23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Devletin ’pardon’ dediği adam

O suçları kabul edene kadar yediğim dayağı bir ben bilirim"

Bu hafta vizyona giren "Pardon"un başrol oyuncusu Ferhan Şensoy’la, filme ilham kaynağı olan gerçek hikayenin kahramanı Nevzat Pak’ı ziyarete, Ankara Sincan’a gittik

ELİF KORAP / MİLLİYET

Ferhan Şensoy kim abla?" Evet, aynen böyle dedi! Ben "Ferhan Şensoy’la Sincan’a sizi ziyarete gelmek istiyoruz" dediğimde, "Ferhan Şensoy kim abla?" dedi. "Pardon, film, Sinan Çetin" diye devam edince de yanıt öylece geldi: "Ne diyorsun abla, hiçbir şey anlamadım."
Nevzat Pak başrolünde Ferhan Şensoy’un oynadığı "Pardon" filminin gerçek kahramanı! Daha doğrusu şöyle: Ferhan Şensoy yıllar önce küçük bir gazete kupüründe dokuz yıl boyunca boş yere hapis yatan bir adamın hikayesini okuyor. Adam onca yıl içeride kaldıktan sonra, gerçek suçlular yakalanınca "yanlışlık olmuş" denerek bırakılıyor.
Şensoy bu trajikomik durumdan esinlenerek "Çok Tuhaf Soruşturma" oyununu yazıyor. Yıllar sonra bu konuyla Sinan Çetin’in yapımcılığında, Mert Baykal’ın yönettiği "Pardon" filmi çekiliyor.
Sinan Çetin filmin fragmanlarında başından benzer bir olay geçmiş başka birini oynatıyor. Çünkü gerçek kahramanın Nevzat Pak olduğunu bilmiyor.
Şensoy da fragmanı izleyince itiraz ediyor: "Bu adam benim adam değil" diyor!
Biz de Ferhan Şensoy’u kaptığımız gibi Ankara Sincan’a, filmin kahramanına "ev gezmesine" gidiyoruz. İşte bu da bütün bunların röportajıdır!

"Asker kaçağı diye yakalandım, bir anda hırsızlık ve gasptan 24 yıla mahkum oldum"
Asıl kahraman siz misiniz?
Nevzat Pak: Abla, benim yerime Hasan diye biri televizyonlara çıkmış ama benim filmden haberim yoktu!

Ferhan Şensoy: Ben de sizinle birlikte ilk kez görüyorum kendisini şu an.

Ne oldu Nevzat Bey, nasıl oldu da siz haksız yere dokuz yıl cezaevlerinde yattınız?
Nevzat P.: Abla, yıl 1979. Ben ilk, asker kaçağı diye yakalandım. Yalan da diyemem. Kaçmıştım askerden. İzne diye geldim, dönmedim. 5-10 gün gezeyim dedim. Yıldırım durağı diye bir yer var. Üç aylık askerdim daha. Orada yakaladılar beni. Ama bize neler neler yüklediler...

Neler yüklediler?
Nevzat P.: Bu suçun esası Dev-Sol. Dediler ki "Sen İstanbul’da bu olaylara karıştın." Gasp yapmışım, hırsızlık yapmışım! Hiçbirinden haberim yok. 24 yıla mahkum oldum.

"Suç ortağı söylememi istediler, baktım, en iyisi arkadaşım Kemal’in adını vereyim dedim"
Niye kabul ediyorsunuz siz de suçlamaları?
Nevzat P.: Benim yediğim dayağı bir ben bilirim, bir de Allah bilir. Ben şu Ankara karakollarının hangisine gitsem dayak yediğim yeri de bilirim, yattığım yeri de bulurum. Günlerce sorguladılar beni. Dediler "Mahkemede reddedersin, imzala." Önüme bir dosya, bir kağıt, bir kalem, bir de çay geldi. "Şuradan canının çektiği on tane suç yaz bakayım" dedi komiser. Suçluyu bulamayınca ne yapacak? Senin suçunu bana yükleyecek. Dedim ki "Efendim ben bu suçları yapmadım." Bana "Git şu dolabı aç, gönlünün çektiği değneği al, gel" dedi. Vardım. İnce değnek çabuk kırılır, seçtim bir tane. "Şu değnek iyi" dedim. Belki yediğim dayak buradan İstanbul’a uç uca dizsen gider. Ama bitmedi.

Ne oldu?
Nevzat P.: Dedi ki herif, "Dört tane suç ortağı bul. Dört tane arkadaş bulacaksın." Bu suçun esası dört kişiymiş meğer. "Ben kimi bulayım?" dedim. Baktım, en iyisi Kemal’i söyleyeyim dedim. Kemal Aslan arkadaşım. Onun adını verdim mecburen. Yoksa birini söyleyene kadar yine dövecekler beni! Onu da tutukladılar. O az yattı. Suçu ben üzerime aldım. Ama Kemal bana küstü. Bir daha benimle konuşmadı. Öldü diye yazdılar ama ölmedi aslında. Küs hâlâ bana.

Bu filmi izleyince sizi affeder mi acaba?
Nevzat P.: Valla bilmem. İşte böyle değişik cezaevlerinde, Ankara, Amasya, Tekirdağ, Niğde, Bolu, Kayseri’de dokuz yıl yattım. Çok çileler çektim.

"Müdür serbest bırakmak için çağırdı, Beşiktaş maçı vardı, geç gittim"
Hiç kaçmayı düşündünüz mü?
Nevzat P.: Düşünmedim desem yalan olur. Haksız yere yatıyorum, kimsenin bir şey yaptığı yok. Biz Niğde Cezaevi’nde tünel kazdık. Taa Çimento’ya kadar gittik. Orada fabrikanın içinden çıktık. Gardiyanın eli olmadan onu da kazamazsın. Anla sen yani! Düz gitseymişiz, dediğimiz yerden çıkacakmışız ama... Sonra kapadılar o tüneli. Son umudu ona bağlamıştık.

Ferhan Ş.: Gerçek suçlular yakalanmasa çıkamazdınız herhalde?

Nevzat P.: Zaten onlar yakalanmasa ben daha yatardım. Dev-Sol mensubu kişileri yakalamışlar. Onlar da benden habersiz işledikleri suçlar arasında benimkileri de saymışlar. Dokuz yıl sonra öyle ortaya çıktı yani.

Ferhan Ş.: "Pardon" dediler yani size!

Nevzat P.: Ha öyle dediler abi. "Yanlışlık olmuş" dediler. Kayseri Kapalı Cezaevi’ndeyken bana "Beraatin geldi" dediler. "Git ya" dedim. O zaman Beşiktaş’ın maçını seyrediyorum. 24’üncü dakikası. Yanımda da başgardiyan var. Birlikte çay içiyoruz. Ne kadar sallarsam o kadar geç giderim hücreye diye hesap ediyorum. Baktım müdür çağırıyor, gittim. Daha kapıdan girer girmez bu müdür bize bir tane çaktı ama yerden ayakları kesti. "Lan eşşoğlueşek, niye gelmiyorsun? Tahliye edileceksin" dedi. "Efendim benim yatılacak cezam var" diyorum hâlâ. Neyse çıktım, bu sefer asker kaçağı diye tutuklandım.

Askerlik de yandı!
Nevzat P.: Hem haksız yere hapis yattım, çıkınca da "Askerliğin yandı" dediler. Askeri cezaevinde yattım üstüne.

Ferhan Ş.: Onu askerlikten saymıyorlar yani. "Pardon" diyorlar. Çıkıyor cezaevinden, "Askere gidiyorsun" diyorlar.

"Nasıl olsa içerideyim diye amca oğlumun suçunu bana yükleyeceklerdi"
Size tazminat vermişler ama almamışsınız galiba?
Nevzat P.: Mahkeme benim dokuz yılıma 745 bin TL (74,5 kuruş) tazminat verdi. Sonra mahkeme onu 5,5 milyar TL’ye (5 bin 500 YTL) çevirdi. O da manevi tazminatmış.

Ferhan Ş.: Benim bildiğim bu para gururuna dokunuyor ve almıyor.

Öyle mi Nevzat Bey?
Nevzat P.: Almadım abla. Avukat "İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideriz, alma" dedi. Almadım. Sonra ne oldu bilmiyorum.

Tahir Pak (Nevzat Pak’ın kardeşi): Biz de inandık sonunda bunun suçlu olduğuna. Bu kadar yattığına göre bu, bunları yapıyor dedik. Böyle bir şey olduğu zaman kimse size acımıyor. Bir Nevzat Pak daha var bizim ailede. Amcamızın oğlu. O da ülkücü.

Nevzat P.: Ben solcuyum, o da ülkücü!

Solcu musunuz siz peki gerçekten?
Nevzat P.: Ölsem de Ecevitçiyim.

Tahir P.: Ülkücü Nevzat birini vurdu, olaylara karıştı, kaçak... Bunu sonunda yakaladılar, Mamak Cezaevi’ne attılar. Bizi çağırdılar aileden. Nasıl olsa Nevzat yatıyor, bu suçları da o üstlensin diye. E bu solcu diye yakalanmış, öbürü de ülkücü, nasıl olacak? Cezaevindeyken bu suçları nasıl işleyecek! Amcama gittim dedim "Amca, bu ne şerefsizlik, zaten adam yatıyor, bir de onun suçunu mu yiyecek üzerine?" Nevzat alıştı ya cezaevinde. Verin ona bunu da yatsın. Kimse acımıyor yani!

Ferhan Ş.: Haksız yere yatsanız da, hapisten çıkmış insan muamelesi görüyorsunuz.

Nevzat P.: Köy yerinde yaşıyorsun abi. Siz gelirken karşıda iki kadına sordunuz ya beni, gördüm ben uzaktan.

Ferhan Ş.: Evet, bilmiyoruz dediler.

Nevzat P.: İşte onların biri benim yengem, birisi de amcamın gelini. Bilmeyiz, derler. Bunu (karısı Melek hanım) bakmaya gittik. Dediler "Aman ona vereceğinize çaya atın gitsin". Suçsuz yere yatsan da böyle bakıyorlar yani.

Ferhan Ş.: Sizin memleket neresi?

Nevzat P.: Ankara Kızılcahamam.

Ferhan Ş.: Kökünüz nereden geliyor?

Nevzat P.: Orta Asya.

Ferhan Ş.: Onu biliyoruz, hepimiz Orta Asya’dan geliyoruz!

Nevzat P.: Başka da bilmiyoruz Ferhan abi.

Ferhan Ş.: Şimdi ne iş yapıyorsunuz?

Nevzat P.: Cezaevinden çıkınca iki-üç yıl iş bulamadım abi. Beni Adalet Bakanı Oltan Sungurlu işe koyverdi. Ankara Orman Çiftliği’nde hayvanlara bakıyorum yıllardır.

"Ferhan abi, senin yanındaki adama daha çok benziyorum"
Böyle bir filmin yapılması için ne diyeceksiniz?
Nevzat P.: Merakla bekliyoruz, çocuklar filan.

Ferhan Ş.: Galaya gelmenizi çok isterdik. Davet ettik, aradık, gelmediniz...

Nevzat P.: Abi bizde yalan yok. Kağıt oynamaya başladım, 18 kez telefon çaldı. Ben vermedim, bütün kanallar numaramı biliyor! Şimdi geleceğim hepsi çekecek. Sıkılırım ben abi. Konuşurum işimden olurum filan diye korktum.

Ferhan Ş.: Zaten olmuş bitmiş, büyük bir haksızlık yapılmış size. Devlet "pardon" demek durumunda. Ne diyecekler ki!

Nevzat P.: Ne bileyim abi. Ama ben gazetede gördüm. Senin yanındakine daha çok benziyorum.

Ferhan Ş.: Rasim’e mi?

Nevzat P.: Evet ona! (Gülüyoruz)

Ferhan Ş.: Rasim filmde sizin haybeye cezaevine giren arkadaşınızı oynuyor.

Nevzat P.: Kemal’i yani!

Ferhan Ş.: Evet!

Devlete, adalete güveniniz sarsıldı mı bu olaylardan sonra?
Nevzat P.: Abla onu karıştırma yahu. Sen şimdi kameraya alıyorsun. Ne kadar olmaz desen de oluyor. Şimdi devletin adamı şurada ölmüş deseler dönüp bakmam. 9 sene ne demek abla! Gençliğim gitti. Cezaevine girdiysen bilirsin Ferhan abi!

Girdiniz mi Ferhan bey?
Ferhan Ş.: Hapis yatmak için girmedim.

Ferhan Şensoy:
Olay nerede, ne zaman, nasıl başlıyor?
1997’de bir gazete haberi okuyorum. Nevzat Pak isimli vatandaşın hiç suçu yokken dokuz yıl yattığını, daha sonra gerçek suçluların bulunarak tahliye edildiğini anlatan küçük bir haber bu. Buradan hareketle bir oyun yazmaya karar verdim. Pak’ın da bir fotoğrafı var bu haberin üzerinde, kaşlarını çatmış, alnında çizgiler kırışmış. O fotoğrafa uzun süre baktım ben oyunu yazarken. Başka hiçbir şey bilmiyorum bu kişiyle ilgili. Kalanını kendim kurguluyorum ve İbrahim diye bir karakter yaratıyorum. Biz bu oyunu 1998’den itibaren "Çok Tuhaf Soruşturma" adıyla üç yıl oynuyoruz. Oyunu gören Sinan Çetin de "Bundan bir film yapalım" diyor. Oğlum Mert Baykal da yönetiyor.

Bu arada Nevzat Pak nasıl devreye giriyor?
Sinan Çetin filmin fragmanında başından benzer bir hikaye geçmiş başka birini oynatıyor ilginç olur diye. Bana iş bittikten sonra gösteriyorlar. İyi de bu benim dediğim adam değil ki! Bana sorsalar ben adını vereceğim adamın. Sormadıkları için başkasını oynatmışlar.

Siz de benimle birlikte ilk kez karşılaştınız Nevzat beyle. Nasıl buldunuz, sizin kafanızdaki kişiye yakın mı?
O fotoğraf bana bir tüyoydu. Ben gelirken eski bir acıyı tazelemeye gelir gibiydim. Onu üzeceğimiz gibi bir tedirginliğim vardı. Sandığımdan daha neşeli, bütün bunları kanıksamış, çok da itiraz etmemiş biriyle karşılaştım. Benim İbrahim kahvede kağıt oynuyor. O da anlattı kahvede kağıt oynadığını. Şaşırdım. O fotoğraftan çıkardıklarımın doğru olduğunu gördüm.

Nevzat Pak’ın hikayesinde sizi en çok ne etkiledi?
Burada yaşanandan hareketle adalet sistemindeki bu ve benzeri hastalıklara gönderme yapmak istedim. Bireysel bir trajedi var ortada ama bir tarafta da bunun gibi çok örnek var. Adalet sisteminde bir sorun var. Bundan çok oluyor yani! Bu çok etkiledi beni. Burada yazılması gereken bir şey vardı.
MİLLİYET
Yayın Tarihi : 6 Mart 2005 Pazar 14:35:02
Güncelleme :6 Mart 2005 Pazar 16:31:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?