17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Erdoğan'dan 'kamusal alana' tepki

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, meslek liseleri konusunun sadece imam hatip meselesi olmadığını göstermek için gayret sarfettiğini belirterek, ’’Beklediğim desteği göremeyince zamana bırakılmasının çok daha faydalı olacağına inanıyorum’’ dedi.
Erdoğan, Kanal D’de yayınlanan ’’Teke Tek’’ adlı programda Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, ’’bedel ödemeye hazır olmadıkları’’ şeklindeki sözlerinin ne anlama geldiğinin sorulması üzerine, Birlik Vakfı’nın sempozyumunda yaptığı konuşmada, kendisinin gündeminin imam hatip değil, meslek liseleri olduğunu söylediğini kaydetti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
’’Sürekli bir şeyi vurguluyorlar. Meslek lisesi ifadesi bizden çıktığı zaman hemen bunu imam hatip yapıyorlar... İmam hatiplerin meslek liseleri içinde oranı yüzde 5. Ama Türkiye’de ara eleman noktasında meslek liselerinin işlevinin artması lazım. Bunu bütün gelişmiş dünya ülkelerinde görüyoruz. Bu iş böyle olmasına rağmen ne yazık ki, bu işi ya biz anlatamadık veya anlaşılamadı.
Sempozyumda söylediğim ise: Bedel ödemek veya ödememek değil, ben bu öğrencilere veya halkıma bedel ödettirmem. Çünkü ben sorumluluk mevkiinde olan bir insanım. Sorumluluk sahibi olan bir insan bedel ödettirmez. Arkasından şunu da söyledim: Vatandaşım bu konuda bu işe önce kendisinin sahiplenmesi lazım. Meslek lisesi mezunları veya meslek liselerinde okuyan çocukların anneleri ve babaları bu işe benim beklediğim sahiplenmeyi göstermedi dedim.’’

’’KAMUOYU ARAŞTIRMASI YAPTIRDIM’’

İmam hatipler konusunda kamuoyu araştırması yaptırdığını da kaydeden Erdoğan, ’’Toplumsal mutabakatı yakalamam lazım ki, bir siyasetçi olarak sorumluluk noktasında olarak o işin üzerine daha farklı bir şekilde gideyim’’ dedi.
İmam hatipler konusunda muhalefetin kapalı olduğunu belirten Erdoğan, konuyu zamana yaymanın daha isabetli olacağını söyledi. Erdoğan, ’’Bu konunun sadece imam hatip meselesi olmadığını göstermek için gayret sarfediyorum. Beklediğim desteği göremeyince zamana bırakılmasının çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Ülkemde arzum şu: Toplumsal mutabakatı yakalamak. Ama zaman içerisinde toplumsal mutabakatı yakalayacağıma inanıyorum’’ dedi.

’’DİN, DİYANET BİLMEYEN KONUŞUYOR’’

’’İmam hatipleri kapatmayı, sınırlamayı, imam hatipleri kökten değişim yaparak mesleğin odağı olmaktan çıkarmayı düşünür müsünüz?’’ sorusunu ise Erdoğan şöyle yanıtladı.
’’Türkiye’de kavramlar kargaşası var. İşimize geldiği zaman sahipleniyoruz, işimize gelmediği zaman sahiplenmiyoruz. Bu konunun Türkiye’de uzmanları var. Önüne gelen, ağzı olan konuşuyor. İlgisi alakası olan, olmayan, din, diyanet bilmeyen konuşuyor. Bir toplumun dini değerlerle ilgili ihtiyacı var. Yok mu?. Anayasamızın 24. maddesi çok açık, bütün bunlara rağmen bütün bunları işine geldiği gibi yorumlayanlar var. Bir ülkede devletin en önemli görevlerinden bir tanesi de o ülke halkına dini eğitimi, öğretimini vermektir. Ama diyorlar ki yapmayın. Siz bunu vermediğiniz zaman illegal yapanlar devreye girer. Sizin yasak koyduğunuz o yapılar kendileri için müşteri bulmaya başlar, yer altına girer.’’

’’CAMİNİN SEMTİNE UĞRAMAZLAR’’

Batı toplumlarında, gelişmiş ülkelerde, devletin, özel sektörün ve kilise vakıflarının okullarının görüldüğüne ve herhangi bir yasaklamanın söz konusu olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
’’Bizde ülkenin ileri gelenleri caminin semtine uğramazlar. Uğradığı zaman bazı değerlerini kaybettiğini düşünür veya elden gidiyor diye düşünür. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın cenaze töreninde ABD’nin en büyük katedralinin içindeydik. Herkese dağıtılan ilahi kitabı vardı, ilahilere katılarak, okudular. Hiçbir kutsalları veya değerleri kaybolmadı, ellerinden gitmedi. Bizde ise bu endişe niye, niçin biz bu noktada rahat olamıyoruz. Bu değerlerimizi kaybetmek mi iyi, yoksa yakalamak mı iyi. Doğru, gerçek olduğu şekilde yakalamak.’’ Türkiye’nin Cumhuriyet’ten bu yana ortaya koyduğu yönetim tarzı ve bu yönetim tarzını benimsemiş iktidarlar olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
’’Biz de ortada yönetim tarzını icra ediyoruz. O dediğimiz zihniyetler aynı şeyi bizim için de söylüyorlar. Yahu kardeşim ben senin yaşadığın gibi yaşamaya mecbur muyum, değilim ya... Ben sana ne kadar saygı duyuyorsam, sen de bana o kadar saygı duy. Ben senden bunu istiyorum. Bu konuda rahat olun. Birbirimize bu noktada destek olalım. Ele ele, omuz omuza olalım. Biz bunu yakaladığımız zaman bizi kimse tutamaz. Çok çabuk büyürüz. Batı, nüfusumuz ihtiyarladı diyor. Ama bizim en büyük sermayemiz dinamik bir nüfusumuz var. Biz bu dinamik nüfusa ufuk, umut vermezsek, ona bu performansını, vatanı, milleti, o değerleri, o kutsalları için kullanmasını, harcamasını öğretemezsek... Ben ülkemin bunu yapabileceğini görüyorum. Biz bu değerleri de koruyacağız, Cumhuriyet’in de o kendine has değerlerine de sahip çıkmak suretiyle biz ülkemizin o arzuladığımız muasır medeniyetler seviyesine çıkmasına mecburuz. Biz bunu görürüz, görmeyiz, ama biz bunun tohumlarını atmaya mecburuz.’’

TÜRBAN KONUSU

Türban konusunda ara bir çözüm bulunup bulunulamayacağını ilişkin bir soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:
’’Öyle bir atmosfer var ki Türkiye’de bu Tayyip Erdoğan’dan ve bakan arkadaşlarımdan çıktığı zaman hemen gardını alan bir kesim var. Türkiye’de devlet, özel sektör veya vakıf okulları var. Devlet okullarında YÖK olarak bunu sürdürüyorsun. Mesela tutturmuşlar kamusal alan... Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesine böyle bir kavram yok. Burasını istedikleri zaman kamusal istedikleri zaman halka açık alan ilan ediyorlar.
Devlette okutturmuyorsun, özel sektörün üniversiteleri, vakıfların üniversiteleri var, buralara gitsin. Ama maalesef burada da kaskatı bir tavır. Bu nasıl aşılır. Toplumsal mutabakat dediğim konu bu. Burada bir dayanışma yapıldığı anda, bir defa burada buna hazır bir hükümet var. Netice almayacağım şeyi zorlayamam, o zaman da toplum geriliyor... Devlette olmuyor, ama hiç olmazsa özel sektör üniversitelerinde, vakıf üniversitelerinde serbest bırakalım. Devlette görev verme, ama hiç olmazsa üniversitesini bitirmiş kızlarımız yetişsin.’’ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) türban konusundaki kararının hatırlatılması üzerine Erdoğan, ’’Bu olayda bu karar verilirken Avrupa ülkelerinin hangisinde böyle bir uygulama var. Bütün Avrupa ülkelerinde bütün üniversiteler açık, özel üniversitelerin açık olduğu kesin’’ diye konuştu.
Erdoğan, ’’Biz bu toplumun insanları değil miyiz? Niçin birbirimizi dışlıyoruz. Ben başı açık olan kardeşimi bu ülkede sahiplenip onun hukukunu korurken, başı örtülü olan kızımın, kardeşimin hukukunu da bir başkası korumuyor. Ben onu korumakla da mükellefim’’ dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in İstanbul’da NATO Zirvesi’ne katılan devlet başkanları ve başbakanlara verdiği yemeğe eşinin davet edilmemesine ilişkin bir soru üzerine, ’’Eşime bu davet gelmediğinde ben fevri davranmayla buraya gitmeyeceğim demedim. Artık bu işlere alıştık, maalesef alıştık’’ dedi.
Dolmabahçe Sarayı’nın bir kamusal alan olmadığını ifade eden Erdoğan, kamusal alanın sınırı ne olduğunun, açılımın tam yapılması gerektiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
’’Kaldı ki bu bir devlet başkanları ve başbakanların katıldığı bir davettir. Ama Sayın Cumhurbaşkanı tercihini, takdirini böyle kullanmıştır. Bütün devlet başkanları ve başbakanları eşleriyle beraber davet ederken beni yalnız başıma davet etmiştir. Her şeyden önce isterdim ki böyle olmasın. Burada sabretmemizin gerekli olduğuna inandım. Sağolsun eşim de bu noktada o olgunluğu gösterdi. O da baktım aynı şeyi söyledi. Üzülmedi mi? Tabii ki üzüldü. Biz Sayın Cumhurbaşkanı’ndan böyle uluslararası bir toplantıda bunu görmek istemezdik. Niçin, biz bu ülkelerin devlet başkanlarına ziyarete gittiğimizde onların böyle bir sıkıntısı yok. Sayın Bush, Beyaz Saray’da bizi eşimizle rahatlıkla karşılıyor...’’

’’HALK SEÇMİŞ GETİRMİŞ’’

Erdoğan, bu olayı fazla kurcalamak, karıştırmak istemediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
’’Artık bunları aşmamız lazım. Türkiye artık halkı, başbakanı seçerken ya da bu partiyi seçerken, bu partide birçok milletvekili eşinin örtülü olduğunu bilerek seçti. Birçok aleyhte kampanyalara rağmen seçti. Bu halka karşı saygı noktasında etik olmayan bir durumdur. Çünkü halk seçmiş buraya getirmiş, tercihini yapmış. Biz bu toplumun insanları değil miyiz? Niçin birbirimizi dışlıyoruz. Ben başı açık olan kardeşimin bu ülkede sahiplenip onun hukukunu korurken, başı örtülü olan kızımın, kardeşimin hukukunu da bir başkası korumuyor. Ben onu korumakla da mükellefim. Bu yapılanlar halkı üzüyor. Böyle bir yere varamazsınız. Şunu bir defa bilmemiz lazım. Dere yatağında akar, derenin yatağını değiştirmeye kalkmayın. Bunu farklı yerlere çekmenin de anlamı yok. Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Başı örtülüsüyle başı açığıyla. Oturup konuşmaya başladığınız zaman, ’Benim anamın da başı örtülüydü’. Kardeşim, ananın başının örtülü olması problemi çözmüyor ki... Birbirimize saygılı olalım, el ele verelim, omuz omuza verelim. Bir araya gelip yemek yiyelim. Biz niye oturup yemek yiyemiyoruz? Dünyanın değişik ülkelerinin başbakanları ve eşleriyle oturup aynı masada yemek yiyoruz, ama niçin ülkemde yapamıyoruz, yapamayacağız. Bu dayanışmayı niye gerçekleştiremiyoruz. Birbirimize korku, şüpheyle bakmamızın anlamı yok, güvenle bakmamız lazım. Her şey Türkiye için diyeceğiz, bu gayretle devam edeceğiz.’’ Erdoğan, ABD Başkanı George W. Bush’un, NATO Zirvesi öncesi Ankara ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı ile görüşmeden önce kendisini ziyaret etmesiyle ilgili soru üzerine, Bush’un kendi arzusuyla programını belirlediğini söyledi.
Bir başka soru üzerine, kuzey Irak’taki terör örgütü PKK varlığının Bush ile görüşmesinde gündeme geldiğini anlatan Erdoğan, bu konuda Türkiye’nin beklentilerinin henüz gerçekleşmediğini ifade etti.

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Erdoğan, ’’Türkiye ile İsrail yol ayrımında mı? Türkiye, İsrail’den rahatsız mı?’’ sorusu üzerine, ’’terörist devlet’’ ile ’’devlet terörü’’ ifadeleri arasında çok büyük fark olduğunu kaydetti.
Filistin’de bir tarafta taş atan çocuklar, diğer tarafta helikopterle bombalayan İsrail olduğunu ifade eden Erdoğan, ’’Çocuklara terörist dersek, helikopterle bombalayanlara ne diyeceğiz. Bu, devlet terörüdür’’ diye konuştu.
Erdoğan, Ortadoğu’da barışın egemen kılınması gerektiğini, Filistin ile İsrail arasında kalıcı, adil barıştan yana olduklarını söyledi. Erdoğan, ’’Dost olarak istiyoruz ki, bir tarafı yokluğa mahkum edecek, öbür tarafı ihya edecek bir anlayışı bizden beklemeyin, bizden adalet bekleyin. Bu iş için atılması gereken adımlar nelerse atalım’’ diye konuştu.

’’ANKARA KRİTERLERİ İLE YOLUMUZA DEVAM EDERİZ’’

Erdoğan, AB’ye üyelik konusunda Fransa ve Avusturya engelinin aşılıp aşılamayacağına ilişkin bir soru üzerine, AB’ye üyeliğin uyum ve uygulama olmak üzere iki süreci olduğunu, hükümet olarak izleme komitesi oluşturdukları, hızla ve dinamik şekilde 6 Ekim’e kadar çalışmaların devam edeceğini söyledi.
İlerleme raporunun olumlu yönde çıkacağına inandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
’’Biz şu anda tam üye olanların birçoğunun çok çok önündeyiz. Hayırı düşünmek istemiyorum... Böyle bir şeyin çıkması Türk halkını, bizi üzer. Böyle bir şey çıktığı anda Kopenhag siyasi kriterlerinin adını değiştirir, Ankara kriterleri yapar, yolumuza da devam ederiz. Eğer bir çelik kömür birliği değilse, bir Avrupa Ekonomik Topluluğu değilse, burası medeniyetler çatışmasının olduğu bir yer değilse, o zaman bunun adını bir medeniyetler uzlaşması, medeniyetlerin buluştuğu bir siyasi değerler bütünü olarak görmek lazım. Türkiye’nin katılımı da bunun ispatı olacaktır.’’ Erdoğan, bir soru üzerine, KKTC’ye yönelik ekonomik ambargonun kaldırılması kararının beklentilerine cevap vermediğini, uçak seferlerinin de başlamasını arzu ettiklerini söyledi.

ERKEN SEÇİM

Erdoğan, erken seçimi düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine, ’’Böyle bir düşünceyi gündemime sokmak, demokratik inancım açısından çok çirkin’’ dedi.
Başbakan Erdoğan, geçmişte, kendini güçlü hissedenlerin kendilerine göre kanun düzenlemesi yaparak baskın seçime gittiklerini, ancak bunları yapanların yok olduklarını söyledi.
Erdoğan, ’’Şu anda biz seçimi zamanında yapmayı hedefliyoruz. Bu tuzaklara da gelmeyi düşünmüyoruz. Fevkalade, olağanüstü bir şey olmadıktan sonra, baskın seçim falan düşünmüyoruz. Bizim kitabımızda şu anda tek şey var. Normal, zamanında seçim yapmak’’ diye konuştu.
Bir başka soru üzerine Erdoğan, havalimanlarında VIP salonlarından geçişe ilişkin yeni bir düzenleme yapılması için talimat verdiğini, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının çalışma yaptığını kaydetti.
Erdoğan, Ürdün’e yaptığı ziyaretle ilgili olarak, ’’Gayri resmi ziyaretler resmi zevatla yapılmaz. Bu tür ziyaretleri bilmeyen uluslararası diplomasiyi bilmiyordur. Buna sevinmen lazım. Bunu eleştirmemen gerekir. Devlet imkanları kişisel kullanılmamıştır’’ dedi.
Kızı Esra Erdoğan’ın düğünüyle ilgili bazı tepkilerin olduğu yönündeki bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
’’Birinci çocuğumun düğününe davet etmediğim birçok dost ve arkadaşımın bana gönül koyduğunu gördüm.
Uluslararası diplomaside kişisel dostluklar çok önemli. Bu tür davetler dostluğun gelişmesinde çok önemlidir. Bunu yaşadığımız birçok tecrübelerle görüyoruz. Komşu başbakan ve devlet başkanlarını davet ettim. Ve onlarla dar bir akşam yemeğimiz olacak. Ürdün Kralı ve eşi, Yunanistan Başbakanı ve eşi, Romanya Başbakanı ve eşi de katılacak. İtalya Başbakanı Berlusconi ise bir toplantısı olduğunu, ancak sürpriz yapabileceğini söyledi. Ama gelmesi zor görünüyor.’’

ÜRDÜN KRALI’NA ZİYARET

Ürdün Kralı Abdullah’a yaptığı ziyaretin daha önceden kararlaştırıldığını bildiren Erdoğan, dünyadaki gelişmiş ülkelerin devlet başkanlarının da bu tür ziyaretler yaptığını belirtti. Erdoğan, şöyle devam etti:
’’Gayri resmi ziyaretler resmi zevatla yapılmaz. Bu gayri resmi bir ziyaretti. Kral Abdullah’ın ailesi ve ben de ailemle birlikte akşam yemeği yedik. Bu tür ziyaretleri bilmeyen uluslararası diplomasiyi bilmiyordur. Buna sevinmen lazım. Bunu eleştirmemen gerekir. Devlet imkanları kişisel kullanılmamıştır. Kaldı ki tahsis edilen uçak ve araçlar kişisel değil, makama tahsis edilmiştir.’’

IMF İLE İLİŞKİLER

’’3 yıllık bir ekonomi programı hazırlıyorsunuz. Bu IMF’den ayrı bir program anlamına mı geliyor?’’ sorusuna Başbakan Erdoğan, ’’Hiç olmazsa ilk etapta ’3 yıllık bir program yapalım’ dedik. Yarın nerede olacağız, neyi, nasıl yapacağız?...’Bunu planlayalım ve bu programı uygulayalım’ dedik ve şimdi bunu uygulamaya çalışıyoruz. Bu programın IMF’yle alakası yok. Bu programı hazırlarken IMF’ye nazire olsun gibi bir düşüncemiz yok’’ diye konuştu.
Ekonomideki iyileşmenin halka ne zaman yansıyacağı sorusuna da Erdoğan, seçim meydanlarında halka 3 yıl içinde ceplerine bir şeyler girebileceğini söylediğini kaydetti. Erdoğan, ’’Henüz 3 yıl olmadı. Ama vatandaşlarımız beklenti içerisinde. Bugün enflasyon yüzde 10. Hedefimiz tek haneli rakamlar. Bu yıl enflasyonda yüzde 12’yi tutturacağımızı umuyorum. Gelecek yıl tek haneli rakamlara düşeceğimizi tahmin ediyoruz’’ dedi.
Aralık 2004’ün Türkiye için çok önem taşıdığına da işaret eden Erdoğan,
MİLLİYET
Yayın Tarihi : 9 Temmuz 2004 Cuma 09:43:20
Güncelleme :9 Temmuz 2004 Cuma 09:45:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?