Bundan bir yıl önce patlak veren Irak Savaşı yüzünden dünya kamuoyu hala bölünmüş durumda. Savaşın öncüleri ABD ve İngiltere'de halk, 'Liderlerimiz yanıldı mı yoksa yalan mı söylediler? sorusunu sorarken, savaşın gerekçesine de hala cevap bulunamadı. Savaştan önce ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından açıklanan kitle imha silahlarına dair delillerin hiçbiri tutmadı. Savunma Bakanı Rumsfeld ve Başkan Yardımcısı Cheney gibi ağır toplar, dünyayı bir diktatörden kurtardıkları için Irak Savaşı'nın boşa gitmediğini söylüyorlar. İngiltere'nin muhafazakarları da ABD'nin global sorumluluğuna sahip çıkıp, demokrasi ve kapitalizmi bütün dünyaya yayması gerektiğini savunuyorlar.
Siyasi gözlemciler, Irak'ta kitle imha silahlarının izine rastlanmadığı ve Saddam Hüseyin'in, terör şebekesi El Kaide ile işbirliği yaptığı ispatlanamadığı için ABD Başkanı George Bush ve İngiltere Başbakanı Blair'in inandırıcılıklarından çok şey kaybettiklerini ve her iki ülkede de, 'Liderlerimiz yanıldı mı yoksa yalan mı söylediler?' sorusunun gündemde olduğunu bildiriyor.
Bush ve Blair'in, Irak Savaşı'na gösterdikleri garip gerekçeler yüzünden kamuoyunun ve siyasi rakiplerinin yoğun eleştirilerine hedef olduklarını belirten gözlemciler, Demokrat Parti'nin başkan adayı Senatör John Kerry'in, Bush'u 'saygısızlık ve kendini beğenmişlikle' suçlayarak, 'Başkan'ın bütün Amerika'yı aldattığını' söylediğini hatırlatıyor.
Siyasi gözlemciler, savaşın gerçek sebeplerinin, politikacılar ve tarihçiler tarafından daha uzun süre tartışılacağını vurgulayarak, filozof Noam Chomsky gibi Başkan Bush'u en çok eleştiren aydınların bile gerçek sebebin petrol olabileceğine ihtimal vermediklerine dikkat çekiyor.
Yakın ve Ortadoğu'nun daha on yıllar boyu bütün dünyayı kaosa sürükleyebilecek gelişmelere sahne olabileceğini, dünyanın en güvensiz ve tehlikeli bölgesi olarak kalacağını bütün siyasi gözlemciler söylüyor. Eski başkanlardan Jimmy Carter'ın güvenlik danışmanı Zbigniyev Brejinski bu tezin en hararetli savunucularından. Brejinski, bu tehlikeli bölgeyi huzura kavuşturmak için Irak'a savaş açılmasının, 'atılabilecek en isabetsiz adım' olduğunu da sözlerine ekliyor.
Siyasi gözlemciler, bu savaşın baş sorumlularının, Başkan Bush'a yakın muhafazakar çevreler olduğunu kaydediyor. Washington'u etkisi altına alan muhafazakar kanadın, ABD'nin 21. yüzyılda, caydırıcı, atak ve tek taraflı dünya politikası izlemesini istediğini belirten uzmanlar, "Muhafazakar kanata göre, güvenlik ve dünya barışını tehdit eden en büyük tehlike, İslam aleminden kaynaklanıyor. 11 Eylül saldırıları onları haklı çıkarmış ve Başkan Bush'u da harekete geçmesi için cesaretlendirmişti. Onlara göre, Irak ve Afganistan savaşları, ABD'nin hakimiyetindeki yeni dünya düzenine götüren ilk adımlar olabilirdi. George W. Bush da ABD'yi demokrasi ve insan haklarını bütün dünyaya yayabilecek bir misyoner gibi görüyor" ifadesini kullanıyor.