19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Katliamın faturası ona çıktı!

Asuman Çelebi ve Şükrü Çelebi Bilge Köyü katliamı yüzünden boşanmak zorunda kaldı. Çünkü 44 kişinin vahşice katledildiği saldırıyı gerçekleştiren Şükrü Çelebi’nin ağabeyiydi. Saldırıya uğrayan ise Asuman Çelebi’nin ailesi... Töre “Ya ayrılık ya ölüm” diyordu. Ayrıldılar... Şükrü Çelebi Asuman’ı unutamadı. Şimdi ölümü aşıp ona kavuşmak istiyor.

Takvim yaprakları 4 Mayıs 2009 tarihini gösterdiğinde Mardin’in Mazıdağı İlçesi’ne bağlı Bilge Köyü’nden yükselen silah sesleri Türkiye’yi ve dünyayı şoke etti. Sevgi Çelebi ile Habip Arı’nın nişan töreni, aynı köyde akraba olan kişiler tarafından basılmış, saldırıda 7’si çocuk, 44 kişi vahşice katledilmişti. Katliamı gerçekleştiren Şıh Mehmet’in kardeşi Şükrü Çelebi ile saldırıda annesini ve ablasını kaybeden Asuman Çelebi de olayın bedelini ödemek zorunda kaldı.

Asuman Çelebi, babasının “Kalırsan çocuğunu ve kocanı, gidersen aileni unut” sözleri üzerine 2 yaşındaki oğlunu ve eşini terk edip baba evine döndü. Çünkü oğlunun öldürülmesinden korkuyordu. Asuman Çelebi ve Şükrü Çelebi birbirlerini çok sevmelerine rağmen tek celsede boşandı. 3 aylık hamile olan Asuman Çelebi oğlunu babasına bırakarak gözyaşları içinde eşinden ayrıldı. Ancak 50’ye yakın akrabasıyla gizli bir yere taşınan Şükrü Çelebi Asuman’ından vazgeçmedi. Asuman Çelebi’nin kendisine ve oğluna dönmek istediğini ancak ailesinin buna izin vermediğini iddia eden Şükrü Çelebi eşini geri istiyor.

Asuman’la aşk evliliği mi yaptınız?

Evet. Severek evlendik. Zaten birbirimizi eskiden beri tanıyorduk. Bir gün şakayla karışık, onu annesinden istedim. O da “Olmaz, senden önce amcaoğulları var” dedi. Bizim orada öyledir. Amcaoğlu varsa kimse o kızı isteyemez. Bir kızla evlenmek istediğinde önce amcaoğullarına gidip kızı isteyip istemediklerini sorarsın. İstemezlerse kız senindir. Fakat kızı gelinleri yapacaklarsa özür dilersin, “Bir çayınızı içmeye gelmiştik” der kalkar gidersin. Öncelik amcaoğullarınındır. Fakat amca çocuğu Asuman’ı istemedi. Ben de askerliğimi yapmıştım, evlenmeye hazırdım. Annem gidip Asuman’ın annesiyle konuşmuş. Asuman’la biz de kuzeniz, annelerimiz kardeş. “Yabancıya gitmesin” dediler, kızı bana verdiler. Ama biliyor musun, nişanlandığımız günden beri felaketler başımıza toplandı.

HEP FELAKET YAŞADIK

Ne gibi?

Nişan günü benim çalıştığım fabrika yandı. Sonra Asuman’ın dedesi rahatsızdı. Evlenmek için onun iyileşmesini bekliyorduk, ama nişandan üç ay sonra dede vefat etti. Bizim orada ölüye hürmeten altı ay onun yası tutulur. Eğlence yapılmaz, beyaz kıyafetler giymemeye özen gösteririz. Fakat uzun süre nişanlı kalmak da ayıptır. Sade bir şekilde evlendik. Oğlum doğdu. Tam her şey güzel gidiyor diyorduk, bu sefer oğlum rahatsızlandı. Yok kafasında su var dediler, yok omuriliği zayıf. Asuman da ben de hastanelerde perişan olduk. Sonra da bu olay oldu. Boşanmak zorunda kaldık.

OĞLU İÇİN BOŞANDI

Asuman o gün hem annesini hem en büyük ablasını kaybetti. Kardeşlerinin başındaki en büyük abla o kaldı. Seninle gelseydi, katliamı yapanlarla beraber gitmiş olacaktı. Olaya hiç bu gözle baktın mı?

Ben zaten onun o günkü kararını saygıyla karşılıyorum. Olaylar daha sıcakken babasının evinde kalması normal. Ama katliamı yapanlar artık içeride. Kalanlar perişan olmuş. Biz olanları unuttuk mu sanıyorsun, öldürülenler bizim de yakınımız, akrabamız. Hepimizin içi kan ağlıyor. Fakat çocuğumun günahı ne, benim günahım ne? Ağabeylerim böyle bir şey yaptı diye, suçlusu ben miyim? Böyle adaletsizlik olur mu? Devlet bana ceza vermemiş, toplum ceza kesiyor. Biz bir ay sonra buluşacağız diye anlaştık. Aradan kaç sene geçti, kızı bırakmıyorlar ki gelsin. Bir de boşandırdılar bizi. Yine de ben karımı geri istiyorum.

Sizi boşanmaya zorladılar mı?

Asuman’ın benden isteyerek boşanmadığını biliyorum. Davayı da o açmamış, onun imzasını atmışlar. Mahkeme salonuna girdik. İkimizi karşı karşıya oturttular. Eşim hâkime ailesinin onu boşanmaya mecbur tuttuğunu söyledi. “Evli kalırsak bizi öldürürler” dedi. Ben de eşimi sevdiğimi, boşanmak istemediğimi söyledim. “Bana eşimi verin, kimsenin bilmediği uzak bir yere gidelim” dedim. Fakat olmadı, hâkim bizi boşadı. Asuman çocuğun velayetini istemedi, çünkü benim kanımdan olduğu için köyde ona zarar vereceklerini biliyordu. Bunu hâkime de söyledi. Oğlumu bana verdiler.

Asuman’la en son o gün mü görüştün?

Evet. Mahkeme kapısında “Üzülme, seni hâlâ seviyorum, boşanmamız önemli değil, sen hep benim karım olarak kalacaksın” dedim.

Karnına kürekle vurup bebeğimizi öldürdüler

Geçen sene ekim ayında Asuman karnındaki bebeği ölü olarak dünyaya getirdi. Fakat sen bebeğin kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için savcılığa başvurmuşsun. Bebeğin öldürüldüğünden mi şüpheleniyorsun?

Evet. O çocuk ölmedi, öldürüldü. Zaten daha çocuk doğmadan beni arayıp o çocuğu öldüreceğiz diyorlardı. Biz karşı taraftan 44 kişiyi öldürdük ya, onlar da bizim kanımızdan birini öldürmek istediler.

Bebeği kim öldürdü sence?

Köyün muhtarı Abdurrahman Çelebi, Cengiz Çelebi, bir de Ekrem Akyol. Bu üçünden şikâyetçi oldum. Soruşturma sürüyor. Kızı hamileyken dövdüler, karnına kürekle vurdular. Çocuk bu şekilde düştü. Eminim buna.

Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun, sana hâlâ köyden haberler mi geliyor?
Tabii ki geliyor. Fakat kim söylüyor dersen sana isim vermem. O kişinin başı yanar çünkü. O köyde benim eşim var, sevdiğim kadın kalmış. Neler olup bittiğini merak ediyorum. Başlarda Asuman’la telefonda görüşebiliyorduk. Hatta ben istediğin zaman ara seninle oğlumuzu konuşturayım diyordum. Fakat kızı korkuttular. Kocanla konuştuğunu duyarsak seni öldürürüz dediler. Onunla da konuşamaz olduk.

İNSAN KAFAYI YİYOR

Devletin size verdiği evler nasıl, rahatınız yerinde mi?

Çocukların rahatı yerinde, kaldığımız evler güzel, gıda yardımı da yapılıyor, ama
biz köyü unutamıyoruz. Tarlamızı, bağımızı, evimizi özlüyoruz. Tarlamız olsa,
toprakla uğraşırdık, iyi olurdu, kafamızı meşgul tutardık. Şimdi sabahtan akşama
otur, otur. İnsan kafayı yiyor. Çalışmaya da izin yok. Güvenlik sebebiyle devlet
müsaade etmiyor.

Oğlunu nasıl büyütmek istiyorsun?

Onun burada gördüğümüz modern hayata uymasını sağlayacağım. Hani deniyor ya zengin züppe çocukları gibi. Aynen öyle. Git diyeceğim, ne istiyorsan al. Kız arkadaşıyla eve geldi diyelim, gelsin, ben evden çıkarım. Hiç sorun değil. Mardin’in âdetlerini unutacak.

Annesini nasıl anlatıyorsun?

Anne eve gelecek diyorum. Ne benden ne bir başkasından bir gün bile annesi hakkında kötü söz duymamıştır.

Ailesinden ölüm tehditleri alıyorum, biliyorum yarınım yok

Asuman yanına gelse nerede yaşayacak?

Devletin bize verdiği sitede oturacağız yine. Fakat herkesten ayrı bir evimiz olacak. O, ben ve oğlumuz beraber yaşayacağız.

Nasıl geçineceksiniz?

Devlet yemeğimizi veriyor. Annemin 600 TL maaşı var. Yeter bize.

Asuman gelirse ailenden ona kötü tepki gösteren olmaz mı? Bunun garantisini verebilir misin?

Veririm. Ona kötü bir şey yapmaya yeltenen karşısında beni bulur. İsterse savcılığa gidip, bu kızın başına burada bir şey gelirse sorumlusu benim diye imza da atarım.

Birleşirseniz Asuman’ın ailesi sizi rahat bırakır mı?

Burada devlet bizi koruyor. Kimse kolay kolay bir şey yapamaz. Fakat Asuman’ı alıp gitsem, bizi elleriyle koymuş gibi bulup öldürürler.

Hiç ölüm tehdidi alıyor musun?

Alıyorum ama aldırış etmiyorum. Sen ölüsün, biz sana karını neden yollayalım diyorlar. Kurbanlık koyun gibiyiz. Elbet bize de sıra gelecek. Olan çocuklarımıza olacak.

İnsan öldürüleceğinden bu kadar emin nasıl yaşar?

Benim yarınım yok. Ben bunu bilerek yaşıyorum. İçimden bir şey yapasım gelmiyor, hayattan zevk almıyorum.

Pınar Erbaş/Habertürk
Yayın Tarihi : 24 Kasım 2010 Çarşamba 09:43:37
Güncelleme :24 Kasım 2010 Çarşamba 22:33:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?