31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Küçük muhabir kafalılar!

Akşam, Tercüman ve Güneş çalışanları 22 gündür maaş alamazken, 100 kişi işten atılırken grubun en büyük gazetesinin yayın yönetmeni Serdar Turgut'un Oray Eğin'le birlikte 10 gündür Amerika'da yarı iş-yarı tatil yapması çalışanları küplere bindirmişti. Bardağı taşıran son damla ise Turgut ve Eğin'in 'tatil izlenimleri' oldu. Turgut dün gazetesinde maaş alamayanlara inat gibi, "Georgetown'da Nathan's bara girip kendime 'Double Jameson on the rocks' söyledim" diye yazdı...

Akşam muhabirleri çektikleri çileyi birçok sitede dile getirmeye başladı. Oray Eğin, Amerika'dan muhabirleri çok kızdıracak bir yazı kalema aldı. İşte o yazı...

Küçük muhabir kafası

Amerika tarihinin en önemli dönemecinde. Ekonomik kriz gündelik hayatta hissediliyor, tüketim kültürünün doğduğu topraklar alışverişin azaldığına tanık ediyor, herkes gündelik rutinin bir parçası olarak borsa endekslerini okuyor ve tam da bu dönemde yeni bir Başkanlık seçimi var. Amerikan tarihinin ilk Afrika kökenli Başkan'ına Oval Ofis'i teslim etmeye hazırlanıyor, Barack Obama hızla Beyaz Saray'a doğru koşuyor.

Tıpkı Berlin Duvarı'nın yıkılması gibi bir milat 4 Kasım'daki Amerikan seçimleri. Yepyeni bir Amerika, dolayısıyla da yepyeni bir dünyaya uyanacağız. Daha da önemlisi seçimler sadece Amerikan vatandaşlarını ilgilendirmiyor.

Nasıl iki Berlin'in birleşmesi dünyada bir dönemi kapattıysa aynı şey şimdi Amerika için geçerli. Bir milat olarak dünya tarihi açısından.

Ayrıca kendi içinde de heyecanlı bir seçim bu. Birkaç ay önce Cumhuriyetçiler'in üçüncü bir dönem daha Beyaz Saray'ın sahibi olacağını düşünenler bile şaşırdı. Anketler günden güne değişiyor. Obama şimdilik yüzde 6'yla 10 arasında önde görünüyor. Ama her an her şey de değişebilir.

Değişmeyecek tek gerçekse yeni Amerikan Başkanı'yla yeni dünya düzeninin de başlangıç meşalesinin yakılacağı.

Türkiye'nin kendi küçük dünyasından ne kadar uzak görünüyor değil mi bu süreç? Gündelik saçmalıklarla vakit kaybederken, Türkiye'yi de doğrudan ilgilendiren bu yeni döneme ne kadar hazırlıksız bir kamuoyu var değil mi?

New York Observer'da Ocak ayında çıkan bir yazıda Türkler'in McCain ve Obama'nın adını bilmediğini aktarıyordu yazar. 10 ay önce durum bu kadar vahimdi. Şimdi farksız mı peki? En azından adlarını biliyoruz.

Dünyanın geleceği şekillenirken Türk basınında bunun hak ettiği yeri bulduğunu düşünüyor musunuz?

Maalesef hayır. Çünkü Türkiye'deki gazeteciler hâlâ mesleğe yeni başlamış muhabir kafasını aşamadılar, dünyayı büyük ölçekten takip edemiyorlar da ondan. Tek işleri koridorda onun bunun dedikodusunu yapmak, kıskanmak, kin biriktirmek. Onun dışında ne algıları ne de kapasiteleri Amerika'dan dünyaya yayılan değişimi görmeye müsait.

Mesleğe yeni başlayan gazeteci adaylarının bunu okuyamaması normal, ama medyada yıllarını geçirmiş isimler bile bunu anlamıyorsa ortada başka bir sorun var demektir. Ya gerçekten kapasiteleri yok, gazetecilikleri yeterli değil ya da bunca yıl koridorda dedikodu yapmakla geçmiş vakitleri...

Yeter artık bu taşralılık!

Neyse ki herkes onlar kadar zavallı değil.

Mesela Hasan Cemal, içindeki gazetecilik enerjisiyle Amerika'yı gezdi ve geçen hafta izlenimlerini Milliyet'e yazdı.

Bu kıdemde bir gazetecinin bu dönemde Amerika'da olmasından daha doğal ne olabilir ki?

Galiba mesleğimizin en önemli kuralını unuttuk: Haber neredeyse gazeteci oradadır.

Elbette Amerika'yı çok iyi bilen bir Genel Yayın Yönetmeni, o gazetenin yazarı bu dönemde Amerika'ya gidecek. Sokaktaki insanlarla konuşacak, haberleri takip edecek, etkili kişilerle buluşacak, havayı soluyacak... Bundan daha doğal ne olabilir?

Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök neden bu kadar yurtdışında diye tepki duyulduğu görülmüş şey midir, bu kadar saçma bir şey olabilir mi?

Peki bize neden saldırıyorlar?

Zavallı ve kıskançlar da ondan.

Kıskandıkları asıl olarak yaşam tarzı değil. Elbette buna karşı da kin biliyorlar.

Ama asıl dertlerinin başka olduğunu biliyorum ben: Giderilemeyecek birtakım eksikliklerinin, gazetecilikteki beceriksizliklerinin, cehaletlerinin ve toplamda beş para etmemelerinin intikamını bizim üzerimizden almaya çalışıyorlar.

Medya böyledir işte. Birileri gazetecilik yapınca, diğerlerinin hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkar. Hiçbir işe yaramayanlar çoğunluktaysa, gazetecilik yapanlara karşı da topluca saldırı başlar ki kendileri fark edilmesin.

Siz onlara aldanmayın. Hepimizi hapsetmeye çalıştıkları bu kısır döngünün çok ötesinde bir şeyler oluyor yerkürede. 1989 yılında Mehmet Ali Birand, Berlin Duvarı yıkıldığında oradaydı ve dünyada yepyeni bir döneme tanıklık ediyordu. Dünya, o sayılı dönemeçlerinin birinde ve ben de yerinde buna tanıklık edebildiğim için şanslıyım.

...
Yayın Tarihi : 23 Ekim 2008 Perşembe 09:53:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?