27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Evren öyle bir laf etti ki..

Evren: Halk evet derse, intihar ederim

Evren, demokrasiye müdahale etmek istemediklerini ancak koşulların bunu zorunlu kıldığını savundu.

Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılması ve 12 Eylül’ü gerçekleştiren Kenan Evren ile hayattaki diğer komutanların yargılanması için yolun açılması hakkında Evren’le konuştum. Evren, “Yapacak başka bir şeyimiz yoktu” dedi ve ekledi: “Biz o Anayasa’yı halkoyuna sunduk. Yüzde 92 oyla halk onay verdi. Yine aynı yolu kullansınlar. Eğer halk ‘evet’ derse, hiç yargılamaya gerek yok.”

“AKP ve Gülen’i bitirme planı” diye kamuoyuna sunulan belge tartışmaları, sonunda 12 Eylül’e geldi. CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Madem darbecilerle hesaplaşmak istiyorsunuz, gelin Anayasa’nın geçici 15. maddesini kaldıralım” önerisinde bulundu.
Baykal, 12 Eylül’ü gerçekleştiren Kenan Evren ve hayattaki diğer komutanların yargılanması için yolun açılması için AKP’ye teklif de götürdü.
Başbakan Erdoğan ise Baykal’ın önerisini “Sulu şaka” diye nitelendirdi. Ancak Baykal, “şaka” yapmadıklarını dünkü açıklamasıyla ve AKP’ye yaptıkları ziyaretle göstermiş oldu.
7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’le, dün bu konuyu konuştum. Evren, tartışmaları izlediğini belirttikten sonra şu değerlendirmeyi yaptı:
“Önce şunu söylemek lazım, biz o Anayasa’yı halkoyuna sunduk. Halk yüzde 92 oyla onay verdi. Şimdi Anayasa’yı değiştirelim, geçici 15. maddeyi kaldıralım, diyorlar. Ben de şunu söylüyorum; halka sorsunlar.”

‘İntihar ederim’
Evren, 12 Eylül koşullarında “Yapacak başka bir şeyimiz yoktu” dedikten sonra şöyle devam etti:
“12 Eylül’ü halk desteklemiştir. Yüzde 92 oy bunun kanıtıdır. Şimdi aynı yolu kullansınlar, halka sorsunlar, diyorum. Eğer halk ‘evet’ der, geçici 15. maddeyi kaldırırsa, o zaman hiç yargılamaya da gerek yok, ben intihar ederim!”
‘Akılları yeni mi başlarına geldi?’
Evren, 12 Eylül’ün yeniden gündeme gelmesi ve geçici 15. maddenin kaldırılmasının tartışma konusu yapılmasıyla ilgili olarak değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Bu kadar yıldan sonra, bu konu gündeme getiriliyor. Bugüne kadar akılları nerdeymiş? İnsana bunu sorarlar. Ayrıca 12 Eylül öncesindeki koşullar da unutulmasın. Neydi onlar? TBMM aylarca cumhurbaşkanı seçemiyordu. Altı ay başka bir konuyu bile görüşemedi, karar alamadı. Türkiye’de her gün 10, 15, 20 genç öldürülüyordu. Sağdan da soldan her gün gençlerimiz hayatlarını kaybediyordu. Biz ne yapacaktık? Bu durumu seyredecek miydik? Seyredemezdik. Başka ne yapabilirdik?”

‘Yapmak istemedik’
Evren, demokrasiye müdahale etmek istemediklerini, ancak koşulların bunu zorunlu kıldığını savunarak şöyle dedi:
“Biz müdahale etmek istemiyorduk. Uyarı mektubu verdik ve 8 ay bekledik. Hiçbir şey değişmedi. Hiçbir önlem alınamadı. TBMM çalışamadı. Yoksa biz 12 Eylül’ü yapmaya hevesli değildik. Ancak başka çare kalmamıştı.”

‘Tüm subaylar suçlu olur’
Evren, 12 Eylül’ün yargılanması konusunda hukuki duruma ilişkin olarak da görüşünü şöyle açıkladı:
“Halkın görüşü de başka çare kalmadığı şeklindeydi. Ayrıca şunu de söyleyeyim: Türk Silahlı Kuvvetleri bunu neye dayanarak yaptı? İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi vardır. Burada TSK’ya, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevi verilmiştir. O dönemin komutanları tam görüş birliği içinde bu müdahaleyi yaptılar. Kanun bu görevi vermiş.
Ayrıca mevzuatımızda bir hüküm daha vardır, eğer amir, kanunsuz emir verirse o emri yerine getiren de suçlu olur. Ama 12 Eylül’de bir tek subayın bile itirazı olmamıştır. Genelkurmay Başkanı’ndan, kuvvet komutanlarından bölük komutanlarına kadar, emirler itirazsız uygulanmıştır. Eğer bu suçsa o dönemde TSK’da görevli bütün subayların suçlu sayılması gerekir. Bir tek benim yargılanmamla da olmaz. Ama dediğim gibi, bunu halka sorsunlar.”
 

FİKRET BİLA-Milliyet
Yayın Tarihi : 26 Haziran 2009 Cuma 10:28:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
rüştüsert IP: 85.100.189.xxx Tarih : 27.06.2009 03:49:59

12 EYLÜLDEN ÖNCEKİ KAOS VE YOKLUK ORTAMINI YARATAN POLİTİKACILARI YARGILAMAK LAZIM ONLAR YİYİP İÇİP CEPLERİNİ DOLDURURKEN SOKAKTA ANARŞİ KOL GEZİYOR YOKLUK KUYRUKLARI UZAYIP GİDİYORDU SAYIN BAYKAL O ZAMAN BENZİN KUYRUKLARININ HESABINI VERSİN O DÖNEMİN DAHA BİR ÇOK SİYASETÇİSİ MECLİSTE YETER BIRAKIN ARTIK SİZDEN MİLLET NE GÖRDÜKİ 12 EYLÜLÜ ISITIP ISITIP MİLLETE YEDİRİYORSUNUZ EVREN PAŞAYA SAKIN DOKUNMAYIN PAŞAM BU GÜNDE ARKANDAYIZ


mehmet ersindigil IP: 88.76.83.xxx Tarih : 26.06.2009 14:28:56

Birsey haricinde 12 Eylül,ü A,dan Z,ye kadar destekliyorum"Tek yanlis o üc aslani asmiyacaklardi.Bahsettigim o üc asla,nin sucu neydi, Hic kimseyi öldürmediler ve öldürme yanlisi degillerdi.Tek suclari Amerikaya karsi durmalari ve Vatana ihanet  edenlere karsi mücadele etmeleri idi.Sayin Kenan Evren belki burda kusur etti, Ama tek suclu degildi.Bu üc Aslanin asilmasina karsi gelseydi,Veya karsi geldigini beyan etseydi Halkin karsisinda dahan büyük bir Komutan olarak yüzde 92 degil,de yüzde 99 oyla 12 eylül anayasasini desteklerdi.Sayin Kenan Evren,in yargilanmasi bence bir suctur.O tarihlerde yasayanlar gayet iyi bilir. Ne Hükümet vardi ne Reiscumhur görevdeydi.Darbenin olmasiyla Halk nefes aldi,Cünkü en ufak bir yasam karantisi kalmadigi gibi insanlar evlerinden disari cikamiyordu saygilarimla.


c.onen IP: 86.138.241.xxx Tarih : 26.06.2009 11:05:35

 evren pasaya haksizlik yapmayalim donemin siyasetcileri ortaligi oyle bir hale getirmisti ki ,islemeyen bir sistem vardi her gun en az 40 kisi hayatini kaybediyordu,sokaklarda her gun catisma, mecliste te de yok kadayifin alti kizardi mi kizarmadimi , birbirlerini , suclayan yasa cikaramayan bir meclis vardi,biz o gunleri cocuk yasimizla gecirdik,okullarda her gun boykot vardi. ekmek yag kuyruklarinin uzunlugunu iyi hatirliyorum allah oyle gunleri bir daha gostermesin, maalesef ordu yonetime el koydu, daha dogrusu, eger duzgun isleyen bir siyaset sistemi olsaydi asker gelmezdi,onun icin eger bu konular tarsilacak sa bile belgeleri ile o zamanki durum tv arsivleri ile ve gazete haberleri ile topluma aciklansin , gercek magdur halkin nasil kamplara bolduruldugu , ve sonu belli olmayan bir ic savas ortamina goturuldugunu her kes cok iyi anlar,


İzzet Kütükoğlu IP: 88.254.131.xxx Tarih : 26.06.2009 22:31:31

   İhtilalleri tasvip etmek mümkün değildir...Ancak, ihtillaleri zaruret haline getiren bir  düzen varken, ihtillaler bir çözüm olarak duruyor.Şunu anlamalıyız ki, Türkiye sağlıklı bir düzene hiç bir zaman sahip olmamıştır! Bunun sonucu olarak ihtilal yapma zarureti doğmaktadır.Unutmamak gerekir ki, on iki eyül öncesi bir genç sağ salim eve geldiği zaman, anası iki rekat şükür namazı kılardı. (inançlı olanlar)on iki eylül ihtilali öncesi altı ay mecilisin cumhurbaşkanını seçemediğini unutmamak gerekir!  Herşeyden önemlisi ihtilalleri düzenin kendisinin ürettiğini siyasilerimiz anlamalıdır. İktidar olan parti, devletin kurumlarına ülkemizde olduğu gibi egemen olur ise, ihtilaller zaruret haline gelir sonuç olarak! Kenan paşayı değil, sistemi sorgulamamız yargılamamız lazım. görüşlerimi Seyir defteri Atilla ilhan sitesinde daha geniş okuyabilirsiniz. Saygılarımla.


Turan Beyaztaş IP: 85.104.52.xxx Tarih : 27.06.2009 12:18:33

Evrenin o zamanki yaptığı azbile aslında siyasiler başta olmak üzere en az bir milyon temizleyecekti ki şu anki  siyasetciler devleti soymacaktılar. Bu olayı eleştiren eski sahtekar siyasetciler kendilerine düşen görevi tam anlamı ile yapsaydılar Evren'nin bu ihtilali yapmasına da gerek kalmazdı ve yapmazdı da. Bu olayın tek suçlusu ve ve yargılanması gereken kişileri o zamanın siyasetcileridir.


ElSalud IP: 88.242.147.xxx Tarih : 26.06.2009 20:48:54

ABD'li gazeteci Arthur Rowse, gladyo ile ilgili bir makalesinde; "1949 NATO antlaşmasında, her hangi bir ulusun NATO'ya dahil olmadan önce, komünizmle mücadele için, gizli vatandaş kadrolarından oluşturulmuş bir ulusal güvenlik otoritesi kurmuş olmasını gerekli kılan gizli bir madde bulunduğunu." belirtiyordu. Türkiye'nin NATO'ya girişi o kadar paldır küldür gerçekleşti ki. Türk halkı neden KORE'ye ölmek için gitmek zorunda kaldıklarını düşünürken, devletin kendileri adına neler taahhüt ettiğini düşünemedi. ABD ve İngiltere'nin bölgemizdeki NATO ülkelerindeki örtülü faaliyetleri hız kazanmaya başlarken, bizler gibi hızla NATO üyesi olan Yunanistan'da acı operasyon gerçekleştirildi. ABD ve İngiltere'nin çıkarları için tehdit oluşturmaya başlayan Yunan Sosyalistlerini durdurmak için 1967 deki darbeyle albaylar cuntası yönetimi ele aldı. Ancak ABD desteğini arkasında gören Cuntanın durmak gibi bir niyeti yoktu. Kıbrıs'ı ilhak planlarını çalıştırmaya başladıklarında Türkiyenin 1974 Kıbrıs çıkartması ile ilk ciddi darbeyi yediler. Çıkartma sırasında Türkiye'nin başbakanının da Sosyalist olması ve halkın ona olan sevgisinin artmaya başlamasıyla bir İngiliz şirketi, Türkiye'deki fabrikalarında ürettiği margarin yağını piyasaya vermemeye başladı. Bu arada ABD'de Türkiyenin kendisinden aldığı silahları çıkartma sırasında kullandığını bahane ederek uzun yıllar sürecek bir dizi ambargo uygulama kararı aldı. Ugulanan siyasi ve ekonomik yaptırımlarla Türk halkının seçtiği hükümetin, Türkiye'yi yönetmesine müdahele edilmedi. Solcu partilerin gençlik kolları ve üniversite gençliği ülke dışından gelen müdaheleleri protesto ederken, kendilerini milliyetçi ilan eden eden bir karşı refleksin harekete geçtiği görüldü. ABD ve NATO'ya hayır diyen ülkenin aydınları ve gençleri, kanları daha kırmızı aktığını zanneden milliyetçi kimlikli kişiler tarafından öldürülmeye başlandı. Olaylar o kadar çığrından çıkmış ve eli silahlı milliyetçiler, birer ku klux klan üyesi gbi solcu avına başlamışlardı. 1979 yılında Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, milliyetçi olduğunu iddia eden Mehmet Ali Ağca tarafından pusuya düşürülerek öldürülüyor. Yakalanan Ağça hala bir sır olan firarıyla cezaevinden kaçıp yurtdışına gidiyor ve sonraki yıllarda Vatikan'da Papayı yaralıyordu. O günlerin sağcı bir başbakanı, bir konuşmasında gazetecilere; "kimse bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemez."  şeklinde açıklama yapıyordu. Sol eğilimli işçi sendikalarına ve üyelerine yapılan baskı her geçen gün artıyordu. 1 Mayıs 1977 kanlı Taksim eyleminde ise eski adıyla Intercontinantel otelinden meydandaki işçilerin üzerine açılan ateş sonrasında oluşan panikle pek çok kişi ezilerek hayatını kaybediyordu. Daha önce İtalya'da, Fransa'da ve Yunanistanda olduğu gibi birileri toplumun bireyleri arasına nifak tohumlarını ekmeyi başarmıştı. Bundan dolayıdır ki; 12 Eylül darbesinin akabinde, adamları tarafından  dönemin ABD Başkanına "İhtilali bizim çocuklar gerçekleştirmişler." şeklinde iletildiği söylenir. İtalya'da P2 locasının deşifre olmasıyla ortaya dökülen ve geçmişte hep sosyalistlere yüklenen Aldo Moro cinayeti, Bologna garının bombalanması ve diğer pek çok sabotajın azmettiricisinin, silah ve patlayıcaları sağlayanın CIA desteği ile içlerinde çok nüfuzlu İtalyan üyesi olan P2 locasının üyelerinden Sivio Berlusconi'nin 20 yıl sonra 2001 de İtalya başbakanı olması örneği gibi  "kimse bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemez."  diyen siyasimiz 12 Eylül 1980'den 11 yıl sonra önce Başbakan, 13 yıl sonrada Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'nin başındaydı.  12 Eylül süreci Aydınlara rahat nefes aldırtmayacaktı. Nitekim Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç 1990 senesinde evinin önünde uğradığı bir silahlı saldırıda, Cumhuriyet Gazetesinden Uğur Mumcu ise 1995 yılında arabasına yerleştirilen patlayıcıyla evinin önünde katlediliyorlardı. Bugün hedef tahtasına Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerleştirilmesinin tek nedeni ise, ulusal çıkarlarımızı düşünen ordumuzun ABD ve AB ülkeleri için yeni maceraya atılmak niyetinde olmamasıdır. Bu nedenledir ki, yıllardır ABD'de misafir edilen, sınırsız gelir kaynakları bilinmeyen hoca efendinin sübvanse ettiği gazetede ordunuz için bir provokasyon hazırlanıyor. Sonra belge bulduk diye manşet atanlar, gazetecilik ahlak kuralları gereği!!! kaynaklarını açıklayamayacaklarını söyleyip işin içinden sıyrılma derdindeyken, başkalarıda önceden hazırlanmış dilekçeleriyle mahkemelere koşup güya hak arıyorlar. Bugün geldiğimiz noktada ise belgeyi bulamıyoruz. Ne ABD'nin ne de Hoca efendinin böyle bir belgenin aslını ortaya koyabileceğini inanan var mı? Ya hemen mahkemeye koşanlar...Kanımca bu ülkede, ilkokuldan Üniversiteye kadar Türkiye'nin Cumhuriyet ve Darbeler tarihi mecburi ders olarak okutulmalıdır.


RT IP: 88.246.123.xxx Tarih : 26.06.2009 11:24:17

siz bu ihtilali koltuk kavgası makam hırsı için yapmadınız.bugün ırakta 30-40 kişi ölüyorsa türkiye ozaman aynı idi.geçmişi yargılamak isteyenler 1977-1980 yılları gazetelerine baksınlar.ozaman vazifelerini yapmayanlar kimmiş görsünler.ATATÜRKTEN SONRA BÜYÜK KAHRAMAN size ALLAH UZUN ÖMÜR VERSİN PAŞAM.SAYGILARIMLA