2
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Göğsümüzü kabartan Ermeni!

Kenthaber Yazarı Erdem Yücel, birtakım aydınların başlattığı ve ülkeyi yeniden iki kutba ayıran 'Ermenilerden özür dileme' kampanyası sürecine bambaşka bir açılım getirdi.

Kendisinin bizzat tanıklık ettiği tarihi olayları sütunlarına taşıyan Yücel, Ermeni asıllı Türkiye'nin ilk boksörü Garbis Zaharyan'ı, etnik kimliğini hiç düşünmeden nasıl ayakta alkışladığımızı yazdı.

Sporun her alanında Zaharyan ve Lefter gibi birçok Ermeni ve Rum sporcunun nasıl göğsümüzü kabarttığını anlatan Yücel, birtakım çevrelere de ibret dolu mesajlar verdi.

İşte Yücel'in 'Garbis Zaharyan'ın Anımsattıkları' başlıklı yazısı: 

Geçtiğimiz hafta içerisinde Hürriyet Gazetesinde, Celal Demirbilek’in ilginç bir yazısı vardı;”O Türkiye’nin İlk Profesyonel Boksörü “...

Eski günleri anımsatan, orta yaşın üzerindekilerin anılarını tazeleyen bu yazıyı Kenthaber manşetine taşıdı.

Celal Demirbilek’in bu yazısı epeyce ilgi çekti...

Günümüzün sporla ilgili genç kuşaklarına Garbis Zaharyan’ın kim olduğunu sorduğumuzda kaç kişiden doğru yanıt alırız; onu bilemem...

Boksla pek ilgim olmamasına rağmen, Garbis Zaharyan’ın ne denli güçlü bir boksör olduğunu, milli formamızı defalarca şanla şerefte taşıdığını da bilirim. O zamanlar boks, güreş, basketbol ve voleybol gibi çeşitli spor müsabakaların yapıldığı Harbiye’deki Spor ve Sergi Sarayında Garbis’in birkaç maçını izleme olanağını bulduğum için şimdi kendimi daha da şanslı sayıyorum. Hafızamı zorluyorum; O’nun ringdeki aklımda kalan görüntüsünü, profesyonel maçlarından önce duvarlara asılan afişleri gözlerimin önüne geliyor.

O günlerde etnik kimliğini düşünmeden Garbis Zaharyan’ı alkışlıyorduk...

Ne kadar güzel günlermiş meğerse, ay yıldızı benimsemiş her kim olursa olsun bizlerin baş tacıydı...

Ermeni kökenli, ancak devrinin en ünlü Türk boksörü Zaharyan, 1930 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş, 1943 yılında Beyoğluspor kulübünde boksa başlamış, sırasıyla Taksim, Beyoğlu Halkevi, Galatasaray ve Boks İhtisas kulüplerinin formasını giymiş, onları Türk Milli Takımı izlemiştir. Zaharyan ringlerde 200 civarında maç yapmış, bunlardan altısında yenilmiş, dördünde berabere kalmış, diğerlerini de kazanmıştır. 1948 1949 ve 1950 yıllarında Amatör Türkiye Şampiyonluğunu kazanmış, 1950 yılında da profesyonelliğe geçmiştir. Zaharyan ilk Türk profesyonel boksörü olma unvanını da böylece elde etmiştir. Profesyonel olarak 1966 yılına kadar ringlerde kalarak 51 maç yapmış, bunların 36’sını kazanmış, 8’inde yenilmiş ve 7 maçı da beraberlikle sonuçlanmıştır. Avrupa ve Dünya boks klasmanına girmiş, 1964 yılında Ortadoğu Şampiyonluğunu kazanmıştır. Boksu bıraktıktan sonra bir süre antrenörlük, menajerlik ve hakemlik yapmıştır. Çeşitli uluslararası müsabakalarda madalyalar alan Seyfi Tatar ile Celal Sandal gibi ünlü boksörlerimizin yetişmesinde büyük payı olmuştur.

Söz, Garbis Zaharyan’dan açılmışken, aynı isimdeki iki futbolcudan söz etmemek haksızlık olur; Vefalı Garbis Tenekeci ve Garbis Baklaoğlu...

Her iki Garbis, aynı yıllarda Vefa’da oynamıştır. Garbis Tenekeci Türk Milli Takımına kadar yükselmiş, 1954 yılında İsviçre’yi 2-1 yendiğimiz maçın iki golünü atmıştı. Ayrıca İstanbul-Atina karmaları arasında oynanan maçı da O’nun attığı golle 1-0 kazanmıştık. O yıllarda Garbis’i seyretmek için Vefa’nın hiçbir maçını kaçırmadığımı anımsıyorum. K.Garbis denilen Baklaoğlu ise bir sürede Galatasaray’ın sol açık mevkiinde yer almıştı.

6-7 Eylül Olayları ve ondan sonraki 1970’li yıllarda alınan kararlar doğrultusunda Türk sporunda ekalliyet dediğimiz futbolcular yavaş yavaş çekilmiş ve yerlerini büyük paralarla dış ülkelerden transfer edilen futbolculara bırakmıştır. Bunların bazıları da Türk uyruğuna geçerek futbol, atletizm, halter gibi dallarda ay yıldızlı formayı giymişlerdir!..

O yıllarda kimler gelip geçmişti;

Türk futbolunun efsanesi Lefter Küçükandonyadis hiç unutulur mu?

Türk Milli Takımında defalarca oynamış; 1948 yılında Atina’da Yunan Milli Takımını 3-1 yendiğimiz maçta attığı golden sonra Yunanlılar tarafından tartaklanmıştı... Bugün dahi “ver Lefter’e yazsın deftere” sözünü pek çok kişi hatırlar.

Galatasaray’ın ünlü futbolcularından İsfendiyar ile Reha Eken arasında sağiç oynayan Varujan...

Türk Milli Takımı ve Galatasaray’ın değişmez sol hafı Rober...

Beşiktaş’ın sağ hafı Çaçi…

Türk Milli takımında oynayan Beyoğlusporlu ve sonra da Beşiktaşlı Sofyanidis...

Fenerbahçeli Niko...

Beyoğluspor ve İstanbulsporlu Yorgo Kasapoğlu...

Bugün Yunanistan’da yaşayan Kasapoğlu Türk Milli Takımı formasını da giymişti...

Bunun gibi bir yığın Rum ve Ermeni futbolcular...

Beyoğlusporlu kaleci Kosta Surnapulos, Çiçepulos, Baharoğlu, Avram, Maruli, Dimitri...

Beyoğlusporlu ve sonra da Beşiktaşlı Leon...

Taksimli Haçik...

Son olarak da Sarıyer’in ünlü futbolcusu, aynı zamanda Sarıyer’i bırakmayarak üç büyüklerin tekliflerine hayır diyen, semtin vazgeçilmez insanı Garo...

Atletizm Milli Takımızın ünlü çekiç atma rekortmeni Galatasaraylı Toma Balcı...

Toma Balcı on beş yıl çekiç atmada bir numara olmuş, 11 Türkiye rekoru kırarak 15 kez de Türkiye Şampiyonu olmuştu.

Todori Yorganidis 1950’li yılların ünlü 400 metrecilerinden birisiydi. 1955 Balkan şampiyonasında Türk Atletizm Takımının formasını taşımıştı...

Avram Barakas, Türk Milli Basketbol Takımının formasını 25 defa giymişti...

Ve daha ismini hatırlayamadım bir yığın sporcu...

Spor Akademilerinden bir öğretim üyesi Türk Sporunda gayrimüslimler diye doktora tezi hazırlayabilmiş olsa kim bilir daha ne örnekleri ortaya koyabilir...

Şimdi düşünmemiz gerekir; her biri Türk vatandaşı olan bu gayrimüslimler neden spor sahalarından çekildiler?

Kuşkusuz bunda gelmiş geçmiş hükümetlerin büyük payı olmuştur. 6-7 Eylül olayları ile başlayan ve sonraki yıllarda alınan bazı kararlar bunun tetikçisi olmuştur.

Benim çocukluk yıllarım Boğaziçi’nde Kuzguncuk’ta geçti. O günlerde türkü, Rum’u, Yahudi’si ve Ermesini ile bir bütün içerisinde yaşardık. Bugün dahi onlardan pek çok dostum var. Gün olur, oturur geçmişi hayal ederiz...

Ermeni futbolcuların ağırlıklı olduğu Taksim takımı ile Rumların çoğunluğunu oluşturduğu Beyoğluspor’un bugün yerinde yeller esen tarihi Şeref Stadındaki maçları en azından günümüzdeki Fenerbahçe-Galatasaray kadar önem taşırdı...

Ya Kınalıada-Burgazada futbol maçları...

Tavernasında Gaskonyalı Toma’nın konuklarını ağırlayışı ve Boğaziçi’nde yankılanan müzik nağmeleri... Yeşilköy’de Anjelo...

Hepsi geldiler, yaşadılar ve İstanbul’a renk katıp unutulmaz anılar bıraktılar...

Sahi o günler bir dönemdi, gelip geçtiler ya o günlerin gerçek İstanbulluları nerede?

İşte bütün mesele de bu zaten...

Türkiye bir değişim yaşıyor.

Geçmişi bilenler için olumsuz bir değişim...

Yazan: Erdem Yücel

Kenthaber
Yayın Tarihi : 29 Aralık 2008 Pazartesi 12:41:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
kiraz IP: 163.156.240.xxx Tarih : 30.12.2008 11:01:45

nedense hicbir ermeni veya rum benim gogsumu kabartmiyor.ve hickimsede benim adima cikip kimseden ozur dilemesin.nede hepimiz ermeniyiz diye yurusun ben ermeni degilim.elhamdullah musluman turkum NE MUTLU TURKUM DIYENE.


Remzi CANGÜVEN IP: 88.224.139.xxx Tarih : 29.12.2008 13:17:34

ETNİK KÖKENİ NE OLURSA OLSUN "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"SÖZÜNÜ ÖZDE SÖYLEYEN HERKES TÜRKTÜR!


oviraptor IP: 88.245.62.xxx Tarih : 29.12.2008 17:57:32

pkk nında ermeni terör örgütünün temelinden bina edildiği düşünülürse hiç bir ermeni göğsümü kabartamaz ve artık bu ermeni sırtı sıvazlamalar türk milletini incitiyor osmanlı hata yapıp bir kaç ermeninin ölmesine sebebp olmuş olabilir ama o tarihlerde rusyadaki ekim devriminde daha fazla ermeni öldü o yüzden ermeniler anadoludan göç ederken ermenistana değil avrupaya ve amerikaya kaçtı eğer ermenilerin başına bir şey gelmisse onları silahlandırıp türklerin üzerine salanlaran amerika ve avrupanın ekim devrimi yüzünden rusyanın önce özür dilemesi lazımdır çünkü anadoludaki olayların kaynağı anadolu değildir


ali aslan IP: 88.229.203.xxx Tarih : 29.12.2008 15:17:43

kişi etnik kökeninin inkar etmemelidir inkar eden insan değildir zaten peygamberimiz de aslını inkar eden bizden değildir demiştir