31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Kapama davası sigaraya başlattı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Referans Gazetesi'nden Nuray Başaran'ın sorularını yanıtladı.

Sakin, güvenli ve özellikle hukukçu kimliğinin de olması nedeniyle bugünlerde her zamankinden daha fazla AK Parti'nin akil adamı Dengir Mir Mehmet Fırat. Partinin kapanması halinde siyasi yasak gelecek 71 kişi arasında yer alması da, onun bu davaya ne kadar titiz davranması gerektiği noktasında oldukça önemli. Buna rağmen Dengir Mir Mehmet Fırat'ı genel merkezindeki odasında ziyaret ettiğimde sakin ve soğukkanlı buldum. Tek kusuru, 7 yaşında başladığı, üç kez bırakmayı denediği ve son olarak 7 ay önce bıraktığı sigaraya, bugünlerde yeniden başlamış olması. "Babamdan ilk dayağı sigara yüzünden yedim" diyen Fırat, şimdilerde günde yine 1.5 paket sigara içiyor.

Röportajımız sırasında en çok duygulandığı ve sesinin titrediği zaman Danıştay olayını konuştuğumuz zaman oldu. "Sınıf arkadaşım" dediği ve Danıştay baskınında ölen Mustafa Yücel Özbilgin için ise ilginç bir terim kullandı ve Özbilgin'in şehit olduğunu söyledi. Fırat'la gündeme dair her şeyi konuştuk.

Kapatma davası bir yol kazası mı? Yoksa AK Parti'nin göz göre göre buraya geldiğini söyleyenler mi haklı? Son zamanlarda Abdüllatif Şener'in Başbakan'ı bu konuda bir yıl önce uyardığına ilişkin bilgiler var...

Söylediğiniz isimlerin uyarı yaptıklarını ben çok ciddiye almıyorum.

Mahkeme bu davanın görüşülmesine oy birliğiyle karar verdi. Bunun anlamı nedir? Bu aynı zamanda dava sonucuna ilişkin de bir mesaj olabilir mi?

Hayır değildir. Mahkeme orada şunu söylemiştir: Burada usulüne uygun bir iddianame var. Ama bu onun kararını etkilemez, mahkeme süreci ayrı bir şeydir. Eğer öyle olsa idi, o zaman iddianamenin kabulü veya reddi o kişinin hüküm yemesi, o zaman yargılama sürecine gerek kalmazdı. Partinin benim savunmamı istemesine gerek kalmazdı. Anayasa Mahkemesi iddianameyi usul yönünden inceler, eğer uygun ise kabul eder dava açılmış olur ama dava sonuçlanmış olmaz.

İlk defa görevdeki cumhurbaşkanı da bu davaya dahil oldu...

Anayasamıza göre de, cumhurbaşkanı devletin birliğini milletin birliğini temsil eden kişidir. Ve o sıfatlarından dolayı dokunulmazdır, yargılanamaz. Anayasamız da bunu çok istisnai bir hükme bağlamıştır. Vatana ihanet haricinde yargılanması mümkün değildir. Ancak vatana ihanet suçu var ise, TBMM'nin dörtte üçünün kabulüyle ancak yargılanma imkânı olur ki, zaten o kararı aldığı andan itibaren, artık cumhurbaşkanlığı sıfatı yok. Devleti oluşturan üç temel güç var. Yasama, yürütme, yargı. Cumhurbaşkanı bunların tamamının temsilidir. Siz cumhurbaşkanını yargılayarak aslında fiilen devleti yargılamaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla uygun olan bir şey değildir. Ve oradaki yargılamamak, mutlak bir yargılanmama hakkını getirir. Ve orada zaten şu anda gerekçelerini okumadım bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesi'nin, o cumhurbaşkanı yönünden bunun uygun olamadığını kabul etmesini ben doğru buluyorum. Çünkü cumhurbaşkanı hakkında davanın açılmaması lazım. Böyle bir iddianame verilemez. Bu iddianame de görüşülemez.

İddianameye de giremez cümlesini duydum galiba...

Hiçbir şekilde dava edilemez. Bir tek suçlayacak yer, vatana ihanetten dolayı TBMM'dir. Bakın orada savcılık yoktur. Vatan ihanet olsa dahi savcı suçlayamaz cumhurbaşkanını. Anayasa'yı beğenirim, beğenmem, yürürlükte olduğu sürece benim Anayasamdır. Vatandaş olarak da, kurumlar kuruluşlar olarak da, o Anayasa'ya saygı duymak zorundayım.

Söylediklerinizden yola çıkarsak Anayasa'ya aykırı bir iddianame mi var karşımızda?

Ben onun takdirini size bırakıyorum. Eğer size göre bu uygun ise vatandaş olarak, bir hukukçu olmanıza filan lüzum yok. Tablo tamamlanıyorsa, hukuka uygun tablosu çıkıyorsa, uygundur. Uygun değilse de uygun değildir, vicdanların vereceği bir karardır.

Fazilet Partisi'nin kapanma sebebi sadece türbandı. Sizin de suçlandığınız noktalar türbana ilişkin Anayasa değişikliğine ilişkin konuşmalarınız. Bir hukukçu olarak bunların suç teşkil edebileceğini görmemeniz oldukça ilginç.

Bu savcının bireysel takdiridir. Eğer benimle ilgili bir şey var ise, orada şunu da okursunuz, ben Anayasa'nın 13. ve 14. maddesini okumuşum. Bunların okunması yasaksa, o zaman şöyle bir karar alınabilir. "Her ne kadar Anayasamızda 13-14 maddeler var ise de bundan böyle bunun okunulması, düşünülmesi, bakılması yasaktır" denir ve ben o yasağa bir hukukçu olarak uyarım. Eğer bu yasaksa, anayasayı okumak, anayasanın maddesini tekrar eylemek suç ise, büyük bir suçtur, ben kabulleniyorum. Ben bir vatandaşım, bireyim. Anayasa bana fikir özgürlüğünü veriyor. Artı bu vatandaşların yanında ben TBMM üyesiyim. Bir siyasi partinin de yöneticisiyim. Ben fikrimi eğer söyleyemeyeceksem, o zaman benim özgürlüğüm yoktur. Ben böyle bir ülkede yaşamak istemem, ama yaşıyorum. Ben Türkiye'de fikirlerim şiddet içirmediği sürece, açık ve net olarak konuşulabileceği kanısındayım. Benim fikrimi anlayabilmesi, delil olarak sunması için başsavcının konuşmamın bütününü bulması lazım ve ben ne söylemişim onu söylemsi lazım. Onu da söylemediğine göre deliller noksandır demektir.

71 kişiye siyasi yasak uygulanması istemiyle dava açıldı. Ancak dava en az 5-6 aylık bir süreç. Bu kişiler de görev yapıyor. Rejimi tehdit edenler varsa onların görevde olmaması lazım. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?

Onu ben açıklayamam onu açıklama gibi bir becerim yok.

Şimdi biri doğru ise öbürünün olmaması lazım, diğeri doğru ise öbürünün olması lazım.

Zaten siz cevap verdiniz. Sorunuzun içinde cevabınız var.

Bundan sonraki süreci nasıl görüyorsunuz? Diyelim ki parti kapatıldı bazı vekillere de siyaset yasağı geldi. Ancak geride kalan kısım iktidar olmaya yetecek sayıyı yine koruyor. Sonucun böyle gelişmesi halinde değişik senaryolar var. Ama ben öncelikle şunu sormak istiyorum, AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ın bu partide gerçekten Brütüsleri var mı?

Zannetmem hayır. Hiçbir arkadaşlarımı ben Brütüs olarak nitelendirmek istemem. Olacağı kanısında da değilim.

Bir çok kişinin, Tayyip Erdoğan'ın olmaması halinde AK Parti'nin dağılacağı gibi bir algısı var...

Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin genel başkanı, başbakanımız. Dolayısıyla olasılıklar üzerinden konuşmam.

Nasıl bir savunma yapacak AK Parti? Karar verildi mi kimler yapacak savunmayı?

O teknik bir konudur. Süreç içinde devam eder. Verilirse, nasıl iddianame var ise bizim savunmamızı da görme imkânına sahip olursunuz. Şu anda zaten hazır olsaydı söylemiş, Anayasa Mahkemesi'ne vermiş olurduk. Demek ki hazır değil.

Son zamanlarda bir söylem var bazı davalar için hukuki değil, siyasi karar verilir şeklinde. Bir hukukçu olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Neden siyasi olduğunu neden kapatılacağını mutlaka söylemişlerdir. Haberiniz vardır. Ben şunu söyleyebilirim, AK Parti'nin rejimle ilgili bir problemi yok.

Peki niye kuşkular var AK Parti ile ilgili, kendini mi anlatamıyor?

Anlatılıyor tabiî ki.

Nerede bir tıkanıklık mı var? Size göre nedir?

Bana göre herhangi bir problem yok. Anayasada açık ve net olarak yazıyor, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." Bu cumhuriyet demektir. Egemenliğinin kaynağının halk olduğudur. Türkiye'de devletin temel olarak dini yasaklara göre yönetilmesi talebinde bulunan bir kişiye, bir siyasi partiye rastlamadım. Kavga rejimmiş, bilmem neymiş, cumhuriyet üstünde değil kavga, demokrasi üstüne. Çünkü, "Türkiye demokratik bir ülke mi olmalıdır" yani yine o anayasanın rejimin temel ilkeleri olarak kabul ettiği, "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti mi olması lazımdır" yoksa demokrasiyi , sosyal, hukuk devleti, sosyal devleti, sosyal hukuk devletini ortadan kaldırıp bir, "laik devlet mi" kurmak lazımdır? Bunu anayasa, bunu ayırmamış bu dört unsuru.

Laik devleti biraz açabilir miyiz, yani laik devlet derken?

Hayır yalnız laiklikle olmuyor. Saymış anayasa. O benim ya da başkasına göre değil, demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir diyor Türkiye cumhuriyeti Devleti. Çünkü cumhuriyetler vardır laik değildir, laik ülkeler vardır, demokratik değildir. Ama biz bir tercihte bulunmuşuz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin varlığını kabul ediyoruz. Çünkü demokrasiyle laiklik birbirinden ayrılmayan, iki tane olmazsa olmaz. Yani laik olmayan bir cumhuriyet gösterebilirsiniz, cumhuriyet olup laik olmayan cumhuriyetler gösterebilirsiniz ama laik olmayan bir demokrasi gösteremezsiniz. Bizimki açık net, bunun haricinde bizim suçlanabileceğimiz herhangi bir şey yok.

Bazıları yeni bir 28 Şubat süreciyle karşı karşıya olunduğumuzu söylüyor. Buna katılıyor musunuz?

Yok, niye katılmıyorum çünkü bir filozofun dediği gibi, "aynı suda iki defa yüzülmez." Dolayısıyla 28 Şubat bir kez daha tekrar etmez. Ha başka şekilde cereyan eder, onu ben bilemem. Ama tabiî ki Türkiye'de darbe üreticileri yok mu? İşte gazetelerde sayfa sayfa konuşmalar çıkıyor, neler konuşulduğu da ortada. Bunlar sabit ve bunları yapanların bir kısmı şuanda tutuklu.

AK Parti'nin sistemle bir kavgası var bir çatışması var noktasında bir algı var kamuoyunda. Sizin gerçekten sistemle ya da bazı kurumlarla kavganız çatışmanız var mı?

Bizim hiçbir kurumla çatışmamız olamaz, biz devletin hükümeti olup biz devleti yönetiyoruz. Devleti yönettiğimiz sürece bizim kurum ve kuruluşlarla çatışmamız söz konusu olamaz, mümkün değil. TSK tabiî ki bunun tamamen dışında, hepimizin müşterek bir şeyi, bunu düşünebilmek bile bence abesle iştigal olur.


ERGENEKONDA KARARLARI YARGI VERDİ

Ergenekon adı verilen dava ile kapatma davası iki önemli dava. Bu iki davanın birbirinin rövanşı olduğunu söyleyenler oldu. Siz ne düşünüyorsunuz?

Yok zannetmiyorum. O zaman korkunç bir şey olur. Yani çetelerin böyle devletin içine kadar, bu kadar etkin olacağını ben düşünemiyorum, düşünmeyi de kabul edemem. Ama neler yapmak istedikleri, bu çetelerin çünkü biz geldiğimiz tarihten beri organize suçlarla, çetelerle biz mücadele edeceğiz dedik. Çetelerle AK Parti olarak hükümet olarak mücadele imkanına sahip değiliz, biz yasaları çıkartırız ama biz bir şeyin üstünü örtmeyiz. Ha bunun haricindeki görev yargıya ait olan savcılara ait olan bir görevdir ve mahkemelere ait olan bir görevdir. Biz buna mani olmuyoruz. Dolayısıyla Ergenekon olayını götüren hükümet değildir, cumhuriyet savcısıdır. Cumhuriyet savcıları takibi yapıyor, sanıkları yakalıyor, sorguluyor ve bağımsız mahkemenin karşısına çıkarıyor.

Çok yoğunsunuz ama boş zamanlarınızda ne yaparsınız? Mesela kitap okur musunuz, en son hangi kitabı okudunuz? Sinemaya tiyatroya gidebiliyor musunuz?

Vallahi hiç boş zamanım yok. Ama okurum tabi. Gözümde benim bir rahatsızlığım var o yüzden çok fazla değil ama okuyorum. Bir tek kitap okumam ben, genellikle üç dört kitaba birden başlarım. Bazen roman okurum bazen siyaset okurum bazen felsefe okurum. Aslında her hafta bir film izlemek istiyorum ama vaktim olmuyor. Alıyorum, bir sürü film cd'si ama 10 dan 11 den önce eve gidemiyorum. En son üç hafta önce Cengiz Han filmine gittim.

Sabah kaçta kalkıyorsunuz? Kaç saat uyursunuz?

Sabah 7'de kalkarım. Bir gazeteyi okurum detaylı olarak okurum ama ondan sonra bir daha okuma imkanım olmuyor. Ancak gece 11'den sonra eve gittiğimde, hiç olmazsa diğer gazetelere de şöyle bir bakma imkanım oluyor. 6 saat falan uyuyorum.

En büyük hayaliniz ne?

Özgür demokrat bir Türkiye.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT KİMDİR?

30 Aralık 1945'te Mersin'de doğdu. 1967'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1973'te Adalet Partisi Adıyaman Milletvekili adayı oldu. 1983'te Doğru Yol Partisi'nin Adıyaman'da kuruluşunu sağladı ve partinin Merkez Karar Kurulu üyeliğini yaptı. 1999'da Fazilet Partisi'nden Adıyaman Milletvekili seçildi. 3 Kasım 2002'de seçimlerinde AK Parti'den Mersin Milletvekili seçildi. Halen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mersin Milletvekili.

...
Yayın Tarihi : 18 Nisan 2008 Cuma 13:24:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet yigit IP: 88.252.229.xxx Tarih : 19.04.2008 01:13:34

ergenekomda kararları yargı verdide kapatma davasında kararları uzaydan gelen birilerimi verdi onuda yargı verdi işinize gelince yargı işinize gelmeyince darbeciler gecin bunları sayın vekil


fatih IP: 88.252.229.xxx Tarih : 19.04.2008 01:10:38

özelleştirme madurları bırak sıgarayı içkiye başladı intihar etti cogunun yuvası yıkıldı bunlar daha beter olur insaallah