22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

İskoç polisinin Türklere eziyeti

İskoçya'nın en büyük şehri olan Glasgow’da bir sokak kızını öldürdükleri iddiasıyla tutuklanan zanlısı 4 Türk, 105 gün hapiste kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Glasgow’da yaşayan 500 Türk aile ise polisin aylardır kendilerine katil muamelesi yapmasına isyan etti. Yaklaşık 100 ailenin kenti terk ettiği öne sürüldü.

İskoçya'nın en büyük şehri olan Glasgow’da bir sokak kızını öldürdükleri iddiasıyla tutuklanan katil zanlısı 4 Türk, 105 gün hapiste kaldıktan sonra her gün karakola giderek imza atmak koşuluyla serbest bırakıldı. Polisin kendilerini PKK’lı olmakla haksız yere suçladığını söyleyen Türkler, tutuklu yargılandıkları süre içinde de kötü muameleye maruz kaldıklarını dile getirdi. Devam eden mahkemede, ses kayıtlarının yanlış tercüme edildiğinin anlaşılması üzerine rahat bir nefes alan Türkler, kıs süre içinde beraat edeceklerini umuyor.

"BİZE KATİL MUAMELESİ YAPILDI"

Glasgow’da yaşayan 500 Türk aile, İskoç polisinin aylardır kendilerine katil muamelesi yapmasına isyan ederek yavaş yavaş İskoçya’yı terk ederken, birçok Türk “Bir İngiliz öğretmen Sudan’da tutuklandığında İngilizler dünyayı ayağa kaldırdı. Biz yok yere katil damgası yerken, bize sahip çıkan kimse yok mu?” diye dert yandı.

"PKK'LI DİYE TANITTILAR"

Türkiye’nin Londra Başkonsolosluğu’nun kendilerini aradığını ve davalarıyla ilgilendiğini kabul eden zanlılar 55 yaşındaki Hüseyin Çobanoğlu, 35 yaşındaki Halil Kandil, 28 yaşındaki Mustafa Söylemez ve 31 yaşındaki Ebubekir Öncü, başlarına gelenleri anlatırken “Polis bizi yerel basına yasa dışı PKK terör örgütü mensupları olarak tanıtarak olaya siyasi boyut katmaya kalkıştı. Oysa bizim hiçbirimizin PKK ile ilişkisi yok. Herbirimiz farklı siyasi görüşlere sahibiz” diye konuştu.

"KATİL KATİL DİYE ÜZERİMİZE YÜRÜDÜLER"


İskoç basınının da PKK’lı olarak tanıttığı zanlıların evlerinde Atatürk resimleri bulunurken, Malatyalı işadamı Ebubekir Öncü’nün cezaevinde de sürekli namaz kılan biri olduğu belirtildi. Mustafa Söylemez, bir kez adliyede, bir kez de cezaevinde dayak yediğini anlatırken, “Bir keresinde polisler gözlüğümü kırdılar. Bizim şikayetimiz polislerden. Gardiyanlar bize iyi baktı ama ilk günler içerde çok çektik. Herkes bizi katil sandığından mahkumlar ‘Katil, katil’ diyerek üzerimize yürüdü. Korkudan iki kişilik hücrelerden ilk haftalar dışarı çıkamaz olduk” dedi.

Glasgow’da bir döner fabrikasında kasaplık yapan Halil Kandil ise yapılan haksızlık karşısında cezaevindeyken açlık grevi yapmış. Son mahkemelerinde, kahvede yapılan kayıtlardaki konuşmalarda tercüme hataları ortaya çıkınca Maraşlı kasap, masum olduğunu yakında kanıtlanacağı için eyleminden vazgeçmişti. Bir kızı ve bir oğlu olan Halil Kandil’in eşi, utançlarından komşuların yüzlerine bakamadığını, okulda çocuklarının babalarının hüviyetini saklamak zorunda kaldıklarını anlattı.


2005 yılında öldürülen
sokak kızı Emma Caldwell
İngiltere’nin en büyük cezaevlerinden 1500 kişilik Berlini Cezaevi’ne atıldıkları güne değinen zanlı Türklerden biri, öldürülen kızın cenazesinin kendileri yakalana kadar özellikle bekletildiğini ileri sürerek, “Sanki bizim cezaevine atılmamızı bekliyorlardı. Biz günah keçisi seçilmiştik. Bizi pazartesi günü içeri attılar. Bir gün sonra yani salı günü öldürülen sokak kızının cenazesi toprağa verildi” diye konuştu.

Hüseyin Çobanoğlu’nu kardeşi Ali Çobanoğlu, İskoç polisinin 2005 yılında öldürülen sokak kızı Emma Caldwell cinayetinin zanlısı olarak tutukladığı ağabeyi Hüseyin Çobanoğlu, Halil Kandil, Mustafa Söylemez ve Ebubekir Öncü’nün cinayet işleyecek kişiler olmadığını söyledi.

‘POLİS, CİNAYETTEN BERİ NEFES ALDIRMADI’


Türk Toplum Merkezi olarak bilinen Glasgow’daki Türk kahvesini işleten Hüseyin Çobanoğlu, “Burayı 2004 yılı Ocak ayından beri çalıştırıyorum. Cinayet 2005 yılı Nisan ayında olmuş. O gün bugündür bana nefes aldırmadılar. Beni katil sandılar. 31 Ağustos’ta 100 polis helikopterlerle dükkanı bastı. İçerde 30- 40 kişi vardı. Herkesi alıp götürdüler. Bir tek kardeşim Ali’ye dokunmadılar. Bu baskın sırasında kahveye sesleri kayıt yapmak için mikrofonlar ve sokağa kamera yerleştirmişler. 6- 7 ay sonra tekrar baskın yapıp kahveyi 5 gün kapattılar. Polisin nefesini hep ensemizde hissetmeye başladık” dedi.

31 Ağustos Cuma günü ağabeyinin nasıl tutuklandığını anlatan Ali Çobanoğlu ise, “Sabah saat 06.00’da evine 2 tercüman, 4 polis görevlisi gelmiş. Kapıya öyle vurmuşlar ki yandaki tüm komşular uyanmış. ‘Hüseyin Çobanoğluı seni Emma Caldwell’i öldürmek suçundan tutukluyoruz’ deyip ellerine kelepçe vurmuşlar ve alıp götürmüşler. Karısını da 5- 6 saat sorgulamışlar. Abim yanı sıra 3 Türk’ü daha alıp karakola götürmüşler. 3 kişiden biri Halil Kandil, abimin yanında Türk kahvesine bakıyordu ama o cinayet olduğunda ağabeyimin yanında değildi. Hatta küstüler” diye konuştu.

"BEBEĞİMİ BİLE GÖRMEME İZİN VERMEDİLER"


7 yıldır Glasgow’da telefon malzemeleri satan Ebubekir Öncü, yüzünden hiç eksik olmayan tebessümüyle evinde uyurken sabah saat 06.00'da götürülüşlerini şöyle anlattı: “Sabahın köründe 8 polis içeri girdi. Dışarda kaç polis olduğunu bilmiyorum. Bana en çok koyan 9 aylık bebeğimi bile yatağında bırakmama izin vermediler.”

Eskiden Glasgow Göçmenler Dairesi’nde çalışan Ali Çobanoğlu, mahkeme bittikten sonra polise karşı tazminat davsı açmayı düşündüklerini söylerken, “Suçlu bulamadılar diye ölen kızın ailesini rahatlatmak istiyorlar. Benim anlamadığım oturumları olmayan katil zanlıları suçluysa, neden iki yıldır ülkelerine kaçmadılar ve normal yaşamlarını sürdürdüler” dedi. Ali Çobanlıoğlu’nun verdiği bilgilere göre, bugüne kadar polis cinayetle ilgili olarak 5 bin kişinin ifadesine baçvurdu ve 5 bin kişinin 2 bini Türk.

TERCÜME HATASI

Zanlı Türklerin son çıktıkları mahkemede, kahvehanenin dinleme kayıtlarındaki konuşmaların, polisin tuttuğu tercüman tarafından doğru çevrilmediği ortaya çıktı. Daha güvenilir bir tercümana çevirilerin yapılması için mahkeme davayı 45 gün sonra erteledi. 45 gün sonra tamen aklanacaklarından emin olan Türk sanıklardan biri şunları söyledi:
“Masumiyetimiz ortaya çıkıyor. İskoç polisinde görevli bir Kıbrıslı Türk polisin yaptığı yanlış tercümeler bizi zor duruma soktu. Bu tercüman korkusundan duruşmaya gelemedi. Ayrıca kaydedilen seslerin bize ait olduğu da kanıtlanmış değil. Boşu boşuna 105 gün hapis yattık. Zaten polis, masum olduğumuza kanaat getirmeseydi bizi şartlı serbest bırakmazdı. Kefalet için para bile istenmedi.”

Hürriyet
Yayın Tarihi : 22 Aralık 2007 Cumartesi 19:19:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?