29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mahkum hücreye sığmayınca!..

Kanadalı cezaevi yetkilileri, 205 kilogram ağırlığında uyuşturucu çetesi üyesini, hücresine sığmadığı gerekçesiyle hapis süresi bitmeden tahliye etti.

"Büyük Mike" olarak bilinen Michel Lapointe, 2006 yılının Eylül ayında tutuklanmış, 2008 Mayıs ayında ise 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Koltuğuna sığmayan ve yatarken zorluk çeken Lapointe'nin cezaevi yetkililerinden, "25 aydan fazla zamandır tutuklusunuz ancak tutuklu durumunuz sağlığınız açısından riskli" yazılı bir mektup aldığı belirtildi.

Salı günü serbest bırakılan Lapointe, "Artık kendime uygun bir yatakta uyuyacak, rahatça oturabileceğim bir koltukta oturacağım.

Bundan sonra normal bir hayatım olmasını istiyorum. Olmaması gereken şeyler yaptım ve bedelini ödedim" dedi.

iha
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2008 Perşembe 13:41:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmettiflis IP: 88.252.37.xxx Tarih : 13.11.2008 14:35:13

Haber aslında içeriye attıklarımızla biz dışardakilerin genelini ilgilendirir fikir yönüyle ilginç ve ulaştığımız uygarlık düzeyinde bir ölçüt.Bakın cezası bitmemiş insanı salt cezaevi fiziki konumla ilgili olarak mahküm lehine oluşan düşünce ile erken salıveren o uygar infaz rejimine karşılık bizde benim bizzat malatya cezaevinde 1999 yılında revir koğuşunda uyuşturucudan yatalak bir mahkümün bir battaniyeye konup kapı dışına konarak tahliye edilmiş olduğunu görmüş olmamla uygarlığımızın derecesini varın kıyaslayın.Bizde yatağa bağlı tuvaletini altına yatağa yapan ve tek revir koğuşunda tutulan mahküm tahliye edildikten sonra evine kavuşabildimi bilemem ama infaz rejimimizin cezaevlerindekilere bakış açısına çok ilginç bir örnektir.Zaten avrupa medeniyeti suçlulara suçuna göre belli bir ceza verip her insanın infaz süresini de ayrı ayrı değerlendirerek tesbit etmek gibi bilimsellik içinde ve herşeyden önce içeri dışarı kopukluğundan uzak insani vasıfları daim işler tutan bir anlayışla affı işletmedikleri halde adaletin bu yönünü düzenlemişler.Oysa bizde birini içeri atmış isek ya cezası orantısız ya suçlu suçsuzluğu layıkı ile muhakeme edilememiştir.İçeri attıktan sonra barınması beslenmesi psikolojisi ve tekrar topluma kazandırılması hak getire.Bu gün cezaevleri ülkenin en önde gelen bir sorunu ve af mutlaka bir ihtiyaç.Zira gerek ceza ve gerekse infaz rejimi ile ekonomi ve sosyal gelişmemiz buna affı zorunlu ve tek çıkar tol kılar durumdadır.Bir ülke ki kısa geçmişinde bizatihi üst düzey görevlilerince çeteleşme şeklinde faili meçhul cinayetler işlenmiş işletilmiş olduğu ve derin devlet şaibesi taşıyor ve bunu inkar edemeyip bununla ilgili soruşturmayı gerek yargısal zaaf ve gerekse dokunulamazları kollar sistemle başbaşa ise o ülkenin adaleti her dört beş senede bir yüklü af çıkatmaya mecburdur ve affa karşı olma ve durma şansı yoktur.Günümüzde hepimiz bu dediklerme bizzat şahidiz.Son TCK ya ve 5/3 infaza rağmen ve hergün cezaları artırma eğilim ine rağmen içeride yer kalmamış millet üstüste yatıyor ve doğru dürüst yeme içme yok,ordakileri ilaçlarla tutuyoruz.Demekki çare uygar olmayı becerdikten sonra ona paralel yasaları devreye sokmak ve herşeyden önce insanı temel alan uygulamalardan asla vazgeçmemektir.Bu gün yeni cezaevleri inşa ederek cezaevi kapasitesini artırmak herşeyden önce işe cehaletle soyunup başlamak değilde nedir.Her suç işlenişinde affa karşı olunmasını tekrar etmek ferdi bir düşünce şeklidir .oysa devlet dai ma genel düşüncelere itibar etmeli ve geçmişindeki bir kara leke olarak içte çeteleşip eşkiyalığa soyunmamalı ve içindeki çeteleri bir an önce adalete tevdi ederek zabtırapt altına almalıdır.Devlet kendi içinde çeteleşmeyi üst düzey yöneticilerinden açığa çıkan ve ortalarda fink atarak tayfaları ile hala cüretkar tavırlar sergilerken uygarlıktan ve verdiği cezaların caydırıcı olacağından bahsetme hakkına ve affa karşı olma lüksüne sahip olamaz.Oluyorsa idareden nasiplenmemiş demektir.Avrupa birliğine katılım için asgaride benzerlik şarttır.