19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Fethullah Gülen: Aramızda halledelim

"Gece 01:30 sularında Cevdet Türkyol Amerika’dan beni aradı. Eşim telefona çıktı. Ben uyuyordum. Beni uyandırdı ve ’Fethullah Hoca görüşmek istiyor’ dedi. Hayretle telefonu elime aldım, karşımda Fethullah Hocaefendi. Donakaldım. Hocaefendi, ’Buyur Nurettin Bey, benim sesimi duymak istemişsin" dedi?"

Aydınlık dergisinde Aytunç Erkin imzasıyla yayımlanan haberi alıntılayarak aktarıyoruz. 

Fethullah Gülen’in 40 yıllık yol arkadaşı, ikinci adamı, Nurettin Veren’le geçen hafta yaptığımız söyleşi, toplumun tüm kesimleri tarafından ilgiyle karşılandı. Veren, "Fethullah Gülen ölüm emrimi verdi" kapak haberimizde, cemaatin içyüzünü açık bir şekilde ortaya koydu. Aydınlık’a, röportajın Gülen cemaatını sarstığı, kimilerinin "Yok canım olmaz" dediği, kimilerinin de "Biz de konuşmalıyız ama konuşursak zarar veririz" endişesi taşıdığı bilgileri ulaştı. Cemaat içinde görüştüğümüz kişilerin ortak sözleri şunlar:
"Nurettin Veren’in yaşadıklarını az çok, ama ucundan da olsa, çoğundan da olsa yaşadık. Ama bunları bugüne kadar konuşmadık. Hocaefendi’ye zarar veririz, hizmeti sekteye uğratırız, dedikodu olur diye düşündük. Bu anlatılanların doğru olduğunu biliyoruz. Bizim açıklayamadığımız en önemli olay, Hocaefendi’nin Amerika’da neden yaşadığıdır. Buna hiçbir şekilde cevap veremiyoruz."
Cemaat içinden tepkiler böyle. Bir de, telefonla arayıp, "Biz de mağdur olduk, konuşmak istiyoruz" diyenler...

TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞI MESELESİ...

Tabii, tehdit telefonları da aldık. Şunun iyi bilinmesinde yarar var: Bizim kimseyle kişisel bir kan davamız yok. Kimseyi de "Gözünün üstünde kaşın var" diyerek haber konusu yapmıyoruz. Meselemiz Türkiye meselesi, Türkiye’nin bağımsızlığı meselesi. Bu yüzden, yıllardır, Amerika tarafından yönlendirilen bir cemaate ayna tutmaya çalıştık. Nurettin Veren de böyle düşünüyor. Kimseyle kişisel bir kavgası olmadığının altını çiziyor.
Veren’le İstanbul’da yaptığımız görüşmenin ardından kendisiyle telefonda defalarca görüştük. Gelişmeleri masaya yatırdık. Veren’in sıkıntısı devam ediyor. Üzülüyor, ama mücadelesinden vazgeçmeyeceğini her fırsatta belirtti.
Yüzlerce destek mesajı aldığını söyledi Veren. Tabii hakaret dolu, tehdit dolu mesaj gönderenler de olmuş. Bu süreçte, Veren’le görüşen gazeteciler, televizyoncular da olmadı değil. Ama nedense! bu isimler, görüşmelerini yayınlamadılar. Nurettin Veren, bize verdiği ikinci röportajında kendisiyle görüşen ama haber yapmayan gazetecilerin de ismlerini açıkladı. Kendisine destek verenlere teşekkür etti.
Geliyoruz en önemli noktaya: Fethullah Gülen, Nurettin Veren’i 24 Kasım gecesi saat 02.00’de Amerika’dan aradı ve görüşme yaptı. Daha sonra da Zaman gazetesinin eski Müdürü Alaaddin Kaya’yı Veren’le görüşmek üzere evine gönderdi. Şimdi, Fethullah Gülen’in yol arkadaşı Nurettin Veren’e mikrofonu uzatıyoruz?

AYDINLIK- Sayın Nurettin Veren, www.nurettinveren.org. adlı internet siteniz çökertilmişti. Son bir haftada neler yaşandı?
NURETTİN VEREN- İnternet sitesi çökertilmeden önce iki kez bloke edildi. Sonra, herkese internet sitesi yapan Kaynak A.Ş’ye tehdit telefonları geldiğini öğrendim. "Bu siteyi kapat yoksa seni deşifre ederiz" tehdidinde bulunuyorlar. Sayfayı yapan şirketin yetkilisi beni aradı "Bana baskı var, şiddetli tehdit var. Bu sayfayı kapatalım, sen başka bir şirketten sayfa yaptır. Ben bu baskılara dayanamam" dedi. Bunları telefon kayıtlarından devletimiz bulabilir. "Tamam. Sen işini gücünü kaybetme" dedim. Şimdi öğreniyorum ki, siteyi kapattıranların savunmaları şu: "Biz kapatmadık, Kaynak A.Ş kapattı." Bana bu siteyi yapan şirket, "Sen de aynı isimle www.nurettinveren.net veya com olarak açtır" dedi. Ve biz başka bir şirkete müracaat ettik, "net" ve "com" olarak. Bir gün sonra o şirket bize, "net ve com isimleriyle, nveren isimleri başkası tarafından satın alınmış" dedi. Yani anlayacağınız, bizim konuşma hakkımız yok onlara göre. Bu baskıları yapan isim, Aksiyon grubunda çalışmış Yasin Kesen. Bunu da çok önemsemedik. Ulusal Kanal, İstanbul bağımsız milletvekili Emin Şirin, Gözcü yazarı Saygı Öztürk, Cumhuriyet yazarları ve bağımsız, hür gazeteciler, isimler; bize yapılan baskıları ve zulümleri, yürekli bir şekilde, rating endişesi taşımadan, ülkemizin insanlarına sunmayı bir görev bildiler. Emin Şirin Bey işi sahiplendi ve bunu Meclis gündemine taşıma cesaretini gösterdi. Ülkenin menfaatlerinden ve rejimin korunmasından sözedenler ise Fethullah Gülen’in sansürüne boyun eğdiler.

"SAYIN FATİH ALTAYLI, GAZETECİLİK KUTSAL BİR GÖREVDİR"

AYDINLIK- Siz kimlerle görüştünüz? Ve kimler bu görüşmeleri yayınlamadılar?
VEREN- Uğur Dündar, Oktay Ekşi, Mehmet Ali Birand gibi isimlerle görüştüm. Ama ses çıkmadı. Fatih Altaylı Bey’in talimatıyla, Kanal D adına "Sizinle röportaj yapmak istiyorum" diyen Kürşat Okutmuş’la 2.5 saat görüştük. Görüşme ana haber stüdyosunda oldu. Bir hafta önce çekimler, Sayın Altaylı’nın önüne sunuldu. Yayına koyma cesaretini gösteremediler.
Gerçekleri sadece duyurmak görevi olan bağımsız medya, tribünlerdeki bir olayı günlerce manşete taşırken, bütün dünyayı ilgilendirecek boyuta ulaşmış, ülkenin bütün istikrar ve asayişini riske sokan AKP’yi sarsacak, bu riskli ve çok tehlikeli olayı haber niteliğinde görmedi. Olayı örtbas etme yolunu tercih etti. Altaylı’nın sütünunda hergün döktürdüğü inciler var. "Biz ne zaman adam oluruz" diyor Altaylı. Ben de şöyle birşey yazmasını tavsiye ediyorum: "Gazetecilik şov yapmak için değil, tarafsız ve kutsal görev bilinciyle yapıldığı zaman adam oluruz." Altaylı’ya tavsiyem budur.

"GECE 01:30 SULARINDA HOCAEFENDİ BENİ ARADI"

AYDINLIK- Fethullah Gülen cemaatinden bir tepki gelmedi mi?
VEREN- Bugün (25 Kasım 2004) bir gelişme oldu. Hiçbir şekilde benimle irtibata geçmek istemeyen, kesinlikle bu olaya bulaşmak istemeyen Alaaddin Kaya (Zaman gazetesini bize satmıştı ve Hocaefendi’nin en etkili beş isminden biri) beni aradı. Hal hatır sordu. Ön giriş yaptı. "Bir isteğin var mı?" dedi. "Uzun zamandır hiç alakan yokken aramanın sebebi nedir?" diye sordum. "Hatır sorayım" dedi. "Teşekkür ederim" dedim.
AYDINLIK- Neden icap etmiş?
VEREN- Bir gece öncesini anlatmak istiyorum. Aslında buna daha karar vermemiştim ama sizinle yaptığımız görüşmelerin etkisi oldu şimdi anlatacaklarımda. Gece 01:30 sularında Cevdet Türkyol Amerika’dan beni aradı. Eşim telefona çıktı. Ben uyuyordum. Beni uyandırdı ve "Fethullah Hoca görüşmek istiyor" dedi. Hayretle telefonu elime aldım, karşımda Fethullah Hocaefendi. Donakaldım. Hocaefendi, "Buyur Nurettin Bey, benim sesimi duymak istemişsin" dedi. Ben şöyle dedim: "Evet Hocam sesinizi duymak ve size ulaşmak için, aramızda olan bu üzücü olayı, bana yaptıklarınızı bir gün telafi etmeyi düşünürsünüz diye tam beş yıl bekledim. Beş yıldır sizinle ilk defa telefonla konuşma imkanım oldu. Keşke bunu beş yıl önce yüzyüze konuşabilseydik." Hocaefendi şöyle konuştu: "Her namazımda sana dua ediyorum ve senin faziletli bir insan olduğunu biliyorum. Biraz sonra kendime insilün iğnesi yapacağım. Izdıraplarımla ve hastalıklarımla uğıraşıyorum. Sana her namazımda dua etmeye devam ediyorum. Sen de benim hakkımda söylenecek ne varsa söylemişsin."
"Başına bu kadar olay gelmiş insan nasıl katlanabilir beş sene" dedim. Hocaefendi devam etti: "Bu işi düzeltmek için ne lazımsa aramızda halledelim. Kiminle, nasıl görüşmek istersen sana onu göndereyim." "Ben sizin uygun gördüğünüz kişiyle görüşebiliriz" dedim. "Alaadin Bey’i istersen onu göndereyim" dedi.

"HOCAEFENDİ ŞEREFİ ÜZERİNE YEMİN ETTİ"

AYDINLIK- Alaaddin Kaya geldi mi, yoksa telefonla mı aradı?
VEREN- 25 Kasım sabahıydı. Önce telefonla aradı. Sonra sabah 10:00 civarında evime geldi. Ve saat 17:00’ye kadar beraberdik. Oturduk konuştuk. Şunları söyledim:
"Bizim isteğimiz, eğitim kurumlarını, zarar görmeden, yozlaştırılmadan, kimsenin gizli maksatlarına alet edilmeden devam ettirilmesi. Gerek Türkiye’de, gerekse yutdışındaki siyasi odaklardan gelecek tekliflerde, pazarlık unsuru olmaması önemli. Kiliselerin, papazların gizli maksatları için kullandırılmaması, uluslararası hesaplarda pazarlık konusu olmaması, devlet içinde devlet olmamak üzere, açık ve net şekilde faalitleyet göstermemiz gerek. Benim bu yaşananlara müdahale edebilmem için, sıfırdan kuruluşunda bulunduğum Zaman Gazetesi, Samanyolu Televizyonu, Asya Finans ve Gazeteciler Yazarlar Vakfı gibi müesseselerde, hisselerimin bana iade edilmesini istiyorum. Denetimler tarafımdan yapılmalı."
Alaaddin Bey benim yanımda Hocaefendi’yle konuştu. Hocaefendi, "Ben ona beş vakit namazımda dua ediyorum. Bağrıma basmak, kucaklamak istiyorum. O’nun faziletli bir insan olduğunu, beni zor duruma sokmak istemediğini de biliyorum. Fakat cemaatten gelebilecek tepkilerden korktuğum için, iki-üç aylık bir süre sonunda bu müesseselerin yönetimini Veren’e teslim edebiliriz. Benim şerefime güvenir, şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. İki-üç ay daha bu işle ilgili bir talepte bulunmasın" demiş. Alaaadin Kaya’ya sorulabilir. Sabah 10:00’dan akşam 17:00’ye kadar konuştuk.

"DEVLETİME SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUM"

AYDINLIK- Daha başka neler konuştunuz Alaaddin Kaya’yla?
VEREN- Siz de görmüşsünüzdür. "29 Ekim’de, bilboardlardaki posterleri. Hocaefendi’nin resmi ve ’Hasret bitiyor’ yazısını. Kendisinin parayla reklam edilmesini, bütün Türkiye’de duvar ilanlarının olmasını Hocaefendi kabul ediyor mu?" dedim. Arkasından ekledim: "Benim bildiğim hocaefendi buna ’evet’ demez." Kaya şöyle konuştu: "Mahsurlu olduğunu düşünmüyorum." "Kendisinin haberi var mı?" diye sordum, şu yanıtı verdi: "Bunlardan haberi yok. Türkiye’deki ilanlardan haberi yok."
"O zaman, Türkiye’deki resimleri bilgisi dışında asılmışsa, bu daha büyük bir tehlike. O zaman hiçbir gerçek kendisine ulaşmıyor. Siz, Hocaefendi’nin etini-kemiğini sıyırıp, resmini, kitabını, gözyaşını, paraya tahvil ediyorsunuz."
Bakın, bu posterlerin altında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın imzası var. Yani bunu vakfın başkanı Harun Tokak finanse ediyor. Tokak Kaya’ya demiş ki, "Nasıl posterler güzel olmuş mu?" Ben de dedim ki, "Hocaefendi, milletin vermiş olduğu hayır ve yardım paralarını, benim kurucusu olarak bulunduğum, hatta Yenişafak başyazarı Ahmet Taşgetiren’in de kurucularından olduğu, diğer üyeler ve bize destek, para veren insanların, paralarını bu şekilde kullanılmasından razı mı?" Kaya, "Ben çok mahsurlu olduğunu düşünmüyorum" dedi.
Alaaddin Kaya, Hocaefendi’nin teklifinin güzel olduğunu ve benim düşünmem gerektiğini söyledi. Ve ayrıldık. Ayrılmadan önce Kaya’ya şunları söyledim:
"Bu kadar vurdumduymazlığın karşısında kamuoyunu harekete geçirmek için, aile içinde çözülmeyeceğine inandığım bu durumu MGK üyelerine bildireceğim. Noter kanalıyla can güvenliğimin olmadığını, bana gönderilen e-postaları onlara ileteceğim. Bu olaya açıklık getirmelerini isteyeceğim. Devlet büyüklerinden ve kademelerinden de destek almaya çalışacağım. Bunları, Hocaefendi’ye ilet. Bu işin yapıcı tarafındayım, bunu kamu vicdanına sunmaya mecbur kaldım."


NURETTİN VEREN’İN FERİT İLSEVER’E YAPTIĞI AÇIKLAMALAR

’İkinci Fethullah Gülen hareketi değiliz,devletin kontrolünde olmalıyız’

"Fethullah Gülen cemaati, yurtdışı kaynakların pazarlık unsuru oldu! Bizim felsefemizde bir boşluk var, bundan yararlandılar. İslami felsefeye göre, ’Yaptığınız işin üstünde oturmayın’ derler. Örneğin, Özbekistan’da görevlendirilmiş Bilkent mezunu bir öğretmen 150 dolar maaşa çalışıyor ve bu öğretmene ’Helal olsun’ denildiğinde öğretmen şunları söylüyor: ’Ben yapmadım Hocaefendi yaptı.’ Fethullah Gülen de, ’İstemem yan cebime koy’ tavrında tabii..."
Aydınlık baskıya girmeden önce Nurettin Veren’le, Aydınlık Yayın Grubu Başkanı Ferit İlsever bir görüşme yaptı. Veren, İlsever’e yine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Şimdi, Fethullah Gülen’in 40 yıllık yol arkadaşının, İlsever’le yaptığı görüşmeyi sizlere sunuyoruz:

"HÜSEYİN GÜLERCE BENİ BOY HEDEFİ YAPMAK İSTİYOR"

"Ben hiçbir zaman bir partiye üye olmadım. Fethullah Gülen olayına da, siyasi parti gibi bakmadım. Bu meseleler sol-sağ meselesi değil. Siyasi olarak baksaydım, bana gelen bakanlık teklifini kabul ederdim. Biz yola, yoksul gençlere destek ve eğitim seferberliği için çıktık. Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce beni boy hedefi haline getirdi. Bütün Türkiye’ye ve cemaate beni boykot ettirmek istiyorlar. En yakınlarımı bile arattırmıyorlar. Beni tecrit etmek istiyorlar. Dün beni Alaaddin Kaya aradı, ne oldu da aradı? Üç ay önce görüşmüştük zaten!

"GÜLEN BÜYÜDÜKÇE İMPARATOR OLACAĞINI GÖRDÜM"

"Okulları devletin en üst kademeleri sahiplendi, destek verdi. Ama bu destek maddi anlamda bir destek değildi. Örneğin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, şahsıma güvenerek, beni çeşitli ülkelerde tanıttı. Okulların açılması için destek verdi. Okuldaki çocuklarımızı eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’ya götürdüm. ’Bu okullar devletin kontrolünde olsun’ dedim Sayın Karadayı’ya. Yekta Güngör Özden’e, eski DGM Savcısı Nusret Demiral’a götürdüm çocuklarımızı. ’Sizin bizden haberiniz olsun’ dedim. Ama okullar büyüyüp cemaat büyük güç haline gelince, bazıları haset yaptılar, fitne soktular. Fethullah Gülen büyüdükçe, imparator olacağını gördüm. Kutsallık, dokunulmazlık zırhına büründü. Gülen niçin sorgulanmasın? Herşeyi cemaat ve devlet bilsin! Doğrusu budur!

"GÜLEN BANA MEKTUP YOLLADI, ’YOLLARIMIZ AYRILIYOR’ DEDİ"

"Biz ikinci bir Fethullah Gülen hareketi değiliz. Sahneye böyle birşey için çıkmıyoruz. Şeffaflık içinde, devlet ve kamuoyu bizi yargılasın istiyoruz. Cemaat içinde bunları yapamadım. Fethullah Gülen bana ’Yollarımız ayrılıyor’ diye mektup yazdı. Mektup, Kuran harfleriyle yazılmıştı.

"KASETLERİ NURETTİN VEREN SATTI YALANI"

"Cemaat içinde tepki koyunca başıma bunlar geldi. Kenara çekildim. Kenarda durdukç da beni ’döneklikle’ suçladılar. Cemaata beni, ’Fethullah Gülen’in kasetlerini para karşılığı sattı’ diye lanse ettiler. Kuryeler gönderdiler. Arkadaşlarımla irtibatlarımı kestiler. Kampanya yürüttüler hakkımda. Çocuklarımı parayla satın alıp, benden ayrılmaya zorladılar.

"BİZİM HİZMET PRENSİBLERİ ÇİZELGEMİZ VARDI"

"Şimdi bakın, Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin 25 Kasım tarihli yazısının başlığı ’Fitne’. Gülerce’nin ölçüleri doğrudur. Ama kendisi bu sıfatların içinde bulunmaktadır. Fethullah Gülen’in bir çizelgesi var. Çizelgenin adı, ’Hizmet Prensipleri’. Bizim yemin metnimiz var. Cemaatin yasalarını kendisi koydu. Kırmızı çizgilerimizi kendisi belirledi. O gün ne kararlar alındı? Bugün neler uygulanıyor? Bunları göstereceğim! Bizim derdimiz, üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil!

"FETHULLAH GÜLEN ABD’YE SIRTINI DAYADI, VATİKAN OLMAK İSTİYOR"

"Bizim girişimimizi siyasi bir güç haline getirmek yanlıştır. Fethullah Gülen cemaati, yurtdışı kaynakların pazarlık unsuru oldu! Bu güçlerin pazarlık unsurları olarak kullanılmak yanlış! Bizim felsefemizde bir boşluk var, bundan yararlandılar. İslami felsefeye göre, ’Yaptığınız işin üstünde oturmayın’ derler. Bu hem iyidir hem kötü. Boşluklara yol açıyor. Örneğin, Özbekistan’da görevlendirilmiş Bilkent mezunu bir öğretmen 150 dolar maaşa çalışıyor ve bu öğretmene ’Helal olsun’ denildiğinde öğretmen şunları söylüyor: ’Ben yapmadım Hocaefendi yaptı.’ Fethullah Gülen de, ’İstemem yan cebime koy’ tavrında tabii... Bu durum cemaat içinde büyük rahatsızlığa yol açtı. Gülen, buralardan aldığı güçle, uluslararası dengelerde oynamaya başladı. Amerika’ya sırtını dayadı. Vatikan gibi olmak istedi. Vatikan da bu desteği verdi zaten! Arkasından, Yahudi, Ermeni desteğini de aldı.
Fethullah Gülen’in şu andaki beklentisi şudur: 17 Aralık’tan sonra kendisine kimse birşey yapamayacak. Amerika’da bunu kullanmaktadır. Başedilmez bir güce ulaştığı mesajını vermek istiyor! Medyada da büyük ölçüde kontrolü aldılar.

"İSTEDİKLERİ HER YERDE TARTIŞMAYA HAZIRIM"

"Son mesajım şudur: İstedikleri bir televizyon kanalında, Hüseyin Gülerce ve O’nun gibi 100 kişiyle karşı karşıya tek başıma geleyim ve tartışalım. Buradan kendilerine çağrı yapıyorum!"

GÜLEN VE ARKADAŞLARININ "HİZMET PRENSİBLERİNİ" AÇIKLIYORUZ

’14. madde: Şeriat fikrinin müdafii olma...’
"12 arkadaşımız ve Fethullah Gülen yola çıktık. Gülen’in hazırladığı yazılı metin ve yemini kabul ettik. O zamanki çizgimizi görmeniz gerekiyor..." Aydınlık, özellikle 9 ve 14’üncü maddelerin altını çiziyor... Önümüzdeki hafta, Gülen’in Nurettin Veren’e "Kuran yazısıyla" yolladığı mektubu yayımlayacağız...
Fethullah Gülen’in muavini Nurettin Veren, dergimiz baskıya girmeden önce çok önemli bir belge yoladı.

Sözü Veren’e bırakıyoruz:

"1970 yılında, Fethullah Gülen ve 12 arkadaşımızla birlikte toplanarak aldığımız kararların yazılı metnini ve Fethullah Gülen’in hazırladığı ve hepimizin okuyarak kabul ettiği yemini, ilk günkü samimi çizgiyi görmeniz açısından aşağıda sizinle paylaşıyorum:
"1.Finansman kaynaklarının tekele verilmesi, şahsi tasarruflar yapılmaması;
"2. Finansman kaynaklarının derneğe verilmesi;
"3. Lüksten kaçınmak, israf yapmamak;
"4. Dershanelere nezaret eden arkadaşlar, evde kalanlara her türlü adap ve edep kaidelerini öğretecek;
"5. Şahsi işlerimizi dahi görüşüp kararın varıldığı istikamette o işleri yapmak;
"6. Dahilde ve hariçte kim vazifelendirilirse o vazifeye o gidecek, başkası o işe karışmayacak;
"7. Herkesin nereye, ne zaman gideceği bir sisteme bağlı olarak yürütüleceki (dışarıya gitmeler, içteki ziyaretler);
"8. Kusurlarını birbirine hatırlatmak için kardeş edinme;
"9. Bu kadroyu etrafa empoze etme, kuvvet kazandırma, çok kuvvetli gösterme (içte ve dışta olacak);
"10. Arkadaşların birbirlerini kabul ettirmesi ve ittifak ettikleri o mevzuda aynı şeyleri söylemesi;
"11. Onbeş günde bir araya gelip arıza ve pürüzlere bakılması (Pazar günü ikindi-akşam arası);
"12. Bilumum dışarıya giden arkadaşların tenkidinin 15 günlük toplantıda görüşülmesi;
"13. Acil durumlarda o mevzu ile alakalı olan arkadaş toplantı gününü beklemeksizin Hocafendiye duyurabilir;
"14. Şeriat fikrinin müdafii olma, Risale-i Nur ve Üstadı şeriata muvafık şekliyle arzetme, Tesbihat ve evrad-ı ezkara ehemmiyet verme, bunların büyüklüğünü anlatma;
"15. Karara bağlanan bir şeyin hiçbir zaman aleyhinde bulunmama (ima ihsas yoluyla dahi olsa). Aksine fikir olursa hakk-ı hayat tanımama;
"16. Her arkadaşın resmi, gayriresmi bir işinin olmasına ihtimam gösterme;
"17. İstişareden sonra fikir beyan etmeme, alınan kararları infaz etme. İstişareyi kimlerle yapacağını bilme (Ashab-ı rey);
"18. Kendi kardeşlerimize hakta öncelik tanıma. Bir kardeşin aleyhinde söylenecek söz vs’de onu müdaafa, söyleyeni de toplu olarak istintaka tutma, şiddetle bu iftirayı reddetme.
"Not: Bu şartlardan birine riayet etmeyen kendi kendini azletmiş olacak, talebe durumuna düşecek. Bu kadro evdekilerden ve halktan gizli tutulacak, kimse bilmeyecek."

Fethullah Gülen ve arkadaşlarının yemin metni

Nurettin Veren, Aydınlık’a, Fethullah Gülen ve 12 arkadaşının (kendisi de 12 kişiden biri) yemin metnini gönderdi. Yemin metni şöyle:
"Gücüm yettiği kadar Kur’an’ı (bu orjinal metinde Fethullah Gülen’e idi. Sonra tepki çeker, uygun olmaz görüşü ile Kur’an olarak değiştirildi) hayatıma gaye edineceğime;
"Kardeşlerime karşı sadakat izinde bulunacağıma;
"Halkın ve talebe arkadaşların izzet ve onurlarını izzetim ve onurum kadar yükseltmeye çalışacağıma;
"Kusurlarımın hatırlatılması karşısında memnuniyet ihzar edeceğime;
"Dahilden ve hariçten gelen bilumum taarruz ve tenkidleri nefsime yapılmış gibi red edeceğime, bilumum karar listesindeki esaslara riayette bulunacağıma;
"Hizmet adına uhdeme aldığım vazifeleri veya kararla bana tahmil edilen mükellefiyetleri itirazsız yerine getirmeye çalışacağıma;
"Kur’an’a (bu orijinal metinde Fethullah Gülen’e iken, sonradan değiştirilmiştir) sadakatten hiçbir surette ayrılmayacağıma;
"Münferid hareket edip bu kararlara muhalif davrandığım an ihtiyarımla bu kadrodan kendimi iskat edip herhangi bir talebe gibi dershanede gibi vazifeme devam edeceğime;
"VALLAH-BİLLAH kasemleriyle yemin ediyor ve bu yeminin La Yenkatı olmasına CENAB-I HAKKI istişhadda bulunuyorum.
"Bu geriye dönüşü olmayan La Yenkatı (kefaretle geri dönüşü olmayan) yemin tescil edildi. Ve görüldüğü gibi, vatana, millete, bayrağa sadakat, şöhret, ganimet ve menfaat olmamak üzere deklare edildi. Ancak bu metin ihtilal dönemlerinde ele geçmemesi için, Fethullah Gülen’in emriyle, tedbir olsun diyerek bütün arkadaşlardan alınıp yırtıldı, yakıldı veya yaktırıldı. Tesadüfen bir tek bendeki bu nüshası bir yün yumağının içerisinde yıllar sonra ortaya çıktı. Eşim bunu yırtıp atmaya kıyamamış, lazım olur düşüncesiyle bir yün yumağının içerisine sarmış ve saklamış. Sonra çocuklar el işi öğrenmek için yumak kullanırken bu metinler ortaya çıktı. Başka nüshası olmadığını zannettiğim bu metni, çok büyük işler yapma telaşında olan Fethullah Gülen ve arkadaşları tarafından unutulmuştur düşüncesiyle, hem hizmetteki arkadaşlarımıza yeniden bir hatırlatma olsun diye, hem Fethullah Gülen’e, hem de bu işe sempati ile bakan ve emeği geçen, katkısı bulunan samimi, duru insanlara, çizginin nereden nereye kaydığını, kendi özgür vicdanlarıyla hizmetin mukayese, muhasebe ve özeleştirisini yapmaları için size veriyorum."

AYDINLIK DERGİSİ
Yayın Tarihi : 29 Kasım 2004 Pazartesi 00:02:56
Güncelleme :30 Kasım 2004 Salı 00:05:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?