Bazı işadamları ve sivil toplum örgütlerinin, Türkiye'nin yüksek borç sorununun çözülmesi için sundukları önerilerin tartışıldığı Bakanlar Kurulu'nda, İstanbul'dan devlet memuru bir vatandaştan gelen mektup duygusal ortam yarattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cebinden mektubu çıkardığında, zarfın içinde 1 milyar 60 milyon lira olan maaşı olan bir memura ait 530 milyon lira vardı. Türkiye için hiçbir fedakarlıktan kaçmayacağını dile getiren vatandaş, 'Ülkemin zor günleri aşması için üzerime düşeni yapıyorum. Başkalarına muhtaç olmaktansa maaşımın yarısını 3 ay boyunca veririm. Yeter ki namerde muhtaç olmayalım' yazmıştı. Mektup karşısında başta Sanayi Bakanı Ali Coşkun olmak üzere birçok bakan gözyaşlarını tutamadı. Bir maaş vekillerden Bu duygusal ortam üzerine hükümetin krizin aşılması için gelecek gönüllü destekleri değerlendirmesi kararlaştırıldı. Bunun için hükümetin, Ulusal Dayanışma Tahvili çıkaracağı bildirildi. Böylece isteyen vatandaşlar 5 yıl ile 3 yıl vadeli olması planlanan bu tahvilleri alarak, devlete uzun vadeli borç vermiş olacak. Buradan gelen kaynaksa sadece borçların ana parasını kapatmak için kullanılacak. Bakanlar Kurulu bu hesapların açık ve şeffaf olarak izlenmesi için internetten takip edilmesini sağlayacak bir düzenlemenin uygulamaya konulmasını da kararlaştırdı. Milletvekillerinin bir maaşlarını devlete vererek gönüllü kampanyaya öncülük edebileceği de konuşuldu. Ulusal Dayanışma Fonu Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Türkiye'nin ekonomik bir savaş verdiğine işaret ederek, 'Bu yılın ilk 3 ayında gerçekleştirilen 20 milyar dolarlık borç geri ödemesi, Irak savaşından daha zor bir savaştır. İçinden geçtiğimiz süreci vatandaşımız çok iyi anlıyor. Onun için de pek çok vatandaşın, pek çok kuruluşun, Türkiye'nin bu sıkıntılardan kurtulabilmesi noktasında bize müracaatları var. Bunları teşekkürle ve şükranla karşılıyoruz. Bu ve benzeri talepleri en iyi şekilde değerlendirebilme noktasında Devlet Bakanı Ali Babacan başkanlığında bu çalışma yürütülüyor. Ümit ediyorum ki 1 hafta içerisinde bu konu kamuoyuna açıklanacaktır.' Bilindiği gibi Ulusal Dayanışma Tahvili, Ankara Sanayi Odası Başkanı (ASO) Zafer Çağlayan'ın önerisiyle ortaya çıkmıştı. Sanko Holding Başkanı Abdülkadir Konukoğlu da, 'Herkes servetinin yüzde 20'si vererek devletin borçtan kurtulmasına yardımcı olabilir' diyerek farklı bir öneri getirmişti. Erdoğan: Halka açılmalar var Kamuoyunda Ulusal Daşanışma ya da Barış Tahvili ismi verilen bu çalışma için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Ek kaynaklar konusunda; özelleştirme, orman vasfını yitirmiş arazilerle ilgili atacağımız adımlar var. Hazine arazileri, barajlar ve enerjiyle ilgili bunların halka açılmasıyla ilgili adımlar atacağız' dedi. İlk çağrıyı Zülfikar Doğan yapmıştı Türkiye'nin ekonomik kurtuluşu için her kesimden fedakarlık önerileri gelirken, bu konuda ilk çağrıyı AKŞAM yazarı Zülfikar Doğan yapmıştı. Doğan, AKŞAM Gazetesi'nde 27 Mart'ta yer alan köşe yazısında, şunları dile getirmişti: ...Hükümet, Meclis, iktidar ve muhalefet çıkıp, halka tüm gerçeği olduğu gibi anlatsa, ülkenin durumunu, zorluklarını, sıkıntılarını ortaya koysa, 'Devlet bugün milletine, milletinin desteğine muhtaçtır! Gün dayanışma ve paylaşma, destek olma günüdür' dese ne olur? Bir günde Hazine ihalesinde faize yatan katrilyonların, dövize akan milyar dolarların, bu ülkede bir şeylerin sahibi olanların ya da olmayanların bir defaya, mahsus katkısını, desteğini istese. Ama milletçe ve hep birlikte bu yapılsa, 6 milyar doları bu ülke, bu millet kendisi bulamaz mı? ...... Geçmişte, Almanya, Japonya, Güney Kore ve pek çok ülke bunu yaptı. İnsanlar maaş, ikramiye almadı, ev sahibi olan evinin bir aylık kirasını, akarını bağışladı. .... Medya, 'battık, bittik, piyasalar hükümete faiz şamarı attı, Hazine'nin faizden eli yandı' diyeceğine, milleti böyle bir kampanyaya çağırsa, fena mı? İşte yazıyorum, bir maaşımı Cumhuriyet Hazinesi'ne vermeye razıyım. 'Hepimiz birbirimiz ve ülkemiz için, hepimiz Türkiye için. Ey 70 milyon, var mısınız?
DESTEKLEYENLER DE VAR KARŞI ÇIKANLAR DA
Mehmet Yıldırım (İTO Başkanı)-Biz yokuz Son günlerde bazı özel sektör temsilcileri, savaş bahanesini öne sürerek devletin borç ödemelerinin kapatılabilmesi amacıyla, zenginlerin devlete bağış yapması veya tahvil yoluyla faizsiz gelir aktarması şeklinde ilk bakışta iyi niyetli gibi görünen öneriler getirdiler. Bunlar, kumar batağına saplanmış babaya yeni kaynak sağlama gayretidir.Bunlar, aslında devletin kaynaklarına öteden beri göz diken bazı kesimlerin önerileridir. Kötü alışkanlıklarından vazgeçmeyen kumarbaza yeni kara delikler yaratmada biz yokuz. Sinan Aygün (ATO Başkanı)-Altın Sertifikası Vatandaşın gönüllü bağışlarının toplanacağı 'Gönül Havuzu' projesinden sonra, 'Altın Sertifikası' öneriyoruz. Halkın sakladığı altın, sertifika karşılığı devlete 'yeddiemin' olarak verilmelidir. Devletin bir ya da dört yıl vadeli yüzde 5 faizli sertifika karşılığı bu altınları alarak, iç borçların ödenmesinde kullanılabilir. Altın karşılığı alınan sertifikaların nama yazılı olması halinde sertifika sahibi bu sertifikayı teminat olarak kullanabilir, takas edebilir. Vade sonunda ise yıllık yüzde 5 faiz alarak gelirlerine katkı sağlayabilir. Ali Bayramoğlu (MÜSİAD Başkanı)-Kar ortaklığı Savaş tahvili gibi kaynaklara ihtiyaç yok. Kağıt ekonomisi ile çözüm isteniyorsa, özellikle gelir getiren kamu kuruluşlarına 'kar ortaklığı' ile yatırımcı çekilmeli. Vadesi 2 yıla kadar olan Devlet İç Borçlanma Senetleri'nin yüzde 75'i yeni borçlanma enstrümanlarıyla swap edilmeli, iç borca yönelik vadesi gelen ödemelerin yüzde 25'i para basılıp kapatılmalı. Yüksek kar sağlayan otoyol, Boğaz köprüleri ve kamu kuruluşları için kar ortaklığı katılım belgesi çıkarılmalı, buradan sağlanacak gelir ''Reel Ekonomiye Destek Fonu'' olarak kullandırılmalı. Feridun Irak (VATBO Başkanı)-Para Hazine'ye Herkesin servetinin yüzde 20'sini istemek, bu ülkenin yükünü çeken üreten, istihdam oluşturan ve üreten kayıtlı kesime haksızlıktır. Türkiye'de 2 bin civarında oda, borsa, sendika birlikleri ile bunların birlikleri ve konfederasyonları var. Bunlar, ellerinde yüksek faizlerle bankalarda tutulan Türk Lirası, döviz, tahvil, Hazine bonosu cinsinden milyar dolarlara ulaşan paraları yüzde 5-10 gibi bir faizle ve uzun vadeli olarak Hazine'ye versinler. Bu yolla oluşturulacak kaynak IMF'den beklenenin çok üstünde olacak ve sürekli bir rahatlık sağlayacaktır. Tanıl Küçük (İSO Başkanı)-Moral faktörü Ülkemiz zor günler geçiriyor ama Türkiye bunları aşacak güçte. Ulusal tahvil konusunda çeşitli görüş ve öneriler bulunuyor. Ancak son karar Bakanlar Kurulu tarafından verilecek. Ulusal tahvil, Türk ulusunun duyarlılığı açısından çok önemli. Mühim olan bu olumlu havayı kalıcı kılacak tedbirleri alabilmek. Hızlı hareket edebilmek, doğru karar alabilmek önemli. Bütün bunlar tahvil olsun ya da olmasın neticede moral açısından, sorunları hep beraber aşacağımız açısından hükümete ve bize moral veriyor.