Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin, büyük bir ihtimalle Irak’ta adaletin karşısına çıkacak ancak, yargılanacağı mahkeme henüz belirlenmedi. Saddam’ı bekleyen davayı en yakından izleyenler ise kuşkusuz Arap alemi.
Amerikan işgal kuvvetleri, aylar süren aramalardan sonra Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’i 13 Aralık’ta memleketi Tikrit yakınlarında yakalamayı başarmışlardı. Saddam yakalandıktan hemen sonra sorguya çekilmek üzere bilinmeyen bir yere götürüldü. Eski dikdatör, eninde sonunda yargının önüne çıkarılacak ve büyük bir ihtimalle de bir Irak mahkemesinde hesap verecek.
Savaş, zehirli gaz, cinayet ve tahribat. Saddam’a yöneltilen suçlamalar saymakla bitmiyor. Duruşmalara İran ve Kuveyt de davacı olarak katılacak. Yıllar önce Irak’ta kendilerine işkence edildiğini öne süren Lübnan’daki şii din adamları da Saddam’dan davacı. İddianamenin yazılı delillerle hazırlanmasının aylar sürmesi bekleniyor.
"Mahkeme yüzde 100 Iraklı olacaktır"
Saddam Hüseyin davasının siyasi boyutu da var. Davayla ilgili hukuk kuralları henüz belirlenmiş değil. Ancak, hükümet sözcüsü Hamid El Kifai’nin de söylediği gibi, Irak Geçici Yönetimi, Saddam Hüseyin’in Irak’ta yargılanmasına büyük önem veriyor. "Mahkeme yüzde 100 Iraklı olacaktır" diyen Kifai, davanın Bağdat’ta Iraklı hakimler tarafından görüleceğini ve mahkemeye yönetim konseyi de dahil olmak üzere kimsenin dışardan müdahale edemeyeceğini söyledi.
Mahkeme heyetinin kimlerden oluşacağı konusunda ise görüş birliği sağlanabilmiş değil. Sünnilerin temsilcilerinden Adnan Paçacı, Saddam Hüseyin’i adil bir duruşmanın beklediğini söyleyerek, "Diğer Iraklılar’dan esirgenen adaleti uygulayacağız. Davanın uluslararası standartlara uygun olarak bağımsız hakimler tarafından yürütülmesinde kararlıyız. Yabancı hukukçuların da davayla kenetlenmesine büyük önem veriyoruz" dedi.
Arap ülkeleri de yakından izliyor
Irak, devrik dikdatörü yargılamaya muktedir olduğunu göstermek istiyor. Arap devlet liderleri de Irak tarihinde yeni bir sayfa açacağı için muhakeme usülüne önemle eğiliyor. Saddam’ın idam mı edileceği yoksa müebbed hapis cezasına mı çarptırılacağı ikinci planda kalıyor. Bölgedeki diğer liderlerin bundan çıkaracağı sonuca gelince; Fas’tan Riyad’a, Şam’dan Kahire’ye kadar hiçbir Kral, Şeyh ya da Devlet Başkanı gerçek anlamda demokratik meşruiyete haiz değil.
Ama onları Saddam’dan ayıran, devrik Irak liderinin barbarlığı ve kitle imha silahı yapmaya çalışmış olması. Libya lideri Kaddafi de dahil olmak üzere hiçbiri bölgedeki Amerikan çıkarlarına başkaldırmıyor. Ancak Irak serüveninde gizli psikolojik deprem potansiyelinin önemi de küçümsenmemeli. Saddam hala milyonlarca Arap için ABD’ye kafa tutmuş ve İsrail’e roket fırlatmış bir kahraman sayılıyor.
Saddam’ın kendi halkına zulmetmiş olması onlar için farketmiyor. Devrik diktatörün yakalandıktan sonra süt dökmüş kediye dönmesine hayret etmeleri de ondan. Saddam’ın aşağılanmasına gösterdikleri tepkide, Araplar’ın bu kez de kendi meselelerini çözememiş olmalarının meydana getirdiği hayal kırıklığı da rol oynuyor.
Şimdi bütün Arap alemi, kendi liderlerinin halkı için ne yaptığını ve Filistinliler’e nasıl somut destek vereceğini bilmek istiyor.