Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, İranın güneydoğusundaki Kerman eyaletinin Zerend kentini sarsan depremin İran için beklenen bir deprem olduğunu belirterek, Aynı kuşak üzerinde bulunsak bile, Türkiyede bu depremle bağlantılı olarak bir deprem olacağı söylenemez dedi. Ercan, Türkiyede 2005 yılında İrandaki depremin büyüklüğünde bir deprem olacağını öne sürdü.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ercan, İrandaki depremin, Kızıldenizin açılması ve bu açılmayla birlikte Suudi Arabistanın İrana doğru itilmesi, bunun sonucunda ise Basra Körfezinin bulunduğu yerde Zaros dağlarının hemen güneyinde bulunan Dalma-batma kuşağının önündeki sıkıştırma sonucu oluşan bir deprem olduğunu bildirdi.
Bu kuşağın, kuzeybatı yönünde Hakkari, Diyarbakır, Adıyaman, Hataya doğru giden, oradan da Kıbrıs, Rodos, Fethiye, Kaş ve Girite kadar uzanan bir kuşak olduğunu anlatan Ercan, Hakkari depreminin bu kuşak üzerindeki depremlerden biri olduğunu söyledi. İranda da, Türkiyede de ortalama yıkıcı deprem büyüklüğünün 6.5 olduğunu kaydeden Ercan, şöyle konuştu:
Bu İran için beklenen bir depremdir, Türkiye için olduğu gibi. Aynı kuşakta bulunsak bile bu depremle bağlantılı olarak Türkiyede yakın zamanda bir deprem olacağı söylenemez. Ama, Türkiyede bu büyüklükteki bir deprem 2005 yılında olur. İrandaki depremin süresi 15-20 saniyedir. İlk anda 80 kişinin öldüğü açıklandığına göre ölü sayısı bini bulabilir.
DEPREM RİSKİ OLAN BÖLGELER
Ercan, yılbaşında 2005 deprem haritasını yayınladığını, önümüzdeki günlerde yeni bir deprem haritası daha yayınlayacağını belirterek, ilk haritada öncelikli deprem riski olan 33 ili yatırımların yönlendirilmesi gereken bölgeleri saydığını hatırlattı.
Fethiye-Rodos- Marmaris, Karaburun-Foça-Midilli, Bingöl-Varto-Erzincan, Antakya-Osmaniye- Adana, Bakırköy-Sivriada-Küçükçekmece, Silivri-Marmara Ereğlisi-Marmara Adası üçgenlerinin birinci derecede deprem bekleyen bölgeler olduğuna işaret eden Ercan, 2005 yılındaki deprem bu üçgenlerden birinde olacaktır diye konuştu.
İstanbulda, enerji hesaplarına göre 2007 yılına kadar yıkıcı bir deprem beklemediğine dikkati çeken Ercan, şöyle devam etti:
Böyle bir depremde ABDli ve Japon kulağını kaşıyor, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Bangladeş yıkıntı altında kalıyor. Bunun ana nedeni yoksulluk ve yoksulluğun getirdiği kötü yapılaşmadır. İranda bu nedenle insanların depremde enkaz altında kalmaktan başka çareleri yoktur. Ancak 3-4 ay önce petrol aramaları için İrana gittiğimde bölgede çelik konstrüksiyonlu yapılaşmaya gidildiğini gördüm. Bölgede hemen iyileşmenin mümkün olmadığını biliyoruz, ama bundan sonra deprem ölümlerinin daha az olacağını tahmin ediyoruz. Olası depremde Türkiyede 5-6 milyon, İstanbulda ise 1 milyon kişinin etkileneceğini ifade eden Ercan, bu rakamın Türkiyede her 7 kişiden 1inin deprem etkilenecek durumda olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Türkiyede ortalama gelir düzeyi 35 bin dolara ulaşmadığı sürece bu büyüklükteki depremlerin yıkıcı olacağını dile getiren Ercan, Ekonominin kısa sürede düzelmesi beklenemeyeceğine göre, yapılması gereken tek olay, devletin, gerek İstanbulda gerekse başka illerde yıkılması gereken yapıları, depremin yıkmasını beklemeden, yıkıp yenisini yapmasıdır. Bu devletin insani değil anayasal sorumluluğudur yorumunda bulundu.
Türkiyede binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi için 5 milyar doları İstanbula olmak üzere 25 milyar dolar gerektiğini anlatan Ercan, Türkiye, bu çözümü yardımsız yapabilir. Deprem vergileriyle 15 milyar dolar toplanmıştır. 5 milyar dolarını İstanbula, 10 milyar dolarını diğer illere harcarsak, insanları depremin kötü sonuçlarından kurtarırız dedi.
DEPREM KONSEYİNDEN ERCANA TEPKİ
Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Haluk Eyidoğan, İranda meydana gelen depremin Türkiyedeki depremleri etkilemeyeceğini vurgulayarak, bir deprem kuşağı üzerinde olan Türkiyede halkın hassasiyetinin suiistimal edilmemesi gerektiğini ifade etti.
Eyidoğan, yaptığı yazılı açıklamada, İran depremi ile ilgili yine söylentiler yayıldığını kaydetti. Bu depremin Türkiyedeki depremleri etkilemeyeceğini belirten Eyidoğan, şöyle devam etti:
Bu depremi bahane ederek Türkiyede (şu tarihte deprem olacak) gibi beyanların bilimsel bir dayanağı yoktur. Bir deprem kuşağı üzerinde olan Türkiyede halkımızın hassasiyeti suiistimal edilmemelidir. Halkımız da her depremden ders çıkarıp deprem zararlarının azaltılması yönünde çaba sarfetmeli ve afet yönetiminde yer almalıdır. Maalesef bazı kişiler her vesilede bilimsel dayanağı olmayan beyanatlarda bulunma alışkanlığını sürdürmekteler. Eyidoğan, İran depreminde ölenler için Allahtan rahmet diledi.
İranın 100 yılda 126.000 kişinin öldüğü bir deprem ülkesi olduğunu anımsatan Eyidoğan, Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerindeki bu ülkenin deprem zararlarının azaltılmasında arzu edilen başarıya ulaşamadığını kaydetti.
Haluk Eyidoğan, deprem kuşağı üzerinde ve gelişme sürecinde olan ülkelerde deprem kayıplarının azaltılamadığını, bunun ana nedenlerinden birinin ulusal stratejiler geliştirilememesi ve deprem güvenli yerleşimlerin sağlanamaması olduğunu belirtti. Eyidoğan, bilinçsiz ve denetimsiz yerleşim anlayışının orta büyüklükteki depremlerde dahi beklenmeyen kayıpları ortaya çıkardığına işaret etti.
İrandaki son depremin moment büyüklüğüne göre 6.2 büyüklüğünde ve 40 Km derinde olduğunu bildiren Eyidoğan, depremin, 26 Aralık 2003teki Bam depreminin merkezine 200 Kmden fazla uzakta ve farklı bir fay zonu üzerinde olduğunu belirtti.
Eyidoğan, şunları kaydetti:
Bu deprem muhtemelen kuzey-güney uzanımlı Kuh-Banan fayı üzerinde. Bam depremine göre farklı bir mekanizması var. Bu bölgede çok sayıda aktif ve orta büyüklükte deprem yaratan fay hatları var. Maalesef bu deprem de büyüklüğüne göre fazla hasar ve can kaybına neden olan bir deprem. Kerpiç ve bilgisizce yapılan betonarme yapılar maalesef bu büyüklükteki depremlerde harap oluyor. Depremin biraz derin olması da geniş bir alanda hissedilmesine neden olabilir.