Almanya Hıristiyan Demokrat Birlik Partileri (CDU-CSU) Genel Başkanı Angela Merkel, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini şu anda parti olarak desteklemediklerini belirterek, AB'nin içinde bulunduğu kritik bir dönemde Türkiye için imtiyazlı ortaklık statüsünün daha uygun olduğunu ileri sürdü.
Merkel, Sheraton Otel'de düzenlenen 'Avrupa'nın Geleceği' konulu panele katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında AB ve Türkiye ilişkilerine özel yer ayıran Merkel, Avrupalı siyasetçilerin Türkiye'ye zaman zaman üyeliğe dair sözler verdiğini belirterek, "Ancak bu siyasetçiler, Türkler uzaklaştığında daha farklı konuşuyorlar. Biz ise çeşitli sözler vererek bu sözleri tutmama durumuna düşmek istemiyoruz" dedi.
Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirme konusunda son derece başarılı olduğunu kaydeden Merkel, Türkiye'nin bunları Avrupa'ya hoş görünmek için değil kendi insanlarının iyiliği için yaptığını vurguladı. Merkel, "Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılması durumunda bile bu müzakerelerin ne türde olacağı çok önemli. Yapılacak görüşmelerin tam üyeliğe giden bir müzakere mi, yoksa imtiyazlı ortaklık için müzakere mi olacağı noktası da önemlidir" diye konuştu.
Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini şu anda parti olarak desteklemediklerini belirten Merkel, "AB'nin içinde bulunduğu kritik bir dönemde Türkiye için imtiyazlı ortaklık statüsün daha uygundur" ifadesini kullandı.
Türkiye için önerdiği imtiyazlı ortaklık çerçevesinde, serbest dolaşım ve egemenlik haklarının devri konularında bazı kısıtlamalara gidilebileceğini söyleyen Merkel, ancak Avrupa'nın savunma ve güvenlik alanında Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle bu konuda daha yoğun bir işbirliği yapılabileceğini savundu.
Merkel, dünyadaki diğer gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Geçen 30 yıl içinde dünyada çok önemli gelişmelerin yaşandığını vurgulayan Merkel, 'Demir Perde'nin kalktığını, Sovyetler Birliği'nin yıkıldığını hatırlattı. Soğuk savaşın sona ermesi ile de Avrupa'nın tehdit algılayışında değişiklik yaşandığını kaydeden Merkel, ABD'nin 'soğuk savaş' dönemindeki önemini yitirdiğini ve terör tehditlerinin hedefi haline geldiğini savundu.