23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Pollock’a İstanbul’dan mektup

İki milyon tirajlı The Wall Street Journal gazetesindeki yazısında Türkiye’ye ağır eleştiriler yönelten Robert L. Pollock’a İstanbul’da yaşayan ve Referans Gazetesi Genel Koordinatörü David Judson, "İddialı başlıkları ihtiyatlı kullan" diyerek uzun bir mektup yazdı.

Judson mektubunda, Wall Street Journal yazarı Robert Pollack’a Türkiye ile ilgili gözlemlerini ve düşüncelerini aktardı.

Judson’un Pollock’a yazdığı mektup şöyle:


Sevgili Robert,
Öncelikle, geçen hafta yayımlanan, " İslamcılık ve solculuk Türkiye’deki anti-Amerikan çılgınlığını kızıştırıyor" başlıklı yazına geç yanıt verdiğim için özür dilerim. Önceki hafta, Türkiye’nin ulusal ekonomi gazetesi olarak Trabzon, Ordu ve Samsun’da gerçekleştirdiğimiz seminerler nedeniyle bir hayli meşguldüm. Bugün İstanbul’a vardığımda, sadece orjinal metni okumakla yetinmeyip, muhabirimiz Mustafa Akyol ile yapmış olduğun kısa söyleşiye de göz attım. Mustafa’ya vakit ayırdığın için teşekkür ederim. Ayrıca, makalenle ilgili, Wall Street Journal’ın internet sitesinde yayımlanan okur tepkilerini de dikkatlice inceledim.

Makalen yeterince kızıştırıcı, fakat doğrusunu söylemek gerekirse, internet sayfanıza yağan tepki mektupları ise çok daha ateşli. "Gerçek şu ki, Türkiye’nin bugünkü önemi, neredeyse Ruanda’ninki kadar" diye yazmış New Hampshire eyaletinden Robert Roughsedge. "Türk olduğumu kabul etmekten utanıyorum" demiş Kansaslı Aysun Scott. Bunların arasında en çarpıcı olanı ise California’dan Ed Chenal’ın önerisi: "Türkler’e, uydu antenli televizyonların yanında bir de Fox TV gönderelim" Aman, aman. Kopardığın şu küçük fırtınaya bak.

Türk medyasında atılan bazı naralara katılmak gibi bir niyetim yok. Fakat, bu tartışmaya ben de katkıda bulunmak istiyorum. Durumum biraz özel. Türkçe yayınlanan bir ekonomi gazetesinin yönetim kurulundaki rolümün yanısıra, vergisini ödeyen, oyunu kullanan, sadık bir Amerikan vatandaşıyım. Ve buradakilerin de gözden kaçırmadığı gibi, son derece iyi bilinen bir Yahudi peygamber ismine sahibim. Ve biliyor musun, geçen haftanın dört gününü Karadeniz yollarında geçirdim, ama burada tek bir Amerikan bayrağının yakıldığını görmedim. Ondan önceki hafta ise Anadolu’nun kalbindeki Eskişehir’deydim. Ne Amerikan karşıtı, ne de anti-semitik eylemlere rastladım. Güneydoğu Anadolu bölgesinin Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adana şehirlerinde de durum aynı. Bir ay önce oraları dolaştım. Doğudaki Erzincan ve Erzurum’da da aynı sükunet hakim. Pekiyi, tamam. Belki Erzurumlular ki bu şehir Türk milliyetçiliğinin en güçlü kalelerinden birisi- karşılarında bir İstanbul gazetesinin Türkçe konuşan Amerikalı editörünü görünce biraz hayal kırıklığına uğramadı değiller. Fakat, şüpheci tavırları, birkaç yıl önce (20 yıl çalıştığım) USA Today ve Gannett gazetelerinin muhabiri sıfatıyla ziyaret ettiğim, Alabama’nın Selma kasabasındaki yerel halkın tavrından hiç de farklı değildi.

Vurgulamak istediğim nokta da zaten bu. Kapitalist şişman Amerikalıların ve aç çocukların karikatürlerini içeren resimlerin sergilendiği ve senin de ziyaret etmiş olduğun İstanbul galerisinde entellektüel sığlık yok mu? Tabii ki var. Aynı New York’taki Soho’da, ya da bürondan çıkıp köprüyü geçtiğinde varacağın Brooklyn’in Williamsburg bölgesindeki galerilerde bulabileceğin gibi.

Peki ya Türk liderler? İçlerinde Başbakan Erdoğan’ın da bulunduğu liderler, irrasyonel ve dar görüşlüce mi hareket ediyorlar? Ama böyle örnekleri ABD Kongresi üyeleri arasında bulmak da mümkün. Waco’daki David Koresh tarikatına karşı düzenlenen operasyonun din-karşıtı bir komplo olduğuna; Belgrad’daki Çin Büyükelçiliği’nin bombalanmasında aslında gizli bir CIA planı bulunduğuna; ve ABD’nin milli ormanlarının Birleşmiş Milletler’in rüyalarını süslediğine dair birçok şey duydum. Peki, Türkiye’de ırkçılık ve anti-Semitizm yok mu? Tabii ki var. Hiç ABD’deki Ku Klux Klanı’nın gösterilerine tanık oldun mu? Ben, oldum. Ve bu gösteriler Idaho’nun Sand Point kasabasında değil, liberalliğiyle ün salmış San Francisco’nun hemen dışında yapılmıştı. Mustafa’yla sohbetinde, Fransızların, işin içine komplo teorileri karıştırmadan Amerika’yı eleştirmelerini savumuşsun. Yapma, Robert. Bana, 11 Eylül’ün Pentagon tarafından planlandığını öne süren kitabı unuttuğunu söyleme. Bu kitap, yayınlandığı ilk gün, Paris’te 100 binden fazla sattı. Almanya da, aynı absürtlükte bir belgeseli piyasaya sürerek, Fransızlar’ın izinden gitti.

Bu karmaşık dünyanın içinde hep birlikte yaşıyoruz. Hızla köksalan cehalet içinde bulunduğumuz bilgi çağının en büyük ironisi olsa gerek. Ancak cehalet ve paranoyanın sınır tanımaması gibi, bilgelik de Washington kulisleriyle ya da Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin yanıbaşındaki mekanlarla sınırlı değil. Bir dahaki sefere Türkiye’ye geldiğinde, Irak’taki savaşın sınırın iki tarafındaki gençlerin düşüncelerini nasıl etkilediği konusunda, taşımacılık şirketi sahibi Mehmet Aslan’la görüş. Bu konuda söyleyeceklerini son derece ürkütücü bulacaksın. Eğer Kahramanmaraş’a uğrarsan, tekstil üreticisi Alişan Arıkan’ı aramanı tavsiye ederim. ABD’nin tarım ihracat kredilerinin yerel pamuk üreticilerini nasıl fakirleştirdiğini anlatacaktır. Eğer Trabzon’a yolun düşerse, yerel fındık borsasını yöneten Şükrü Erus’la, onun Ermenistan’la ticari ilişkilerin geliştirilmesi yönündeki adımlarını ve çevredeki Yunan-Ortodoks kiliselerini özel çabalarla nasıl restore etmeye çalıştığını konuş. Bunlar, düşünceli, derin ve komplo teorilerine kulak asmayan insanlar. Fakat bu gerçek, Amerikan militarizmiyle ilgili korku ve çekincelerinin olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak bu, senin sözünü ettiğin gibi bir anti-Amerikan çılgınlık değil.

"50 yıllık Türk-Amerikan müttefikliği boyunca kim ne yaptı ve bunun ne kadarı hatırlanıyor?" tartışmasına ise girmeyeceğim. Eminim, posta kutun da dolmuştur. Fakat, Amerika’da bir gazeteci olarak benimsediğim bir öğütü paylaşmak isterim: İddialı başlıkları ihtiyatlı kullan.

Gerçekten de, diğer yerlerde olduğu gibi, Türkiye’de de Amerika’ya karşı sergilenen iyi niyette azalma yaşandı. Fakat, bu durum, ileri sürdüğün boyutta değil. Eğer Türkiye’de gerçek bir "Amerikan karşıtı çılgınlık" yayılacak olursa, merak etme, bunu sana ve Doug Feith’a bildirecek ilk kişi ben olacağım.

Saygılarımla.
David Judson
Genel Koordinatör/Referans

...
Yayın Tarihi : 25 Şubat 2005 Cuma 00:42:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?