23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Org. Yalman’dan ’klasik müzik’ yazısı

En zor koşullarda dahi, klasik müzik tutkusundan vazgeçmemesiyle tanınan eski Kara Kuvvetleri Komutan Emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısında, klasik müziğin ’’gizli şifrelerini’’ anlattı... Aytaç Paşa’nın yazısını, Cumhuriyet gazetesinden  alıntılayarak aktarıyoruz. ....

Müzik sadece dinlenilmesinden zevk alınabilecek bir araç olmanın ötesinde kendine has dili olan bir kültürdür

Klasik müzik nasıl dinlenmeli?

Seslerle düşünme sanatı olduğunu ifade ettiğimiz klasik müziği derinliğine ve genişliğine kavrayabilmek, daha açık bir ifade ile anlayabilmek veya müziğin seslerle düşünebilme yöntemlerini bulabilmek için dinletiden önce kapsamlı bir hazırlık yapılmasında sonsuz fayda vardır. Öncelikle fikri, ruhi ve bedensel anlamda müzik dinlemeye hazır olmalıyız; zihni ve bedeni yorgunluk içinde müziğe konsantre olmak, onun derinliklerine inmek son derece zordur. Bu yönüyle müziği dinlemeye hazır olmak, dinlemenin bence yarısıdır.
Müzikte sesler, hem aklımıza hem de ruhumuza yönelir ve bu husus dinleyenlerde bir duygu yoğunluğu yaratır. Müziğin matematikle olan ilişkisi nedeni ile akla, tabii ki estetik değerleri itibarıyla da ruha hitap eder. Önemli olan müziği içinde duyabilmek ve hissedebilmektir. Bir eseri dinleyenlerin beklentileri ve hissettikleri söz konusu eserlerle bazen uyuşur bazen de çelişir. Kimileri Alman bestecilerinin müziğinden hoşlanırken bazıları İtalyan ve İspanyol müziğinden hoşlanabilirler. Çünkü müzikte güzellik ve çirkinlik gibi göreceli kavramların bireylere göre çok değişik sonuçlar doğurduğunu gördüm.

AYTAÇ YALMAN
Emekli Orgeneral, Eski Kara Kuvvetleri Komutanı

Bilindiği gibi müziğin yüzlerce tarifi yapılmıştır. Ancak ben bugün sizlerle kısa bir tanımlamadan hareketle, daha önce fazla temas edilmemiş bir konuyu (müziğin dinlenmesi) gibi oldukça soyut bir kavramı tartışmak, bu konuda amatör bir dinleyicinin gözü ile bilgi ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir ifadeye göre müzik, ’’sesle düşünmektir’’. O zaman bu düşüncenin metotlarını, genişlik ve derinliğini belirlemek ihtiyacında olduğumuzu kuşkusuz sizler de kabul edeceksiniz. Bu yazım ile söz konusu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.

Müzik yalnız belirli mekânlarda, konser veya başka bir sahne sanatı dinleme veya izlemenin dışında, bulunulan her ortamda, doğada var olan güzellikleri hissetme ve görme ile ilgilidir. Diğer bir ifade ile; müzik aracı ile hayatı derinliğine hissedebilir, ruhumuzun sükûn bulması ile duygusal bir deşarj yaşayabiliriz.

Klasik müzik, tarih boyunca birçok nesil için zevk, neşe, ilham ve teselli kaynağı olmuştur. Anılan müzik bir eğlence aracı olarak hizmet verdiği kadar, hatta daha ciddi anlamda insan deneyimlerinin ve duygularının zihinsel ve fikri gelişimine yardımcı olmuş ve bunlara ışık tutmuştur.


Müzikten önceki hazırlık sağlıklı bir dinleme için gereklidir


Müzik yaratıldığı ve dinlendiği ortam ile yakinen ilgilidir. Bu yönüyle müzik için; ’’çağın dünya görüşüdür’’ , diyebiliriz.

Seslerle düşünme sanatı olduğunu ifade ettiğimiz klasik müziği derinliğine ve genişliğine kavrayabilmek, daha açık bir ifade ile anlayabilmek veya müziğin seslerle düşünebilme yöntemlerini bulabilmek için dinletiden önce kapsamlı bir hazırlık yapılmasında sonsuz fayda vardır.

Öncelikle fikri, ruhi ve bedensel anlamda müzik dinlemeye hazır olmalıyız; zihni ve bedeni yorgunluk içinde müziğe konsantre olmak onun derinliklerine inmek son derece zordur. Bu yönüyle müziği dinlemeye hazır olmak, dinlemenin bence yarısıdır.

Bir dinletiye gitmeden önce o programda çalınacak eserler ve besteciler hakkında bilgi sahibi olunmasında, eserin anlamlı bir şekilde dinlenmesi açısından fayda vardır.

Dinlenen müziğin bestecisinin söz konusu eseri ne amaçla ve nasıl bir ruh hali içinde yazdığının bilinmesinin ayrı bir güzelliği vardır. Bu bilgilerle dinlenen bir eserin kaç bölüm olduğunu her bir bölümün neyi amaçladığını bilmenin eserin derinliklerine inmek açısından bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Bu husus sanatçı ile dinleyici arasındaki iletişim açısından da fevkalade önemlidir.

Müziği anlamak ve değerini kavrayabilmek için konunun uzmanları tarafından müzik parçalarının tekrar tekrar dinlenmesi tavsiye edilir. (Ben de bu fikre bütün kalbimle iştirak ediyorum.)

Konu ile profesyonel anlamda ilgilenenler için Joseph Kemren, Gary Tomlinson’ un ’’Listen’’ kitabını tavsiye ederim; bu dokümandaki dinleme cetvelleri ilgi duyanlara kapsamlı bilgi verecektir.

Ayrıca müzik kavramları ve terimleri hakkında bilgi sahibi olmak, müzikte duyduklarımızı daha iyi anlamamızı sağlayarak bizlere yardımcı olur. Konu hakkında analiz ve sentez yapabilmek, doğru ve uygun terimler kullanabilmek için bu bir zorunluluktur.


Bir dinleme yöntemi


İçinde bulunduğumuz çağın en önemli özelliklerinden biri de güncel konuları müzikle ifade etme anlayışıdır.

Müzik, kuşkusuz, bestecinin duygularını, ruh durumunu anlatmaya çalışır, dinlerken bu duyguyu kavrayabildiğimiz ölçüde eserle bütünleşebiliriz.

Cemal Reşit Rey bir olayı, bir mekânı, müzik ile resmetmeye çalışmış, bu konuda da çok başarılı örnekler vermiştir. Beethoven ’’Eroika’’ senfonisini Napolyon için yazmıştır. Bu nedenle müziği dinlerken anılan olay, şahıs ve mekânları müzikle birlikte yaşarız.

Haydn ve Beethoven zamanında müziğin belirli bir konu ile ilişkilendirildiğini biliyoruz. Ancak günümüzde ise bu anlayış büyük ölçüde terk edilmiş, insanlar müzikte belli bir yorum ve konu aramaksızın dinlemeye, dinledikten sonra belli bir senteze ulaşmaya başlamışlardır.

Bu konuda farklı bir yorum getiren Nietzsche ’’Müzik bir şeyi açıklamaz; ne imgeleri, ne belli bir duyguyu, ne de fikirleri açıklayabilir. Bir başka sanatın yardımcısı, hizmetkârı da değildir. Sadece kendi dünyası içinde kendi gücüyle dolaşır. O gene de bir şeyi yankılamalı, ama neyi? Metafizik gerçeği, evrenin duygular üstü özünü işte buradan yola çıkarak müzikçi bu gerçeği algılamış, bu sonsuzluğa akan özü görmüş olmalıdır’’ diyor. (Nietzsche’nin Müzik Üzerine Düşünceleri Pierre Lasserre .)

Müzikte sesler, hem aklımıza hem de ruhumuza yönelir ve bu husus dinleyenlerde bir duygu yoğunluğu yaratır. Müziğin matematikle olan ilişkisi nedeni ile akla, tabii ki estetik değerleri itibarıyla da ruha hitap eder. Önemli olan müziği içinde duyabilmek ve hissedebilmektir.

Bir eseri dinleyenlerin beklentileri ve hissettikleri söz konusu eserlerle bazen uyuşur bazen de çelişir. Kimileri Alman bestecilerinin müziğinden hoşlanırken bazıları İtalyan ve İspanyol müziğinden hoşlanabilirler. Çünkü müzikte güzellik ve çirkinlik gibi göreceli kavramların bireylere göre çok değişik sonuçlar doğurduğunu gördüm.


Dinleyicinin karakteri ve ruh hali


Dinleme konusundaki bir başka tespitimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Hayatın güzelliklerini terennüm eden eserlerin yanı sıra karamsarlığı telkin eden eserlerin aslında dinlenen müzikten ziyade dinleyenlerin karakter ve ruh halleri ile yakinen ilgili olduğunu müşahede ettim.

Bir eseri dinlerken, özellikle izledikten sonra karmaşık duygular yerine huzurlu bir dünya yaratan, hayata pozitif duygularla bakmamızı sağlayan duygusal bir deşarj mümkün olabilmişse arzu edilen sonuç istihsal edilmiş demektir. Ancak dinleyenlerde değişik tasavvur ve tahayyül farklılıkları olabileceğini kabul etmek mecburiyetindeyiz. Çoğu zaman müzikle birlikte en rafine edilmiş hüznü, korkuyu, mutluluğu birbiri içinde yaşarız. Bu biraz önce ifade ettiğim tahayyül gücüyle yakinen alakalı bir husustur.

Dünyanın yaratılışını tasvir eden bir müzik eseri bazıları için tanrısal bir gücü izah ederken bazıları için yalnız bir fizik olayıdır.

Daha önce de ifade ettiğim gibi bazı eserler dinleyicileri temaları itibarıyla yönlendirir. Beethoven’ın ’’Eroika’’ sındaki kahramanlık teması ile pastoral senfonideki doğa duygularının yaşatılması dinleyenleri etkiler. Kuşkusuz müziğin bizlerde bıraktığı görsel tahayyül ne denli güçlü, verdiği duygu ne denli yoğun ise müzikalitesi o kadar güçlü ve anlamlı olur. Eserin bitiminde her dinleyicide değişik duygular, farklı tahayyüller farklı zenginlik ve derinlikler oluşur, bazen dinleyicilerin kendi ruh dünyalarından kattıkları değerler ile şiirsel ya da duygusal öğeler ön plana çıkar. Şüphe yok ki derin bilgi ve deneyim sahibi olanlar bir müzik parçasındaki ana temayı veya temaları, ona bağlı olan müziğin genişlik ve derinliğindeki vüsati ve kompozisyonun bütünündeki sağlamlığı anlarlar.


Dinleyici-sanatçı yakınlaşması


Bu arada ihmal edilmemesi gereken bir husus da dinleyicinin duygusallığı ve müzikal heyecanı ile sanatçının müzik heyecanı arasındaki yakınlaşma ne kadar mümkün olabiliyorsa ulaşılabilecek sonuç o denli güzel ve mükemmeldir. Sanatçının performansı, enerjisi, heves ve arzusu dinleyicilere intikal eder. Tabiidir ki dinleyicilerin konsantrasyonu, dinleme konusundaki ilgi ve istekleri de sanatçıyı etkiler. Görüldüğü gibi müzik insanlar arasında mükemmel bir iletişim şeklidir. Dinleyici ile müzisyen arasında oluşan manevi bağ, bu iletişimin en heyecan verici olanıdır.

Dinlenen eserin hangi amaçla neyi ifade etmek istediği önceden bilerek dinlemenin insana verdiği zevki, insanda çağrıştırdığı duyguların yarattığı yoğunluktan bahsetmiştim. Bu konu ile ilgili görüş ve düşüncelerimi konuya farklı bir boyut ve düşünce kazandıran İgor Stravinski’ nin ’’Klasik müzik dinlemede yeni bir yol’’ isimli seri konferanslarından bir bölümü naklederek bitirmek istiyorum. " Müzik aslında bir şey ifade etmeyecek kadar soyuttur. Onun yaptığı; beyni yalnızca duygusal bir şey olmuş gibi kandırmaktır, bunun da pek ilginç yönü yoktur. Çünkü beyni kandırmak için basit bir görsel illüzyona bakmak yeterlidir. Eğer müzik bize bildiğimiz bir yeri hatırlatacak olursa nostaljik bir ruh haline girebiliriz ya da eğer aklımıza mutlu anılarımız gelirse gülümseriz. Ancak bu duygular müziğin kendisinden kaynaklanmaz. Müzik bize bu duyguları anımsatan olayı çağrıştırır, biz de bunları anımsayarak bir şeyler hissederiz.’’


Sonuç


Müzik bütün güzel sanatlar içerisinde müstesna etkileme gücüyle dinleyenlerde yarattığı duygusal yoğunluk içinde bizleri günlük yaşamın dışına çıkararak yeniden güç kazanma ve kazanılan bu yüce değerleri paylaşma imkânı ve güzelliği verir.

Müzik, insan ruhiyatındaki etkisi itibarıyla ahlaki yönden de insanı etkiler, yozlaşmış toplum yapısını yeniden düzenlemede önemli bir rol oynar. Geleneklerimizin devamında önemli bir vasıta olma özelliği taşır.

Müzik sonuç itibarıyla; bizlerde oluşan ruhsal tortu ve birikimi güçlendirir, genişletir ve duygularımızı yüceltir. Kuşkusuz dinleyenlerin müzik bilgisi ve derinliği, sonuçta alınan zevk ile yakınen ilişkilidir.

Müziği dinlerken, müziğin diğer kültürleri anlamada bir araç olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.

Uzun bir zaman dilimi içerisinde müzik dinleyen kimselerde geniş bir kültürel bakış açısı gelişir, iyimser bir dünya görüşü oluşur. Daha açık bir ifade ile dinleyenlerde duygusal bir zevkin yanı sıra entelektüel düşünce de gelişmiş olur.

Müzik dinleyen insanların kanaatimce bilmek durumunda oldukları bir diğer husus da müziğin bir ideoloji aracı olarak çok özel bir güce sahip olduğu gerçeğidir. Bu nedenle bu güçlere karşı korunmak için müziği yalnız dinlemek yetmez, okumak da gerekmektedir.

Çünkü müzik sadece dinlenmesinden zevk alınabilecek bir araç olmanın ötesinde bir kültürdür. Kendine has dili olan bir kültürdür.

Siz hiç içinde müziği barındırmayan bir kültür biliyor musunuz? Bu nedenle dinleyici olarak bizler müzikle düşünmeyi öğrendiğimiz ölçüde kendi değerlerimizi ve dünya değerlerini anlamış oluruz.

Klasik müzik aynı zamanda genç ve yaşlı kuşaklar arasında duygusal ve entelektüel bir köprü görevi görmektedir.

Müzik dışında sanatın birçok çeşidinde örneğin resimde, diğer sahne gösterilerinde somut bir objeyi hareketi görerek değerlendirmemiz mümkünken, müzik gibi dinlemeye dayalı bir sanat türünde hissedebilmek diğerlerine göre daha zordur. Özellikle farklı bir kültürün müziğini öğrenebilmemiz için belli bir zamana ihtiyaç vardır.

CUMHURİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 9 Şubat 2005 Çarşamba 09:35:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?