18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bu veriler dehşete düşürüyor

Entegre tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen tavuklar kansere yol açıyor. Kuluçka süresi 17 güne inen tavuklar kesilmediklerinde kendiliğinden 45 günde ölüyorlar. İşte dehşete düşüren veriler;

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, Çorlu Kent Konseyi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Marmara Çevre Platformu'nun (MARÇEP) 43. toplantısında konuşan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, 'Beslenme ve Sağlık' konulu sunumunda, yoğurt, piliç eti ve sosisin nasıl üretildiği ve bu ürünlerin zararları hakkında bilgiler verdi.

Dizdar, "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler. Hayvanların bacak yapıları değişti. Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor. Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü. Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor. Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor. Bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.” dedi.

Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz." ifadelerini kullandı. Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.

CHA
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2013 Çarşamba 14:39:44
Güncelleme :30 Ocak 2013 Çarşamba 15:01:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ramize. IP: 95.15.110.xxx Tarih : 30.01.2013 21:53:00

Sağlıklı beslenme, sağlıklı diyet, sağlıklı ürünler tartışmasının modası aldı başını gidiyor. Bu konuda bilimciler bile birbirleriyle tenakuza düşüp, televizyon kanallarının programlarında ahkâm kesmekten geri kalmıyorlar. Her nedense bu bilimcilerin tavsiye ettikleri de, bir ailenin beslenme bütçesini kat ve kat aşacak şekilde oluyor, örneğin; sabah kahvaltısında yüz gram ceviz ve elli gram tereyağ yenmelidir, ara öğün olarak kalamar, somun veya havyar tüketilmelidir, akşam yemeğinde ise bonfile-biftek-pirzola türü kırmızı et türleri olmalıdır fakat kesinlikle bu gıdaların yanında ekmek olmamalıdır. ( bu uygulamanın 4 kişilik bir aileye  maliyeti nedir, sizler hesaplayınız !) Kırsal kesimde yaşayanlar sıhhatli beslenme yönünden çok şanslılardır: hayvansal ürünlerinden gereğince faydalanmaktadırlar. 40-50 yıl öncesine kadar kentlerde yaşayanlarda sahip oldukları küçük bahçelerinde besleyebildikleri tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarından doğal olarak beslenirler idi.. Ben de, 4 kişilik ailenin bir ferdi olarak, karnımızı doyurmak için kasaptan-marketten 10 liraya aldığımız tavukların kansorejen-yapay olduğu ve bunların bizlere zarar vereceği düşüncesiyle geçen gün pazardan 40 lira verip aldığım okkalı canlı bir tavuğu kestirip evde haşladım. Sonuçta geriye kalan bir deri bir kemik birazda etinin lifini sofraya koydum. Çocuklarım "-gerisi nerede ya, bu kadar mı, doymadık ya" deyip gırgır geçtiler, velhasıl ana-baba olarak bizler aç kaldık. Sonuç olarak ifade edeceğim şudur: "gıdalanma mı, beslenme mi herneyse şu anarşiye artık bir son verin !"  Doğrusu, çayırlarda otlanmak ise, bari bunu yapalım !