19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Saldırının perde arkası

Terör örgütü PKK’nın 2010’da ilan ettiği eylemsizlik kararının ardından uzunca bir süre devam eden sessizlik, genel seçime haftalar kala bozuldu. Dünkü saldırının yeri ve hedefi kritik öneme sahip.

Kontrolsüz güçler mi?

Taraf yazarı Emre Uslu 27 Nisan’da yayımlanan yazısında, PKK içindeki, özellikle Türkiye’deki derin yapılarla ilişkisi olduğu öne sürülen bir kanadın seçimler öncesinde Öcalan’a rağmen eylem yapabileceğini, Karadeniz Bölgesi’ndeki milliyetçi kesimleri harekete geçirmek amacını taşıyacak olası eylemlerin polisi hedef alabileceğini belirtti. Uslu, Kastamonu’da nisan ayı sonunda PKK’ya karşı düzenlenen operasyonun bu bağlamda önemli olduğunu belirterek, güvenlik bürokrasisinin ortaya attığı bu senaryonun ciddiyetine dikkati çekti.

Bu senaryonun dayandığı noktalardan biri Öcalan ve Karayılan’ın son demeçlerinde polisi hedef göstermesiydi.Kastamonu’da, Başbakanlık ekibine eşlik eden polis aracına düzenlenen saldırının ardından cevaplanması gereken temel sorulardan biri, “İmralı’daki Abdullah Öcalan” çizgisinde tutulamadığı belirtilen kontrolsüz güçlerin, seçim dönemini fırsat bilerek eylemlere girişip girişmediği. Bu sorunun yanıtı “hayır” ise PKK’nın, dikkatlerin doğu ve güneydoğuya her odaklanışında yaptığı gibi eylemsizliğini, yine ters köşeden vurarak adım adım bitirdiğini söyleyebiliriz.

Örgütün aralık kararı

Bize yansıyan haberler, örgütün geçtiğimiz aralık ayında gerçekleştirdiği HPG Genişletilmiş Askeri Konsey toplantısında eylemlerin Karadeniz bölgesinin iç kesimleri ile Akdeniz bölgesine kaydırılması yönünde karar aldığı yönünde. Bu karardan sonra, örgütün Samsun, Kastamonu, Sinop, Boyabat ve Ilgaz’a kadar nüfuz etmeye çalıştığı belirtiliyor.

Dünkü saldırının 7 PKK’lının öldürüldüğü Tunceli operasyonuna misilleme olduğu yolunda değerlendirmeler yapılıyor. Boyabat’ta, geçen ay üç polisin yaralandığı saldırıyı da dört kişilik kişilik bir grubun düzenlediği, Bingöl-İlbey vadisinde öldürülen 4 PKK’lıya karşı misilleme olarak gerçekleştirdiği hafızalarda.

Son iki ayda yaşananlar

Dünkü eylemin PKK ya da uzantılarınca gerçekleştirildiğine dönük resmi bir açıklama yapılmamakla birlikte, olayı analiz ederken geçtiğimiz iki ay içinde yaşanan gelişmeleri hatırlamakta yarar var.Demokratik açılım projesinde katedilemeyen mesafeye BDP ve Öcalan’ın tepkilerinin sertleştiği günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, gelinen noktayı, “Kürt sorunu yoktur, benim içi bitmiştir” diye özetlediğini duyduk.Leyla Zana, Hatip Dicle gibi Kürt seçmen nezdinde itibarı çok yüksek olan isimlerin milletvekili adaylığının YSK eliyle önce alınıp, araya bir ölüm girdikten sonra geri verildiği bir süreci yaşadık.

26 Nisan’da Kastamonu kırsalında PKK’ya karşı geniş çaplı bir operasyon yapıldı. 27 Nisan’da avukatlarıyla görüşen Öcalan, “Uyarıyorum, bundan sonra gelişeceklerin sorumluluğu bana ait değildir” dedi. Polisi işaret eden Öcalan, örgüt mensuplarına, “Kendini koruyacaksın, cevap vereceksin” diye seslendi.
28 Nisan’da da örgütün 2010’da eylemsizlik kararı sonrasında en kapsamlı askeri operasyon olarak tarif edilen Tunceli operasyonu gerçekleştirildi. Son iki hafta içinde, Diyarbakır merkezli iki büyük KCK operasyonunda 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı.

Bu tablonun, uzun süredir tabanına mesaj vermek isteyen örgütü, kanlı eylemleri için cesaretlendirdiğine herhalde kimse itiraz etmeyecektir.
Buna karşın Ankara’da, şu günlerde, Öcalan’la yapılan görüşmeler de dahil olmak üzere, daha büyük karışıklıkların önlenmesi için çaba harcandığı belirtiliyor. Seçimlere çok kısa bir süre kala, yine kritik bir sürecin eşiğindeyiz.

Serpil Çevikcan/Milliyet
Yayın Tarihi : 5 Mayıs 2011 Perşembe 11:08:06
Güncelleme :5 Mayıs 2011 Perşembe 11:16:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?