17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Emekli Mit'çiler kapıştı

Organize suç örgütü liderlerinden ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın kullandığı isimler arasında yeralan Alaattin Çakıcı’nın üzerinde adına düzenlenmiş yeşil pasaport çıkan ve MİT’in eski Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün soruşturma ekibinde yer alan eski MİT’çi Faik Meral’in, 1997’de Eymür’ün kurumdan zorunlu emekli olmasına yol açtığı iddiasıyla terfi ettirildiği ortaya çıktı.

Eymür’ün kendisine ait "www.atin.org" sitesinde, "Birkaç kuruşluk menfaat için kendini satmışsın" şeklinde sert bir üslupla yüklenmesi, 13 yıl öncesine uzanan bu kavgaya bağlanıyor.

Eymür sitesinde, şu iddialara yer verdi: "1997’de siyasi cinayetlere hazırlandığını haber aldığımız Çakıcı hedeflerimizden biriydi. Teşkilatın içinde birisi yakalanmasına çalışırken, diğer birim yardımcı oluyor. Şikayetçi oldum. İş Yavuz Ataç’ın beni Çakıcı adına tehdit etmesine kadar vardı. Kınama verip olayı kapattılar."

'OLMADI FAİK'

Eymür, internet sitesinde, Faik Meral'in Çakıcı ile birlikte Ermeni terörüne karşı mücadele ettikleri iddiasını da yalanladı. Eymür şu görüşleri dile getirdi:

"Senin 1988’de Çakıcı ile tanıştığın ve Asala’ya karşı birlikte çalıştığın hikayeleri tutmaz. Çakıcı üst makamların da onayıyla aktif bir faaliyet için bir kez yurt dışına yollanmış, ancak son anda o faaliyetten vazgeçildiği için turistik bir seyahat yapıp dönmüştür.

1988’de ben, ilk emekliliğimden önce "MİT Raporu" nedeniyle soruşturmaya tabi tutulduğum zaman müfettişler bana Çakıcı’nın da hesabını sordular ve ben gerekli bilgileri verdim. Belgeleri ile Çakıcı’yı hiyerarşik bir düzen içinde kullandığımızı belirttim. Ayrıldıktan sonra sandım ki kamuoyunda çok tepki yaratmış olan MİT-Çakıcı ilişkisi kesilir. 1993’de döndüğümde münasebetin Yavuz Ataç kanalıyla devam ettiğini öğrendim. İlişki devam ediyordu ama Çakıcı’nın yaptığı bir şey de yoktu.

1997’de Kontr Terör Başkanlığına bakarken, siyasi cinayetlere hazırlandığını haber aldığımız Çakıcı, bizim izlediğimiz ve yakalanmasına çalıştığımız hedeflerimizden biriydi. Bu konuda Emniyet Teşkilatı ile koordineli çalışıyorduk. O zaman öğrendim ki şimdiki müsteşar Atasagun’un başında bulunduğu bir başka başkanlık da gayet gizli tutarak Çakıcı’yı yurt dışında kullanıyor. Yani aynı teşkilatın içindeki iki ana birimden biri onun yakalanmasına çalışırken diğer bir birim onu eleman olarak kullanıyor, pasaport veriyor, yardımcı oluyor. Kağıt üzerinde Çakıcı kullanılıyor ama kimin kimi kullandığı da belli değil, yapılan bir iş de yok. Ayrıca bizim Çakıcı ile ilgili çalışmalarımız da kendisine bildiriliyor ve Çakıcı’nın kaçmasına, saklanmasına yardımcı olunuyor. Bu konuya büyük tepki gösterdim. Resmi yazılar yazdım, şikayetçi oldum. İş Yavuz Ataç’ın gelip, beni Çakıcı adına makamımda tehdit etmesine ve yumruklaşma noktasına kadar geldi. İkimize de "kınama" cezası verip olayı kapattılar. Bütün bu söylediklerimin belgeleri dosyalarda duruyor.

Neticede, Çakıcı’nın zamanın hükümetine baskısı ile Kontr-Terör Başkanlığı’ndan alınıp önce yurt dışına, sonra da teşkilat dışına yollandım, kabullenemediğim için mecburen emekli oldum. Utanç verici bu uygulama sırasında yetmezmiş gibi bir de Çakıcı’ya yardım etmekle suçlandım. Bağırdım, çağırdım, sesimi duyuramadım.

Netice’de Frankeştayn kendini yaratanlara saldırdı, bir evelki hükümeti yıkmak için kullanılan Çakıcı, istekleri yerine getirilmeyince bantları ortalığa döküp hükümeti düşürdü. Süreç "Yüce Divan’a" kadar gitti.

Sen, bir kaç kuruşluk menfaat için, benliğini, kimliğini, yıllarca çalıştığın mesleğini satmışsın. Çakıcı ile Asala’ya karşı birlikte çalıştığın filan yalan. İsmi hiç bilinmeyen, o sessiz hakiki kahramanlara haksızlık edip yeni kahramanlar, efsaneler yaratma."

KENTHABER
Yayın Tarihi : 19 Temmuz 2004 Pazartesi 09:27:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?