tanıkların ses kayıtlarının elinde olduğunu söyledi yazar. İşte böyle. İnanılması zor şeyler bunlar. Bize anlatılanlar “kurgu” ise, bu belgeler ne? Okuduklarınız, duyduğum ve gördüklerimden ibaret. Buradan yargıya varamayız. Kitap, yakında raflardaki yerini alacak. Bakalım, tarihçiler ne diyecek? Genelkurmay kayıtları,belgeler ne söyleyecek? Akçadağ’daki “akraba”lar ne anlatacak? Merakla bekleyeceğiz…
Sayın Fatih Bayhan; İleri sürdüğün iddiaları -sanki yeniden gün ışığına çıkartıyormuş gibisine- beyhude ileri sürmenin hiçbir anlamı yoktur ! Ben de yaptığım çalışmalar ile, Mustafa Kemal'in tüm yaşantısını, hiçbir gizliliği olmaksızın ortaya koymuş bir kişi olarak, bu konuyla ilgilenen bütün tarihçilerle ortak ve benzer sonuçlara vardım. İleri sürdüğün veya süreceğin bilgiler, gerçek tarihimizi bilen; bu tarihimizi inkâr etmeyen; aklı başında kültürlü olan herkesin malumudur. Kendine çıkar sağlamak amacıyla ve nafile çalışmalarınla tarihle oynamayalım ve de gerçek tarihi saptırma yollarına yalan-yanlışlarla tevessül etmeyelim. Temennim şu olur du ki; keşke yaptığınız çalışmalar "tarihimizi inkâr edenleri" aydınlatma yolunda olsa idi ! Bu konuda, gerçek tarihçilerimize -yeri gelmişken - en derin saygılarımı sunarım.
memlekette her sey bittide sadece TURKIYE CUMHURIYETINI KURAN DEVLET BUYUKLERIMIZIN NERELI OLDUGUMU KALDI..BIZ RAHMETLI ATAMIZI COK SEVIYORUZ VE KENDILERINE COK SEYLER BORCLUYUZ AMA ONUN BIZLERE BIRAKTIGI EMANETTLERE BILE SAIP CIKAMIYORUZ..AYRICA YAZARIN ATATURKU SEVMIYENLER VE SEBEBLERI HAKKINDA BIR ARASTIRMA YAPMASINI KITAP OLARAK YANLINLAMAZINI COK ISTIYORUM..IYI BAYRAMLAR DILIYORUM..SAYGILARIMLA..
degerli tarihcilerimiz önce ramazan bayraminiz kutlu olsun derim tabiki bu tarihlerde dogruysa sizler cok bilen insanlarsiniz bir de sunu söylemek istiyorum bu güne kadar ATATÜRKÜN hayat öyküsü yalansa TÜRKIYE CUMHURIYETININ kurulus tarihide büyük süphe uyandiriyor sanirim CUMHURIYETI DE siz bos bogazlar kurmussunuzdur insallah. yani gerek büyükler gerek kücükler ne söylese görüyorum TÜRKIYE, yi bir vatan degil de cikarlari icin her seyi yazip ciziyorlar gelin biraz dürüst olalim gercekleri saptirmiylim saptirma gününe sizlerin ve benim ömrümüz yetmez demek istedigim daha bizim CUMHURIYETIMIZ cok yeni onun icin herkes cogu gercekleri biliyor. bir tarih saptirilacaksa üzerinden en az iki nesil gecmeliki o yeni nesil düsünmeli ve belki sorusuna takilmali bizim CUMHURIYET tarihimizi afedersiniz tavuklar dahi biliyor saygilarimla belki uyanirsiniz......