Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın dayak görüntüleri için Türk medyasını suçlaması büyük gazetelerin tepe yöneticilerini ikiye böldü. Gazeteciler olaya farklı bakış açısı getirdi.
CNN TÜRKte yayınlanan ve Mehmet Ali Birandın sunduğu Manşet programında Başbakan Erdoğanın Türk medyasını Batıya Türkiyeyi ihbar etme suçlaması ele alındı. Genel Yayın Yönetmenlerinin görüşleri dile getirilirken, medyanın da bu konuda tam bir anlaşma sağlanamadığı görüldü.
Tartışmalarda en ilginç beyan ise Hürriyet Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkökün "Avrupadaki Türklere karşı başlayan ırkçılıktan korkar hale geldim" demesi oldu.
İşte Manşetteki tartışmaların tamamı:
Mehmet Y. Yılmaz: Başbakanın konuşmaları totaliter dönemdeki ülke liderlerini hatırlatıyor. Burada önemli olan polisin o gösteriyi dağıtırken kullandığı oransız şiddet. Biz bunları eleştiriyoruz.
Ergun Babahan: Ben olayları yabancı televizyonlardan izledim ve vahim bir boyutunu öğrendim. Olay Türk gazetelerinde yeterince verilmedi. Dünyanın hiçbir yerinde farkına varılmasın diye eylem yapılmaz. Eylem yapıyorsanız ses getirmesini istersiniz. Biz burada kamu kolluk güçlerinin şiddete başvurmadan toplumsal ve demokratik kullanan vatandaşlarına karşı kötü muamelesinde var. İşkence ve kötü muamele bizim sicilimizde var. Biz pırıl pırıl bir ülke olsaydık, tepki görmezdik. Bize Kopenhag kriterleri niçin şart olarak koşuldu, geçmişteki sicilimizden dolayı.
Başbakan haklı mı siz ihbar etti dediniz zaman?
Güngör Mengi: Başbakan Türkiyeye ait hataları bize fatura ediyor. Halbuki Başbakan erken tavır koyabilseydi, iktidar dış dünyadaki tepkilerden hem kendisini hem de Türkiyeyi koruyabilirdi. Başbakan yabancı dünya duymasın diyor. Erdoğan, yabancı ülkelerdeki olayları örnek gösteriyor. Bugünkü ABDnin kötü imajı o görüntülerden değil mi?
Mehmet Y. Yılmaz: Bu hiçbir şekilde ihba olamaz. Bugün açık toplumda her şey açık hale geliyor. Bütün dünyadaki haber kaynakları yerel basındır. Siz herşeyi o ülkede ne olup ne bittiğini yerel basından öğrenirsiniz.
Başbakan ne demek istiyor?
Ergun Babahan: Başbakan Erdoğan bir kulübe üye olmak istiyor. O kulübün davranış modlarını, tavırlarını içselleştirmek zorunda. Bu kulubün davranış biçimlerini içselleştiremediğini görüyoruz. Her olayda medyayı suçlamanın ne anlamı var? Yalnışı kabul etmek üye olmaya çalıştığımız Avrupa Birliğinin en önemli özelliği.
Medyanın hatası oldu mu?
Güngör Mengi: Bence bir hata varsa onu medyada aramamak lazım. Hadise doğrudan doğruya polisin ölçüsüz şiddet kullanması. Uluslararası kamuoyundan, Türk medyasından önce bundan iktidar davacı olabilirdi. Halbuki bu suçu iktidar adına sahiplenmek gibi bir yanlışa düşüyor sayın Başbakan. Buradan yola çıkarak da, maalesef bu olaya yaklaşımı ABye girme iradesinin yeterli inanç ve ruhtan yoksun olduğu noktasında şüpheler uyandırıyor.
Peki neden Batı medyası bu kadar tepki gösterdi?
Mehmet Y. Yılmaz: Şimdi Türkiyenin ABye üyeliğine karşı olan güçlü bir tarafın olduğunu biliyoruz. Doğal olarak bu grubun medyadaki yansımaları da olacak. Bu olay karşısında hükümetin sahip çıkması o kuşkuları besledi. O kuşkuların büyümesine yol açtı. Sebep budur.
Ergun Babahan: Olayın iki yönü var. Türkiyede kadının özel durumu var. Kadın Türkiyede çabuk tüketiliyor, aşağlanıyor. Kadına yönelik kötü davranış Türkiyede normal karşılanıyor. Kadına yönelik şiddeti Avrupanın baskısıyla farkettik ve içselleştirdik. Biz kadına karşı ölçülerimizi dünya düzenine çıkaramamış bir toplumuz. Batının bilinçaltındaki erkek-egemen toplum görüşü bir kez daha ortaya çıktı.
Güngör Mengi: Bence asıl iktidarın bu kötü olay karşısındaki tutumu Türkiyeyi Avrupada istemeyen çevrelere çok önemli ve ekstra koz verdi. İktidar bu olaya ön alabilseydi Avrupa Parlementosunun verdiği kınama cezasının gerekçesi ortadan kalkacaktı. Türkiye henüz ABye girmedi, daha girecek, önünde 10 yıldan fazla bir zaman var.
Mehmet Y. Yılmaz: Normal tepki Gülün tepkisiydi. Daha sonra İçişleri Bakanı da benzer davranışları oldu. Cemil Çiçekle Başbakanın aynı minvalde konuşması demokrasi ve insan haklarını ne kadar özümsediği konusunda kuşkular yarattı. Başbakanın kendi zihniyetini değiştirmesi lazım. Bu bizimle ilgili bir şey. Dışarıdan kim nasıl görürse görsün. Ben bir Türk olarak böyle bir ülkede yaşamak istemiyorum.
Batı dünyasının tepkisini abartılı görmüyor musunuz?
Mehmet Y. Yılmaz: Bence son derece normal. Biz bu grubun üyesi olacağız çünkü. Biz aynı şekilde İspanyada olan olaylar karşısıda tepkili olmalıyız.
Serdar medya mı ihbar etti?
Serdar Turgut: Biz eleştirimizi yaptık. Polisin haksız olduğunu vurguladık. Bence problem yok bizde. Problem Batıda var. Onlar önyargılı bakıyorlar. Benim bildiğim kadarıyla Batı ülkelerinde bu tür olaylara oranın polisi de vahşi davranıyor. Bu bizde yapılanı haklı çıkarmaz. Fakat bu insanlık sorunudur, genel problemdir, Türkiyeye özgü bir problem değildir. Buna böyle bakıp eleştirimizi genelleştirerek yaparız. Ortalıkta polise özgü bir şey yok.
Genel olarak Avrupa basının yaklaşımına baktığımızda abartılı mı görüyorsun?
Serdar Turgut: Poliste bir provokasyon olmuş. Burada polisin eğitim meselesi var. Bu tür provokasyonlara gelmemeli. Ölçü kaçmıştır doğrudur; ama bu ölçü basında da kaçıyor.
Medya mı ihbar etti Başbakanın dediği gibi
Ertuğrul Özkök: Elbette medya ihbar etmedi. Bunu söylemek olaylara basit bakmak demektir. Olaylara bütünüyle bakmak lazım. Ben bu olaya baktığım zaman üç tane ölçüsüz hareket görüyorum. Bir, Türk polisinin davranışı. Bunu savunmak mümkün değil. Demek ki bizim polisimizin psikolojik zaafları var. Polis solcuya başka türbanlıya başka davranıyor.
İkinci ölçüt ise Türkiyede kadın hakları için yapılıyor bu tür gösteriler. 6 Martta Türkiyede yüzde 50ye yakın bir gösteri yapılıyor. Ortada bir kanun var. Kanun polise bu izinsiz gösterileri önleyeceksin, diyor. Ancak kadın haklarıyla ilgili olmayan örgütlerin davranışlarını zikretmek lazım. Bir başka ölçüsüz davranış, Avrupa basınında. Avrupada Türkiyeye has olarak yeni bir ırkçılık doğmaya başladı. Ben hakikatten çok korkmaya başladım. Ben Fransız polisin meydanda köşeye sıkıştırdığı hırsıza ne yaptığını gözlerimle gördüm. Bu olaylar Batıda olsa bir resimle geçiştirilirdi. Üçüncü ölçüsüzlük ise Başbakan Erdoğanın söylediği laflar. Biz hangi dünyada yaşıyoruz? Artık dünyada kapalı toplum kalmadı. Biz Çinde ne olup-bittiğini biliyoruz. Bu gazetelerin çoğu bizim ajanslarımıza abone. Dolayısıyla böyle ihbar gibi şeyleri kabul etmek mümkün değil.
Mehmet Ali Birand: Serdar Turgut, sen ırkçılık suçlamalarına katılıyor musun?
Serdar Turgut: Batının oryantalist bir bakışı var. Burada yapılan bir hareket kendi memleketlerinden çok daha farklı algılanıyor. Bu Batının çok eski bir hastalığıdır.
Mehmet Y. Yılmaz: Batıda belli çevrelerde Türklere karşı önyargılı olduğu tartışılacak bir şey değil. Ama biz nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz? İnsan hakları neler olmalı? Devletin bunu düzenleme sınırları nedir? Nereden müdahale edebilir? Bizim tartıştığımız şey budur. Batıdaki ırkçı çevreler vardır ve bunları kullanacakır. Önemli olan biz kendi içimizde tartışmalıyız. Bizim burada tartıştığımız polisin bu denli şiddet kullanılması normal midir, değil midir? Biz burada normal değildir diyoruz. Başbakanda farklı düşünüyor.
Ertuğrul Özkök: Pazartesi günü Belçikadaydık. Türk asılı bir işadamıyla beraberdik. Yüzü asıktı, açtığı düğün salonu Belçika polisi kapatmış. Gerekçede dışarıda beş kişi toplanması yasak oluşu... Medeni ilişkiler içerisinde yaşamasını isteyenler olarak bu hareketleri savunmak mümkün değil. Ama biz böyleyiz. Çok iyi bir araştırma yapıp, bunun cezasını vermek lazım. Ben bu enerjik davranışı hükümette göremiyorum. Ama Türkiyeye uygulanan bu linç olayın, bu acımasızlığın da bir ölçüsü olmalı. Batı kendi ülkesinde hangi ölçüyü uyguluyorsa bizde de aynı ölçüyü uygulasınlar...
..
Yayın Tarihi :
11 Mart 2005 Cuma 01:41:02
Güncelleme :11 Mart 2005 Cuma 01:42:35
Yorumlarınız
Abdullah KOCABAŞ IP: 193.192.106.xxx Tarih : 11.03.2005 08:42:04
Bu olaylarda elbette ki tahrik var bunu kimse inkar etmesin vatandaş olarak bizim tahrikleri görmemiz mümkün değil ama şu da bir gerçek ülkemizde takvimlerden gün takip edip her özel gün veya haftayı devlete karşı eylem için bir fırsat olarak bilen ezeli ve ebedi hainler var dünya kadınlar gününde eyleme katılan bir çok kişi ve gurubun türk kadınına bakışını önce kendi ailesine verdiği değerle ortaya koyması gerekir post bıyıklı erkeklerin evdeki kadınını döven medeniyyetsizlerin yılda bir defa da kadını için dayak yemesine aldırmıyorum ancak elbette ki polis de dozer gibi önüne geleni ezip geçmesi gerekmiyor özellikle kadınları dövmesi kınanacak bir durum avrupa birliğine girmeye çalıştığımızı polislere de haber versek iyi olur sayın bakanın bu konuda eğitici seminer ve paneller düzenlemesi şart gaziemir /izmir