17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Denktaş'tan Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Annan Planı'nı "Türkler'in Milli Kıbrıs davasına atılmış binlerce saatli bomba" olarak niteledi. Başbakan Erdoğan'ın, gelmediği TBMM'de CHP tam kadro yer aldı. Meclis dışındaki partilerin liderleri de Denktaş'ı büyük bir dikkatle dinledi.

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Erdoğan'ın KKTC'nin 20. kuruluş yıldönümünde Kıbrıs'ta yaptığı konuşmada söylediklerinin Annan Planı'nda yeralmadığını belirtti. Denktaş, Annan Planı ile asıl amacın KKTC'yi yoketmek, Türkiye'yi de marjinalleştirilmek olduğunu iddia etti.

32 sayfalık konuşma metninin zaman zaman dışına çıkarak konuşan Denktaş, son zamanlara kadar Milli Dava etrafında tek ses, tek nefes olan Türk cephesinin, Annan planı ile ilgili propagandalar nedeniyle ikiye bölünduğunu ifade etti. Denktaş, şöyle devam etti:

''Halbuki uluslararası antlaşmalarla Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine verilmiş olan en temel hakkı savunmak suretiyle AB'yi doğruyola davet mümkün olabilirdi. Biraz önce temas ettiğimiz karar ve açıklamalarınız bu yöndeydi. Son devreye kadar biz bu milli direktifler çerçevesinde hareket ettik. Ancak, Annan Planı'nın meydana getirdiği, Madam Fogg ekibinin körüklediği bölünmeyi önleyemedik. 

Dış dünya bu bölünmeden azami istifade peşindedir. Bunun bilinci içindeyiz. Milletçe üzülmekteyiz; zaman zaman, uğruna şehitler verilmiş, 40 yıllık bir direniş abidesi olduğuna inandığımız milli Kıbrıs meselesi hakkında yazılanlar ve yapılan iddiaları okudukça hicab duymaktayız.''

"SAATLİ BOMBA''

Rum tarafının, 1963'te yaptığı gibi, bu rejim işlemiyor deyip yenibir darbe yapmasını kimsenin önleyemeyeceğini kaydeden Denktaş, ''Bunca yıllık mücadelemiz böyle bir ihtimali önleyecek tedbirler bulmak içindi. KKTC'nin kuruluşu, eşit egemenlikte ısrar bunun içindi.Annan Planı bunları alıp götürmektedir'' dedi.

''Bu plan, mal-mülk meselelerini, her an patlayacak binlerce saatlı bomba halinde içimizde bırakıyor'' görüşünü dile getiren Denktaş, şöyle devam etti:

''Taraflar arasında halledilmesi gereken bir sorunu, 30 yıldan sonra, Kıbrıs'ta 1963-1974'de olayları, Türklere yapılanları unutarak; iki kesimliliğin 1975-1977 ve 1979 andlaşmaları ile kalıcı bir barış için kabul edilmiş bir formül olduğunu kaale almayarak, bireyler arasında bir al-ver davası haline getiriyor... Bu konunun yıllarca ekonomik yaşamımızı dumura uğratacağı da kaale alınmıyor.

Burada çatışmalara hazır sıcak bir zemin oluşturuluyor.

Bu mealde planda, Rumların 'yerleşikler' dediği vatandaşlarımız hakkında, insan haklarına aykırı, talepler ve tedbirler de yer almaktadır. Bu insanlar tarım işgücü anlaşmaları ile Türkiye tarafından Kıbrıs'a gönderilmiş kişilerden oluşmaktadır. Bunlar KKTC vatandaşıdırlar. Vatandaşlar arasında ayrım yaptırıyorlar. Burada kalabileceklerin listesini istiyorlar. Bu kalabileceklerin evlerini, tarlalarını, yok farzedip bunları açıkta bırakıyorlar. Biz vatandaşlararasında bu ayrıcalığa karşıyız. Listede olsun veya olmasın, ekonomimize büyük katkıları olan bu insanların Kıbrıs'ta kalmaları gerekir inancındayız ve bu konuda anavatandan destek istiyoruz.''

''PLAN ADİL VE KALICI ÇÖZÜM GETİRMİYOR''

Denktaş, planın son şekline, TBMM'nin son kararı ışığında bakıldığında görülenleri de şöyle dile getirdi:

''Annan Planı, kararınızın öngördüğü şekilde adil ve kalıcı bir çözüm getirmiyor, üzerinde tarafların mutabık kalmadıkları bir rejiminzorla kabulünü öngörüyor. Uzlaşma olmadığı halde tarafları bir meçhuleoy atmaya zoruluyor ve buna halkın hür iradesinin tezahürü diyor. 

Planda tarafların eşit statüsü ve iki kesimlilik sulandırılmaktadır. Rum bölgesinde yüzde yüz Rumlardan oluşan bir sözde kurucu devlet, Türk tarafında ise kısa bir zaman süresi içerisinde yüzde 33 oranında Rumla karışık bir kurucu devlet oluşturmaktadır.

Kurucu Devlet, deyimi de aldatıcıdır, çünkü bunlar egemenlik hak ve yetkilerinden yoksun, Rum çoğunluğuna tabi bir merkezi hükümetin anayasasının öngördüğü şekilde hareket edebilecek vilayet idarelerdir.''

''GARANTÖRLÜK KAĞIT ÜZERİNDE KALIYOR''
    
KTCC Cumhurbaşkanı Denktaş, bu planda 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan garantörlük hakkının kağıt üstünde kaldığını söyledi. Denktaş, ''2018'den sonra 650 kişiye düşecek olan Garantör Kuvvetin adadan ne zaman büsbütün çekileceği, adanın tümünün nihai aşamada askersizleşeceği hedefiyle, her üç yılda bir tezekkür edilecektir deniyor. Bu da Rumlara, bu konuda devamlı ajitasyon yapma, tahriklerdebulunma fırsatını veriyor. 1963-74 arasında bu konuda nelere tevessül ettiklerini bilenler için, bu konuyu Rumların devamlı bir huzursuzluk ve şikayet konusu haline getireceklerini teslim edeceklerdir'' dedi.

''DOLAYLI ENOSİS TAHAKKUK ETMİŞ OLUYOR''

Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengenin de Kıbrıs'ın, Türkiye'siz bir AB'ye girişi ile Yunanistan lehine temelden bozulduğunu kaydeden Denktaş, ''Yunanistan eski Başbakanı Simitis'in de dediği gibi Enosis veya Rum liderliğinin ve basının dediği gibi dolaylı Enosis tahakkuk etmiş oluyor. Kıbrıs'ın tümünün derhal AB'ye girmesindeki ısrar bu nedene dayanmaktadır. AB bu konuda bir araç olarak kullanılmaktadır'' diye konuştu.

Rauf Denktaş, AB'nin Rumlarla anlaşma olsa bile, ihtiyaç duydukları güvenceleri içerecek olan bu anlaşmaya Birincil Hukuk statüsü vermdiğini ve aldatıcı formüller önerdiğini söyledi. Denktaş, ''Böylelikle yerli ve yabancı hukukçuların deyimi ile anlaşmanın yazıldığı kağıt kadar kıymeti kalmıyor. Bir İngiliz Hukukçuya göre böyle bir anlaşma Kıbrıs Türkleri için intihardan başka bir şey değildir'' dedi.

"ANNAN PLANI HASTANEDE ÖNÜME GETİRİLDİ"

Denktaş, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kendisinin New York'ta hastanede olduğu bir günde ve Türkiye'de hükümet değişikliği aşamasında süpriz olarak ortaya konan Annan Planı'nın, Milli Dava'yı Rumların AB'ye girmelerini kolaylaştırıp yasallaştırmak davası haline getirdiğini söyledi.

Denktaş, Yunanistan'ın girişimleri ile 1960 Anlaşmaları'nı çiğneyerek Rumların yapmış oldukları üyelik müracaatını kabul eden AB'nin, Türk tarafının, AB üyeliği için Rumların peşinden koşacağı inancı ile hareket ettiğini ve yanıldığını anlayınca da Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine baskıya başladığını dile getirdi.

Rumlar açısından AB'nin, Türkiye'nin garantisinden, müdahale hakkından, Türk askerinden kurtulmak için bir vasıta olduğunu belirten Denktaş, şunları kaydetti:

''Bunu bildiğimiz için 1960 Antlaşmaları ile Türkiye'ye verilmiş olan Kıbrıs, Türkiye'nin de üye olmadığı bir kuruluşa üye olamaz kaidesi bizler için kutsaldı, kaale alınmalıydı. Bu yapılmadan AB üyeliği bizim için çekici olamazdı.

Bu yasal hakkımızı kabul etmek istemediler. Yasa dışı bir kararla Rum idaresinin 1960 uluslararası antlaşmaları ihlaline ortak olmuşlardı. Bizden istedikleri, bu suça imzamızla katılıp, gayri meşrumuameleyi meşrulaştırmak ve böylelikle Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki en etkin bir hakkının yok edilmesi için Rum'a, Yunan'a yardımcı olmamızdı.

Bunu yapamazdık. Bu, kendimizi inkar olurdu. 

Türkiye 1995 yılında Gümrük Birliği müzakereleri esnasında, AB'ninKıbrıs'la ilgili yasa dışı eylemini bildiği için şu çekinceyi koyuyordu. Dikkat buyurursanız çekince, ayni zamanda Türkiye'nin Kıbrıs siyasetini de belirtmekte ve işler yanlış istikamete gittiği taktirde çarenin ne olacağına da açıklık getirmekteydi. 

Masa başında olan müzakerecinin elinde, olmazsa olmazları, kabul edilmediği taktirde tereddütsüz rücu edeceği bir alternatifin bulunması şarttır. Aksi halde pazarlık gücü çok zayıflamış olur.

Tarihi çekinceyi birlikte okuyalım: Rum kesimi tek başına tüm adayı temsil etmiyor.''

''...AB YOLUNDA TÜRKİYE'YE ENGEL''

Planda aksinin iddia edilmesine karşın, fiiliyatta Kıbrıs sorununun çözümünun hala AB'ye giden yolda Türkiye'ye bir engel teşkiletmeye devam ettiğini vurgulayan Denktaş, şunları dile getirdi:

''Bu da, Türkiye'nin bu planı kabul etmesi ve bize de kabul ettirmesi için bir baskı unsuru olarak kullanılıyor. 

Böylelikle, kararınızda uluslararası anlaşmaların açık ihlali olarak tanımladığınız Kıbrıs'ı Türkiye'den önce AB üyesi yapma eylemi bu plana evet demekle tamamlanarak uluslararası antlaşmaların açık ihlali başarı ile noktalanmış oluyor.

Bu yetmezmiş gibi, Türkiye'nin bu ihlali hoş karşılayıp Kıbrıs Türk tarafına da bu ihlali meşrulaştırmak için planı kabul etmesi yönünde baskı yapmasında ısrar ediliyor.

Biz de bu planı kabul edip bu ihlali meşrulaştırdığımız takdirde, Türkiy'nin Kıbrıs üzerinde hak iddiası tamamen sıfırlanacaktır.''

"KKTC'Yİ YOK, TÜRKİYE'Yİ MARJİNALLEŞTİRMEK İSTİYORLAR"

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Annan Planı'nın öngördüğü sonucun ''KKTC'nin yok olması ve O'nu tanıyan Türkiye'nin bölge coğrafyasında, zaman içinde marjinalleştirilmesi'' olduğunu bildirdi. Denktaş, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya, Kıbrıs konusundaki düşünce ve değerlendirmelerini paylaşma fırsatı  verilmesinden dolayı teşekkür ederek başladı.

Denktaş,  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, KKTC'nin 20. kuruluş yıldönümü nedeniyle Lefkoşa'da yaptığı konuşmanın, kendilerine umut ve gurur verdiğini, tarihe önemli notlar düşürdüğünü kaydederek, şunları söyledi:

''Sayın Başbakan'ın bu tarihi konuşmasında isabetle altını çizmiş olduğu hususların hiçbiri Annan Planı ile getirilmek istenilen çözümde yer bulmamıştır. Netice KKTC'nin yok olması ve O'nu tanıyan Türkiye'nin bölge coğrafyasında, zaman içinde marjinalleştirilmesidir. Bugün, tahammülü zor baskılarla Kıbrıs'ı Türkiye'den ayırma eylemi başarılı olduğu takdirde, aynı baskılarla, aynı yöntemle Türkiye'den daha neler isteneceğini düşünmek bile insanı ürpertiyor.''

MGK KARARINI OKUDU

Denktaş, TBMM'nin  kuruluş yıldönümünden bir gün sonra ''Tarihin bir cilvesi'' olarak Kıbrıs'ta 21 yaşındaki KKTC'nin kaderini tayin için halkın sandık başına gideceğini belirtti. Basının telkinlerinin etkili olması durumunda verilecek oylarla 24 Nisan'dan sonra KKTC'nin ortadan kalkacağını ifade eden Denktaş, ''Bunun olmaması için huzurunuzdayım'' dedi.  

Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununun çeşitli dönemlerde Meclis'i meşgul ettiğini, Kıbrıs'la ilgili hayati kararların Meclis'ten çıktığını, Barış Harekatı'nın Meclis'in kararı ve milletin arzusu ile gerçekleştiğini anımsattı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu konudaki kararlarının 1955'lere dayandığını ifade eden Denktaş, bu kararların en sonuncusu olan 6 Mart 2003 tarihli oybirliği ile alınan kararı ve aynı yöndeki MGK kararını kürsüden okudu.

''GİDİŞAT KARARLARIN ÇOK DIŞINA ÇIKTI''

Gidişatın bu kararların çok dışına çıktığını, Kıbrıs'ın 1960 anlaşmalarının da öngördüğü, Türk-Yunan nüfuzundan ve dengesinden  ayrılıp AB yolu ile dolaylı Enosis'in eşiğine gelmiş olduğunu gördüğü için konuşma gereksinimi duyduğunu kaydeden Denktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Rumların şru hükümet olarak kabul edilmiş olmaktan kaynaklanangüçle ihtiyaç duymadıkları ve ilk fırsatta çöpe atabilecekleri yapay bir anlaşma için ve bu anlaşma yapıldığı taktirde Türkiye'nin AB yolu ardına kadar açılacak düşüncesiyle bu tehlikeli yola devam edilebilir mi?''

ÖZKÖK'ÜN SÖZLERİ

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün yaptığı son açıklamaları da anımsatan Denktaş, şu sözlerin tarihi anlam taşıdığınıbelirtti:

''Kıbrıs sadece Kıbrıslı soydaşlarımızın bir meselesi değildir. Türkiye'nin güvenliği de söz konusudur. Kıbrıs'ın Türkiye'nin güvenliği ile ilişkisi; Türkiye'ye olan mesafesi ile açıklanacak kadaryüzeysel değil, daha çok Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimizin korunması ile ilişkilidir." Denktaş, 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün "Kıbrıs, Türkiye'nin denizlere açık bir ülke olmasını engelleyecek bir konumdadır" sözlerini de milletvekillerine anımsattı.

HÜRRİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 15 Nisan 2004 Perşembe 17:39:11
Güncelleme :16 Nisan 2004 Cuma 00:45:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
M. Duran Sönmez IP: 195.175.86.xxx Tarih : 15.04.2004 18:26:06