31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Cinnetin nedeni o sendrom mu?

İşlediği her  konu ile gündem yaratan Kenthaber Yazarı Feramuz Erdin, 'Güneydoğu  sendromu'nu kaleme aldı.

Erdin, 1996 yılında yakalanıp, yer göstermede mayına basarak ölen  PKK'lı terörist için AİHM'nin Türkiye'yi 40 bin euro tazminata mahkum etmesine atıfta bulunarak başladığı yazısında, ilginç noktalara temas etti.

Kendisinin de askerliğini Güneydoğu'da yedek subay olarak yaptığı 1994-95 yıllarında, TSK'nın PKK'lı teröristlerle aynı telsiz frekansını kullandığını da ironik bir biçimde  hatırlatan Erdin, bu konuşmalar sırasında TSK'nın 'Mehmet', PKK'nın ise, 'Karga' kodunu kullandığını belirterek, "Kargaya tanınan bu hak, Mehmet'ten neden esirgeniyor?" diye sordu.

İşte Erdin'in, 'Toplumsal cinnetin gizli sebebi: Güneydoğu sendromu' başlıklı yazısı.

Genel Kurmay’ın akustik ve mikro dalga frekanslar yayarak, karşıdakini etkisiz hale getiren ancak “öldürmeyen silahlar projesi”, insan haklarında bir devrim olarak nitelendirilebilir.

TSK mensupları bundan böyle teröristi öldürmeyecek, sadece etkisiz hale getirecekler.

Öte yandan Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, 18 Kasım 1996 tarihinde sağ olarak yakalanan ancak, göz altında olmasına rağmen “yer göstermeye” giderken mayına basarak ölen pkk militanı Orhan Yakar’ın ailesine 40.000 avro tazminat ödemeye mahkum edildi.

Burada AİHM kararını eleştirecek değiliz. Bu sonuca vardıklarına göre bir sebepleri mutlaka vardır.

Bizim itirazımız, pkk militanından esirgenmeyen paraların, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz “Vietnam sendromunun” bir benzeri olan “güneydoğu sendromunu” aynen ve bire bir yaşayan Mehmetçiklerden esirgenmesinedir.

Yıllardır, o bölgede “savaş psikolojisiyle” vatani görevini yapan Mehmetçiklerin tek bir uyum sürecine dahi tabi tutulmadan, tezkerelerini aldıkları gibi, aile reisi, koca, baba, oğul olarak doğrudan halkın arasına karışmasınadır.

Oysa ki iyi incelenirse, bugün toplumda tırmanan şiddet ve cinnet halinin artmasının en önemli sebeplerinden birisinin 30 yıldır ihmal edilmiş olan bu “psikolojik destek” sorunu olduğu ortaya çıkacaktır!


* * *

Şimdi HEPAR Genel Başkanı olan Osman Pamukoğlu paşanın anılarında işlediği 1994-95 döneminde, biz de onun bölgesine komşu olan, Şırnak Uludere sınır hattında askerlik hizmetimizi yedek subay olarak yapıyorduk.

Yoğun zayiat vermeye başlamış olan TSK, terörle mücadele şeklini o sene değiştirmiş, “alan savunması” denilen yepyeni bir konsepte geçiş yapmıştı.

Bu yeni konsepte göre dağ-taş askerle dolmuştu. Hayallerin ötesindeki bir engebeli araziye sahip olan bölgede gözünüzün gördüğü her tepeye, askerler ilk kez o tarihte konuşlandırılmıştı.

Asker, bölücü örgüt saldırısını karakolda beklemek yerine, savunma tedbirlerini açık arazide kurulmuş olan üs bölgelerinde almış, hatta militanları inlerinde ve kamplarında basmaya başlamıştı.

Bu ortamda terörün yanında çetin doğa şartlarıyla yapılan mücadele de sinirleri geriyor, orada görev yapan askerlerin hayatı algılamaları değişiyor, kendileri ve gelecekleriyle ilgili kaygıları tavan yapıyordu!

Mutluluk, huzur, dinginlik gibi pozitif duygular yok olmuş; bunun yerine stres, endişe ve kaygı herkesin iç dünyasına egemen olmuştu.

Askerler arasında bir anda sebepsiz yere kavgalar çıkıyordu.

Aynı mevzileri paylaştığımız bir yedek subay arkadaşım, İstanbul’a izne geldiğimizde bir akşam gittiğimiz barda, güney doğuda olan bitenlerden habersiz olarak eğlenen gençlere, kendi kendine içerleyerek; sebepsiz yere, hedef gözetmeksizin belindeki silahla saldırmak istemiş, kendisini zar zor zapt etmiştik.

Sonradan, olanları hatırlamadığını, bir an için “kendisini kaybettiğini” söylemişti!

* * *

O yıllarda, bölgede pkk nın telsiz haberleşmesi için kurduğu rölelerin (yansıtıcı) yerleri “kestirme cihazlarıyla” tespit edilip, derhal imha edildiği için; pkk yeni röle kurmak yerine, telsizle haberleşmek için TSK rölelerinden faydalanıyordu.

Doğal olarak, kullanılan telsiz frekansları da aynıydı!

Yani pkk ve TSK aynı kanaldan haberleşme yapıyordu!

Taraflar, konuşmak için usul usul sırasını bekliyordu!

Pkk lılar kendi aralarında şifreli olarak konuştuktan sonra, işleri bitince, bu kez askerler aynı kanaldan kendi aralarında şifreli olarak konuşmaya başlıyorlardı!

Doğal olarak zaman zaman pkk militanları ile TSK personeli arasında da ideolojik içerikli karşılıklı konuşmalar da yapılıyordu.

TSK mensupları pkk lıları teslim olmaları için ikna etmeye, pkk lılar da TSK mensuplarının aklını çelerek terörle mücadeleden vazgeçirmeye çalışıyorlardı.

Bu konuşmalarda her iki tarafın da bilinen değişmez kodları vardı:

TSK mensupları “Mehmet” kodunu kullanırken, pkklıların kodu, kendilerince de benimsenmiş bir kod olan “karga”ydı!

Bu karşılıklı konuşma ve bazen atışmalar sabaha kadar sürerdi.

* * *

Bütün bu detayları niye mi yazdık?

Ankara’dakilere iki önemli soru sormak için:

1) Yıllar sonra AİHM kararıyla bile olsa “karga”ya tanınan bu imkanlar, “Mehmet”ten niçin esirgenmektedir?

2) Bugün yaşadığımız toplumsal cinnet ve şiddet travmalarının en önemli nedenlerinden birisi olan “güneydoğu sendromunun” teşhis ve tedavisi için bugüne kadar neden bir çalışma yapılmamıştır?

Feramuz Erdin - Kenthaber
Yayın Tarihi : 15 Aralık 2008 Pazartesi 15:53:34
Güncelleme :15 Aralık 2008 Pazartesi 16:16:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ElSalud IP: 88.242.246.xxx Tarih : 16.12.2008 14:42:14

200 yıldan uzun süredir Osmanlı ve Türk hükümetlerine karşı isyanlar düzenleyen Kürt'lerin, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana 25 isyan çıkarttıkları görülür. Bunların ilk 24'ü Mustafa Kemal Atatürk zamanında çıkartılmıştır. Hepsi kısa zamanda bastırılmış, isyancılar isyan başlattıkları yerde yargılanmış ve elebaşılar, isyan başlattıkları yerde asılmışlardır. Kürt'ler Kurtuluş savaşımız sırasında da Yunan'lılarla teması kesmemiş ve Türk Ordusuna karşı eş zamanlı hareket etmişlerdir. Burada Yunanlı'ların Bursa'ya doğru büyük yürüyüşünün hemen öncesindeki Koçgiri Kürt isyanı bir tesadüf değildir. Bu isyan aynı zamanda Londra ve San Remo konferanslarına denk getirilerek Ankara Hükümetini sıkıştırmayı amaçlamıştır. Daha sonra açıklanan İngiliz gizli belgelerinde, Türkiye'yi doğuda rahat bırakmamak için ve Mustafa Kemal'in Musul'a el koymasını engellemek üzere özerk bir Kürt devletinin kurulmasının desteklenmesi yer almaktadır. Günümüzde ise bu amaç için İngiltere'nin yerini ABD'nin aldığını görüyoruz. Geçmişteki Kürt isyanlarının bastırılması sonrasında, suçluların cezalandırıldığı İstiklal Mahkemeleri, "isyancılara özgürlük tanımanın Cumpuriyet’in sonu olacağı bilinciyle." kurulmuştur. PKK terörü sonrasında; Türkiye’de devlet nüfuzu adına gösterilen hoşgörünün sonunda devlet işlemez hale gelmiştir. AB adına yapılmış yasalar da buna yol açmıştır. Basında, Türkiye’de devlet gücü diye ne kadar kutsal yer ve makam varsa hepsini ite kaka meşruluk dışı bir çekişme aracı yapılmıştır. Bunlar, devlet kuruluşu diye ne varsa hepsine birden yalan ve iftiralarla saldırılıp tüm devletin tahrip edilmesi planlanmaktadır. Amaç masum halka devlet gücünün değerli birşey olmadığını aşılama gayretidir. Bugün her Türkoğlu ve Türkkızının, Dersim isyanının bastırılması sonrasında TBMM'de söz alan Mehmet Emin Beyin, Cumhuriyetin isteği olarak özetlediği; "-Memlekette nifak vardır vahdet olsun diyoruz. -İhanet vardır sadakat olsun diyoruz. -İzmihlal tehlikesi vardır beka olsun diyoruz." sözlerini unutmaması gerektiğini hatırlatırım. Bazı yorumcularımızdan "neden kodamanların birinin çocuğu şehit olmadı" türü serzenişleri okuyorum. Çünkü onlar çürük raporu alıp çocuklarını askere göndermiyorlar ve biliyoruzki evinde yatağında uyuyanlar da şehit olamıyorlar.


erdi IP: 212.175.112.xxx Tarih : 15.12.2008 16:54:29

Vatan hainlerinin ellerinde öldüren silah. Mehmetciğin elinde etkisiz kılan silah. Biraz garip bir durum değil mi? Bir zamanlar polislerin elinde plastik mermi atan silah eylemcinin elinde keleş. Terörist yaşayacak asker polis şehit olacak!


tayalan özgür cem özcan IP: 88.250.174.xxx Tarih : 16.12.2008 09:19:14

bu kadar olmaz bu ne lahana bu ne turşu başka ülkerede bırakın manyetik dalgalı şok silahını bu kadar şehit verse idi tankla tüfekle atom bombası ile yani tüm sülahlı birlikleri ile 10 kere girip yerle bir etmişti kuzey ırak'ı başkaları 1 askeri için 10 askerini feda ediyor girip yakıp yıkıyor biz manyetik silahla karşılık veriyoruz uyanın artık uyanın sana silahçekeni sen vuracaksın bu vatan hep iyi niyetinden hoş görüsünün kullanılmasından yıkıldı. hangi silah tüccarlarının oyunu bu avrupada hangi ülke teröre bunu kullanıyor diyorum ve isterseniz taşla karşılık verelim diyorum yazık evlatlarımıza ve akan kana şehitlerimize.


GÖKHAN ÖZEL IP: 88.227.36.xxx Tarih : 16.12.2008 12:19:59

-DEVLETİN TERÖRE HEP SİLAHLA MÜCADELESİ SONUCU TERÖRÜN HİÇ BİTMEYECEĞİNİ VE DAHA FAZLA İNSANLARIN ÖLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.-


TACETTİN KESKİN IP: 85.99.215.xxx Tarih : 16.12.2008 01:54:43

aslında bu şekilde devam ederse bu teror sorunu sanırım eskıden davulla zurnaya gıdıyorduk askere ama askere gıdecek genc bulamayacak bu devlet.cunku kımse cocugunu üç beş kodamanın rahatı ıcın buyutmuyor.onlar ceylan derısı koltuklarda otursun son model arbalara bınsın bızım cocuklarımız da onların rahatlıgı bozulmasın dıye pisi pisine şehit olsun.yok oyle bir dunya.hiç görduk mü bir kodaman cocugu şehit olmuş diye duyan işiten varmı yada varda bizim mi haberimiz yok.


zeynep kulin IP: 88.230.167.xxx Tarih : 15.12.2008 16:52:15

Sayın Feramuz Bey,bu ülkede yoksulların,garibanların,köylülerin çocukları mehmetçik ve maalesef şehit oluyor.SAHİPSİSİZ.Kodamanın,zenginin,vekilin çocuğu ise yan gelip yatıyor.Kime ne MEHMET in derdinden!Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef.Yazıklar olsun, LANET OLSUN o leş kargalarını besleyenlere!Gün gelir inşallah o kargalar besleyenlerinin gözlerini oyar.


ElSalud IP: 88.242.150.xxx Tarih : 15.12.2008 16:43:47

Ahmak Devlet Politikaları üzerine çeşitlemeler; Teröristin elinde Türk Askerine yönelmiş Yahudi silah tüccarları veya ABD ordusunca sağlanan otomatik tüfekler, keskin nişancı tüfekleri, roket atarlar, mayınlar varken, Türk Askerinin eline, mikro dalga frekanslar yayarak, karşıdakini öldürmeden etkisiz hale getiren silahlar verme projesi, sadece PKK'lıları daha cesur yapacaktır. Yakalanan elebaşılarını idama mahkum etmişsiniz ama asacak yüreğiniz yok. Askerinizi öldürmeye gelen teröristi etkisiz hale getirip yargılamaya kalksanız, en fazla hapis cezası verebileceksiniz. Daha sonra, yıllardır süren sistematik af uygulamanızla kısa süre sonra tekrar askerlerinize pusu kurabilmesi için serbest bırakacaksınız. Hangi ülkenin yöneticileri, kendi askerlerine ölüm kusan silahlarla saldıran teröristlere bu kadar müşfik davranma salaklığını gösterebilir. Bugün TSK, kandil veya PKK kamplarına karşı kimyasal silah kullanarak, terörü bitirmeye kalksa, kim itiraz edebilir. Böyle bir savaş yöntemi için yeteri kadar askeriniz ölmedi mi diyecekler!!! ABD tanklarının, Irak savaşında seyreltilmiş uranyum mermileriyle Irak tanklarını yokedişlerini nasıl unutabiliriz.