BM Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığına seçildiği için milletvekilliğinden istifa eden Kemal Derviş, TBMM Genel Kurulunda ekonomi politikaları ve ABye üyelik süreciyle ilgili önemli uyarılarda bulundu. Derviş, AB konusunda, "Olmazsa da olur mantığına ben katılmıyorum. Olması gerekiyor. Bunu başaramazsak Türkiye olarak, Meriç nehri bir nevi yeni bir demir perde olur" dedi.
UNDP Başkanlığına seçilen Kemal Derviş, TBMM Genel Kurulunda gündemdışı söz alarak, veda konuşması yaptı.
Genel Kurulda CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın yanında oturan Derviş, konuşmasına başlarken, karışık duygular içinde olduğunu ifade etti. Derviş, dört yıldır Ankarada olduğunu ve yeni işinin merkezi New Yorkta olduğu için evlerini oraya taşıyacaklarını, bunun da hiç kolay olmadığını söyledi. Derviş, UNDP Başkanlığına seçilmesini şöyle değerlendirdi:
"Bu yarışı Türkiye olarak kazandık. Ben bu yarış sürecinde hepinizin desteğini hissettim, daha büyük güçle yarışabildim. Hakikatten Türkiye olarak yarıştığımı gördüm. Diğer ülkelerde, BM de gördü. Türkiye olarak birliktelik olunca özellikle dış dünyaya karşı çok güçlü olunur. Türkiye kendini dünyaya açtığı zaman diğer insanlarla el ele çalıştığında gücümüz çok artıyor. Hem Türkiyenin yerini hem dünyanın gereksinimini çok iyi görüyoruz. Bu görevde bunu anladım. Daha hevesle başlıyorum.".
Türkiyeye ekonomi yüzünden geldiğini ve bakan olduğunu anımsatan Derviş, olayları yerinde inceleyerek gördüğünü; 2001 krizinin kısa vadeli bir sürecin sonucu olmadığını söyledi.
"Bu kriz Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında tartışmadan doğmadı" diyen Derviş, Şubat 2001 krizinin 1990lı yılların birikiminden ortaya çıkan bir durum olduğunu kaydetti. Derviş, Türkiyenin 1950li yıllarda ilerlediğini, 1960lı ve 1970li yıllarda da bunalım yaşadığını, ancak kalkınmaya devam ettiğini, 1990lı yıllarda ise Türk ekonomisinin tıkandığını söyledi. Derviş, bu büyük krizin de on yıllık kayıp süre sonucunda, yanlış politika ve uygulamalar sonucunda yaşandığını bildirdi. "Bu kriz belki Şubat 2001de değil, mayısta belki de eylülde olabilirdi" diyen Derviş, 1990lı yıllardaki ekonomik uygulamaların gerçekten hatalı olduğunu vurguladı.
Derviş, bunun kısa vadeli hedeflere dönük, uzun vadeli çalışmayı içermeyen bir ekonomi politikasıyla, siyasal nedenleri olduğunu belirterek, yaptığı bir araştırmaya göre bu yıllarda Hazineden sorumlu bir bakanın ortalama görev süresinin 9 ay olduğunu, 9 ayda bir kuruluşun başı değişirse o kuruluşun çalışamayacağını vurguladı. Derviş, bir yılda, altı ayda bir hükümet değiştiren bir ülkede etkili bir ekonomi politikasının oluşturamayacağını belirterek, bir daha bu tür krizler yaşanmaması için kısa vadeli siyasi hesaplarla hareket etmek yerine, uzun vadeli politikaların, önlemlerin, uzun vadeli perspektif içinde alınması gerektiğini vurguladı.
Derviş, bağımsız kurumların önemine de dikkat çekerek, "Benim olduğum hükümette başarılı adımlar atıldı, ondan sonra da hükümet başarılı adımlar attı, fakat acaba Türkiye 30 yıldır ortalama yüzde 70 düzeyinde devam eden bir enflasyonu bağımsız bir Merkez Bankası olmasaydı yüzde 7lere çekebilir miydi? Sanmıyorum" dedi.
Derviş, bağımsız kurumlar ve Merkez Bankasının da hata yapabileceğini ancak bu kurulların basğımsızlığının, kısa vadeli siyasetten ayrı çalışmalarının gerçekten uzun vadeli kalkınma için ve Türk insanının uzun vadeli mutluluğu için çok önemli olduğunu vurguladı. Derviş, "Türiye 2001 krizine kısa vadeli politikalar yüzünden geldi" dedi.
MERİÇ NEHRİ BİR NEVİ YENİ BİR DEMİR PERDE OLUR
Derviş, Türkiye için ikinci önemli konunun AB olduğunu vurgulayarak, Türkiyenin gelişmiş ülkelerin ailesine katılmak, refah içinde bir toplum olmak istediğini, içinde bulunduğu çoğrafyada bunu AB simgelediği için doğal olarak buna üye olmak için çabaladığını söyledi. Türkiyenin bu yönde birçok reform yaptığını, AB üyeliği olmasa da belki Türkiyenin bu reformları kendisi için yapacağını anlatan Derviş, Türkiyenin Avrupa-Akdeniz coğrafyasında söz sahibi bir ülke olmak istediğini kaydetti.
Derviş, Brükselde gümrük politikası, Avrupanın savunma politikası belirlenirken söz sahibi olmak istediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla reformlar ilerlesin, hedefe doğru ilerleyelim ancak olmazsa da olur mantığına ben katılmıyorum. Olması gerekiyor. Bizim orada tam üye olarak karar mekanizmasına katılmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak Türkiye olarak, Meriç nehri bir nevi yeni bir demir perde olur. Kuzeyi ve batısıyla Meriçin bir nevi demirperde olur.
Buna müsade etmemeli. Biz bu coğrafyanın parçasıyız, tarih boyunca da parçası alacağız." ABye tam üyeliğin çok önemli ve çok zor bir hedef olduğunu, ancak bu hedefe ulaşmak için inanarak çalışmak gerektiğini ifade eden Derviş, "Bu çalışmalara eminim devam edeceksiniz benimde uzaktan, konumuma uygun herhangi bir yararım olursa her türlü desteği vermeye hazırım" dedi.
Kemal Derviş, konuşmasını "Buluşuruz, kahve içeriz, birlikte yemekler yeriz. Önce bakan ve sonra milletvekili olarak bana birlikte çalışma fırsatı verdiğiniz için çok çok teşekkür ederim. Bundan sonra da dostluğunuzu esirgemeyin.
Bir kamu görevinden başka bir kamu görevine gidiyorum. Size de dostça siyasi yarışmalar dilerim" diyerek bitirdi.
Gündem dışı bu konuşmaya yanıt vermek üzere kürsüye gelen Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Dervişin, BM için ve bütün dünya için çok önemli bir görev üstlendiğini, bu göreve gelen bir Türk vatandaşı olduğu için de gurur duyduklarını söyledi. Çiçek, Dervişin Türkiyenin zor şartlarında görev yaptığını ve elinden gelen çabayı gösterdiğini belirterek, bundan sonra da Türkiyenin kaybedecek bir günü olmadığını, günü kurtaracak politikalar uygulayamayacağını kaydetti.
AA
Yayın Tarihi :
11 Mayıs 2005 Çarşamba 23:40:00