18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İşte sansürlenen röportaj

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya`nın, Fethullah Gülen`in yıllarca çok yakınında bulunan ve daha sonra gruptan kopan Nurettin Veren`le yaptığı röportajın yayımının mahkeme kararıyla durdurulması sansür tartışmalarını da beraberinde getirdi. Cumhuriyet gazeteisinde yayımlanan röportajı alıntılayarak aktarıyoruz....,

Fotoğrafı bile yasakladı

H.Ç.: (İşte bunları söyleyen Fethullah Gülen, kadının burnunun ucu bile görünmeyecek diyen Fethullah Gülen, ANAP iktidar olduktan sonra, bu sıkmabaş dediğimiz eylemler başladı. Eylemlerin öncüsü de, o zaman, Ege Üniversitesi’nde öğretim üyesi ya da görevlisi olan Fehmi Koru’nun eşi öncülük ediyordu.) Ama Özal’la görüştü Fethullah Gülen ve camilerde vaaz vermeye başladı. Eylem yapmayın, başınızı açın diye.

N.V.: En son Reha Muhtar ’la canlı yayında yaptığı röportajda ’’Başörtüsü füruattır, bu dinin hükmü değildir; yöreye, töreye ve coğrafyaya göre.. bu, insanların karar vereceği, kendi içtihatlarıyla tercih yapacağı bir şeydir. Dinin esası değildir başörtüsü’’ dedi. Cemaatin içerisindeki insanların, bu zikzaklardan, bu virajlardan o kadar sersem oldu ki ruhları, yani siyah dediğine ertesi gün beyaz diyor; bu tür söylemlerle insanlar şaşkına döndüler...

H.Ç.: Ne yapacaklarını şaşırdılar...

N.V.: Bunlar tabii çarpıcı virajlar, yani kırılma noktaları. Örneğin ’’Fotoğraf eşittir put’’ diyordu. Benim 6 tane çocuğum var; 6’sının da bir tanesinin resmi yok. Son büyüdükten sonra çekildi. Küçüklük resimleri yok.

H.Ç.: Siz çektirmediniz.

N.V.: Hiç kimsenin evlilik, nişanlılık fotoğrafı yok.

H.Ç.: Eşiniz 17 yaşındaydı evlendiğiniz zaman ve siz onu örttünüz.

N.V.: Evet, örttük.

H.Ç.: Anneniz 70 yaşından sonra başını örttü.

N.V.: Ama hanımı, evlenince kendi ideallerimiz böyle öğretildiği için. O kadar açmazlar var ki... Bu cemaat içindekilerin hiçbiri kola içmez. Amerika’ya yardım olur diye.

H.Ç.: Ama Fethullah Gülen neredeyse 6 yıldır Amerika’da...

N.V.: Kola içmeyen bu cemaat, hatta şarap içmekle kola içmek aynı, diye düşünüyor. Kola içilen bir bardağı kullanmaz. Bunlar onun o günkü hükümleri ve emirleri, fetvaları. Ve bu insanlar buna aynen itaat ettiler. Margarin olan evden hiçbir şekilde kimse bir şey yemez, ’’Margarinde domuz yağı vardır’’ diye yazılı kâğıt dağıtıldı. Hiç kimse margarin yemedi, ha.. hasbelkader margarin yememek iyidir sağlık açısından,..

H.Ç.: Zeytinyağı varken margarin yenmez ama, o sağlık açısından değil domuz yağı var diye...

N.V.: Bu sefer insanlar ailelerinden koptu. Besmeleli et mevzuunda o kadar hassasiyet var ki, her gittiğimiz evde, önümüze konan bir sofrada analarımızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın evinde yemek yiyemedik.. besmeleli mi, sana yağı var mı, yok ya diyor adam, ’’Besmelesiz olur mu, burası Müslüman ülkesi. Herkes neredeyse Bismillah der keser’’... Sen bunu gözünle görüp kıbleye yatıracaksın ’’Allahu ekber deyip besmele çekeceksin, ondan sonra bu yenir’’... Bu sefer aileler içerisinde birinci sınıf Müslüman, ikinci sınıf Müslüman diye cemaat arasında ayrım ve kırılmalar yaratarak, toplumdan farklı bir Müslümanlık oluşturulmaya çalışıldı. Kıyafeti farklı, yemesi içmesi farklı, kola içmiyorsun, kola varsa o bardaktan içilmiştir diye bardak da kullanmıyorsun... Margarin vardır diye hiçbir yemek yemiyorsun. Besmelesiz et vardır diye... Bu sefer insanlar, toplumun içerisinde ikinci bir Müslümanlık şekli oluşturdu kendine has. Hep farklılıklar. Bunlar Fethullah Hoca’nın, ileriye dönük, fevkalade planlayıcılığını değil de, insanları deneme tahtası gibi, aklına gelen hezeyanlarıyla yönlendirmesi.

H.Ç.: Kobay..

N.V.: Sahabenin elbiseleri omzundan eskirmiş bir de ayaklarından, niye namazda dururken, ayaklarını iki karış açarlarmış. Doğrusu buymuş. Bugünkü camidekilerin ise Hanefi fıkhına göre iki ayağının arası 4 parmak olacak. Şimdi biz özellikle camide farklı Müslümanız ya, iki karış ayağımızı açıyoruz. Bu sefer camidekilerle ters düşüyoruz. Diyorlar ki sizin duruşunuz bile farklı. Gittiğin yerde hep bu tepkiler. Kıblename, kıble ölçme furyası başladı. Çünkü bütün camilerin Kıblesi yanlıştır bir ölçelim dendi..

H.Ç.: Kaçlı yıllarda bunlar oldu?

N.V.: İşte 70’lere 80’lere kadar bu böyle devam etti. Herkesin cebinde Kıblename vardı. Hatta Zaman gazetesi, Kıblename dağıttı. Bu insanlara, her konuda, mesela örtü mevzuunda, o gün öyle söylüyor, bugün böyle söylüyor. Kadınların, yüzüne bakmak, sesini dinlemek çarpıcı bir şey.. haram diyordu. Hiç Kuranıkerim’den başka bir şey dinlemezdik, hep Arap hafızları dinlerdik. Biz Araplardan çok Arapların hafızlarını dinleriz. Kamplarda teybi ortaya koyar, sabahtan akşama kadar Kuran dinlerdik. Ahmet Özhan ’a şarkı kaseti yaptırdı. Reşit Muhtar ’a da şarkı kaseti yaptırmıştı. Kendi şiirlerini siparişle şarkı kaseti yaptırıp millete, yüz binler, milyonlar satıldı. Almayan bir kişi yok. Şimdi de Ahmet Özhan’a yaptırmış şiirlerini, bütün besteleriyle, profesyonelce. Gazetelere ilanlar veriliyor. Fethullah Gülen, birlikte yolculuk ederken benim arabanın teybine koyduğum, Malezyalı bir kadının Kuran kasetini ’’Hemen çıkar bunu’’ dedi, neredeyse arabadan inecekti.

H.Ç.: Günah...

N.V.: Sen bunu nereden buldun dedi..

H.Ç.: Ama kadın gazetecilerle konuşuyor.

N.V.: İşte bütün bunları anlatırken. Çok takıyye yapmak zorunda kalıyor. Halbuki ’’Ben o gün bunlarla yanlış bir cehalet içerisinde bir davranıştaydım, şimdi bunların hepsinden vazgeçtim. Doğru düzgün işler yapmaya niyetlendim. Fikrim, kalbim, kafam değişti" dese, belki biraz daha mantıklı olur. Ama, o günkü yaptıklarından da en ufak bir taviz vermiyor. Bugünkü yaptıkları da, aynı şekilde, 180 derece ters, ne dediği belli değil. İnsanlara bir gaz bir fren, bir sağ bir sol.. Atatürkçü mesela... Fethullah Gülen, Atatürk hakkında, herkes bilir ki, ’deccal’ der ve ’kâfirdir’ diye düşünürdü. Şimdi dönüp bakıyoruz ki, Kalkavan diyor ki, Atatürkçü olduğunu, herkese her yerde ispatlarım diye demeç veriyor. Hürriyet manşetten verdi. Kalkavan, gelsin buraya Atatürkçü olduğunu ispat etsin.

H.Ç.: Gülen’in Atatürk’e deccal demesi konusunda açıklamalarda bulundunuz. Biliyorum ki yoksul köylü çocukları daha çok bu kamplara gelir. Said-i Nursi’nin kitapları okunur ve bu arada da kampın ağabeyi, 8-12 yaş çocuklar olurdu; çocuklar, 20 yaşındaki ağabeyler de olurdu. Sürekli o kamplarda laik demokratik rejim aleyhine konuşmalar yapılırdı. Bu konuyu biraz açar mısınız?

N.V.: Fethullah Gülen’in çocukluğundan itibaren kendine mahsus bir sistem, büyük devlet kurmak ve dünyayı kurtarma hayali olduğu bilinir. Kendisi bunu açıkça anlatır. Ailesi de olağanüstü bir kişiliği olduğuna inanır ve kendini de çok rahat takdim eder.

H.Ç.: Kendini mehdi olarak tanıtıyor.

N.V.: Kendini bu asırda gelecek, bundan sonra kıyamete kadar gelecek en büyük kutbul aktâb olarak nitelendiriyor. Kendine mehdi demekten endişe ediyor. Fakat kitapta kutbul aktâbı anlatıyor, ’’Çağ ve Nesil’’ de var.. Fethullah Gülen hiçbir zaman kendisini bir şekilde açıktan söylemek istediğini söylemez, üslubu hep dolaylıdır. Yapacağı işleri de dolaylı yapar. Şimdi burada kutbul aktâbı anlatıyor. Şimdi mehdiyim dese, mehdilik işi çok su kaldıran bir şey, Hz. İsa’yım dese öyle bir iddiası yok... Hz. İsa’nın annesi babası yok, burada Fethullah Gülen’in annesi babası var. O da rahatsız zaten, onu hiç tercih etmiyor. Hatta bazıları, cemaatin içinde bu kadar kutsal bir adam olunca, böyle düşünenlere kızdı. İsa diyenlerden rahatsız olduğunu söyledi. Bunu hizmete verilecek bir zarar olarak gördü. Ama, mehdilik gibi, ya da kutbul aktâb - kutupların kutubu, yıldızların yıldızı manasında, bununla ilgili tanımlamaları var. Kutbul aktâb; her 100 yılda bir gelen büyük müşteidler vardır, işte bunlar, peygamber gelmeyeceği için başka unvanlarla, başka isimlerle, bu aracı kurumlar, aracı şahıslar kendilerine bir paye bulurlar, müşteit, mücettit gibi isimlerle. Fethullah Gülen de ’’Kutub’’ , ’’Kutublar’’ da her yüz sene de bir, o devre hükmedecek, dini hüviyeti farklı, yüz senede bir gelen dünyada gizli bir lider, bu dünyanın manevi yöneticisi olarak görüyor kendini... Bunlar mutlaka manevi komutanlardır, ama kim olduğu bilinmez, emarelerinden tanınabilir. Buradan dolaylı yoldan birçok kişi paye çıkarabilir kendine, ben oyum diyebilir. Birçok tarikat liderini, Erbakan da dahil, hepsinin bu asırda gelecek mehdi-i azam olduğunu cemaatleri kabul eder.

CUMHURİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 3 Mart 2005 Perşembe 18:16:56
Güncelleme :3 Mart 2005 Perşembe 18:20:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 195.175.37.xxx Tarih : 4.03.2005 15:01:04
hikmet çetinkaya kesin para vermiştir bu adama, hikmet çetinkaya'nın nasıl bir şahsiyet olduğunu herkes biliyor, bundan 8-10 yıl kadar önce ali kırca'nın proğramında nasıl agresif tavırlar takındığını herkes biliyor ve unutmadık, bu ülkede adam gibi adam olmak lazım, yani adam gibi adamdan bahsedin bize, yoksa ben gazeteciyim deyip fütursuzca karşısındakine ağzından salyalar akıtarak saldıran kişilerden bahsetmeyin bize saygılar hikmet çetinkaya'nın tirajını söylermisiniz.

Kemal Sedir IP: 81.213.163.xxx Tarih : 4.03.2005 16:52:58
Bu yazı dizisinin yayından kaldırıldı haberini duyunca yazıda kişisel haklara sevyesizce bir saldırı olduğunu düşündüm. Ama yazıyı okuyunca bir kez daha anladım ki Fethullah Gülen Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşları içerisinde çok iyi bir örgütlenmeye sahip.Dehşet verici bir olay olarak görüyorum. Benim kafama takılan bir olay da bilindiği gibi nur cemaatini kuran Said Nursi veya diğer adıyla Said Kurdi dir. Said Kurdi Kurtuluş savaşı esnasında Kürdistan Teali cemiyetine katılmış ve faaliyetlerde bulunmuştu.Fethullah Gülen bilindiği gibi Erzurumlu ama Kürt olup olmadığı hakkında bir bilgi yok. Benim merak ettiğim Fethullah Gülen in kökeni .