Kerkük'te Türkiye'nin eli kolu bağlı
Irak seçimleri öncesinde Türkiye’deki sivil ve askeri kanatlardan gelen Kerkük uyarıları artarken, dikkatler Ankara’nın arzulamadığı gelişmeler karşısında ne yapabileceği sorusuna döndü.
CNN TÜRK’ten Semih İdiz’in analizini alıntılayarak aktarıyoruz...
Ankara’daki batılı diplomatlar, Türkiye’nin Kerkük’e bir askeri müdahelede bulunmasının son derece zor olduğunu belirtiyorlar. Bu tür bir müdahelenin sadece BM Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından değil, aynı zamanda Arap dünyası tarafından da reddedileceğini kaydediyorlar.
Diplomatlar, Saddam döneminde Ankara ile Bağdat arasında bir ’sıcak takip’ anlaşmasının olmasına rağmen, Türkiye’nin PKK nedeniyle Kuzey Irak’a dönük olarak gerçekleştirdiği tüm sınır ötesi operasyonlarının Arap Birliği tarafından kınandığını anımsattılar.
"Türkiye, kaygılarında haklı"
Türkiye’nin Kekrük ile ilgili kaygılarını ’anlaşılabilir’ olarak niteleyen sözkonusu diplomatlar, bu yöndeki uyarıların batıda da sık sık dile getirildiğine işaret ettiler.
Kerkük’ün demografisi ile oynamanın Irak’ın istikrarı açısından son derece tehlikeli olduğunu belirten diplomatlar, buna karşın, gözle görülür bir tehdit ile karşı karşıya kalmadığı sürece, uluslararası yasalar gereğince Türkiye’ye Kerkük’e müdahele etme hakının doğmayacağını savundular.
"ABD ile Türkiye karşı karşıya gelebilirler"
Batılı diplomatlar böyle bir müdahelenin, bölgedeki PKK/KONGRA-GEL varlığı yüzünden ilişkileri zaten gergin olan ABD ile Türkiye’yi de Kuzey Irak’ta tehlikeli bir şekilde karşı karşıya getireceğini iddia ettiler.
Kuzey Iraklı Kürtlerin başından beri bölgedeki gelişmeleri doğru değerlendirerek kendileri açısından tutarlı bir strateji güttüklerini de kaydeden diplomatlar, Ankara’nın Kerkük’ü Kürtleştirme çabaları karşısında alabileceği askeri olmayan tedbirlerin de sınırlı olduğunu söylediler.
"Misillemeler gerçekçi bir seçenek olmaz"
Türkiye’nin, misilleme olarak Habur sınır kapısını veya Kerkük-Yumurtalık boru hattını kapatmasının akla gelebileceğini ifade eden diplomatlar, ancak olumsuz ekonomik yansımaları nedeniyle bunların da Türkiye için gerçekçi bir seçenek olamayacağını savundular.
