19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

'Kışla' cemaati 'cami' cematine karşı

BAZI okurlarımız, Verso Araştırma'nın sahibi Dr. Erhan Göksel'in geçen hafta bazı TV kanallarında ilginç değerlendirmeler yaptıklarını duymuşlar.

‘‘Bunun bir özetini yayınlar mısınız?’’ diye sordular. Biz de Göksel'le konuştuk, uzun konuşmalarının bir özetini istedik. 12 Eylül'den geldiğimiz bugünkü kritik günlere ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptığını anlattı bize:

‘‘12 Eylül 1980 darbesi Türk siyasal sisteminin üzerinden silindir gibi geçti. Sadece siyaseti değil, bütün kurumları ortadan kaldırdı. Geriye iki köklü kurum kaldı; bunu 'cami cemaati' ve 'kışla cemaati' diye ifade edebilirim.

O dönem askerler 'cami cemaati'nin üzerine gitmemeyi hatta desteklemeyi sola karşı bir panzehir olarak düşündüler. Tabii Türkiye'de en çok imam hatip okulu, ne kadar itiraz etse de Evren döneminde açılmıştır.

Bu iki kurumun özelliği, her ikisinin de çok ciddi eğitime önem vermeleri ve adam yetiştirmeleridir.

Son 10 yılda üniversite sınavlarında derece yapan ve yüksek puan alanlar, cami cemaatinin dershane ve okullarından çıkıyor.

İki... 1980 öncesinin ordusu ile şimdikini kıyasladığımızda inanılmaz bir fark gözleniyor. Dünyada eşi bulunmayacak kadar bilgi birikimi yüksek askerler yetişti. Bugün dünyanın en temel üniversitelerinin mühendisliklerde okutulan ders kitapları (Örneğin, Resnick-Holyday'ın fiziği ile Thomas'ın Calculus'u) harp okullarında okutuluyor. Bu kitaplar sadece birkaç üniversitemizde okutulabiliyor. Son yıllarda TÜBİTAK'ta, yurtdışındaki önemli üniversitelerde hukuk, iktisat ve sosyal konularda doktora yapan çok sayıda subay var. Türkiye'nin en donanımlı kurumu Silahlı Kuvvetlerimiz bugün.

DIŞ DİNAMİKLERİN BASKISI

Bu süreç, nereye geldiğimizi gösterdiği gibi nereye gittiğimiz konusunda da ipuçları veriyor.

Türkiye'de sadece iç dinamikler etkili olsaydı; bu iki kurumun 80 yıllık bir hesaplaşmaya doğru gideceğine hiç kuşku yoktu... Ecevit hükümetinin 1999'da IMF'nin denetimine girmesinden sonra dış faktörlerin iç faktörlerden daha belirleyici olduğu ve daha söz sahibi oldukları açıkça ortadadır. Türkiye'nin yönetimi de, dış faktörün ağırlığını giderek daha çok hissetmektedir.

Yaşadığımız bu tablo karşısında önümüzdeki dönemde Türkiye ciddi biçimde uluslararası konjonktörde daha da sıkışacaktır. Kıbrıs, Ege, Güneydoğu ve Irak sorunları -hatta muhtemeldir ki Ermeni sorunu buna eklenecektir-, böyle bir süreçte dış faktörlerin bu etkisine karşı ülkeyi ve kendilerini ayakta tutabilmek için bu iki kurumun dışa karşı uzlaşması kaçınılmazdır. Aksi takdirde ülkemiz, hepimiz enkaz altında kalırız.’’

BEŞ PARTİYE NEFRET

Türkiye bu duruma nasıl geldi?

- Önemli bir uyarı yapmak istiyorum. 3 Kasım'da halk AKP'ye teveccüh etmedi; diğerlerini yok etmek için oy verdi. AKP'nin yükselen trendinin altında, bitmiş tükenmiş parti liderlerine, sizler bizi artık yönetemezsin mesajını verdiler. Çünkü 22 bankanın batmasına göz yumuldu. İktidardaki DSP, MHP ve ANAP'ı silerken, dışardaki DYP ve SP'yi de gömdü. Eğer iki yıl önce partiler liderlerini değiştirseydi, bu tablo ortaya çıkmazdı. Bu mesajı sanırım algılamışlardır

HÜRRİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 5 Mart 2004 Cuma 15:59:10
Güncelleme :5 Mart 2004 Cuma 22:29:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?