BM Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Erdoğan, Kıbrıs Rum kesiminin sondaj girişimleriyle ilgili olarak 'tüm tarafları' uyardı.
Başbakan Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, beklendiği üzere, Kıbrıs Rum tarafının Doğu Akdeniz sondaj faaliyetlerine geniş yer verdi, İsrail’i de sert şekilde eleştirdi.
“Kıbrıs'ta hedef müzakerelerin yıl sonuna kadar sonuçlandırılması” diyen Erdoğan çözüm planının gelecek sene başında onaylanmasını istediklerini söyledi. Başbakan, “Hedef birleşik Kıbrıs'ın Avrupa Birliği içindeki yerini almasıdır” diye konuştu.
Rum tarafının Akdeniz'de doğalgaz sondajı faaliyetlerini sert şekilde eleştiren Erdoğan bu yöndeki çabaları sorumsuzluk olarak niteledi. Erdoğan "Şimdi ilgili tüm taraflardan beklentimiz Rum yönetiminin sadece adada değil, tüm bölgede gerginliğe neden olabilecek bu girişimlerinin durdurulması yönünde etkin çaba sarf etmeleridir. Aksi takdirde biz de gereğini yapacağız'' dedi.
KIBRIS SORUNU
''Hedef, müzakerelerin bu yıl sonuna kadar sonuçlandırılması ve çözüm planının gelecek sene başında referandumlarda onaylanmasını takiben birleşik yeni Kıbrıs'ın, Avrupa Birliği içindeki yerini almasıdır. Türkiye olarak biz de söz konusu takvim çerçevesinde bir an evvel çözüme ulaşılması için her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.
Ancak, Rum tarafının uzlaşmaz tutumu buna izin vermediği takdirde, Kıbrıs Türk halkının geleceğinin bu şekilde ilanihaye sürüncemede bırakılmasına artık daha fazla bir garantör ülke olarak izin vermeyeceğimizi de vurgulamak isterim. Rum tarafının, içinde bulunduğumuz kritik aşamada, adanın tek yönetimiymiş veya Kıbrıs Türkleri adına da karar verme yetkisi varmış gibi hareket etmesini kabul edemeyiz.
Rum tarafının kendi başına deniz yetki alanları belirlemeye, bu alanlarda petrol ve doğalgaz aramaya kalkışması, zamanlaması ve muhtemel sonuçları bakımından son derece sorumsuz bir davranıştır.
Rum tarafının adeta bir kriz çıkarmaya yönelik bu tek yanlı hareketleri karşısında Türkiye ve Türk tarafı sağduyu içinde hareket edecek, ancak uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını da koruyacaktır. Şimdi ilgili tüm taraflardan beklentimiz, Rum yönetiminin sadece adada değil, tüm bölgede gerginliğe neden olabilecek bu girişimlerinin durdurulması yönünde etkin çaba sarf etmeleridir. Aksi takdirde biz de gereğini yapacağız.''
SOMALİ
"Açık söylemek zorundaydım ki; Birleşmiş Milletler, bugün insanlığın umutlarını, insanlığın geleceğini tehdit eden korkulara galip kılacak bir liderlik sergileyemiyor. BM, ne yazı ki belli ülkelerin çıkarları ve vesayeti istikametinde değil, bütün insanlığın hukukunu korumayı esas almak üzere yeniden yapılanmak ve vizyonunu yenilemek zorundadır.
Açık söylüyorum: Somali'nin feryadını duymayan dünyada kimse barıştan, adaletten, medeniyetten söz edemez...
Somali faciası' bir kaç kelimeyle veyahut da bir kaç cümleyle geçiştirilecek bir konu değildir ve uluslararası toplum için yüz karasıdır...
Somali halkı, dünyanın gözü önünde adım adım ölüme sürükleniyor. Bugün uluslararası toplum, orada yaşanan acıyı adeta bir film gibi kayıtsızca seyrediyor. İnsanlığımızın test edildiği bu fotoğrafla acilen yüzleşmeliyiz." -
İSRAİL
"Buradan bir kez daha İsrail'e seslenmek istiyorum: Barışın yerine ikame edilecek hiçbir şey yoktur. Bugün karşılaştığınız mesele, sadece basit bir 'güvenlik için barış' denklemi değildir. Ortadoğu'da yeşermeye başlayan yeni siyasal ve beşeri coğrafyayı doğru okuyarak, sürekli bir çatışma ve ihtilaf halini sürdürmenin artık mümkün olamayacağını görmeniz gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bu konuda bugüne kadar aldığı bağlayıcı nitelikteki 89 karara İsrail uymamıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun aldığı fakat İsrail'in hiçe saydığı yüzlerce karar vardır. Daha da acısı, Birleşmiş Milletler, Filistin halkının yaşadığı insanlık dramının sona ermesini sağlayacak hiçbir adımı atamayacak kadar aciz kalmaktadır...
İşgal altındaki Filistin topraklarıdır, İsrail toprakları değil. Orantısız güç kullanan İsrail'dir ama yaptırım uygulanmayan yine İsrail'dir. Bir sandık domatesi Filistin'e sokmak isterseniz, İsrail'in iznine tabisiniz. Ben, bunu insani olarak görmüyorum.
Uluslararası toplum olarak, Birleşmiş Milletlerin kuruluş gayesi olan uluslararası barış ve güvenliğin tesisi idealine inanıyorsak, İsrail'i, bu ülkeyi yönetenlere rağmen barış için zorlamak, bu ülkeye hukukun üstünde olmadığını açık bir şekilde göstermek gerekmektedir.
Bu doğrultuda atılması gereken en önemli adımlardan birisi, Filistin halkının devlet olarak tanınma yönündeki haklı talebinin karşılanması ve Filistin devletinin temsilcilerinin de bu yüce kurulda BM üyesi olarak hak ettiği yeri almasıdır. Türkiye'nin Filistin devletinin tanınmasına desteği koşulsuzdur.
İsrail, kendisine karşı tarih boyunca dostça yaklaşan bir ülkeye ve bu ülkenin halkına karşı vahim bir yanlış yapmış, dahası bu yanlışını görmemekte ısrar etmiştir. İsrail'den taleplerimiz ortadadır: Özür dileyecektir, şehitlerimizin ailelerine tazminat ödeyecektir ve Gazze'den ablukayı kaldıracaktır...
İsral halkı ile sorunumuz yoktur. Sorun, şimdiki İsrail hükümetinin saldırgan politikalarından kaynaklanmaktadır."
Erdoğan'ın İsrail'e ilişkin konuşmasının tamamını İZLEYİN
ARAP BAHARI
"Artık herkes anlamalıdır ki, zaman değişmiştir. Halkın meşru talep ve beklentilerini karşılamayan, kendi halkına silah doğrultan, adalet ve hakkı tutup kaldırmak yerine, zulmü esas alan yönetimlerin devri kapanmalıdır.
Bu çağrımızın, Mısır, Tunus ve Libya'da makes bulmuş olmasından, halkın meşru talepleri doğrultusunda demokratik bir dönüşüm süreçlerinin başlamasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bu, bizi gelecek için ümitlendirmektedir. Ancak, halen olayların gerisinde kalan ve eski zihniyetle yanlış refleksler veren ülkeler olduğunu da üzüntüyle müşahede etmekteyiz.
Bu bağlamda, bizim için en öncelikli ülkelerden biri olan komşumuz Suriye'deki gelişmeleri özellikle yakından takip etmekteyiz... 'Dost acı söyler' prensibinden hareketle, Suriye halkının demokrasi yönündeki çağrılarına ve sesine kulak vermelerinin gerekli olduğunu, kendi halkına karşı silah doğrultan rejimlerin ayakta kalamayacağını, zulümle abad olunamayacağını açıkça bildirdik. Ancak Suriye liderliği, bu ikazlarımızı duymamakta maalesef ısrar etmiştir. Ülkede dökülen her damla kan, Suriye liderliğiyle halkının arasındaki bağı koparmaktadır.
Geçtiğimiz hafta Libya'ya yaptığım ziyarette, Libya halkının, yaptığı devrimin haklı gururunu yaşadığını gördüm. Misrata'nın nasıl yıkılmış olduğunu müşahede ettim. Buradan Libya meselesinde bütün uluslararası topluma şu konularda hassas olması gerektiğini söylüyorum. Libya, Libyalılarındır. Libya'nın zenginlikleri Libyalılara aittir.
Libya'da demokrasinin inşa edilmesi sürecinde, Libya'nın yurt dışındaki mal varlıklarının serbest bırakılması gerekir ki bir an önce kendi ayakları üzerinde doğrulsun. Varlık içinde Libya halkı yokluk çekmesin. Zira Libya'nın şu anda yurt dışında yaklaşık 170 milyar dolar keş parası var. Ama bu paranın nemasından Libya istifade edemiyor."
Mustafa Kemal Atatürk, zamanında, emperyalistlerce kandırılmış bu kesimi milletinin güç birliği ile durdurmuş idi; sen bunu beceremeyip gene Batılı emperyalistlerden mi "medet" umuyorsun !