18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Genelkurmay´dan Altaylı´ya sert yanıt

Genelkurmay Başkanlığı, Hürriyet Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı’nın dünkü yazısına sert bir açıklamayla yanıt verdi. İşte Genelkurmay’ın Altaylı’ya "sınırları aşan eleştiride bulunmasından dolayı basın etiğinin gereklerini anımsattığı" açıklama:

"8 Şubat 2005 tarihli bir gazetede yer alan köşe yazısında İç Güvenlik Harekatı kapsamında “Bölgeye etkisiz rütbeli komutanlar atandığı” şeklinde bir yorum yer almıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri sorumluluk alanı içerisindeki tüm atamalarda uzmanlık ve liyakat ölçütlerine uygun görevlendirmeler yapmaktadır. Bu görevlendirme ölçütleri Irak’ın kuzeyi ve Irak’a yakın bölgelerde geçerli olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev ve sorumluluk alanındaki her bölge için de geçerlidir. Her rütbedeki personel zorluk derecesine bakmaksızın kendilerine verilen her görevi direktifler doğrultusunda, hakkıyla ve dirayetiyle yerine getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin karakteri; görev, liyakat, uzmanlık, bağlılık ve cesaret kavramlarıyla tanımlanır.

Tüm dünyanın gıptayla baktığı Türk Ordusunun nitelikleri söz konusu köşe yazarına bir kez daha anımsatılırken, aynı zamanda, kendisine Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sınırları aşan eleştiride bulunmasından dolayı basın etiğinin gereklerini de anımsatmak, bu tutumunun esefle karşılandığını belirtmek Türk Silahlı Kuvvetlerinin sorumluluğudur."

FATİH ALTAYLI’NIN DÜNKÜ YAZISI:

KUZEY Irak’ta ‘nahoş’ gelişmeler oluyor. ABD, ‘Irak bölünmeyecek’ mesajı verse de, Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin liderleri, bağımsız Kürdistan niyetlerini ‘yüksek sesle’ haykırıyorlar.

Bölgede inisiyatifi elinden kaçıran Türkiye, duruma seyirci.

‘Bağırarak’ yapılan açıklamalarla kontrolü ele alabileceğini zanneden politikacılarımız çaresiz.

Üstelik de bu açıklamalara karşı Kürt liderlerden gelen ‘tepkiler’, daha da vahim.

Türkiye, ‘Kerkük, Türkmen kentidir’ deyince, Talabani ‘Türkiye bu şekilde konuşamaz. O zaman Kürtler Diyarbakır’da, Araplar da Hatay’da hak iddia etmeye başlarlar’ diyor.

Açıkçası bunlar da benim kanıma dokunuyor.

Neden mi?

Anlatayım.

1990’lı yıllarda defalarca Kuzey Irak’a gittim. Muhabirlik yaptım. Karış karış dört bir yanını dolaştım. Zaho, Erbil, Selahaddin her yerinde uzun süreler bulundum.

O dönemde bölgedeki ‘Türk askeri hákimiyetini’ gözlerimle gördüm.

‘Açık ve gizli’ olarak Türkiye, bölgede son derece etkiliydi. Bölgede görev yapan Türk subaylar, Barzani’yi kontrol altında tutuyorlardı.

Her ay Türkiye’den gönderilen parayı ‘binbaşı’ rütbesindeki bir Türk subay, Barzani’ye aktarıyor, Türkiye’nin izin verdiği sınır ticareti sayesinde bölge halkı yaşayabiliyordu.

Barzani’nin, kendisine ‘talimat’ veren Türk binbaşı, hatta yüzbaşılar karşısında el pençe divan durduğunu, ‘Emredin komutanım’ dediğini defalarca işittim.

Türk askeri ‘tatlı sertlikle’ bölgede çok etkiliydi.

Ancak daha sonra Türkiye’nin bu politikası değişti.

Yanılmıyorsam, Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı döneminde bölgeye ‘etkisiz’ rütbeli komutanlar atandı. Bu komutanların ‘çekingen politikalarını’ desteklemeyen Kuzey Irak uzmanı subay ya tayin olup gitti, ya da istifa etti.

Barzani ile ‘anladığı’ dilden konuşan subayların yerine Barzani’ye ‘parti lideri’ muamelesi yapan ‘acemiler’ geldi.

Ve giderek Türkiye, Kuzey Irak’taki otoritesini yitirdi.

Irak Savaşı ve tezkere kriziyle birlikte kontrol tamamen elden gitti. Şimdi bölgede aleyhimize gelişmeler olmasın diye ABD’nin ağzının içine bakıyoruz.

Onlar da alenen bizimle oynuyorlar."
ANKARA
Yayın Tarihi : 9 Şubat 2005 Çarşamba 18:18:12
Güncelleme :9 Şubat 2005 Çarşamba 18:21:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?