23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

'Güçlüyüm diyenin önünde bir düğme var'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Düğme tek değil, düğme çok... Kim ben güç dengesiyim diyorsa onun önünde bir düğme var ve güç dengeleri de bu düğmeleri kendilerine göre kullanıyorlar” dedi.

Başbakan Erdoğan, Rabat’ta düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, “AK Parti’den istifaların yurtdışı gezileriniz sırasında gerçekleşmesi yaralayıcı ve moral bozucu oluyor mu? Bunlar yurtdışı gezilerinizi ertelemenize neden olabilir mi?” sorusu üzerine, Erdoğan, “İstifa edenler tam aksine herhalde beni düşünüyorlar. Bunu da aralıklı yapıyorlar, alıştırdılar bizi artık. Ona da alışmış bulunuyoruz” dedi.

Erdoğan, bir başka gazetecinin, Güney Kıbrıs Rum yönetimi Dışişleri Bakanı’nın Kıbrıs için dolaylı görüşmelerin Nisan’da başlayabileceğini söylediğini anımsatarak, “Türkiye’nin bu konuda geldiği son nokta nedir? Tavrı ne olacak? Nisan’da dolaylı görüşmeler
başlayabilir mi?” sorusunu yanıtlarken, kendilerine ulaşmış herhangi
resmi bir açıklama olmadığını belirtti.

Türkiye’nin 17 Aralık’tan sonra bu konudaki kanaatlerini açık ve net ifade ettiğini dile getiren Erdoğan, bunun KKTC’deki 17 Nisan seçimlerinden sonra çok daha net ortaya çıkacağını kaydetti. Erdoğan, ”Güney Kıbrıs Rum yönetimin muhatabı Türkiye Cumhuriyeti değildir. Onların muhatabı KKTC’dir. Biz burada garantör ülke olarak, aynı şekilde Yunanistan garantör ülke olarak, bu sürece daha önce nasıl yardımcı olduysak, bundan sonra da samimi bir şekilde yardımcı oluruz ve oradaki sıkıntıyı bir an önce aşmaya biz de yardımcı olarak gayret ederiz” diye konuştu.

“DEMİREL’İN DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞMAM MÜMKÜN DEĞİL”

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, “Bir süredir ’bizim için düğmeye basıldı’ diyorsunuz. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de gazetelerde, derin devlete ilişkin açıklamaları var. Demirel, ’Derin devlet boşluğu sever’ diyor. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın Irak’la ilgili açıklamalarına değiniyor. Bayrak konusunda milletin hassasiyetlerini vurgulayarak, hükümetin bayrağa sahip çıkmasına vurgu yapıyor. Demirel, ayrıca, ’Ben, Menderes ve Tayyip Bey gücü paylaşmayı sevmiyoruz, biz Jakobeniz’ diyor. Ne diyorsunuz?” sözleri üzerine, şunları söyledi:

“Ben Demirel ile medya aracılığıyla konuşmak istemem. Siyasi tecrübesine de saygı duyarım. Gerek Irak politikasıyla ilgili, gerek bayrak hassasiyetiyle ilgili, gerekse Jakoben yakıştırmasıyla ilgili düşüncelerini paylaşmam mümkün değil. Bir hükümet adına konuşma yetkisi sadece Türkiye Cumhuriyeti hükümeti başbakanınındır, hükümet sözcüsünündür, ilgili bakanların da ilgi alanlarıyla alakalıdır.

Türkiye’de Irak politikasını kimlerin nasıl oluşturduğu bellidir. Bunu Dışişleri Bakanımız da hükümet sözcümüz de açıklamıştır. Bu konuda biraz gecikmeli de olsa Sayın Genelkurmay Başkanı da açıklamasını yapmıştır.

Türkiye’nin Irak politikasını sadece Dışişlerimiz oluşturmuyor. Dışişlerimiz ilgili kurum ve kuruluşlarla da görüşerek, bunların başında Genelkurmayımız gelir, çünkü işin bir askeri boyutu vardır. Bu strateji onlarla görüşülerek de oluşturulmaktadır. Hatta, MGK’ya getirilerek oralarda da görüşülmektedir. Bakanlar Kurulumuz bu konuyu görüşmekte, parlamentoya taşınması gerekiyorsa bu tür konular parlamentoya taşınır. Zaman olur açık, zaman olur kapalı oturumlarda bunlar müzakere edilir.”

Erdoğan, Irak konusunda bu politikaların oluşturulduğunu belirterek, “Bu politikaların oluşturulması süreci de hükümetimiz dönemine ait değildir. Geçmiş dönemde oluşturulmuş bir politika vardır. Biz bu politikayı şu anda aksayan yanları nelerse bunları gidererek, geleceği taşıyoruz. ’Irak’ın şu andaki durumuyla alakalı böyle bir politika yok’ demek kesinlikle yanlıştır. Bunu daha sonraki gelişmelerde de açıkça gördük” diye konuştu.

“JAKOBEN DEĞİLİM”

Başbakan Erdoğan, tekilciliği asla sevmediğini, her zaman kolektif bir aklı kullandığını belirterek, bunu Bakanlar Kurulu’ndaki arkadaşlarının çok daha iyi bildiğini vurguladı. Erdoğan, “Jakobenlik tanımını eğer farklı anlıyorsak onu bilemem. Benim yapımda bugüne kadar yaptığım uyumalarda istişare, müzakere her zaman için önemlidir en önde gelendir” dedi.

Bakanlar Kurulu’nda ve AK Parti Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) da aynı şekilde arkadaşlarının kanaati oluşmadan kendi kanaatinin oluşmadığını dile getiren Erdoğan, “Yola biz böyle çıktık ve bu konuda da hiçbir zaman dayatmacı olmadık, bundan sonra da olmaya niyetimiz yok. Ama yakıştırmalar olacaktır” dedi.

Erdoğan, demokrasinin kendi içinde olmazsa olmazları bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Demokrasinin kendi içinde kuralları vardır. Kuralsız bir demokrasi söz konusu değildir. Bunu kabullenmemiz lazım. Demokrasinin kendi iç disiplinini yok farz ettiğiniz zaman, bunun bedelini de ödeyecek olan yine o siyasi hareketin önde gelenleridir.

Biz de bu siyasi hareketimizi başlattığımızda önce bu kolektif akıl çerçevesinde ilkelerimizi belirledik ve bu ilkeleri kabul edenlerle yola çıktık. Ama daha sonra yorgun düşenler olursa, buna uymayanlar olursa, onlarda demokrasinin kendilerine vermiş olduğu istifa hakkını kullanmıştır.

Siyasi partilerde bir hassasiyet vardır. Nedir o? Kendi iç disiplinidir, bunu ister. Ama siyasette eğer seçim yolunu seçiyorsak, iki seçeneğin var. Ya bağımsız seçilirsin, ya gelir bir siyasi partiden seçilirsin. Bağımsız seçildiğin takdirde senin kendi sınırların içerisinde çok ciddi bir tasarruf yetkin var, bunu kullanırsın. Ama bir siyasi partinin ilkelerini kabul ederek, iç disiplinini benimseyerek seçilmişsen, o zaman mücadeleni bir seçim dönemi içerisinde sürdürmen gerekir diye inanıyorum, böyle düşünüyorum.”

“SANAL VE DAYATMACI HAVALAR”

Başbakan Erdoğan, bazılarının “yedek liste” olması konusunu gündeme getirdiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:

“Peki onu il genel meclisinde, belediye meclislerinde niye gündeme getirmiyorsun? Orada da yedek listeler var. Orada evet diyorsun, öbür tarafta niye evet demiyorsun? Hiçbir zaman bir parti kalkıp da zaman içerisinde oluşan sanal veya dayatmacı havaların oyuncağı haline getirilemez. Getirildiği zaman bu sadece bir partide istikrarsızlık nedeni olmaz, ülkede istikrarsızlık nedeni olur. Bizler ülkemizin güvenilirliğine, istikrarına yönelik bu tür çabaları destekliyorsak, ona eyvallah diyelim, ama şahsen böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Şu ana kadar edindiğim siyasi tecrübe de bana bunu gösteriyor. Ben 3 yıllık, 5 yıllık bir siyasetçi değilim. Ben siyasetin içinde doğdum. Bundan sonraki süreçte de yine aynı kararlılıkla siyasetimi oluşturmaya, ülkeme, insanıma hizmet etmeye devam edeceğim.

Bizler şu anda hangi siyasi partide olursa olsun bu boşluğun değerlendirildiğini görüyorum, olay budur. Ama bu boşluğun değerlendirilmesi ne kadar sürer, ben onu bilemem. Ama, il genel ve belediye meclislerinde bu uygulama varır, bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Çünkü o da demokrasinin birer unsurudur, kurumudur. Oralarda bu olabildiğine göre bu parlamentoda bu olabilir.

“PARLAMENTOMUZ DEVAMSIZ BİR PARLAMENTO”

Bu neyi getirecektir? Genel kurullara devam noktasında parlamentomuz maalesef devamsız bir parlamentodur. Bu benim partim için de, muhalefet için de geçerlidir. Haftanın 3 gününü milletvekillerimizin buraya tahsis etmesi, fevkalade bir mazereti olmadıktan sonra da genel kurulu takip etmesi gerekir. Milletimiz oraya vekalet verirken bu niyetle veriyor. 3 günün dışında 4 gün sadece kendine ait değilsin. Aynı zamanda seni oraya gönderenlere aitsin. Onu da takip edeceksin, hangi bölgenin milletvekiliysen gerekirse bölgene gideceksin. Ankara’da bölgenin ve bölge insanlarının sorunlarını takip edeceksin. Bizi halkımız bu anlayışla destek veriyor. Bu irtibatı halkımızla kurmak zorundayız. Bunu başardığımız zaman çok daha güçlü ve disiplinli bir parlamento, siyasi partiler ve kontrol mekanizmalarını iyi çalıştıran bir kurum oluşur.”

“DÜĞME TEK DEĞİL, DÜĞME ÇOK”

Başbakan Erdoğan, “düğmeye basma” konusuyla ilgili olarak da, ”Düğme tek değil, düğme çok... Kim ben güç dengesiyim diyorsa onun önünde bir düğme var ve güç dengeleri de bu düğmeleri kendilerine göre kullanıyorlar. Bunun şu veya bu olduğunu, sizler de benim kadar takdir edersiniz. Çünkü şu veya bu yok, şunlar veya bunlar var” dedi.

İNCİRLİK

Bir gazetecinin, “ABD İncirlik konusunda Türkiye’den ne istiyor? Ayrıntıları belli oldu mu? İncirlik üssüne ilişkin taleplerle ABD Kongresi’nde soykırım tasarısı onaylanması arasında bağlantı kuruluyor. Böyle bir olasılıkta Türkiye’nin tepkisi ne olur?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

“İncirlik konusunda özellikle demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak müttefik olduğumuz bir ülkeye karşı verilebilecek desteği, bir NATO çerçevesinde, iki BM insani yardım noktasında, bugüne kadar verdiğimiz gibi bundan sonra da bunları verebiliriz. Fakat her talebin karşılanması hiçbir zaman mümkün olmayabilir. Bu talepler ifade ettiğim çerçevede olursa veriyoruz, vermeye devam ederiz. İlke noktasında sıkıntımız yok. Fakat bunu sözde Ermeni soykırımıyla özdeş hale getirme istikametindeki bir gelişme bizi doğrusu üzer. Böyle bir şeyi bugüne kadar ABD parlamentosu yapmadı, bundan sonra da doğrusu yapacağına inanmıyorum.”

Türkiye’nin bu konuda devlet arşivlerini sonuna kadar açtığını hatırlatan Erdoğan, Amerika’nın da tarihçilerini, hukukçularını bu konuda görevlendirmesi gerektiğini belirtti. Erdoğan, “Çünkü aldığınız kararlar sadece bir ülkeyi ilgilendirmiyor. Eğer bunun muhatapları da varsa dolayısıyla bu kararın orayı da olumsuz istikamette etkilememesi lazım. Nasıl bize, ’İncirlik üssüyle ilgili durum nedir, ne değildir? Ne kadar kullandırıyorsunuz veya kullandırmıyorsunuz?’ sorusu soruluyorsa, bu sorunun karşı tarafa da aynı şekilde sorulması gerekir. Bu konuda bizim de hassasiyetimizin olduğu bilinmelidir” diye konuştu.

ERMENİ İDDİALARI

Erdoğan, Türkiye’nin Ermenistan’a, Ermeni halkına karşı herhangi bir kini, nefreti olmadığını söylediğini vurgulayarak, “Tüm devlet arşivlerimizi açtığımızı söyledik. Gelin ve bu konuda gerekli incelemeleri yapın dedik. Ama kendileri, ’artık bizim arşivlerle işimiz yok’ dediler. Kaçan onlar, arşivlerle işimiz yok diyen onlar” dedi.

“Bu noktada bilgiye, belgeye dayanmadan atılan iftiralar üzerine bir milleti, bir ülkeyi suçlamaya kalkılırsa o ülke de böyle bir suçlamayı asla kabul etmeyecektir” diyen Erdoğan, Türkiye’nin böyle bir suçlamayı kabul etmediğini, çünkü belgelerin, bilgilerin kesinlikle bu tür iftiraları, bu tür zanları yalanladığını, Türkiye’nin de bunun iddiası içinde olduğunu anlattı.

TBMM’nin en kısa zamanda alacağı bir kararın başta İngiltere olmak üzere bu konuda karar alan bütün ülkelerin parlamentolarına gönderileceğini belirten Erdoğan, “Kendilerini bu noktada, o deklarasyon içerisindeki hassasiyetleri değerlendirmeye davet edeceğiz. Böyle sözde Ermeni soykırımı iftirasının olduğunu, bu konuda kendilerinin geri adım atmalarını isteyeceğiz” dedi.

AKP’DEN İSTİFALAR

Erdoğan, bir gazetecinin, partisindeki istifaları neye bağladığını, 3 Kasım sonrası barajı aşamayan partilerin istifalarla Meclis’te temsil edilmeye başlanmasını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, bu tür istifalar ilk defa başlamadığını, geçmiş siyasi tarihte de yaşandığını söyledi.

Bu tür istifaların hiçbir zaman istikrarlı politikalarını etkilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, güçlü bir gruba sahip olan partisinin şu ana kadar belirlemiş olduğu hükümet programını Acil Eylem Planı çerçevesinde aynı hassasiyetle sürdürdüğünü ifade etti.

“İstifa eden arkadaşların niçin istifa ettikleri üzerinde duracak değilim. Bu kendilerinin bir siyasi takdiridir. Bunları tamamen milletimin takdirine bırakırım. Milletim yeri geldiği zaman bunların takdirini gayet güzel şekilde yapacaktır.

Özellikle şahsıma yönelik değerlendirmeleri, hatta iftiraları kabul etmem mümkün değil. Onu da kendi gelecek siyasi yaşamlarında daha önce nasıl bir siyasi liderle çalıştıklarını şimdi ise nasıl bir atmosferde çalışıyoruz, bunu gayet iyi görecekler. Ama iş işten geçmiş olacak.”

AA
Yayın Tarihi : 31 Mart 2005 Perşembe 15:14:40
Güncelleme :31 Mart 2005 Perşembe 15:18:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?