17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

’Cumhuriyet tarihinin en büyük aldatmacası’

ANKARA- CHP’nin "diplomat" kökenli milletvekilleri, Avrupa Birliği’nin (AB) 17 Aralık doruğunda Türkiye’ye "koşullu" müzakere tarihi verilmesini, "imtiyazlı ortaklığa kapı aralamak" olarak değerlendirdiler. CHP’nin diplomasi kurmayları, "tarihin en büyük aldatmacasının, büyük başarı gibi sunulduğuna" işaret ettiler.

Diplomat kökenli milletvekilleri Şükrü Elekdağ, Onur Öymen ve İnal Batu, Cuma günkü doruktan çıkan Türkiye kararı ve AKP hükümetinin "performansını" Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ayşe Sayın’a özetle şöyle değerlendirdiler:

**Şükrü Elekdağ (İstanbul Milletvekili - Emekli Büyükelçi): Cumhuriyet tarihinin en büyük aldatmacası ile karşı karşıyayız. Alınan kararın en büyük zafiyeti, müzakerelerin açık uçlu ve sonucunun garanti edilemez olması. Açık uçluluk, tam üyelik dışında formüllere de açık bir yaklaşımı yansıtıyor. Tam üyeliğin yanında Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık statüsü verilmesini de gündeme getirir. Bu ucu açıklık formülü, diğer aday ülkelere uygulandı mı? Hayır. Türkiye’ye karşı ayrımcılık yapılıyor, eşit muamele yok. 1999 Helsinki doruğunda benimsenen ’’eşitlik ilkesi’’ ifadesi bir yana bırakılıyor. Brüksel doruğundan hükümet, Türkiye’yi tam üyeliğe götürmeyeceği kayıtlı kararla dönmüştür. Ve kamuoyuna bunu başarı olarak sunmaktadır. Bu, "kargayı bülbül diye kamuoyuna satmaya çalışmak" demektir.

Başarı diye sunulan formül, Türkiye’nin gümrük birliği ile ilgili protokolü Güney Kıbrıs’a da teşmil ederek, 3 Ekim’e kadar imzalayacağıdır. Bunun anlamı, AB ile müzakerelerin başlaması keyfiyetinin Rumların eline verilmiş olmasıdır. Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümünü de Rumlara teslim etmiştir.

* İnal Batu (Hatay Milletvekili - Emekli Büyükelçi): Sıkıntılar iki nedenden kaynaklanıyor. Birincisi AB’nin Türkiye’ye eşit muamele sözünü yerine getirmekte istekli davranmaması, yani sözünü tutmaması, tam üyelik dışında seçeneklerle meşgul olması. İkinci sıkıntımız, dolaşıma getirilmek istenen kalıcı kısıtlamalar var. Bu eşit koşullarda müzakere sözünden önemli bir sapma olduğunu gösteriyor. Referandum tehditleri de eşit muameleden sapmayı gösteriyor. Bir başka sıkıntı, AB’nin geçmişte verdiği ’’Kıbrıs sorununun bir daha Türkiye ile AB arasına engel olarak girmeyeceği’’ sözünün tutulmamasıdır. AB’nin eşit muameleyi içine sindiremeyip özel statü seçeneğini gündeme getirme eğiliminde olması ciddi sıkıntı doğuracak.

* Onur Öymen (Genel Başkan Yardımcısı - Emekli Büyükelçi): Türkiye’nin AB’ye verecekleri belli ama ne elde edeceği belli değildir. Üstelik koşulları yerine getirseniz dahi, Fransa, Avusturya gibi ülkelerin ’’referandum’’ tehdidi var. Avusturya ya da Fransız halkının yüzde 51’i hayır dediğinde Türkiye üye olamayacaktır. Türkiye ile AB arasındaki protokolün 47. maddesi bazı kısıtlamaların geçici olacağını öngörüyor. Oysa karar metninde bu yok.. Yunanistan paragrafı da Atina’nın istediği gibi yazılmıştır. Kıbrıs da anayasal sıkıntı yaratacaktır. Bir ülkeyle bir anlaşma imzalıyorsanız, bu o ülkeyi tanımak demektir. Ankara Anlaşması’nı Güney Kıbrıs’a uygulamak için protokol imzaladığınızda, gayrimeşru ilan ettiğiniz bir hükümeti tanımış olursunuz. Güney Kıbrıs’ı tanımanız, Kuzey Kıbrıs’ı tanımaktan vazgeçtiğiniz anlamına geliyor.

Fotoğraf: Osman Orsal / AP

CUMHURİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 19 Aralık 2004 Pazar 12:03:00
Güncelleme :19 Aralık 2004 Pazar 19:21:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?