24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

’Mumcu’yu uyuşturucu çeteleri öldürttü’

’Türk Escobar’ olarak adlandırılan ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, Vatan gazetesinden Devrim Sevimay’a çarpıcı açıklamalar yaptı. Baybaşin, Gazeteci - Yazar Uğur Mumcu’nun katillerini bildiğini söyledi. Vatan gazetesinde yayımlanan röportajı alıntılayarak aktarıyoruz...

Erbakan nasıl uyuşturucu nedeniyle Almanya’da yargılandıysa, diplomatik imkanları nedeniyle ceza almadan kurtulup, arkadaşları Halit Kahraman ve diğerleri ceza aldıysa, sonra da başbakan olduysa, Mustafa Bayram gibi adamlar da öyle milletvekili oluyor. Türkiye’nin koşulları, ortamı budur...

* İngiltere’nin önemli gazetelerinden The Observer sizi Pablo Escobar’a benzetti. Siz benzetiyor musunuz?
İngiltere gazetelerinin yazdıkları utanç vericidir. Benzetmeyi de iğrenç buluyorum. Ben uygar yasal düzene inanıyorum. Kriminal veya gangster benzetmelerini kendime yakıştırmam mümkün değildir.

* Escobar 11 yıl önce öldürüldü. Siz kaç kez ölümle burun buruna geldiniz?
Kaç kez ölümle burun buruna geldiğimi saymadım ama her zaman ölmeye hazır yaşıyorum.

* Kimdi bunlar? En azından tarif eder misiniz?
Eskiden beni öldürmek isteyenler düşman çevrelerdi. Sonraları haklarında bilgi sahibi olduğum devlet içindeki çürükler ve onlar adına hareket eden çete gruplarıydı. Türkiye’deki çürükler, "yumurtası"ydı derken, Hollanda ve Almanya’daki devlet çürükleri katıldı. Hollanda ve Almanya’dakiler de "patates"tirler. Bu çürük yumurta ve patatesleri fıçılara doldurup Lice’nin fosseptik çukurlarına gömsek artık beni öldürmek isteyenler kalmamış olur. Ve siz de bu ölüm sorusu yerine yaşam sorusu sorsanıza be öf! (Yanıt aynen böyle)

* En güçlü olduğunuz dönem ne zamandı? Bize bu gücün bir ölçüsünü verebilir misiniz?
En güçlü olduğum dönem Diyarbakır-Uğurhan’da manifatura kumaş ticareti yaptığım yıllardır. Besmeleyle dükkanı açardık. Bana göre en büyük güç doğrudur. En güçlü insan da doğru olanı uygulayandır.

* Ailenizi nasıl kurdunuz? İşiniz, aile içinde sorgulandı mı?
Annem benim için kutsaldır. Evliliğim ve evlendiğim kişi onların talimatı ve organizesiyle olmuştur. Çocuklarım İngiltere’de okuyorlar. 3 erkek, bir kızım var. Benim işlerim hiçbir zaman evime girmedi. Kaçakçılık işlerini kendim tasvip etmedim, doğru bulmadım. Ailem öğrendiği zaman çok çok üzüldüler. Annem bu işler doğruysa sütümü helal etmem demişti. Evlendiğimde zaten tek bir yasadışı iş bile yapmadım. Dolayısıyla eşim söylenenlerin doğru olmadığını biliyor. 1984’ten sonra hiçbir gayri meşru işim olmamıştı. Devlet bunu çok iyi biliyor.

* Eşiniz, çocuklarınız size bakarken onların gözünde ne görüyorsunuz?
Sadece insan sevgisini görüyorum.

* Uyuşturucu aileniz için bir istihdam alanı, geçim kaynağı olduğu için kabul mü gördü?
Benim ailem için uyuşturucu hiçbir zaman geçim kaynağı ve istihdam alanı olmadı. Dedemin arazilerinde bağ ve bahçelerinde iki binden fazla ırgat çalışırdı. Benim uyuşturucudan veya kaçakçılıktan tek kuruş kazanmadığımı beni tanıyan herkes bilir. Ama Türkiye devleti herkesten çok daha iyi bilir.

* Ama bir başka açıklamanızda da "Lice’de ziraat, hayvancılık yapacak bir ortam yoktu, uyuşturucu işine girmeyen birkaç aile vardı" diyorsunuz. Çelişki var, nasıl toparlarsınız?
Doğru, Lice’de tarım alanı yok ama bizim Diyarbakır’da bir sürü arazimiz vardı. Kaçakçılıktan ise uyuşturucuyu kast etmiyorum. Diyarbakır’da esnafın vergisel anlamda kaydı yoktu, yurtdışından gelip giden malın kaydı yoktu. Bunu söyledim.

* Kaç kişiye baktınız?
Milyonlarca dolar paralarla on binlerce insana yardım etmişim. Bunu da görev bilmişimdir. Allah bazı insanlara güç ve olanak verir. Ve karşılığında da sorumluluk verir. Güç ve olanak uygun olarak kullanılmalıdır. Şimdiki iş yerlerimde tam olarak kaç kişi çalışıyor bilmiyorum.

* 15-16 yaşında İstanbul’da sigara satma işine giriyorsunuz sonra birden on binlerce insana ekmek veren bir noktaya geliyorsunuz. O aradaki servet uçurumu neyle kapanıyor?
Uçurum yok. Ben İstanbul’a geldiğimde de zengindim. Ayrıca sadece sigara satmadım, elbise, araba parçaları da sattık.

* Şimdiki iş yerleriniz?
Diyarbakır’da plastik boru, bazalt fabrikaları ve mermer ocağı var. İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde gayri menkulümüz bulunuyor. Onların ne kadarına Hollanda hükümeti el koydu, hiç hesaplamadım bile.

* Soyadını değiştiren bir akrabanız var: Naif Yavuztürk. Şu anda cezaevinde olan Eski Van Bağımsız Milletvekili Mustafa Bayram’ın damadıyla ortak eroin işi yaptığı belirlendi. Sizin Bayram ailesiyle ortaklığınız var mı?
Aile olarak tanıyorum ama hiçbir zaman ticari işim olmadı. Dediğiniz akrabalarımla da ticari bağını yok.

* Nasıl böyle biri milletvekili olur?
Erbakan nasıl uyuşturucu nedeniyle Almanya’da yargılandıysa, diplomatik imkanları nedeniyle ceza almadan kurtulup ama arkadaşları, Halit Kahraman ve diğerleri ceza aldıysa, sonra da başbakan olduysa Bayram öyle milletvekili olmuştur. Türkiye’nin koşulları, ortamı budur.


Kaçakçılık yapmadım içinde bulundum

* Sizi hangi unvanla anmamız gerek?
Uzmanlık alanım ticaret. Ama politikayla uğraştığım ve aşirete bağlı olduğum için başka şekilde unvanlar da veriliyor.

* Uyuşturucu kaçakçısı?
1992’de TRT’de beni bir programa davet ettiler ve "Dahi işadamı" diye tanıttılar. Yine TRT’de ekonomi programı için çağrıldım, Güneyedoğu’nun nasıl kalkınması konusunda görüşlerimi sordular, anlattım. Ben her zaman işadamı oldum ama, siz şimdi bana "uyuşturucu kaçakçısı mısınız" diyorsunuz.

* Değil misiniz?
Ben kaçırmadım, sadece içinde oldum.

* Ne demek "içinde olmak?"
Benim işlerimi siz ne kadar biliyorsanız ben de uyuşturucu meselesinin o kadar içindeydim.

* Yani ne kadar?
Uyuşturucudan nasıl para kazandıklarından haberdardım. O işleri yapanlarla benim de ticari bağlantılarım vardı.

* Kara para aklanması işleri gibi mi?
O zamanlar kara para, ak para yoktu. Döviz olsun da nereden geldiği önemli değildi.. İşadamları döviz bulmak için her şeyi yapıyordu. Ve bunların hiçbiri devletten gizli yapılmıyordu. Ama bunları net olarak anlatmam mümkün değil.

* Hangi yıllarda bu ağın içindeydiniz?
1979, 80, 81, 82...

* Ama cezaevine ilk 1976’da girmediniz mi?
Evet, evimde esrar var diye aldılar ama dosyaya bakacak olsanız evin adresi bile yoktu. Sağmalcılar’da iki yıl yattım.

* Sonra?
1984-İngiltere’de dört yıl. Aralık-1988’de Türkiye’ye geldim. Gelir gelmez aldılar, Mart’a kadar Sağmacılar. Cezaevinden çıkar çıkmaz bu kez de 2. Şube aldı. Bana yapılan baskıları anlatmak için Aksaray’daki otelimde bir basın toplantısı düzenliyordum. Oraya gelip beni gözaltına aldılar. İnanılmaz işkence gördüm. Askıya aldılar. Elektrik verdiler, indirdiklerinde de ağır şekilde dövüyorlardı. İki gün komaya girdim. Çok zor, çok ağırdı.

* Sonra yurtdışına çıktınız?
Aralık 1995-Aralık 1996 arasında Belçika-Hollanda sınırında bir yerde kaldım. 2 yıl Hollanda’dan ayrılmamak kaydıyla serbest kaldım. 27 Aralık 1998’de buraya girdim.

* Bunlann hepsi uyuşturucu kaçakçılığından mı?
Kısmen. Ama şöyle; mesela uyuşturucu satan birini yakalıyorlar, o diyor ki "Ben bunu Baybaşin’e satacaktım". Delil bu. Öldürmeye azmettirme, rehin alma suçları da aynı şekilde hep düzmeceydi. Yani ben yaptığımdan fazlasını yattım.

* Ama yine de siz uyuşturucu kaçakçısı değilsiniz?..
Mecbursunuz, soruyorsunuz. Ama değilim! Hiçbir zaman uyuşturucu kaçakçısı olmadım. 1984 yılından önce, kendimi içinde bulduğum ve asla tasvip etmediğim gayri meşru ticaret tarzıdır, o kadar.

Mumcu’yu uyuşturucu çeteleri öldürttü

* "Mumcu’nun katilini biliyorum" demiştiniz. Kim?
Direkt şahsı değil ama benimle görüşmelerinden sonra, uyuşturucu konusuyla ilgili derinlemesine araştırmalar yapmasından sonra, kendisinin yazdığı "Mafya belli diğerleri kim" yazısından sonra onun bilgilerinden çekinen kişilerin katlettiğinden hiç şüphem yok. Konuştuk, bana gelecek derinlemesine konuşacaktık, bana gelmeden katledildi.

* O dönemde PKK’yla ilgili de bir araştırma yapıyordu. O araştırmasının etkisi olabilir mi?
Olsa ben duyardım. Gerek PKK gerek diğer sol örgütlerden kiminle görüştüysem Mumcu’nun katlini doğru bulmadıklarını söylemişlerdir bana.

Kürtçe konuşmaktan ötürü çekilen işkenceler tokmak gibi kafamda yer etti

Hüseyin Baybaşin 1956 doğumlu, 1.75 boyunda, 78 kilo, Diyarbakırlı bir insandır. 8 kardeşiz. Doğup büyüdüğüm Lice ortamı ve okul süreci öğretici olmaktan çok bunaltıcıydı. Aile büyükleri sürekli olarak devlet baskısı altında eziliyorlardı. Biz çocuklar ise "Türküm doğruyum çalışkanım" andını okuyarak okula başlıyorduk. Kürtçe’den başka hiçbir dil bilmediğimiz halde Kürtçe konuştuğumuz için öğretmenlerimiz çubuklarıyla küçücük ellerimize kırarcasına vururlardı. Derslerimizde "ali yat ali uyu yat yat uyu uyu yat uyu" diye başlardı. Kürtçe konuşmaktan ötürü çekilen işkenceler de hep tokmak gibi kafamda yer etti. Öfke ve isyanlarla büyüdüm. Ailemin geniş arazi bağ ve bahçeleri vardı. Halen vardır.

Ailem Lice’deki varlıklı ailelerden farksızdır. Muhafazakar ve dindar bir ailedir. Hem anne hem de baba tarafımın çoğu imamlık müftülük yapıyorlardı. Beni en çok etkileyen kişi ortaokulda matematik hocamız Turhan Alıntemiz’di. Peygamber gibi bir insandı. Derslerin yalanlarla insanları verimsizleştirdiğini anlaşılır bir ifadeyle anlatırdı. Sonra Turhan hocamı tutukladılar. Komünist olduğunu iddia ettiler. Turhan hocamı hep aradım. Asaletini ve saygınlığını hep aradım. Onun tutuklanmasından sonra öfke ve isyanım beni arayışa yöneltti. Turhan hocam niye suçluydu? Türküm doğruyum diye yemin ediyorsam niye Türkçe bilmiyordum? Böylesi duygu ve düşüncelerle istanbul sonra da dünyada doğruyu aradım. Ve doğruyla ilk olarak ingiltere hapishanelerinde tanıştım. Bir ömrün dünyayı tanımaya yetmeyeceğini öğrendim.

VATAN GAZETESİ
Yayın Tarihi : 3 Ocak 2005 Pazartesi 16:21:26
Güncelleme :3 Ocak 2005 Pazartesi 16:11:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?