Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin, DYP eski Milletvekili Sedat Bucak’a Susurluk Davası’nda ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’ suçundan verilen beraat kararının bozma gerekçesi belli oldu. Susurluk Davası hükümlüleri ile sanık Bucak’ın olağan yaşam koşulları içinde bir araya gelmeleri ve tanışmalarının olanaksız olduğu belirtilen kararda, bu kişiler arasındaki ilişkiler ağının, yasal bir zeminde gerçekleşip resmi bir takım gerekçelerden kaynaklandığını, rastlantısal ve meşru olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığına dikkat çekildi.
Çatlı’yı tanıyordu
Balıkesir’in Susurluk İlçesi yakınlarında 3 Kasım 1996’da meydana gelen kazanın anlatıldığı kararda, otomobilde bulunan sanıklardan Abdullah Çatlı’nın “uyuşturucu madde kaçakçılığı hükümlüsü, cezaevi firarisi ve katliam sanığı olarak aranmakta olduğu” belirtildi.
Kararda, jandarma tarafından araçta yapılan aramada ele geçirilenler silahlar arasında 3 adet MP5 marka makineli tabancanın yanı sıra çok sayıda değişik marka ve çapta tabanca, şarjör, mermi, sahte plaka ele geçtiği, Çatlı’nın üzerinde de kokain bulunduğuna dikkat çekildi.
Araçtaki çekmecede ele geçen ‘Barette’ marka 22 calibre tabanca ile susturucularının HOSPRO firması tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü’ne hibe edilen, daha sonra birçoğu kaybolan silahlardan olduğu kaydedilen kararda, namlusunun da değiştirildiğinin anlaşıldığı da vurgulandı.
İstediği korumalar
Teşekkülün diğer üyeleri hakkında verilen mahkumiyet kararının onanarak kesinleştiği anımsatılan kararda, Abdülgani Kızılkaya’nın Bucak’ın özel şoförü ve koruması, Ercan Ersoy, Mustafa Altınok, Enver Ulu, Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın ise resmi korumaları olduğu, bu kişilerin koruma olarak atanmalarından çok önce Bucak ile tanıştıkları ve resmi görevleri dışında uzun yıllardır Bucak ile görüştükleri kaydedilerek şöyle denildi:
“Bu polis memurlarından Ercan Ersoy, Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz, Abdullah Çatlı’nın da karıştığına dair bulgu bulunan Ömer Lüftü Topal cinayeti nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındıklarında, henüz koruma görevlerine başlamadıkları halde sanık, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nu birçok kez telefonla arayarak, durumları ile yakın bir şekilde ilgilenmiş, bu üç kişi aynı gün İçişleri Bakanlığı’ndan gelen talimat üzerine, İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanı olan İbrahim Şahin’e teslim edilmiş ve soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcılığı’na hiçbir şekilde bilgi verilmeyen bu süreç sonucunda serbest bırakılmışlardır.”
Bucak’ın gıyabi tutuklu olarak kırmızı bültenle aranan ve gerçekleştirdiği yasadışı birçok eylem nedeniyle kamuoyu tarafından ismi çok iyi bilinen Abdullah Çatlı ile en az iki yıldan beri tanıştığı, gerçek kimliğini bildiği, sürekli olarak ve samimi bir şekilde görüştüğü belirtilen kararda, Çatlı’nın devamlı sanığa ait büroya gidip geldiği ve hatta Ankara’ya gelişlerinde bazen bu büroda kaldığı, diğer sanıkların bir kısmı ile bu büroda tanışıp buluştuğu anlatıldı.
Tekrar yargılanacak
Çete üyesi olmak suçundan haklarındaki mahkumiyet hükümleri kesinleşen Emekli Yarbay Korkut Eken, Emniyet Müdürü İbrahim Şahin, polis memurları Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça, kumarhane işletmecileri Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ile katliam hükümlüsü Haluk Kırcı’nın da Bucak ile ‘yakın ilişki’ içinde olduklarına işaret edilen kararda, “Korkut Eken, İbrahim Şahin, Sami Hoştan ve Haluk Kırcı’nın Siverek’te sanık ve yakınları tarafından ağırlandıkları dosyadaki bilgi ve belgeler ile sabit olup, olağan yaşam koşulları içinde bir araya gelmeleri ve tanışmaları dahi olanaksız olan tüm bu kişiler ile sanık arasındaki ilişkiler ağının yasal bir zeminde gerçekleşip, resmi bir takım gerekçelerden kaynaklandığını, rastlantısal ve meşru olduğunu kabul etmek mümkün değildir” denildi.
Kararda, bu açıklamalar ile dosyadaki bilgi ve belgeler karşısında, sanık Sedat Edip Bucak’ın, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan mahkum olan ve haklarındaki mahkumiyet kararları kesinleşen diğer sanıklar ile birlikte aynı teşekkül içinde yer aldığı ve konumu itibariyle yönetici durumunda bulunduğunun gözetilmesi gerektiği vurgulandı.
Kararda, Bucak’ın, TCK’nın 313/2-3-4. madde ve fıkraları uyarınca mahkumiyeti gerekirken dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle yazılı biçimde beraatine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği kaydedildi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu kararından sonra Bucak, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanacak. Ankara / AA
Yazıhanesi sanki silah deposu
Kararda, ANAP eski Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nda 24 Aralık 1996’daki ifadesine de yer verildi. Karara göre Yılmaz’ın ifadesi şöyle:
“...Gaziantep’te Mehmet Ali Yaprak isimli bir şahıs, sanırım bir özel televizyonun da sahibidir. Bu şahıs bir süre önce bize başvurmuştur. Kendisinin bir akşam 3 sivil şahıs tarafından yolu kesilmek suretiyle kaçırıldığını, gözleri bağlandıktan sonra uzun bir mesafeye götürüldüğünü, yolda çeşitli arama noktaları olduğu halde hiçbir zorlukla karşılaşmadan geçtiklerini; bunlardan, yanındaki şahısların polis oldukları sonucunu çıkardığını; Siverek’te bir hafta süreyle Sedat Bucak’ın bir köyünde, onun aşiretine mensup kişiler tarafından tutulduğunu... Bu konuyla ilgili emniyete verdiği ifadelere rağmen faillerin ortaya çıkarılmadığını bize ifade etmiştir.
Pazar günkü toplantıda, Sayın Başbakan, bu kişinin Sedat Bucak’ın adamları tarafından alıkonulduğunu, rehin tutulduğunu ifade etmiştir. Sedat Bucak’ın amca çocuğu olan Fatih Bucak isimli bir şahıs, bir ay kadar önce Milli İstihbarat Teşkilatı’na başvurarak ifade vermek istediğini söylemiştir.
Fatih Bucak bu ifadesinde, Sedat Bucak’ın bu cinayeti (Ömer Lütfi Topal cinayeti) azmettirdiğini ve bu cinayetin arkasında, o kumarhane sahibinden alınacak 6 milyon dolarlık bir haracın etkili olduğunu, tüm mensuplarını Sedat Bucak’ın daha önce tanıdığı şu anda korumasını yapan bu tim mensuplarının bu işle görevlendirildiğini, Abdullah Çatlı’nın bizzat bu olayın içinde olduğunu söylemiştir.
Bütün bunlara ilaveten de ifadesinde, Sedat Bucak’ın Ankara’daki milletvekili lojmanında özel bürosunda yüzden fazla kaleşnikof tüfeğin bulunduğunu, milletvekili dokunulmazlığından istifade ederek bu mahalleri silah deposu haline getirdiğini bildirmiştir.”
HALKA VE OLAYLARA TERCÜMAN GAZETESİ
Yayın Tarihi :
5 Mart 2004 Cuma 04:01:05
Güncelleme :5 Mart 2004 Cuma 18:27:54