19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Tehdit yok, önlem çok


Almanya’da yaşayan gazeteci Cem Sey, 8 meslekdaşıyla Diyarbakır’a gitti ve bu yolculuğu BBC Radyosu Türkçe Yayınları internet sitesi için yazdı: "Diyarbakır Havaalanı’nda daha bavullarımızı almak için terminale girerken takım elbiseli bir genç karşıma dikiliyor. “Biz polisiz, güvenliğinizi sağlayacağız” diyor. Rica ediyoruz, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nü arayıp, koruma istemediğimizi bildiriyorlar. Aldıkları yanıt düşündürücü. Diyarbakır emniyeti, kendilerinin böyle bir ekibi olmadığını söylüyor."

Alıntılayarak aktarıyoruz:


Cem Sey
Ankara
BBC Türkçe Yayınları İnternet Sitesi



Sekiz Alman gazeteciyle İstanbul’dan Diyarbakır’a uçuyoruz.

Aklımda, Türkiye’de, hemen hemen tüm yasaların değiştiği haberleri var. Ve, Almanya’ya gelen Türk siyasetçilerinin, ülkenin inanılmaz şekilde kabuk değiştirdiğini anlattığı.

Diyarbakır Havaalanı’nda daha bavullarımızı almak için terminale girerken takım elbiseli bir genç karşıma dikiliyor. “Biz polisiz, güvenliğinizi sağlayacağız” diyor.

“Tehdit altında mıyız?” diye soruyorum, bocalayıp yanıt arıyor: “Hayır efendim, yok öyle birşey” sözleri çıkıyor ağzından.

Onun bocalaması geçmeden, arkadan bir başkası yaklaşıyor ve “eğer onları istemiyorsak, Emniyet Müdürlüğü’ne haber vermemiz gerektiğini” söylüyor.

Bir haftalık gezinin organizasyonunu yapan Başbakanlık’a bağlı Basın Yayın Genel Müdürlüğü mihmandarları binanın önünde bizi bekliyor.

Samimi şekilde, kendilerinin de durumdan rahatsız olduğunu anlatıyorlar.

Rica ediyoruz, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nü arayıp, koruma istemediğimizi bildiriyorlar. Aldıkları yanıt düşündürücü.

Diyarbakır emniyeti, kendilerinin böyle bir ekibi olmadığını söylüyor. Mecburen gölgelerimizi sineye çekip, geziye başlıyoruz.

Diyarbakırlılar olanları o kadar kanıksamış ki, kimse şaşırmıyor.Yeni olan, bölgedeki insan hakları sorunlarını, buna rağmen açıklıkla anlatmaları.

Günther Verheugen geçtiğimiz aylarda kentte Büyük Avrupa’ya hoşgeldiniz sloganıyla karşılandı

Kentlisi, köylüsü, herkes Avrupa Birliği’nin tek umutları olduğunu ısrarla vurguluyor.

Urfa’ya geçiyoruz. Bölgedeki büyük ekonomik projeler anlatılıyor Almanlara.

Başbakanlığın programında, Akçakale’den Suriye’ye açılan sınır kapısının ziyareti de var.

Güzel olmayan kapıya gezi

Daha yoldayken, mihmandarlarımızın cep telefonları çalmaya başlıyor.

Kah Urfa Emniyeti, kah Akçakale’deki askeri birlik, oraya gidemeyeceğimizi anlatıyor. Gösterdikleri gerekçe, kapının görüntüsünün güzel olmaması.

Akçakale girişinde bir ekip aracı önümüze takılıyor ve bizi emniyete yönlendiriyor. İlçe emniyet müdürü ve bir üstteğmen, mihmandarlarla tartışıyor ve Başbakanlığın ne dediğinin önemi olmadığını, Genelkurmay Başkanı’nın izni olmadan o noktadan ileri geçemeyeceğimizi savunuyorlar.

Lafa karışıyor ve bu yasağın ne anlamı olduğunu soruyorum.

"Bir Türk subayı olarak ben, ‘yasak’ kelimesinden hoşlanmıyorum. Hiç birşey yasak değil. Sadece izin verilmiyor" şeklinde bana çıkışıyor üsteğmen.

Urfa’ya geri dönerken, gazetecilerin aralarında neler konuştuğunu, kuşkulu bir durum olup olmadığını sorgulayan bir telefon geliyor.

Grubun takibi böylece sürüp gidiyor bütün gezi boyunca. Ankara’nın tüm reformlarına rağmen, Güneydoğu’da pek bir şey değişmemiş görünüyor.

Bir yandan güvenlik görevlileriyle uğraşırken, diğer yandan da sinirlenen ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı gerekçesiyle, geziyi kısa kesip Türkiye’yi terk etmeyi tartışan Alman gazetecileri yatıştırıyorum.

Onlara, “Avrupa Birliği’nin reformların uygulamasını görmek istemesinin nedenini, en bariz şekilde görme olanağına kavuştuklarını” anlatıyorum.

Basın-yayın görevlileriyse, perişan halde. “Bütün emeklerimiz boşa gitti” diye hayıflanıyorlar.

Bir haftanın sonunda Alman meslekdaşlarımı geri gönderip, Ankara’ya geçiyorum. Başkentte daha değişik bir hava var.

Konuştuğum Ankaralı seçkinlerin birçoğu, Avrupa’nın Türkiye’yi tuzağa düşürmek peşinde olduğunu savunuyor ve polis takibini, “iyi yapmışlar münasebetsizlere” şeklinde yorumluyor. Diğerleriyse, ümitsizlik içinde, Avrupa Birliği üyeliğinin bir hayal olduğunu düşünüyor.

Alman gazetecilerle geçirilen bir haftanın ardından, 17 Aralık’ta Brüksel’de Türkiye’yle müzakerelere başlanması için tarih verilse de, bu girişimin, daha uzun yıllar başarıya ulaşamayacağını düşünmeden edemiyorum.
BBC TÜRKÇE
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2004 Cumartesi 12:18:13
Güncelleme :14 Kasım 2004 Pazar 00:48:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?