15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Firs Lady ilk kez konuştu!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, ilk kez bir televizyon programında...

ŞEFFAF ODA’ nın konuğu...

Bir pazar söyleşisi kıvamında soru:

“Abdullah Gül ile ünlü aktör George Clooney arasındaki benzerlik için ne düşünüyorsunuz?”

Cevabı: “George Clooney üzülecek belki ama, eşim tabii ki ondan daha yakışıklı” oluyor ve ekliyor; “Benim eşim bana özel...”

Bunu söylerken gülümseyerek Abdullah Gül’e bakıyor.

Çekim boyunca zaman zaman birbirlerine gülümseyerek birbirlerinin ellerini tuttular.
Aynı soruyu daha önceki söyleşimizde o zaman Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Gül’e de sormuştum. “Evet öyle diyorlar” diye yanıtlamıştı.

Gül’e “sanatçı doğulur mu, olunur mu” ikileminden esinlenerek bir soru sordum:
“Cumhurbaşkanı doğulur mu, olunur mu?”

Ona göre “cumhurbaşkanı doğmak gibi bir siyasi kariyer başlangıcı olamaz. Sanatçı doğulur. Gerçi sonradan eğitimle ve çalışarak da olunur ama sanatçı doğanlar kadar iz bırakamazlar.”

Bence de doğru bir yaklaşım.

Sanatçı doğmayan ama eğitimi alan, çok çalışan ve yaşamını profesyonel olarak sürdürenlere de “teknik oyuncu” deniyor.

İz bırakanlar ise doğuştan sanatçı olanlar...

Ancak... Cumhurbaşkanı Gül’e sorumun bir özel nedeni vardı ve o konuyu konuşmak istemiştim.

Abdullah Gül 29 Ekim’de yani Cumhuriyet Bayramı’nda doğmuş. Göbek adı ise “Cumhur...”

Gerçi nüfus kayıtlarına göbek adı yazılmamış ama ailede ya da arkadaşları arasında çocukken “Cumhur” diye çağrıldığı olurmuş. Ayrıca bazı dergilerde denemeleri de “Cumhur” adıyla yayımlanmış. O da bunların ilginç işaretler olduğu görüşünde.

Hayrünnisa Gül, “eşimin doğum günü unutulacak gibi değil” diyor. Son 29 Ekim’de de Köşk’teki resepsiyondan sonra pasta keserek doğum gününü aile içinde kutlamışlar.

DANS EDERLER Mİ?

Onlar zaman zaman el ele tutuşup, göz göze bakışınca ve de doğum günü kutlaması konuşulunca bir özel soru daha:

“Dans ediyor musunuz?”

Cumhurbaşkanı Gül, siyasetçinin de ötesinde diplomat yanı ağır basan yanıt veriyor:
“Hayat zaten bir dans işte. Hepimiz bir dans içerisindeyiz. Yani hayat artık o kadar hızlı ki, her şey var içinde.”Bunun üzerine biraz da Gül’ün yaşamındaki diplomasi boyutu...Aktif siyaset yılları aynı zamanda dış politika ile de yoğruldu.

10 yıl Avrupa Konseyi Parlamentosu’nda ve TBMM Dışişleri Komisyonu’nda görev yaptı. Bunu Dışişleri Bakanlığı izledi. Daha önceki yıllarda İslam Kalkınma Bankası’nda çalışırken de bir tür diplomat statüsünde sayılırdı.

Abdullah Gül, ikisinin iç içe girdiği ve birlikte demlendiği mesajını veriyor.
Eşi Hayrünnisa Gül de “Avrupa Konseyi’nden pekçok dostluğun hâlâ sürdüğünü” anlatıyor.

First Lady’nin ajandası

Hayrünnisa Gül, tüm dünyada cumhurbaşkanı eşleri için kullanılan küresel söylemle “First Lady...”

Peki... Ajandası nasıl oluşuyor?

En yoğun günü hafta başında, pazartesi...

Ajandası her hafta o gün güncelleşiyor.

Günlük çalışmaları, ziyaretleri, kabulleri, haftalık-aylık hatta daha öteye uzanan programları yenileniyor ve saptanıyor.

Sosyal sorumluluk projeleri, zamanının ağırlıklı bölümü.

Ayrıca... “Ulaşılmaz First Lady olmak istemem” diyor.

Kendisine gelen bütün mesajları asistanları inceliyor ve ona sunuyor.
Gelecek yabancı ziyaretçiler ve gidilecek ülkelerde temas edilecek kişiler için bilgiler toplanıyor, kitapları varsa okunuyor, seyahat notları yazılıyor.

Hatta bunlardan bazı özetleri eşine de veriyor.

Deneyimlerini daha sonraki kuşaklara da sunmak için tüm bu çalışmalarını kitap haline getirme projesi var.

PRENS ve YOĞURT

Gül ailesine “gazetelere yansımamış anılarını” soruyorum. Bunlardan biri Belçika’da Abdullah Gül’ün yürüyüşünde gerçekleşmiş.

Hayrünnisa Gül yüzüyor. Abdullah Gül ise özellikle gece temiz havada tempolu yürüyüşler yapıyor. Bir keresinde koruma grubundaki Belçikalı güvenlik görevlisi tempoya dayanamamış yere yıkılmış. Ambulansla götürmüşler.

Bir diğer anı...

İngiltere Prensi Charles, Köşk’te yemektedir. Menüde mantı da vardır.
Hayrünnisa Gül’e İngiliz protokolü “Charles’ın yoğurt yemediği” bilgisini verdikleri için prense mantı yoğurtsuz servis edilir. Diğer konuklara özel çanakta yoğurt sunulurken “onlara verilen nedir” diye soruyor.

“Yoğurt” cevabına, “neden bana yok” sorusu geliyor.

Hayrünnisa Gül izah ediyor; “sizin yoğurt sevmediğinizi söylemişlerdi.”
Charles gülerek “protokolcüler de nereden çıkarmış bunu” diyerek yoğurt istiyor ve mantısının üzerine koydurtarak keyifle yiyor.

Burada bir parantez açayım, aile Kayserili olduğu için her menüde mantı var sanılmasın. Hayrünnisa Gül, yabancı ziyaretçilere ve zaman zaman Ankara’daki büyükelçi eşlerine verdiği öğle yemeklerinde Türkiye’nin diğer yörelerindeki özel ve yerel lezzetleri de sunuyor.

Başka ilginç anılar ŞEFFAF ODA’da...

GİYSİLER EŞİNDEN

Cumhurbaşkanı Gül, kahverengi ve bej tonlarında ekose bir ceket ve kahverengi balıkçı yaka süveter giymiş. Dokunmakla anladığım kadarı kaşmir...

Kahverengi yünlü kumaş pantalon, kahverengi çorap ve kahverengi papuç.
Yani iyi bir seçim.

Rahmi Koç giyimden iyi anlar.

Bir söyleşimizde “kahverengi papuç sadece süet olursa giyilmeli” dediğini hatırlıyorum. Cumhurbaşkanı Gül’ün kahverengi papuçları da süetti. Eşinin giysilerini Hayrünnisa Gül seçiyor. Bu da siyasete girerken yaptıkları anlaşmanın bir maddesi...

Diğer maddeleri bir genellemeyle ortaya koymak gerekirse, Cumhurun başında Abdullah Gül, evdeki ve ailedeki işlevlerin başında Hayrünnisa Gül.

Kitap rekabeti

Abdullah Gül ve Hayrünnisa Gül arasında ciddi bir kitap rekabeti var. Ancak... Uzunca bir süredir Cumhurbaşkanı Gül, roman okuyamıyor. Zamanı az. Devlet adamlarının biyografilerini ve otobiyografilerini okuyor.

Bu bağlamda son olarak Barack Obama’nın son iki kitabını söyleyebilirim.
Hayrünnisa Gül’ün başucunda kendi okumadığı kitapları görünce araya hafif bir kıskançlık da giriyormuş.

SEÇİME GİRMEZDİM

Gül’lerin yaşamında düğünler birer kilometre taşı... Hayrünnisa Gül’ü, Abdullah Gül’ün annesi Adviye Hanım bir düğünde görmüş. Beğenmiş.

Abdullah Gül, İslam Kalkınma Bankası’nda çalışırken Kayseri’ye oğlunun sünnet düğününü yapmaya gelmiş ve orada Refah Partisi’nden milletvekili adayı olması için teklif almış.

Arkadaşları, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ısrarlı olmuşlar.

O zaman yurt genelinde yüzde 10, kentlerde yüzde 25 baraj var.

Abdullah Gül’ün bu barajların RP tarafından aşılacağına hiç aklı yatmıyor.

Arkadaşlarını kırmamak için “peki” diyor.

ŞEFFAF ODA’ daki “RP’nin bu yüksek barajı geçeceğini ve seçileceğimi bilseydim aday olmazdım” itirafını da belirteyim.

Ya Cumhurbaşkanlığı ve düğün ilişkisi?

O da ŞEFFAF ODA’da...

BAŞBAKANA ‘SİZ OLUN’ DEDİM

Çankaya konutunda da bu diğer ŞEFFAF ODA’ lar gibi bir pazar kahvesi söyleşisi.
Peki siyaset yok mu?

Var ama az.

Güncel birkaç konu...

Sayfanın tepesinde “pazar kahvesi” yazdığı için siyaset bölümünün izlenmesini programa bırakıyorum ama Cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül’ün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “siz olun” dediğinin işaretini buradan vereyim.

Güneri Civaoğlu - Milliyet
Yayın Tarihi : 4 Ocak 2009 Pazar 12:17:17
Güncelleme :4 Ocak 2009 Pazar 12:30:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ömer Şahin IP: 78.160.158.xxx Tarih : 5.01.2009 09:50:32

sayın GÖKŞİN YILDIRIMER, bu anlatacaklarım size. Ya siz nasıl bir zihniyete sahipsiniz anlamıyorum. Bundan önceki cumhurbaşkanlarını da gördük Abdullah GÜL'üde. Canım kardeşim adamı ülke içerisinde yedisinden yetmişine herkes tanıyor. Neden tanıyor peki? Çünkü insanların üzerinde iyi bir şekilde iz bırakmış. Yani GÜL, abartısız kalıbının adamı. Sen tutuyorsun başkalarının dinine ve ırkına laf atıyorsun. Peki sen mensub olduğun dini ne kadar yaşıyorsun. Bak yanlış anlama müslümanlığı ve hristiyanlığı ne kadar yaşıyorsun demiyorum mensub olduğun dini ne kadar yaşıyorsun diyorum. Hangi dine mensub olursan ol, şunu bilki bütün dinlerde olan bir düşünce vardır. İnsanların inanç yaşamlarında kılık kıyafetlerine değil, kalbine bakılır. Unutma 28 Şubat dönemlerinde piyasalar sahte hacı hocalarla doluydu. Kılık kıyafetleri bir müslüman gibi ama yaşam ve zihiyet biçimleri gördüğümüz kadarıyla müslümanlıkla yakından uzaktan alakası yoktu. Bak yine söylüyorum ben burda bütün hacı, hocaları suçlamıyorum. sadece müslüman gibi görünenleri suçluyorum. demek sitediğim şu artık Abdullah GÜL'ün çalışmalarına bir taş atamıyorsunuz müslümanlığına ve Türk'lüğüne taş atıyorsunuz. Unutmayın GÜL, yüksellerde bir adamdır. Hemde çok yükeseklerde. Sizin ona attığınız taş tekrar o yüksekten kafanıza düşerse... Bilirsiniz 20 katlı bir binadan aşağıya bir taş atarsınız; o taş, artık taşlığı bırakır yere bir kurşun gibi çakılır. Eğer o taş GÜL'ün bulunduğu yerden kafanıza düşersen kurşun değil atom bombası gibi düşer...


necla yılmaz IP: 78.174.39.xxx Tarih : 4.01.2009 20:18:52

hayrünnisa hanımı beğeniyorum. ideolojik görüşlerle kişiler farkının ayrı tutulması gerektiğini düşünenlerdenim.çokta mütewazi buluyorum bulunduğu yeri taşıyabilen bir bayan bana göre...


seda IP: 78.172.172.xxx Tarih : 5.01.2009 10:58:24

bu sözüm gökşin yıldırım neredir CAHİL KİMSENİN YANINDA KİTAP GİBİ SESSİZ OL hz mevlana


oflu fatih IP: 92.72.75.xxx Tarih : 4.01.2009 20:34:02

BIZDE ASLINI INKAR ETENE CINKAN DERLER BAZILARININ MÜSLÜMANIM DEMESI SIZLERI NEDEN BUKADAR IRKIDIYOR VEYA NEDAEN RAHATSIZ OLUYORSUNUZ ANLATIRMISINIZ ISTE SIZIN CAHILLER ISRAIL GIBI ZIHNIYETLERIN ESIRI OLURLAR BENDE SÖYLÜYORUM MÜSLÜMANIM TÜRKÜM RAHATSIZ OLAN OKUMASIN BU KADAR BASIT SAYGILAR SELAMUNALEYKÜM


cuma kandıllı IP: 86.106.210.xxx Tarih : 4.01.2009 16:39:56

ben gokşin isimli bayanın sözlerine katılmıyorum ve söylediklerini çok yanlış buluyorum.öncelikle insanların yaşantı biçimine neden karışıyorsunuz ki size kimse neden şöyle değilsin neden böyle olmuyosun deseler hoşunuza gitmez eminim.ayrıca da türk ve müslüman geleneklerine göre başkadın diye bi kelime dediğiniz anlamda kullanılmamış siz iyisimi bir şeyi söylemeden önce kelimenin anlamını iyi öğrenin ve birilerini eliştirirken kullandığınız üslübada dikkat edin


gökşin yıldırımer IP: 88.226.136.xxx Tarih : 4.01.2009 12:50:48

her laflarının başında müslüman kimliklerini öne çıkarıyorlar, hatta cumhurbaşkanı soyunu tarif ederken önce müslümanım sonra türk'üm diyor sonra da eşine first lady denmesine ses çıkarmıyor hatta memnun oluyor, artık first lady demeyin o kadına , o müslüman ve türk geleneklerine göre o BAŞKADIN'dır, " BAŞKADIN" bunun lamısı cimisi yoktur, zarif görüneceğim diye kınadıkları eleştirdikleri hristiyanların bazı vasıflarını üstlerine aldıkları zaman eğreti duruyor üstlerinde ve çok komik görünüyorlar.