24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Schröder’in ’cesareti’

Almanya’da sosyal sorunlar Schröder hükümetini zorluyor. Muhafazakârlar da hükümetin Türkiye politikasına karşı. Schröder’in Kuzey Ren Vestfalya seçimleri öncesi çıktığı Türkiye ziyaretini, iç politika açısından tehlikeli ve bu nedenle cesur bir hareket olarak nitelemek mümkün.

GÜRAY ÖZ / OSMAN ÇUTSAY

FRANKFURT - Türkiye’ye iki günlük bir ziyaret yapacak olan Alman Başbakanı Gerhard Schröder’in kendi ülkesinde başı dertte. Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyon hükümetinin bundan sonraki seçimleri kazanması zor görünüyor. Her hafta yenilenen kamuoyu yoklamalarına bakılırsa muhafazakâr CDU-CSU bloku önde gidiyor.

Cumhuriyet gazetesinde Güray Öz ve Osman Çutsay imzalarını taşıyan Gerhard Schroder’in Türkiye seyahatine ilişkin haber-yorumu alıntılayarak aktarıyopruz:

Başbakan Schröder’in partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) son seçimlerde oylarını ancak ABD’nin Irak’a saldırısına karşı çıkarak ve savaşa katılmama sözü vererek koruyabildi.

Koalisyon hükümetinin yeniden kurulabilmesi ise Yeşillerin oylarındaki küçük artışla sağlandı. Schröder hükümetinin bundan sonraki seçimlerde başarı sağlayabilmesinin ancak yeni bir mucize ile mümkün olabileceği söyleniyor. Schröder hükümetinin, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin zor durumdan çıkmak için son zamanlarda neoliberal politikalara karşı çıkmaya başlaması, özellikle SPD’nin medyada ’’antikapitalist’’ olarak tanımlanan bir üslup kullanmaya başlaması, bir yandan yaklaşan ve genel seçimler için büyük önem taşıyan 22 Mayıs’taki Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimleri için bir taktik olarak değerlendiriliyor, diğer yandan da neoliberal politikaların iflası olarak görülüyor.

Son genel seçimlerden bu yana uyguladığı politikalarla işçileri, işsizleri ve emeklileri oldukça zor durumda bırakan Schröder hükümetinin, bundan sonra attığı adımları geri alıp almayacağı ise bilinmiyor.

Büyük firmalara tepki

SPD Genel Başkanı Franz Müntefering ’in büyük firma patronlarını, işveren örgütlerini ve neoliberalizmi eleştiren sözleri ciddi bir tartışma yarattı. Kamuoyu yoklamaları halkın büyük çoğunluğunun sosyal hakların budanmasından büyük firmaları ve uygulanan politikaları sorumlu tuttuğunu gösteriyor. Geçen hafta Der Spiegel dergisi tarafından yaptırılan bir araştırma, halkın yüzde 95’inin, büyük firmaların yüksek kârlar elde etmelerine rağmen işsizliğin en büyük nedeni olduklarına inandığını ortaya koydu. SPD’nin yeni ’’anti-kapitalist’’ söyleminin ise halkın yüzde 57’si tarafından bir seçim taktiği olarak algılandığını, sadece yüzde 30’unun SPD’nin eleştirilerin gereğini yerine getireceğine inandığını gösterdi.

Schröder hükümeti dünya çapında gelişen neoliberal politikaların dışında kalamadı. Almanya’nın yaşlanan ve artmayan nüfusu, yeniden yapılanan ve işsiz üreten sanayisi ve hemen hemen tüm Avrupa ülkelerini saran neoliberal politikaların kurtarıcı olarak görünmesi, işsizliğin artmasının temel nedenleri oldu.

İşsizlik 2 katına çıktı

16 yıllık Helmut Kohl hükümetini işsizliğe çare bulacağı sloganıyla yenilgiye uğratan Schröder’in döneminde işsizlik neredeyse iki katına çıktı. Kohl döneminde 3 milyona yaklaşan işsizlik şimdi 5 milyon oldu. İşverenler ise kârlarını ikiye, üçe katladı. İşverenlerin faaliyetlerini işçi ücretlerinin düşük olduğu ülkelere kaydırma tehditleri ve kimilerinin gerçekten ülkeyi terk etmesi de Schröder’i zor durumda bıraktı. İşçilerin sosyal hakları budandı. Çalışma saatleri arttırıldı, reel ücretleri düştü. İşsizlere verilen işsizlik paraları sınırlandırıldı. Sendikalar duruma uyum göstermekle birlikte SPD-Yeşiller koalisyonunun bu politikalarından hoşnut olmadılar. Sendikaların Schröder hükümeti tarafından uygulanan ve Volkswagen firması yöneticilerinden Hartz tarafından hazırlandığı için ’’Hartz reformları’’ denilen programlara şiddetle karşı çıkıyorlar. Alman ekonomisinin zor durumda olduğu iddialarını ise uydurma olarak nitelendiriyorlar.

Sendikalar bu yıl 1 Mayıs törenlerinde büyük tekellerin yüksek kârlar elde ettiklerini, firma yöneticilerinin yüksek paralar aldıklarını, firmaların ödedikleri vergilerin ise yüzde 42 oranında düşürüldüğünü, Alman ordusuna bütçeden 25 milyar Euro ayrıldığını, hükümetin ödenen vergilerin yarısını işverenlere ve savaş araçlarına harcadığını vurguladılar.

1 Mayıs törenlerinin sloganı ’’Kapitalizme ve savaşa hayır’’ oldu. Bu söylem gecikmiş bir şekilde Schröder’in partisi ve partinin genel başkanı tarafından da dile getiriliyor. Partinin eski başkanlarından ve maliye bakanlarından, etkili politikacı Oscar Lafontaine ’in kendi partisine yönelttiği eleştiriler ve SPD’den ayrılan bir gurubun kurduğu seçim ittifakı ile dayanışma göstermesi de SPD’yi zorluyor.

Dış politika da sıkıntılı

Schröder hükümetinin sıkıntıları yalnızca iç politika alanında değil. Avrupa Birliği’nin yönlendirici ülkesinin başbakanı olarak Schröder’in önünde, AB Anayasası’nın oylanması, Almanya’nın Birleşmiş Milletler de daha etkin bir role sahip olmasının sağlanması, ABD’nin doğu Avrupa’ya yerleşmesine karşı Almanya’nın da bölgede etkinliğini arttırma çabalarını yoğunlaştırması gibi sorunlar duruyor.

ABD yönetiminin özellikle Almanya’yı Irak’ta ve Afganistan’da daha fazla rol almaya zorlaması ise halka savaşa karışmama sözü vermiş olan Schröder’i zor durumda bırakıyor. NATO çerçevesinde Irak polisinin ve ordusunun eğitilmesine katılma kararı bile seçmenlerde hoşnutsuzluk yarattı.

Schröder’in Türkiye politikası da hem muhafazakâr muhalefet tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor hem de kamuoyu yoklamalarına göre halk tarafından beğenilmiyor. Muhafazakâr CDU-CSU bloku, Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlamasını sağlayan karardan Schröder’i sorumlu tutuyor. CDU Başkanı Angela Merkel ve Bavyera’daki Hıristiyan demokratların partisi CSU Başkanı Edmund Stoiber , Türkiye politikasını 2006 seçimlerinde ana tema yapmakta kararlılar.

Muhafazakârlar, Türkiye konusunda ise üyelik bir yana müzakereleri engellemekte de kararlı görünüyorlar. Bu nedenle Schröder’in Kuzey Ren Vestfalya seçimleri öncesi gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretini iç politika açısından tehlikeli ve bu nedenle cesur bir hareket olarak nitelemek mümkün.

Almanya Başbakanı yeni istekleri iletecek

Türkiye hangi hükümetle yönetilmiş olursa olsun, Almanya’daki sosyal demokrat hükümetler döneminde hep AB konusunda iyi bir destekçi buldu. Zaman zaman gidip gelmekle birlikte, Schröder hükümeti de Türkiye’nin AB üyeliğine sürekli destek verdi.

16 Aralık’tan sonra uzun bir vadeye yayılmış olan üyelik müzakerelerinin bundan sonraki dönemi, bir mucize olmazsa SPD yönetiminde değil, Türkiye’nin üyeliğine kategorik karşı çıkan muhafazakâr liberal koalisyon döneminde devam edilecek. Bu da Türkiye’nin müzakerelerde daha büyük zorluklarla karşılaşması, daha büyük tavizlere zorlanması, hatta müzakerelerin tıkanması ve muhafazakârların tam üyelik yerine ’’ayrıcalıklı ortaklık’’ formülüne geri dönülmesi anlamına geliyor.

Bu nedenle Schröder’in iktidarda kalması Türkiye’nin AB üyeliğini savunanlar açısından önem taşıyor. Schröder genel seçimlerde belki de en fazla Türkiye konusunda köşeye sıkıştırılmak istenecek. Geri adım atması da mümkün.

Fransa’da AB Anayasası’nın oylanması da yine Türkiye ile bağlantılı olarak Schröder açısından sıkıntılı bir sorun. Eğer AB Anayasası Fransa’da reddedilirse bu yalnız Chirac için değil, Schröder için de bir darbe olacak.

Schröder’in, Türkiye’de AB’nin yeni isteklerini dillendireceğine kesin gözüyle bakılabilir. Avrupa Birliği Türkiye’nin reformları hayata geçirme temposundan rahatsız. Alman basınına göre yeni isteklerle Türkiye’nin kapısını çalan AB’nin isteklerini Schröder Ankara’ya iletecek.

Ermeni sorunu ile ilgili olarak geri adım atılmasını, Kürt sorunu konusunda yeni bazı gelişmeler sağlanmasını istemesi, Kıbrıs konusunda ise sorunun artık bir AB sorunu olduğunu vurgulaması olasılıklar içinde. Türkiye’deki Hırıstiyan azınlığın sorunları, Ruhban Okulu’nun açılması gibi isteklerin Schröder’in çantasında bulunduğu ise zaten biliniyor.

Schröder nazikçe reddedecek

Yeşillerin muhalefeti nedeniyle bir türlü gerçekleşmeyen Leopar 2 tankları konusu da gündeme gelebilir. Türkiye’nin Almanya’da yaşayan Türklerin çifte vatandaşlık ve benzeri sorunları konusundaki isteklerinin ise Schröder tarafından nazikçe reddedileceğini söyleyebiliriz. Türk vatandaşlarına uygulanan vize konusunda da herhangi bir olumlu gelişme sağlanması beklenmemelidir.

Schröder’in çantasında başka neler var? Türkiye’nin ABD’ye sağladığı yeni askeri kolaylıklardan sonra, Schröder, Ankara’nın NATO’da sahip olduğu veto yetkisini kullanmamasını isteyebilir. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa ordusuna sağlayacağı katkının niteliği de ele alınacak dosyalardan birinin adı olabilir. Hiç kuşkusuz iki ülke arasındaki ekonomik işbirliği, bu ziyarette en fazla sözü edilen konu olacaktır ve zaten bu konuda pek bir sorun da bulunmamaktadır.


CUMHURİYET
Yayın Tarihi : 3 Mayıs 2005 Salı 13:26:47
Güncelleme :3 Mayıs 2005 Salı 13:29:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?